Türkiye bir yandan etnik çatışma tehlikesinin eşiğine doğru ilerliyor...Bir yandan da dinci - laik ayrışması, iktidarın desteğinde hızla yol alıyor.Bu ikili bölünmeden yarar umanlar mı var?Nedir büyük plan? Bir "Anadolu İslam Federe Devleti" mi ?* * *Başbakan nihayet İsmailağa Camii cinayetiyle ilgili olarak konuştu... Ne linç olayını, ne savcılığın soruşturma isteğini yerine getirmeyen Emniyet'i, ne de camide kurulan şeriat mahkemesini eleştirdi... Ya ne yaptı? Basını eleştirdi... Başbakan, "Birçok şeyler, birçok provokatif hareketler, bu aralar yine gazetelerde çıkıyor ya, bu oyunlara asla gelmeyeceksiniz" dedi ve şöyle devam etti:"En son hareketleri İstanbul'da... Çarşamba'daki şeyleri görüyorsunuz. Yani, insaf sahibi insanın çıkıp demesi lazım ki, 'Biz buradaki her iki hareketi de kınıyoruz' demesi lazım. Ama burada, iki fakülte mezunu bir hoca öldürülüyor, onunla ilgili ailesine en ufak bir başsağlığı yok. Ama öbür tarafta öldüren hakkında linç girişiminde bulunulduğu, bulunulmadığı belli değil ve bunun öldürülmesiyle ilgili her türlü yayın, iftira, meşru, gayri meşru yayın yapılıyor..."İsmailağa olaylarının bir haftadır aydınlanmaması değil, basının bu konudaki
"Düşmanlarımıza karşı kazandığımız üstünlüklerin bir çoğu kendimizin olmayan eğreti üstünlüklerdir. Kol bacak sağlamlığı yiğitliğin değil hamallığın şanındandır; düşmanımızı şaşırtmak, güneşin ışığıyla gözlerini kamaştırmak bir talih işidir; eskrimde üstünlük korkak ve değersiz bir adamın da elde edebileceği bir üstünlük, bir bilgidir. Her insanın ölçüsü, değeri yüreğinde, iradesindedir. Yiğitlik kolun bacağın değil yüreğin ve ruhun sağlamlığındadır, silahların değil kendi değerimizdedir. Talihe yenilen yenilmiş değil, öldürülmüştür..."Silah ve petrol tekellerinin kiralık askeri George Bush bunları okumuş özümlemiş olsaydı... Zaferin tankla uçakla, füzeyle değil, yürekle kazanıldığını bilseydi... Hâlâ kazanmak umuduyla böylesine kan döker miydi? "Zafer zafer değildir, yenilen düşman yenilgiyi kabul etmedikçe", demiş Claudianus yüzyıllar önce. Zavallı Bush nereden bilsin bunu... Afganistan'ı bir ay bombaladıktan sonra işgal edince zaferi kazandık zannetti... Askerleri Bağdat'a girip Saddam'ın heykelini devirince Irak'ta zaferi ilan etti... Oysa düşman (ya da saldırdıkları toprakların gerçek sahipleri) yenilgiyi kabul etmemişti... O yüzden 5 yıl sonra hâlâ kan dökülüyor o
- Bu Disneyland konusundan sizin haberiniz var mı?- Olmaz olur mu? Daha söylentisi çıkar çıkmaz Ballıkuyumcu'dan arazi kapatmak isteyen pek çok insan kapımı aşındırmaya başladı. Onları uyardım. Bu tür dedikoduların rant avcıları tarafından sık sık çıkarıldığını söyledim. Fakat sonuç yine de fazla değişmedi. Ballıkuyumcu'da arazinin metresi 20 milyondan 50 milyona fırladı.- Geçenlerde Melih Gökçek Disneyland'ın yerinin Ballıkuyumcu'dan Kazan'a kaydırıldığını söyledi.- Evet, Ballıkuyumcu'da arazi kapatanlar şok oldu. Bu defa Kazan'a hücum başladı. Arazi fiyatları 5 - 6 milyon liradan 10 - 12 milyon liraya fırladı. Arsa spekülatörleri bu oyunu yıllardır oynar. Örneğin bir ara Gölbaşı'nda havaalanı yapılacak diye söylenti çıkartıp, daha önce orada kapattıkları arsaları üç dört katına sattılar...- Peki doğru olabilir mi? Kazan'da bir Disneyland olamaz mı?- Akıl var, izan var. Olacak şey mi bu? - Erdoğan Bayraktar projeyi Başbakan Erdoğan ve Belediye Başkanı Melih Gökçek'in desteklediğini söylüyor...- Yarın da Paramount'un projeden vazgeçtiğini söyler olur biter... TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar'ın önce Ankara'ya 33 kilometredeki Ballıkuyumcu'da... Daha sonra İstanbul yolunun 40.
