Ankara Temsilcimiz Fikret Bila’nın dünkü yazısından anlıyoruz ki... Deniz Baykal, arsa arabuluculuğu konusuyla ilgili olarak Mehmet Sevigen’i çağırmış... Kendisine, “Ortada bir imar değişikliği, inşaat oranında bir artış, bu amaçla senin tarafından yapılmış bir başvuru var mı?”, diye sormuş. Yanıtlar, “hayır” olunca kararını vermiş:
“Ortada olumsuz vicdani kanaata varmamı gerektiren bir şey yoktur!”
Ne var ki, artık yolsuzluklar konusunda Baykal’ın değil, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yargıları ve yorumları geçerlidir. Kamuoyunda dürüst ve temiz siyasetin sembolü olarak görülen Kemal Kılıçdaroğlu ne diyor?
“Sevigen derhal gereğini yapmalıdır...”
Ancak Deniz Baykal olayın boyutlarını henüz kavramamış görünüyor... Kriterler malum...
CHP’de ortaya çıkan bir yolsuzluk, AKP’nin bin yolsuzluğuna eşittir.
İSKİ olayının CHP’ye nasıl yapıştırıldığı, partiyi ne kadar yaraladığı hatırlardadır.
Sabah saatlerinde CHP İl Başkanı Gürsel Tekin’in istifa edeceği haberleri ekranlardan alt yazı olarak geçmeye başladı. İlerleyen saatlerde CHP Genel Merkezi açıklama yaptı:
“CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin’in görevinden istifa ettiği doğru değildir...”
Gürsel Tekin de konuştu:
- İstifa ettim demedim, istifa edeceğim dedim.
- Peki neden?
- Özellikle bir kısım belediye başkanlarının dayattığı isimler vardı, tepki bunaydı...İki gündür genel merkezle konuşuyorum. Sonuçta biz de insanız bir patlama oldu, ancak sorunlar halledildi...
* * *
AKP Güneydoğu’da yerel seçime iddialı giriyordu. Özellikle Diyarbakır’da seçimi mutlaka alacaktı. Çünkü Tayyip Bey “Diyarbakır’ı istiyor”du... Ancak son zamanlarda AKP’nin Güneydoğu iddiası fazla duyulmaz oldu. Acaba ne oldu?
Güneydoğu’dan bir dostumuz:
- AKP’nin bizim o tarafta bir iddiası kalmadı, diyor...
- Neden?
- Başbakan kendi şansını Hakkâri’de yaptığı konuşmadaki “Biz tek millet dedik. Tek bayrak dedik. Tek vatan dedik. Tek devlet dedik. Buna kim karşı çıkabilir? Buna karşı çıkanın bu ülkede yeri yok. Buyursun istediği yere gitsin” sözleriyle bitirdi.
AKP, Siirt, Van ve Bitlis belediyelerini de DTP’ye kaptırabilirmiş.
Bülbülün çektiği dilin belası diyenler ne kadar da doğru söylemişler!
Tayyip Erdoğan diyor ki:“Beni tüccarlarla ortak gösteriyorlar.”Ayıp tabii.. Kendileri artık tek başına holding kuracak duruma gelmişken...Haldun Ertem
“Türkiye’nin alnı ak, Bahtı ak, gönlü ak, Sen Türkiye’sin, büyük düşün”, vs.
Ne mi bunlar? AKP Genel Başkan Yardımcısı Edibe Sözen’in yaptığı açıklamaya göre, AKP’nin 29 Mart seçimlerinde kullanacağı sloganlardan bazıları.
Ne kadar ruhsuz ne kadar şuursuz sloganlar değil mi?
“Şuurlu gazeteci” Fahrettin Fidan derhal devreye giriyor, bir batında ürettiği sloganlardan birkaçını, “Teklif benden takdir Davos Fatihi muhterem böyüğümden” diyerek sunuyor.
- “İstemiyorsan para vermek kömüre, bulgura, soğana; Hiç düşünme ey vatandaş, oylar direkman! Erdoğan’a”
- “İstiyorsan dolu file, dolu kiler, dolu cep;
Daha ne düşünüyorsun be muhterem, işte karşında Recep”
Siirt’te yaşayan Berzan Boti adlı Kürt yurttaş, “yalnızca özür yetmez” diye düşünmüş. Ve köyünde sahip olduğu toprakların 1915 yılında Süryanilerden gaspedildiğini öğrendiğini bildirerek, bu toprağı, “Süryani soykırımının tanınması” için çalışan Seyfo Center’a bağışlamış.
Bu girişim Türkiye’yi soykırımcı ilan etme çabasındaki çevrelerde yeni bir heyecan yarattı. Nisan ayında İsveç’te aydınların da katılacağı geniş bir basın toplantısı yapılarak, bu toprak iade jesti ve Süryani soyk›rımı dile getirilecekmiş... Keldaniler ile Yezidiler de sıradaymış.
