Biz sürekli can alınan bir ülkede çoğaltılan bir aileyiz... Artık çoğalmak istemiyoruz...
Sabahattin Ali’den Uğur Mumcu’ya... Abdi İpekçi’den Hrant Dink’e.. Katledilen aydınların aileleri bütün Türkiye’ye yukarıdaki çığlıkla seslendiler...
İlk kez böyle bir toplu hareket oluştu...
Bu alçakça cinayetlerin tetikçileri beş aşağı beş yukarı biliniyor, tanınıyor.
Ancak tetikçilerin arkasındaki gerçek failler ve tertipçiler bilinmiyor.
Tek bilinen, onların devlet içinde yuvalandıkları...
Emniyet’in, MİT’in, TSK’nın, yargının içine uzanıyor çeteler...
Ankara Emniyet Müdürlüğü, grevdeki TEKEL işçilerine odun, çadır, naylon gibi malzeme yardımı yapan belediyeler hakkında suç duyurusunda bulundu.
CHP Adıyaman Milletvekili Şevket Köşe soruyor:
1. TEKEL işçilerinin soğuk ve açlıktan korunması için gıda ve giyecek yardımı yapan yurttaşlara da soruşturma açılması düşünülmekte midir?
2. Hükümet üyesi bakanlardan birinin “Hak arama değil, hükümete karşı provokasyon” olduğunu iddia ettiği TEKEL eyleminin bir darbe hazırlığı olup olmadığı araştırılmış mıdır?
3. Hükümete karşı provokasyon diye nitelediğinize göre TEKEL eyleminin Ergenekon örgütü tarafından düzenlendiği düşünülmekte midir?
Jeffrey kaçırdı!
Dışişleri Bakanlığı, ABD’nin Ankara Büyükelçisi James Jeffrey’nin Sabah gazetesinde yer alan sözleriyle ilgili olarak “Sayın Jeffrey’nin Türk iç siyasi yaşamı hakkında beyanlarda bulunmaktan kaçınması gerekirdi” açıklamasını yaptı.
Haiti depremi sonrası ABD bu ülkeye asker indirince Mine Kırıkkanat’ın romanı “Bir Gün Bir Gece” gündeme geldi...
Hani o, bir deprem sonrası ABD’nin Türkiye’yi işgal edeceğini öngören roman...
Profesör Semih Tezcan ise böyle düşünenlere tepki gösteriyor:
- Böyle bir ilişki kurmak aptalca, diyor, Amerika bize ‘Depreme hazırlanmayın’ mı diyor?
Ve ekliyor:
“Aklımızı başımıza alıp, derhal, hemen, yarın sabahtan başlayarak, depreme hazır hale gelmeye bakalım...”
Peki ne yapalım? Binaların muayenesi pahalıya geliyor. Üstelik binanın onarımı gerekirse bunun için de para yok.
Cumhurbaşkanı Gül, üniversite rektörlüklerine, seçimde kazanan adayları değil, YÖK’ün istediklerini atamaya devam ediyor. Kırıkkale Üniversitesi Rektörlüğü’ne, seçimi 2’nci sırada kazanan Prof. Dr. Ekrem Yıldız atandı.
Esas skandal ise Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde yaşandı.
İzzet Baysal Üniversitesi’nde rektörlüğe seçimde ikinci olan Prof. Hayri Coşkun atandı.
Prof. Dr. Hayri Coşkun’un profesörlüğe yükseltilmesinde usulsüzlük tespit edilmiş, açılan idari soruşturmanın ardından dosyası 2008 yılında YÖK’e gönderilmişti. Soruşturma halen sürüyordu...
Ama ne gam! İlkemiz belli; bizden olsun, çamurdan olsun...
Bu arada sayın muhalif okurlar Cumhurbaşkanı’nın rektörlerle ilgili tasarrufunu eleştirdiğimizde onu:
- Ahmet Necdet Sezer de çoğu kez üniversiteden gelen sıralamayı değiştirmişti, diye savunuyorlar.
Bir yandan suikasta uğrama endişeleri içinde yaşayan, rüzgârdan nem kapan, bir yandan da gözüne kestirdiği kişilere karşı saldırgan tavırlar sergileyen Bülent Arınç, eğer Güldal Mumcu kadın değil de erkek olsa yine odasını basacak:
- Ne biçim idare ediyorsun Meclis’i? diye posta atacak mıydı?
Hiç sanmıyoruz...