Zaman geçmiş. Delikanlıyı mahkemeye çıkarmışlar. Kadı delikanlının idamına karar vermiş. Delikanlı yıkılmış vaziyette mahkemeden çıkarken durumu bir kenardan sessizce izleyen Paşa ile göz göze gelmiş. "Hani beni kurtaracaktın?" diye yalvaran gözlerle bakmış Paşa'ya... Paşa, etrafa çaktırmadan şöyle fısıldamış:- Bir can için beni mahcup etme evladım...O misal... Sıradan insanlar büyük adamları zora sokmamalıdır.. Bir can için onları mahcup etmemeli, şehit, cenaze vs. gibi küçük meseleleriyle büyük adamların vaktini harcamamalıdır. İcabında "Hükümet bizim canımız, feda olsun kanımız" sloganına uygun davranmalıdır. Eski Osmanlı hikâyesidir... Bir delikanlı yanında çalıştığı Paşa'yı korumak için bir adamı öldürmüş... Öldürdüğü adam da hatırlı çıkmış... Delikanlıyı hapse atmışlar. Yakınları, Paşa'nın konağına gidip yardım istemiş. Ağır ve oturaklı bir adam olan Paşa, "Merak etmesin, onu kurtarmaya çalışıyorum" diye haber yollamış delikanlıya. Üzerinde tesettürlü bebek resmi olan okul çantaları satışa çıkarılmış. Türbanı kamusal alana sokmanın yolunu nihayet buldular demek... Yarın 11 Eylül... ABD'de ikiz kulelere uçaklı saldırının 5'inci yıldönümü... 5 yıl gözümüzün önünden şerit gibi
Böyle dedi Tayyip Erdoğan... Gerçekten de, hiçbir sorumluluğunuz olmasa dahi, cenazesi olan aileye telefon açmak zor gelir insana. Ne diyeceğinizi şaşırırsınız. İyi ama aileye başsağlığına bir bakanı göndermek de akla gelmez mi?Gelelim sorumluluğa... Yıl 1993... Ankara'da, Sivas olaylarında yakılan aydınların cenaze töreni yapılıyor. Cenazeye hükümetten sadece Başbakan Yardımcısı ve SHP Genel Başkanı Erdal İnönü katılıyor. Yuhalıyorlar, yakasına yapışıyorlar, bağırıyorlar, hakaret ediyorlar.. Tören boyunca sürüyor bu durum. Erdal İnönü duruşunu ve asaletini hiç bozmuyor... Sessiz ve suskun, törenin sonuna kadar acılı toplulukla birlikte yürüyor. Çünkü siyasetin sorumluluğu bu sıkıntıyı da kapsıyor... 'Ben mesela geçenlerde bir şehit annesine telefon açmadım. Bir tanesine açtım. Telefondaki açıklamalar, komutanın yakasına sarılmalar. E şimdi telefonda aynı durumla ben de karşılaşırsam bunu mu dinleyeceğim ben?' Peru hükümeti, Machu Picchu adı verilen tarihi İnka şehri üzerinde ve yakınında her türlü helikopter uçuşlarını, çevrecilerin baskısı üzerine yasakladı. Helikopter hem tarihi kalıntılara hem de bitki örtüsüne zarar veriyormuş. Bizim Nemrut Dağı başta olmak üzere benzer
Neden Afganistan? Çünkü ABD ve İngiltere Afganistan'da çok fena sıkıştı... İngiliz birlikleri Afganistan'da darbe üzerine darbe yiyor. İngiliz kamuoyu ayakta. Blair'e istifa çağrıları yapılıyor. Afganistan'ın güneyinde sıkışan İngiliz askerlerinin yükünü hafifletmenin çareleri aranırken, dünkü Daily Telegraph gazetesinden öğreniyoruz ki akla yine bizim "Memet" geliyor...Daily Telegraph gazetesi, dünkü sayısında, NATO'nun Avrupalı üyelerinden Afganistan'a daha fazla asker katkısı yapmalarının isteneceğini yazıyor...Gazete, Fransa, Almanya, İtalya ve Türkiye ile ülkenin güneyinde muharip görev alacak asker