PKK ne istiyor?

14 Temmuz 2005

- PKK - Kongra Gel ne istiyor?- Bu konuda net bir açıklama yok. Kürt çevreleri de doyurucu bir açıklama yapamıyor. Her kafadan başka ses çıkıyor. - Bu hareket Kürt kökenli halkın çıkarına mı?- Tam tersine... Kürtler AB sürecinde AB şemsiyesi altında kültürel haklarını peyderpey alıyorlardı. Bu hareket AB sürecini baltalıyor. Kürt halkını yeniden askeri baskı altına sokuyor. Nitekim Kürt sözcüleri PKK'yı desteklemiyor.- O zaman?- Bana kalırsa PKK'nın bu son çıkışı tamamen Amerikan kışkırtmasına bağlanmalıdır. PKK Amerikan çıkarları için saldırıyor bu defa. Ve tamamen askerimizi hedef alıyor.- Amaç nedir?- Türk ordusunu küçük düşürmek... Haysiyetini kırmak, prestijini zayıflatmak... - O neden?- Böylece Türk Ordusunun Türk siyaseti üzerindeki etkisini azaltmak. Ilımlı İslam projesi ve diğer konularda AKP'nin elini rahatlatmak. Türkiye'nin Ortadoğu'da Amerikan doğrultusunda kullanılmasını kolaylaştırmak.Bu görüşler üzerinde durup düşünmek ve tartışmak gerekiyor. Siz de katılabilirsiniz... PKK yenilmiş, Apo Türkiye'nin eline geçmiş, Güneydoğu'ya sükûn gelmişti. ABD'nin Irak'ı işgalinin ardından PKK Kandil Dağı'nda bakıma alındı, beslendi, büyütüldü, şimdi Güneydoğu'da askerimize

Yazının Devamı

Arjantin sohbeti

13 Temmuz 2005

- Türkiye'ye gelen yabancı sermaye grosmarket, elektrik, bankacılık ve iletişim sektörlerinde yoğunlaşıyor. Bu sektörlerde yaratılan gelir ve tasarruf yurtiçinde üretiliyor. Yabancılar da, bu gelir ve tasarrufu kendi merkezlerine aktarıyorlar. Bir ülkede yeni yatırım yapan, üretime katkıda bulunan ve yeni iş yaratan yabancı sermayeye kimsenin bir şey dediği yok... Ancak bize gelenler hazır kuruluşları devralıyor. Yeni istihdam yaratması söz konusu değil. Büyümeye katkısı yok. Geçenlerde Almanya'da bir anket yapıldı. Halkın yüzde 60'ı yabancı sermayeye karşı çıktı. Neden? Çünkü yabancı sermaye üretime dayalı alanlara yatırım yapmak istemiyor. Kısa vadeli, yüksek kâr getiren ve tüketime yönelik alanlara yatırım yapıyor: şavullediği kârı da ülkesine taşıyor. Alman Cumhurbaşkanı, kendi ulusal sermayesine çağrı yaptı: "Ülkeye yatırım yapın" diye... Ulusal çıkarı düşünen devlet adamı böyle konuşur... Uluslararası sermayenin çıkarına teslim olmuş siyaset adamı ise ülkesinin en kârlı kuruluşlarını, birkaç yıllık kârı karşılığında yabancıya teslim edip aferin almayı düşünür sadece... Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in 2 gün önce manşetimize çıkan sözleri aslında biraz düşünmesini

Yazının Devamı

Öteki Trakya

12 Temmuz 2005

- Batı Trakya'da Türklerin devam ettiği 120 okul var. Türkiye'den sadece 15 öğretmenin gelmesine izin veriyorlar. Geri kalan öğretmenler 2 yıllık uydurma yüksek okullarda yetişiyor.- Açıkça ırkçılık yapıyorlar, Türk asıllı çocuklara mecburi eğitim 6, Yunanlılara 9 yıl...- Okullarda 40 - 50 yıllık kitaplar okunuyor. Kitaplarda "İnsanoğlu günün birinde mutlaka aya gidecek" şeklinde satırlara rastlanıyor.- Yunan cunta yönetimi sırasında Türk vakıflarına kayyum atamışlar. Aradan 40 yıl geçmiş Türk vakıflarını hala kayyumlar, yani Yunanlıların seçtiği kişilerce yönetiliyor.- Türklerin dini yöneticilerini seçme hakkı yok... Yunan hükümetinin tayin ettiği müftüler görev yapıyor.. - İskeçe saat kulesinin üzerindeki kitabe, kulenin Osmanlı eseri olduğunu hatırlattığı için kaldırılmış.- Camilerin onarımına izin vermiyorlar...- Selanik'in en büyük meydanlarından birine Pontus soykırım anıtı yapılıyor... Hazin olan... AB tarafından sürekli insan hakları sorgusuna çekilen Türk hükümetinin, bir gün olsun Batı Trakya'yı gündeme getirmemesi... Avrupa'dan gelen heyetlere, "Gidin bir de Batı Trakya'ya göz atın" diyememesi... Türkiye'den ilk kez bir parlamento heyeti geçenlerde Batı Trakya'yı