Batı ülkeleri Portekiz’i, İspanya’sı, İngiltere’si, Almanya’sı Fransa’sı, Hollanda’sı, Belçika’sı ile geçtiğimiz yüzyıllarda Afrika’nın, Çin’in, Asya’nın tozunu atmış. Tüm zenginliklerini yağmalamış. Halkları katletmiş. Köleleştirmiş. Bırakın geçmiş yüzyılları. Daha dün burnumuzun dibindeki Irak’ı ABD türlü yalanlarla işgal etti, kütüphanelerini, müzelerini yağmaladı, neredeyse haritadan sildi. Bunlar hiç söz konusu olmuyor. Tarihteki tüm sömürünün, katliamların, soykırımların üzerine sünger çekiliyor. Dünya tarihinde tek bir vahşi ve soykırımcı ülke varcasına... O geçmişi yıkıp yeni bir cumhuriyet kurmuş olsa da... Türkiye ve Türk
Eyüplü okur telefonda soruyor:
- Eyüp Belediye Başkanı Ahmet Genç neden yeniden aday gösterilmedi biliyor musunuz?
- Neden?
- Biraz da sizin dün yazdığınız konu yüzünden... Ahmet Genç, Eyüp belediye sınırları içinde Cihan Kamer, Hasan Doğan, Şevki Kavurmacı üçlüsüne alışveriş merkezi ikramına karşı tavır almıştı...
Konuyu açalım... Başbakan’ın çocukları vasıtasıyla ortak olduğu kuyumcu Cihan Kamer, Eyüp’te Başbakan’ın dostu Hasan Doğan ve Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın dünürü Şevki Kavurmacı ile birlikte 5 dönüm yeşil alanı satın alıyor. Bu alanda tek katlı derme çatma bir sabun imalathanesi vardır. Anakent Belediyesi’nde plan tadili yapılıyor. Çok katlı iş (alışveriş) merkezi izni çıkıyor. Eyüp Belediyesi hemen peşinden bitişikteki 10 dönümlük gecekondu alanını kamulaştırma kararı alıyor. Söylentiye göre Ahmet Genç bu karara muhaliftir ama yukarıdan gelen baskıya boyun eğmek zorunda kalmıştır. Gecekondu sahipleri istimlak paniğine kapılınca mülklerini ucuzuna elden çıkarıyor. Alıcı tabii bitişik komşu... 10 dönüm arazinin büyük bölümü Cihan Kamer ve ortaklarının eline geçiyor. Sadece birkaç parsel mahkemeye gidiyor. Bu arada Şevki Kavurmacı ortaklık
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü lüks baskı bir kitap yayımladı. Adı: Hüvelbaki... Kitapta “Tarihe malolmuş mezarlıklaramız” başlıklı bölümde Karacaahmet Mezarlığı baş sıralarda yer alıyor. Karaca Ahmet kimdir başlıklı bölümde de “Asıl türbesi Manisa Horoz köyünde” denilmekte...
Alevi kaynaklarında Karaca Ahmet’in yedi ayrı yerde türbesinin bulunduğu belirtiliyor. Ancak kesin yer belirtilmiyor. Türbelerin en ünlüsü İstanbul Üsküdar’daki Karacaahmet’te... Aleviler genelde asıl türbenin Üsküdar’daki olduğuna inanıyor...
Alevi araştırmacı Lütfü Kaleli ile bu konuyu konuştuk. Dediği:
- Topluma mal olmuş Yunus Emre gibi, Pir Sultan Abdal gibi, Karaca Ahmet gibi değerlerimizin birçok yerde türbeleri bulunmaktadır. Gerçekte nerde olduğunun ispatı zordur. Örneğin Yunus Emre’nin altı yerde türbesi vardır. İnsanlarımız sevgi ve inanç sonucu kendilerinden yatırlar oluşturmuştur. Fakat kesin bilgi yoktur. Şimdi Karaca Ahmet’in aslında Manisa’nın bilmem hangi köyünde yattığını yazanların asıl derdi hafta sonları dolup taşan ve binlerce insanın ziyaret ettiği türbeden rahatsız olmalarıdır. Maksatları bu dergahı basitleştirmek, ziyaret edenleri buradan soğutmak,
Başbakan Erdoğan CHP’nin Kuran kursu açılımı konusunda “Tereciye tere satmayın” diye yaklaştıktan sonra ekliyor:
“...Mahalle evleri kuracaklarmış. AKP, semt konakları olarak bunları çoktan kurdu. Biz semt konaklarında Kuran eğitimi vermiyoruz. Bilgisayar, yabancı dil eğitimi veriyoruz.”
Başbakanın söyledikleri doğrudur. Çoğu kimsenin haberi yok. Ama AKP’nin çok başarılı bir “semt konakları” uygulaması var.
Bunlardan birini, Tophane’deki semt konağını bizzat gezdik bir süre önce...
En alt katta çalışan kadınların işe giderken çocuklarını bıraktıkları bir çocuk yuvası.
Yine alt katta her öğlen yaklaşık 100 kişilik ücretsiz yemek çıkaran bir aşevi...
Yanı başında bir çamaşırhane... Dev gibi 4 çamaşır makinesi. Semtte suyu akmayan ya da deterjanı olmayan hanımlar çamaşırlarını getirip buraya bırakıyor, yıkanmış halde alıp gidiyor. Bir üst katta muhtar odaları var. Daha üstünde her türlü tedavinin uygulanabildiği sağlık ocağı...