Türkiye’de 12 Mart ve 12 Eylül’de darbeler yapıldı, darbeciler yargılanmadı.
Şimdi ortada darbe yok, darbeciler yargılanıyor!
Ergenekon davasında yargılanan Şener Eruygur, Hurşit Tolon gibi emekli generallerin adı çoktan “Darbeci General”e çıktı...
Şimdi de gündemde gerçek bir darbeciyi yargılama tartışması var.
Kenan Paşa: “Referandum yapalım halk yargılanmamı istiyor mu, soralım” diyor.
Bir okurumuz şaka yollu mesaj çekmiş:
“Darbe yaparken halka mı sordu?”
İrticayla Mücadele Planı diye adlandırılan, Taraf gazetesince “AKP ve Gülen’i bitirme planı” diye manşetten aktarılan plan fos çıktı...
Ancak gündem boş kalacak sanmayınız...
Askeri darbe oldu, oluyor, olacak, olabilir havasını gündemde tutacak malzeme çok...
Dün de e. Org. Çevik Bir’in ifadeye alınması dikkatlerin bu noktada tutulmasını sağlayacaktır.
Birkaç gün de bu mevzuyla vakit harcarız.
Ülke sürekli darbe tehlikesi altında göründükçe AKP ve müttefikleri de ülkede demokrasinin yıldızı olarak parlar...
Ne 70 milyonun telefonlarının dinleniyor oluşu, ne yargının tek taraflı çalışır hale getirilmesi, ne basın üzerindeki baskılar, ne seçimlerdeki adaletsizlikler, ne insanların suçlarını bilmeden aylarca hapis yatırılması... Bunlar sürekli gündem dışı kalır.
AKP ve yandaşları uzun süredir “Asker darbe yapacak” korkusu yayıyor. Birçok kişi darbeye ortam hazırlamak suçundan hapiste. Cumhuriyet mitingine katılan vatandaşlar bile darbeci sayılıyor.
Herkes darbeci olunca AKP kendiliğinden demokrat oluyor! Böylece demokrasinin altını oyma operasyonu rahat ilerliyor.
CHP lideri Deniz Baykal bu balonu patlatacak bir öneride bulundu önceki gün:
“12 Eylül darbecilerinin yargılanması için Anayasa’nın geçici 15. maddesi kaldırılması gerekiyorsa hükümetin elini tutan yok, Meclis gündemine getirsin kaldıralım” dedi...
AKP bu öneriye ne yanıt verecek?
Söyleyelim; kıvırtacak.
AKP 12 Eylül sorumlularının yargılanmasını sağlayacak anayasa değişikliğine yanaşmaz...
“Bir kimsenin hayatından günlerini, aylarını ya da yıllarını almak için binlerce yol bulabilirsiniz. Ama bir dakikasını iade etmek için bir tek yol bile yoktur.”
Dün 14 baro başkanının yayımladığı bildiri yukardaki vecize ile başlıyordu... Aydın, Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Çorum, Denizli, Edirne, İsparta, İzmir, Manisa, Muğla, Samsun, Sinop, Uşak baro başkanları, yayımladıkları bildiriyle insanların tutuklanması için gerekli koşulları anımsattılar...
“Bir kimsenin tutuklanabilmesi için; hakkında suçu işlediğine dair kuvvetli şüphe olması, ayrıca kaçma, kanıtları yok etme ve tanıklara baskı yapma olasılığı bulunması gerekir.”
Ergenekon davasında tutuklamalar bu tanıma uygun mu gerçekleşiyor? Ana soru bu...
Bu arada davanın seyri ve tutukluların geleceği de ayrı bir muamma...
Bilindiği üzere... 20 Temmuz’da ikinci dava başlayacak... 3 Ağustos’ta iki dava birleştirilecek. Ve ikinci Ergenekon tutuklularının sorgusuna geçilecek. Birinci davanın kanıtlarının incelenmesi ve tanıklarının dinlenmesi daha sonraya atılacak. Yani birinci davanın
İstanbul 12’nci Ağır Ceza Mahkemesi Hâkimi Necat Ede, “Baskı altındayım” diyerek davadan çekildi.