Yazının Devamı

RTÜK çeviriyor

10 Temmuz 2005

Örneğin "Rahmetlinin adı neydi?" cümlesi "Müteveffanın adı neydi?" şeklinde olmalıymış."Allah onlara merhametini göstersin." şeklindeki cümle "Allah rahmet eylesin" şeklinde çevrilmeliymiş..."Umarım anlıyorsunuz" şeklindeki cümlenin çevirisi, "Anladığınızı umarım / İnşallah anlıyorsunuz" şeklinde..."Umarım öyle olmaz" deyiminin doğru çevirisi, "İnşallah öyle olmaz" biçiminde olmalıymış.Yabancı dillerde "inşallah" anlamına gelen sözcükler vardır. Senarist metinde inşallah değil de "umarım" yazdıysa bir bildiği olmalı. Bunlar farklı anlam ve tonlar taşıyan sözcükler. "Umarım"neden "İnşallah"a dönüştürülüyor? Belli değil.Merhaba yerine "Selamünaleyküm", Günaydın yerine "Sabah şerifler hayır olsun", Hoşçakal yerine "Allah'a emanet ol" gibi çeviri önerileri de yakında gelebilir. Gidiş o gidiş... RTÜK internet sitesinde (www.rtuk.org.tr) yanlış çeviri örneklerine yer verilmiş... Doğrusu gösterilmiş! Başbakan'ın dediğine göre, Türk halkı, ABD'ye PKK'ya destek verdiği için kızıyormuş. AKP'ye destek verdiği için de kızıyor olmasın. ABD - IMF - AB yönetim ve denetimindeki ülkemizde, kendini yeni duruma uyduramayan aydınların sık sık içine düştükleri suçlar ve kabahatler var. Kendini suçlu

Yazının Devamı

Londra notları

9 Temmuz 2005

- Devlet adamı güzel konuşan değil, ileriyi görebilen adamdır...The Independent yazarı Robert Fisk, Başbakan Tony Blair'in olayı "barbarca" yorumlamasını ele alarak diyor ki:"Londra'yı vuran bombalar, barbarcaydı ama 2003'te ABD - İngiliz ittifakının işgal ettiği Irak'ta sivillerin öldürülmesi, Iraklı çocukların misket bombalarıyla paramparça olması, ABD ordusunun kontrol noktalarında masum Iraklıları vurması da barbarca değil mi? Onlar öldüğü zaman savaş zayiatı oluyor, biz öldüğümüz zaman barbarca bir terörün kurbanı..." PKK'nın MED TV'si Güneydoğu'da vuruşmaların en yoğun olduğu dönemde İngiltere'den yayın yapıyordu. İngilizler, bu yayınları önleyin taleplerimize yan çiziyordu. Almanya'da hâlâ PKK yanlısı gazeteler yayın yapıyor. Washington'da bir PKK bürosunun halen çalıştığını geçenlerde yazdık. Ne var ki Batı, bizi vuran teröristle ilgilenmiyor. Benim teröristim, senin teröristin ayrımına gidiyor. Siyaseten kullandığı teröristi "özgürlük savaşçısı" diye okşuyor da... Irak'a hâkim olan İngiltere ve Amerika, bugüne dek bir tek PKK teröristini Türkiye'ye teslim etmiş değil. Son olarak trene yapılan sabotaj sonucu 6 güvenlik görevlimiz öldü. Kimse oralı olmadı. Bu gerçekleri