gönderilmesi için görüşmeler yapıldığını belirtiyor.NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer ve askeri komutan James Jones'un Afganistan'a gitmesinin ardından Kâbil'de bir diplomat önceliğin 'en tehlikeli bölge olan güneye asker sağlamak olduğu'nu belirtiyor ve şöyle diyor:"Özellikle de Türklere ihtiyacımız var. Çünkü bunun kâfirlerin İslam ile savaşı olmadığını göstermeliyiz."Siz emre amade ve bedava fedailiğe talip bir pozisyon almışsanız... Eloğlunun sıkıştığı zaman ilk sizi hatırlamasından doğal ne var... Hadi bakalım.. Şimdi de Afganistan'a! Lübnan'a asker kararının
"Benim oğlum Anafartalar'da, Çanakkale'de savaşmadı. O şehit olmadı. Oğlumu ne idüğü belirsiz savaş denilen bir olayın içine soktular..."Bir baba ve halk için en acısı işte bu... Askerin vatan için öldüğüne inanmamak. İktidarın aczi ve çıkarları yüzünden öldüğünü düşünmek...AKP 2002'de iktidara geldiğinde PKK terörü durmuştu. 2004 yılında tekrar hortladı. PKK'nın arkasında ABD'nin olduğu kuşkusu büyüktü. AKP ise ABD'ye daha iktidara gelmeden teslim olmuştu. Teröre o yüzden doğru teşhis koyamazdı. Başbakan geçen ağustosta Diyarbakır'a gitti. Yanlış ve karşı tarafı yüreklendirici mesajlar verdi. Mesela terör sorununun adını Kürt sorunu olarak değiştirdi. Devletin geçmişte hatalar yaptığını söyledi. Daha fazla demokrasi vaat etti. Bölgeyi ve PKK'yı büyük beklentiler içine soktu. Ama söylediklerinin içini dolduramadı. Yan gelip yattı. O yüzden bölgeyi ve terörü azdırdığıyla kaldı...Güneydoğu'da artık hemen her gün şehit veriyoruz. Vatan için ölmek görevdir. AKP'nin aczi, koltuk çıkarları ve kurulan yağma düzenini sürdürmeye yönelik politikalar uğruna ölmek ise yok yoluna gitmektir. Bu halk bu yüzden ölmeyi içine sindiremiyor. Başbakan'ın "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir" sözü o
- İsrail, Hizbullah'ı bitiremeyince devreye BM sokulmuştur. Şimdi bir mola dönemi yaşıyoruz. BM eliyle Hizbullah etkisiz hale getirilebilirse haritanın değiştirileceği ikinci devre başlayacaktır... BM'nin amacı Hizbullah'ı etkisizleştirmektir.- 1701 sayılı karar hangi sonuçlara yol açabilecek sizce?- 1701'in birinci paragrafında Hizbullah'tan her türlü saldırıyı durdurması istenirken İsrail'den sadece taarruzi harekatlara son vermesi isteniyor. Bunun anlamı şudur; İsrail, kendisi açısından meşru müdafaa olarak değerlendireceği bir durumun ortaya çıkması halinde saldırıya geçme hakkına sahip. Nitekim bunu, daha 1701'in mürekkebi kurumadan ateşkesi ihlal ederek yaptı. Hizbullah hedeflerini vurdu.- Başka?- İkinci işlem paragrafında, İsrail ile Hizbullah'ın silahlı personelinden arındırılmış bir tampon bölge öngörülüyor. Ama bu paragraf öyle kurnazca yazılmış ki, 15 bin BM askerinin tamamen yerleşeceği tarihe kadar İsrail'in bu bölgede asker bulundurmasına izin veriliyor. 15 bin askerin tamamen konuşlanabilmesi ise kısa hatta uzun vadede bile çok zor görünüyor. İsrail, her an meşru savunma hakkımı kullanıyorum diyerek Hizbullah'a saldırabilir...Netice? Türk askeri çatışmaya girmese de