Gerçi kendisi Mehmet Ali Şahin’e baskın düzenleyen Recep Tayyip Erdoğan’ı örnek almışa benziyor ama... Yine de bugüne dek erkeklere karşı böyle bir kaba davranışta bulunduğu görülmüş değil...
Çok duygulandığı zaman ağlamasıyla ünlü...
Saldırganlık yapmasıyla değil.
Bu kontrolsüz ve ayarsız davranış sessizce geçiştirilmemeli...
Türkiye’de emekçiler bugün genel greve gidiyor...
Özel sektörün baskıları sonucu özel sektör işçilerinin genel greve yoğun biçimde katılması beklenmiyor.
Kamu işçilerinin ne kadar katılacağı da belli değil.
Grev deyince günlük hayatı etkileyen bir eylem akla geliyor...
Batı ülkelerinde demiryolu işçileri, pilotlar vs, grev yaptığında günlük hayat yoğun şekilde etkilenir. O zaman halk o sektördeki işçilerin sorunlarına eğilir. Hükümet işçinin soluğunu ensesinde duyar. Grev hükümetlere en etkili mesajdır.
Bugünkü grev etkili olursa iktidara iyi bir mesaj olacak. Eğer etkisiz kalırsa işçi hareketi biraz daha geriye gidecek.
THY futbolu...
Maalesef herkesin suçlu olduğu bir toplumda yaşıyoruz! Sadece iktidardakiler günahsız. Onların dışındaki herkes gırtlağına kadar suça batmış durumda. Başbakan Erdoğan dünkü grup toplantısında onların sicilini ortaya çıkardı. Bakınız kimleri hangi gerekçelerle suçladı:
Muhalefet milletvekilleri Birgen Keleş, Tuğrul Türkeş, Ertuğrul Kumcuoğlu: Avrupa Konseyi Parlamentosu Meclis Başkanlığı’na seçilen AKP’li Mevlüt Çavuşoğlu’na destek vermedikleri gerekçesiyle.
Tekel işçileri: İdeolojik davranmakla ve başkaları tarafından kullanıldıklarını görememekle!
Kimi sivil toplum örgütleri: Tekel işçilerinin eylemine destek vermekle.
Türk - İş ve Tek Gıda İş yöneticileri: 4-C’ye önce evet deyip şimdi karşı çıkmakla. (Bu sendikacılara ülkesi ve milleti adına teessüf ettiğini söyledi. Ayrıca dürüst davranmamakla suçladı.)
Deniz Baykal: TEKEL işçilerini ziyaret edip destek vermekle... CHP’li bir belediyenin işlerine son verdiği işçilerin eylemini görmezden gelmekle... Darbe iddiaları ve Ergenekon davasındaki tutumu nedeniyle, vd.
CHP ve MHP: TEKEL işçilerini istismar etmekle. Çalışma Bakanı Ömer Dinçer hakkında gensoru vermekle...
Balyoz Darbe Planı’nı bana getirdiler, diyen Taraf gazetesi muhabiri Mehmet Baransu’nun CNN Türk’teki sözlerini tekrar dinledik:
- Haber kaynağım bana bunların taranmış 4 CD’sini verdi... Ben tabii belgenin orijinallerini de gördüm.
Baransu eline geçen belgelerin taranmış CD olduğunu söylediğine “Ben belgenin orijinallerini de gördüm” dediğine göre demek elindekiler orijinal değil. (Haber kaynağındakilerin orijinal olduğunu da bir bakışta nasıl anlamış, o da sır!..)
Sonuç; belgeler orjinal değil. Bu bir... Org. Çetin Doğan belgelerin sahte olduğunu söylüyor.. Bu iki... Taraf mensupları Org. Doğan’la yüzleşip belgeleri tartışmaktan kaçıyor, bu üç... Belgelerin sahih olduğunun ispatı ancak yargı sürecinde ortaya çıkar, bu dört...
Hal böyleyken Taraf gazetesi 137 gazeteciyi tereddütsüz “yararlanılacak gazeteciler” diye ilan ediyor.
Bir kâğıt parçasından fazla hükmü olmayan o listeyi de kimi yazarlar alıp bizleri “yararlanılacak, kullanılan, darbeci vs” diye damgalıyor.
Esas “darbeci”nin kim olduğunu arşive girip (Google’a bir dokunun dökülüyor) ispatlayınca bu defa da “kullanıldığımızı” iddia ediyorlar. Örnek; Nazlı Ilıcak (ve aynı gazeteden bir besleme)... Hukukçu dostların