Bulamama başarısı

14 Haziran 2005

"Bana göre sağlıklı bir sonuç almak için soruşturmayı MİT'in bağlı bulunduğu Başbakanlığın Teftiş Kurulu'nun yapması gerekirdi. Ama her nedense! MİT kendi Teftiş Kurulu'na yaptırmış. Böyle bir soruşturmada Kaşif Kozinoğlu'ndan sonra görüşülüp ifadesi alınması gereken ikinci kişi elbette ki Süha Hakkı Şen olmalıydı. Nitekim MİT müfettişleri bunu yapmak istemişler, ancak mümkün olmamış. Neden mi? Bana gönderilen resmi yanıtta, cep numarasını açıkça belirttikleri Hakkı Süha Şen'in telefonuna bir türlü ulaşamamışlar da ondan! Adamın ev telefonları belli, iş telefonları belli, cebi belli, adresi belli. Ama buna rağmen MİT kendisine ulaşamamış! Merak ettiğim şu: Saygınlığı konusunda hepimizden daha titiz olması gereken MİT, acaba hangi sebeple kendisini bu kadar aciz göstermeyi göze almıştır?" CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, geçenlerde MİT Dış Operasyonlar Daire Başkanı Kaşif Kozinoğlu'yla ilgili Başbakan Erdoğan'a bazı sorular yöneltti. Bunlardan biri Yargıtay - MİT - Çakıcı olayında, Kozinoğlu'nun müteahhit Süha Hakkı Şen'le ilişkisi ve bu konuda yapılan soruşturmanın sonucuydu. Soruya Başbakan adına yardımcısı Mehmet Ali Şahin imzasıyla gelen yanıtın yorumunu, Atilla Kart'tan

Yazının Devamı

Uludağ'da soğuk

12 Haziran 2005

Aşağıda sakıncalı görülen uyarlamadan birkaç kıta yer alıyor... Birlikte okuyalım, üzerinde düşünelim...Ben ezelden beri zayıf alırdım, yine alırımHangi hoca beni okuldan atacakmış şaşarım!Kükremiş aslan gibiyim, notları yırtar atarımYırtarım notları evden kaçmam, atılırım* * *Okulum uzak da olsa merkeze Merak etme sabahlayacak yer var acildeNe de olsa öğrenci gezer her geceBu kural bozulmaz final öncesi de* * *Arkadaş öğretmenin gözünün içine bakma sakınSiper et önündekini gözükme hocaya sakınDoğacaktır sana vaddettiğin notlar hakkınBoşuna mı bütün sene yalakalık yaptın Bursa Uludağ Üniversitesi'nde hafif bir soğukluk yaşandı bu hafta... Sağlık Yüksekokulu öğrencilerinin çıkardığı yıllıkta yer alan, "Haylaz Öğrenciye Hitabe ve Haylaz Öğrencinin Marşı" başlıklı bölümler sakıncalı görülerek, okul yıllığı rektörlük tarafından toplatıldı. Her iki şiir İstiklal Marşı ve Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'nden uyarlanmıştı. Toplatma kararının sebebi buydu. Acaba bu kadar mizaha tahammül etmeli mi? Etmemeli mi? Ulaştırma Bakanı Yıldırım, "İstanbul'a 3. havaalanı yapmak zaruret" demiş. Zaruret uçuş trafiğinden mi kaynaklanıyor, etrafınızdaki müteahhit trafiğinden mi? Jest yaptı: Ödün

Yazının Devamı

Stratejik çelişki

11 Haziran 2005

Mollalar ulusal haysiyetlerini bu şekilde korurken, PKK teröristlerine karşı şehit veren Türkiye eli kolu bağlı oturuyor. Amerika'dan PKK'ya karşı ricalarda bulunuyor. Kabul görmeyince sesini kesip susuyor. Bir yandan da "Stratejik ortağız" diye kendini avutuyor.Mollalar ülkelerini savunuyor. Bizim Amerikancı mollalar Washington'un vereceği koltuk desteği uğruna ülkelerine yapılan saldırılara seyirci kalıyor. Ne denir buna?* * *Amerika bir yandan Türkiye'yi bir "İslam devleti" ne dönüştürmek hevesinde. Bir yandan GOP'la Ortadoğu'ya demokrasi götürmeye niyetleniyor. Ama hiç laiklikten söz etmiyor. Laiklik olmadan demokrasi olur mu? Amerika bunu bilmiyor olamaz. Biliyor. Ama belli ki demokrasi götürme iddiası laftan ibaret. Washington zaten demokrasiye inansa, Türk hükümetine: "Halka baskı yapın bu kafayı değiştirsin, Amerikan aleyhtarlığına son versin" der mi? Amerika, topu, tüfeği, füzesi, gemisiyle İran'ı tehdit ediyor. Bu arada PKK'yı da İran'a karşı kışkırtıyor. İran yönetimi tehdide kulak asmıyor. Kuzey Irak'ta Kandil Dağı'ndaki PKK mevzilerini bombalıyor. ABD'ye meydan okuyor. Soru: Stratejik ortaklık"la "stratejik ilişki" arasındaki fark nedir? Yanıt: "Ortaklık"ta daima adam

Yazının Devamı

Bastırdık, aldık...

