Nükhet Everi

Yunanistan’ın en büyük adası olan Rodos yüzme, dalış ve sörf tutkunları için bir cennet. Ada restoranları, tavernaları, barları, diskoları, müthiş mutfağı ve zarif sunumlarıyla da ünlü

Adı ve kuruluşuyla ilgili çok sayıda efsane bulunan, Pers döneminde Halikarnassoslu (Bodrum) satrap Mausolos’un ölümünden sonra tüm Karya’nın hükümdarlığını üstlenen karısı Kraliçe II. Artemisia’nın akıllara durgunluk veren taktiğiyle alınan, Dünyanın 7 Harikası arasına giren ve ömrü çok kısa süren, Güneş Tanrı Helios’un heykelinin ev sahibi, 14. yüzyılda Sen Jan şövalyeleri ile birlikte şehircilik anlamında yeniden kurgulanan ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan, Osmanlı döneminde Kanuni Sultan Süleyman’ın Pargalı İbrahim Paşa ile sefere çıkıp zorlu bir süreç sonucunda aldığı Yunanistan’ın 12 adasının en büyüğü Rodos’tayız bu hafta.7

Muhteşem bir cami

Yanınızda pasaportunuz varsa ve Schengen vizeniz yoksa Rodos’a kapıda vize uygulamasından faydalanarak girebilirsiniz. Marmaris’ten her gün, