California’daki Pacific Palisades adlı okulda okuyan çocukların velileri, bütün okulu ve öğretmenleri dava ediyor. Çünkü yıl içinde 15 ile 30 gün arasında devamsızlık yaptıkları halde çocuklarının sınıfta kalmalarını kabul etmiyorlar. Velilerin itirazlarıyla baş edemeyen okul yönetimi, en sonunda telesekreter mesajını aşağıdaki şekilde değiştiriyor ve “Yılın Telesekreter Mesajı” ödülünü kazanıyor.
“Merhaba! Pacific Palisades’e hoşgeldiniz. Bu bir otomatik mesajdır. Lütfen seçenekleri tek tek dinleyerek ilgili tuşa basınız.
- Çocuğunuzun neden devamsızlık yaptığı konusunda yalan söylemek için 1’e...
- Çocuğunuzun neden ödevlerini yapmadığı konusunda yalan söylemek için 2’ye...
- Bizim hangi konularda işe yaramadığımızı belirtmek için 3’e...
- Evinize gönderilen ve alıcı imzanız üzerinde olduğu halde almadığınızı iddia ettiğiniz uyarı mektupları için 4’e...
- Müdür ve diğer yetkililere küfür etmek için 5’e...
Birleşmiş Milletler Çalışma Örgütü (ILO), son krizin yarattığı işsizliğin 8 yıl sürebileceğini açıkladı.
Türkiye’de işsizlik zaten ağır sorundu. Bu sorun büsbütün ağırlaştı.
2.8 milyonu iş bulmaktan umudu kesmiş, 6 milyon 300 bin işsiz var bu ülkede.
KİT’leri ölü fiyatına okuttular. Alanlar fabrikaları hurda fiyatına sattı, arazisine alışveriş merkezi veya konut yaptı. Gümrük Birliği’nin sanayideki tahribatının üzerine Çin malları bindi. Ülkede üretim çöktü.
İşsizlik Türkiye için başka ülkelere göre daha ağır sorun oluşturacak.
Ve siz bunca karmaşık sorunlara çözüm arayacağınız yerde kalkıyor “Partimize AKP diyenler edepsizdir” diye dam üstünde saksağan bir konuya giriyorsunuz. Yine abesle iştigal ediyorsunuz... Ne diyelim? Denecek bir şey kalıyor mu?
Adamın biri diğerine ismini sormuş:
Sağlık Bakanı Prof. Recep Akdağ, kabinenin başarılı bakanlarından sayılıyor... Tayyip Erdoğan da öyle düşünüyor olmalı ki, son kabine operasyonunda da ona dokunmadı. Akdağ bakanlıkta rekora gidiyor. Peki, Sağlık Bakanı böylesine başarılı kabul edilen memlekette sağlık ne durumda derseniz... Sadece son 8 - 10 günde gazetelere yansıyan sağlıkla ilgili haberlerden birkaçını hatırlatalım, kararı siz verin.
Zonguldak: Bıçakla yaralanan genci hastaneye götürmek isteyen sağlık görevlileri yaralıyı sedyeden düşürdü. Gencin hayati tehlikesi sürüyor.
Rize: Ambulansın kapısı açılmadı, hasta öldü.
Sakarya: Karapürçek ilçesindeki 112 ambulansının şoförü cuma namazına gidince kalp krizi geçiren hasta hastaneye taksiyle götürüldü, ancak kurtarılamadı.
Bursa: Şevket Yılmaz Devlet Hastanesi’nde yangın çıktı, 8 hasta öldü.
İstanbul: Cerrahpaşa Hastanesi Dahiliye Bölümü’nde yangın çıktı.
Mersin: Devlet Hastanesi’nde bir hastabakıcı ile iki görevli personel arasında çıkan
Ceketinize yağ dökülmüş.. Temizleyici “Ben bunu temizlerim ama çok para isterim” diyor. O parayı vermek işinize gelmiyor. Şöyle bir teklif yapıyorsunuz:
- Al ceketi temizle, 44 yıl da kullan...
Bu ne anlama gelir?
Ceketi gözden çıkardığınız anlamına...
Mayın tasarısının bundan farkı yok... Kiralama adı altında yapılan iş “satış”tır. Ülke toprağının temizleme ücreti karşılığı satışı...
Mayın meselesinin konuşulmayan başka bazı kritik yanları var...
Örneğin tasarının ikinci maddesinde “bitişik alanlar”dan söz ediliyor... TBMM’de konuşan CHP Milletvekili Onur Öymen, Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliği dahil kimi verimli alanların da bu tasarıyla elden çıkacağını söylüyor. Öymen bir başka noktaya dikkati çekiyor:
Sivas’ta haklarında iddianame hazırlanmadığı için bir yıldır hapis yatan üniversiteli gençleri anlatmıştık dün. CHP Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir hukuk rezaletinden yeni örnekler veriyor:
“Necat Sezginer ve Önder Doğan KESK’e bağlı BTS ve Eğitim - Sen sendikalarının Sivas şube başkanlarıdır. Bu iki arkadaş sendika lokalini basın toplantısı yapmaları için bir grup öğrenciye tahsis etmişlerdi. 25 Şubat 2009 günü, ‘sol örgütlere yer temin etmek, malzeme kullandırtmak ve basın açıklamalarına katılmak’ suçlamasıyla gözaltına alındılar. İki gün sonra da sevk edildikleri Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, ‘yasadışı sol örgütlere yardım ve yataklık etmek’ suçlamasıyla tutuklandılar. O gün bugündür hapisteler. İddianamenin hazırlanarak yargının önüne çıkarılmalarını bekliyorlar. Şimdi geliyorum olayın kara mizah yönüne... Bu iki sendikacı arkadaş, yukarıda da anlattığım gibi, ‘yasadışı sol örgütlere yardım ve yataklık etmek’ gerekçesiyle
Sivas’ta Amerikan karşıtı karikatür sergisi düzenlemek gibi gerekçelerle bir yıl önce tutuklanan... Bu kadar süre içinde savcı iddianame hazırlamadığı için hâlâ yargıç karşısına çıkamayan 4 üniversite öğrencisinden geçen hafta söz etmiştik. Olayı dün İnsan Hakları Komisyonu üyesi CHP Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’le konuştuk. Anlattıkları:
- Bu olayı başından beri izliyorum... Tam anlamıyla bir hukuk rezaleti. Konuyu birkaç kez İnsan Hakları Komisyonu’nda dile getirdim, ancak aldığım yanıt hep aynı oldu; yargılama sürüyor, bir şey yapamayız. İki buçuk ay kadar önce davayı açan savcıyı arayarak bu kadar zamandır iddianamenin neden hazırlanmadığını sordum. Verdiği yanıt; işlerim çok yoğundu, birkaç güne kadar hazırlamış olacağım, oldu. Ama sözünü tutmadı... Hatırlarsınız... Adalet Bakanlığı Tayyip Erdoğan’ı para cezasına mahkûm eden İstanbul’daki bir bayan yargıcı, karar gerekçesini geç yazdı bahanesiyle cezalandırmıştı. Bir yıldır iddianame yazmayan
Önüne gelen eleştiriyor... Yok efendim eşofmanını kendisi giyemez miymiş? Yok efendim ayakkabısının bağcıklarını kendisi bağlayamaz mıymış? Kimi mi? Tabii ki Erzurum Valisi Sami Bulut’u... Başka ihtimal olamaz mı peki? Arkadaşımız Fahrettin Fidan, “Why not” diyor, aklına geliveren olasılıkları sıralıyor.
1) Vali Bey, “Devletin Valisi, asla eğilmez ve bükülmez. Kömür dağıtan kamyonun şoför mahallinde bile olsa dimdik durur” diyen... Bunu hayat felsefesi haline getirmiş çok ilkeli bir bürokrat olamaz mı?
2) Başta Sağlık Bakanı Recep Akdağ olmak üzere zırt - pırt Erzurum’a gelen “Devlet Böyükleri”ni karşılarken eğilmekten gururu... Pardon beli incinmiş, o yüzden doktorlar kendisine, “Bir süre eğilip bükülme, ağır bir şey kaldırma” demiş olamaz mı?
3) Bir an çocukluğunu... Annesinin kendisini giydirdiği günleri hatırlamış... Burnunun direği özlemle sızlamış... Korumasına, “Birkaç dakikalığına benim temsili anneciğim olur, beni giydirir misin?” demiş olamaz mı?
4) Emrindeki bürokratlara
Sivas’ta 4 üniversite öğrencisi; İlker Ekiz, İbrahim Karataş, Mustafa Doğan ve Elbil Çınar, geçen yıl bu vakitler Amerikan karşıtı karikatür sergisi düzenlemek, Tavır dergisi okumak, sendikaların düzenlediği eylemlere katılmak gibi gerekçelerle tutuklandılar.
Gerisini yazdıkları mektuptan okuyalım:
“...Dört arkadaş bir yıldır hiçbir gelişme olmaksızın tutukluyuz. Dosyamıza gizlilik kararı konduğu için hâlâ neyle suçlandığımızı bilmiyoruz. Savcılık iddianameyi bir türlü hazırlamıyor. Davayı açmıyor.
Hakkımızda ne davası açılacağını da merak etmekteyiz. Çünkü demokratik bir iki eyleme katılmaktan başka kabahatimiz yok.
Dördümüz de üniversite öğrencisiyiz. Tutuklu olduğumuz için derslere devam edemiyor, sınavlara katılamıyoruz. Eğer tutuklanmamış olsaydık üçümüz okulu bu yıl bitiriyorduk.
Bu kadar basit bir soruşturma nasıl oluyor da bir yıldır bitirilemiyor. Ergenekon davasının binlerce sayfalık iddianameleri bir yılda hazırlanıyor da bizle ilgili birkaç sayfayı geçmeyecek