10 Haziran 2005

Tayyip Erdoğan Amerika'da tam bir zafer kazandı diyebiliriz... Bush'tan ne istediyse aldı... Ne istediyse (hatta istemeyi unuttuklarını bile) kabul ettirdi. Neler miydi bunlar? Kabul buyurursanız birkaçını sıralayalım. "Stratejik Ortak" olduğumuzun kabulünü istedik. Bush'u stratejik ilişki demeye ikna ettik. Böylece Amerika'nın Ortadoğu'da bundan sonraki saldırılarında suç ortağı olmayı kendilerine kabul ettirmiş olduk. Üstüne üstlük bu yüzden Bush'un teşekkürünü de aldık. "Büyük Ortadoğu Projesi'nde her türlü hizmete hazır olduğumuzu, verilen her görevi 'seve seve' yerine getireceğimizi kabul edin" dedik. Zoru görünce kabul ettiler. "Birlikteliği geleceğe yansıtmak" konusundaki talebimiz aynen gerçekleşti. Bu anlam yüklü cümleyi bulan diplomata bir maaş ikramiye verilmesi yönündeki talebimiz de kabul gördü. "Türkiye'ye pozitif bakmanızı istiyoruz" dedik. Bush, daha cümlesi bitmeden Tayyip Beye pozitif pozitif bakmaya başladı! "İran'a, Suriye'ye bize haber vermeden saldırırsanız vallahi de billahi de çok kırılırız. Bize haber vermeden, bizi yanınıza almadan harekât yok, söz mü? Kabul mü?" dedik. Bu da kabul edildi. Görüşme tam bir zafer oldu bizim için... Fahrettin Fidan,

Yazının Devamı

Dışarıda kuzu...

9 Haziran 2005

- Mevcut politikaları sürdürmüş olsaydık, bugün bizim durumumuz aynen Lübnan ile Suriye arasındaki duruma benzerdi. Ve birileri (ABD veya AB), gelir dayatır 'Kıbrıs'tan çıkın' derdi. Bir yere kadar dayanır, ondan sonra KUZU KUZU çıkardık...Biz haklı olduğumuz konularda bile zoru görünce teslim bayrağını çekeriz diyor Erdoğan. Bir lider böyle konuşur mu? Ülkemiz topraklarında gözü olanlara böylesine umut ve taktik verir mi? Erdoğan, ABD yolunda Hasan Cemal'e "Talihsizlik, CHP'nin ABD karşıtı olması" diyor. Baykal bu sözü: "Türkiye'yi satacağım ama CHP engel oluyor" şeklinde tercüme etti dün. Erdoğan, ABD'ye bir uzak durup bir yakın durarak güven yitirmesinin suçunu kime atacağını şaşırdı. ABD ise ne verseniz mutlu olmaz görünümde. Peki ne istiyor ABD? İran ve Suriye'ye tek başına saldırmaya cesaret edemiyor. Türkiye'nin desteğini arıyor. Bize psikolojik baskı yapıyor. Tayyip Erdoğan'ın ABD desteği sağlaması, İran ve Suriye'ye karşı ABD'nin yanında sonuna kadar yer almasına bağlı. Bu da Türkiye'nin başının tümden belaya girmesi demek... Türkiye, irtica ve uydulaşma batağına aynı anda giriyor. Başbakan Tayyip Erdoğan, ülkesine, halkına ve kendisine olan güvenini ABD'ye gitmeden üç

Yazının Devamı

'Bizim' sözcüler!