Kimdir Necat Ede?
Ergenekon davasında “kuvvetli suç şüphesinin ortadan kalktığı” gerekçesiyle E. Org. Hurşit Tolon’un tahliyesine karar veren yargıç...
Gerisini haberden okuyoruz:
“Hâkim Necat Ede, Başkent Üniversitesi Rektörü Mehmet Haberal’ın tutukluluğuna yapılan itiraz öncesinde, bazı gazete ve internet sitelerinde, ‘Tolon’u tahliye eden hâkim Haberal’ı da tahliye edecek’ şeklinde çıkan haberlerin ardından ‘baskı’ altında olduğunu söyleyip Ergenekon kapsamında kendisine görev verilmemesini istemişti. Bu haberler üzerine Adalet Bakanlığı’nın hakkında soruşturma başlattığı Ede, üzerindeki baskının bazı medya organlarında çıkan haberlerle sınırlı olmadığını, kurumsal olarak da ciddi baskı altında olduğunu öne sürdü. 12’nci Ağır Ceza Mahkemesi, Ede’nin çekilme talebini kabul etti..”
Bir süredir açıkça görülüyor...
Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yeri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca Yavuz:
- Sen sır saklamayı bilir misin, diye sormuş.
- Evet Hünkârım, bilirim yanıtını alınca:
- Âlâ demiş, ben de iyi bilirim!
* * *
Sadrazam Keçecizade Fuad Paşa’ya yetmişlik bir kadının otuz yaşında bir gençle evlenmek istediğinden bahsetmişler. Paşa hemen:
- Ahmet müsaade etmez, deyince sormuşlar.
İran’ı da bir belge karıştırdı... Bu belge bir mektup... Mektupta İran İçişleri Bakanı Sadık Mahsuni, Ali Hameney’e “Musavi’nin 19 milyon oyla birinci, Mehri Kerrubi’nin 13 milyon oyla ikinci, Ahmedinecat’ın ise 5,6 milyon oyla üçüncü” olduğunu bildiriyor. Mektup sahte mi değil mi? İran bu yüzden ikiye bölündü; belgenin doğruluğuna inananlar - inanmayanlar...
Demokratik kurumların çalışmadığı, halkın bölündüğü, insanların birbirine ve tepedekilere güvenmediği az gelişmiş ülkeleri böyle bir sahte veya sahici kâğıt parçasıyla karıştırmak mümkün...
Bizde yaşanan da farklı değil... Bizim gündemdeki soru şu:
“Albayın imzası sahte mi gerçek mi?”
Gazeteler dün bu konuda ikiye bölünmüştü...
Habertürk imzaya değinmeden “belge sahte” derken, Star, Taraf ve Yeni Şafak, ‘yüzde 90 imza albayın’ ya da ‘benziyor’ başlığını atmış, Sabah ise ‘İki belgede iki farklı imza’ başlığıyla çıkmıştı.
Yandaş kalemler ise
Ülkeyi sarsan belge sadece “İrticayla Mücadele Planı” başlıklı olan değil... İki yılı aşkın süredir siyasi ve adli yaşamımız muhtelif belgelerle sarsılıp duruyor...
Örneğin Ergenekon şeması, lobi belgesi, günlükler, krokiler, MİT şemaları...
Ergenekon davasında hapis yatan kişilerin büyük çoğunluğu sahici mi düzmece mi olduğu hâlâ belli olmayan bu tür belgeler yüzünden parmaklıklar arasında... Bırakın bu belgeleri imal etmeyi... Bu belgeler arama sırasında masalarında bulunduğu için hapiste çoğu...
Ve bu belgelerin sahiciliği de... Onlara ait olup olmadığı da tam aydınlanmış değil...
Aydınlanması pek acele edildiği de söylenemez...
Son bulunan “İrticayla Mücadele Planı”na gelince... Onun sahteliği veya sahiciliğinin ortaya çıkmasını milletçe bekliyoruz.
Ancak ele geçen metin bir fotokopi olduğu için belki gerçek niteliği hiçbir zaman belli olmayacak.