Yazının Devamı

Başbakan sözcüsü

6 Temmuz 2005

Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nusret Aras'ın üniversitelerde kaynak yetersizliğinden yakınan sözlerine yanıt veriyor Akif Beki... Bakınız nasıl konuşuyor:"Görüyoruz ki; Sayın Aras ve başka rektörler, bilim adamı davranışıyla pek de bağdaşmayacak bir şekilde, Başbakan'ın sözlerinden ders çıkarmak yerine tepkisel tavır geliştirmişlerdir. Ayrıca Sayın Aras'ın sözleri açıkça bir başarısızlık itirafıdır."Başbakanlık Sözcüsü, Başbakan'ın sözlerine açıklık getirebilir. Teknik bilgi verir. Teknik bilgilerle Başbakan'a yöneltilen suçlamayı çürütebilir. Ama kendini Başbakan yerine koyarak siyasi yorum yapamaz, sataşmaya girişemez. Bir üniversite rektörünü bilim adamı gibi davranmamakla suçlayamaz. Sayın Beki, siyasi sözcü değil, devlet görevlisi olduğunu aklından çıkarmamalıdır. Yeni Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki, kısa süre öncesine kadar televizyon programları yapıyordu. Ekranda olgun, nazik ve dengeli bir kişilik sergiliyordu. Başbakanlık sözcülüğünü bu tonda yaparsa başarılı olacağını düşünmüştük. O yüzden şaşırdık. Türkiye ile İran arasında kala kala pek az fark kaldı... Bizimki Ahmet Necdet onlarınki Ahmedinecad Profesör Kerem Doksat, National Geographic kanalındaki garipliğe

Yazının Devamı

Baroların sesi

5 Temmuz 2005

Bilime, hukuka, akla, mantığa, değer veren yurtsever çevreler, hükümet icraatını endişe ve telaşla izliyor. AKP ise, "Otobanda ters yola girip de karşıdan gelen tüm arabaların ters yola girdiğini anons eden Karadenizli sürücü misali" başkalarını haksız kendisini haklı görüyor. AB ve ABD'den gelen her istek anında karşılanıyor. Dış desteğin sürmesi için halkın ve ülkenin cebinde ne kaldıysa yabancılara ikram ediliyor.Ankara'da toplanan Barolar Birliği yöneticileri ve 60 ilin baro başkanları, yayımladıkları bildiride bakınız ne diyor:"Halkın asıl beklentisi demokrasinin eksiklerini gidermek, üretimi artırmak, işsizliği önlemek, hakça paylaşımı sağlamak ve yolsuzluklarla savaşmak iken, dinsel özgürlüklerin kullanılmasında kısıtlamalar varmışçasına yapay gündem yaratılarak tüm dikkat ve zamanın buralarda harcanmasını yanlış buluyoruz. Toplumsal uzlaşmayı geliştirecek politikalar yerine ayrışmaları vurgulayacak uygulamaları kabul etmiyoruz..." İktidar son umut olarak dinsel duygu ticaretini yoğunlaştırdı. Bakalım nereye varacak işin sonu? Hükümet, üniversite rektörleriyle zıtlaşıyor, YÖK'le zıtlaşıyor, Yargıtay'la zıtlaşıyor, barolarla zıtlaşıyor. Cumhurbaşkanı ile zıtlaşıyor, işçi

Yazının Devamı

Ülker bereketi...

3 Temmuz 2005

Büfeleri artık belediyenin bir yan şirketi işletiyor. Büfelerde ilk anda gözümüze çarpan değişiklik ne mi? Bütün ürünlerin "Ülker" marka olması. Ülker malum, Başbakan'a pazarlamacılık işi vererek yıllarca bu yoldan destekleyen firma... Olay küçük... Ancak bir zihniyeti göstermesi açısından önemli... Kamu hizmeti gören belediyenin, kendi büfesinde sadece siyaseten yandaş bir firmanın ürünlerini satması bizden - sizden ayrımcılığının giderek pervasızlaştığının göstergesi... Belediye, herkesten ve her kuruluştan eşit vergi alan bir kamu kuruluşu olmasına rağmen Ülker dışındaki firmalara boykot uyguluyor. Ülker hatırına hem onlara hem yolcuya saygısızlık ediyor. Muhterem iş dünyamız, AKP iktidarını "ekonomi iyi" falan diye destekliyor. Bu partinin kadrolaşmasını, diktalaşmasını, şeriata yolculuğunu, "benim işim bozulmaz" havasında pek umursamıyor. Bilmiyoruz, yukarıdaki küçük olay onlara da bir şeyler ifade eder mi? İstanbul Şehir Hatları İşletmesi, Anakent Belediyesi'ne bağlı İstanbul Deniz Otobüsleri İşletmesi'ne devredildi. İskele ve gemi personeli (kaptanlar dışında) tamamen değişti. Bu işin yabancısı olduğu kolayca fark edilen (ve yandaşlardan seçildiği söylenen) bir kadro işi

Yazının Devamı