8 Haziran 2005

Amerika bize bir sürü jest yapmış da... Başkan Bush, Kongre'deki konuşmasında "soykırım" sözcüğünü kullanmamış da... Rumların itirazına rağmen Amerikan heyeti KKTC'ye gitmiş de... AB konusunda bizi sonuna kadar desteklemeye devam ediyormuş da... Peki, ya Kandil Dağı'nda yuvalanan PKK'ya karşı yıllardır kılını bile kıpırdatmaması? Eh, o kadarcık kusur elbet kadı kızında da olur! Genelkurmay 2. Başkanı Org. İlker Başbuğ bir süredir Amerika'da... Önceki gün Washington'da, Irak'taki PKK varlığı konusunda hiçbir şey yapmayan Bush yönetimini eleştirdi. Bunun haberi mi? Amerika'yı eleştiren bir konuşmanın, bu hazretlerin sütunlarında yer bulması mümkün mü?..Haklarını teslim edelim; bizim Beyaz Saray sözcüleri, görevlerini Beyaz Saray'ın kadrolu sözcülerinden daha iyi yapıyorlar. Hem de çok daha mütevazı ücretlerle!.. ABD ya da AB ülkelerinden herhangi biri... Hiç fark etmiyor. Ne zaman Cumhurbaşkanı ya da Başbakan bu ülkeleri ziyaret edecek olsa, bazı kalemler, adeta belli bir merkezden düğmelerine basılmışçasına aynı şeyleri yazmaya başlıyorlar: Karşı taraf bizden ne bekliyor? Ne istiyor? O talepleri nasıl karşılarız? Karşılamazsak başımıza neler gelir? vs. Durum, Tayyip Erdoğan'ın bu

Yazının Devamı

Bu iş olamaz...

7 Haziran 2005

Alman Deutsche Welle ajansı, hemen her eyalette buna benzer davalar bulunduğunu bildiriyor. Örneğin sadece Berlin'de çocuğunun yüzme dersinden muaf tutulmasını isteyen 8, cinsel eğitim derslerinden muaf tutulmasını isteyen 18 aile varmış... Deutsche Welle, bu konuda okur izlenimlerine de yer vermiş. Bir okur şu görüşü bildirmiş:- Müslümanlar Batı ülkelerinde yaşamaya mecbur değildir. Eğer yaşıyorlarsa o ülkenin kurallarına uymak zorundadırlar. Müslüman inanışları Batı demokrasileriyle bağdaşmamaktadır. Bir Batı ülkesi, İslami rejimi kabul etmeden Müslümanların tüm isteklerini yerine getiremez...Son cümlenin altını çizelim... Üzerinde düşünelim.... Ve kendi kendimize soralım: Avrupa'ya bu tür dayatma ve zorlamalar taşırken bir yandan da bizi üye almalarını beklemek gerçekçi olabilir mi? Almanya'nın Düsseldorf kentinde bir Müslüman aile 11 yaşındaki erkek çocuklarının kızlarla birlikte yüzme dersine girmesine itiraz ediyor. Buna çözüm istiyor. Kimliği açıklanmayan ama Türk olduğu sanılan aile, Düsseldorf İdare Mahkemesi'ne başvuruyor. Mahkeme karar vermekte zorlanıyor. Sonunda ailenin talebini reddediyor. Gerekçe: "Almanya Kuran'la yönetilen bir ülke değildir, o yüzden inançların

Yazının Devamı

Osmanlı tuzağı

5 Haziran 2005

ABD'nin Türkiye'yi İslam devleti yapma çabaları aslında yeni değil...Atatürk devrimi, sadece 15 yıl sürmüş, Ata'nın öldüğü 1938 yılı 10 Kasım'ından itibaren geriye dönüş süreci başlamıştır. 1946'dan itibaren ABD ile geniş tavizler içeren ikili anlaşmalar imzalanmış, 1949 yılına gelindiğinde Amerika Türkiye'yi çoktan fethetmiştir. 1949'da, İsmet İnönü'nün Başbakan'ı Şemsettin Günaltay, bakınız nelerle övünüyor:"...İlkokullarda din dersleri okutturmaya başlayan hükümetin başbakanıyım. Bu ülkede Müslümanlara namazlarını öğretmek, ölülerini yıkatmak için imam hatip kursları açan bir hükümetin başbakanıyım. Bu ülkede Müslümanlığın yüksek esaslarını öğretmek için ilahiyat fakültesi açan bir hükümetin başbakanıyım..."Ve kitaptan bir başka çarpıcı bölüm:"1949'da Türk Milli Eğitimi Amerikalı uzmanların denetimine geçtikten sonra Atatürk'ün yazdığı tarih kitapları okutulmaz olmuş, Osmanlı tarihi bir savaşlar ve meydan muharebeleri tarihine indirgenmiş, bilimsel buluşlarda geri kalındığı için Avrupa'nın gerisine düşüldüğü gözlerden kaçırılmıştır."Bugünkü kaçıncı cumhuriyet bilinmez ama ikinci cumhuriyet İsmet İnönü döneminde başlatılmış, Atatürk'ün kurduğu onurlu cumhuriyete daha o zaman

Yazının Devamı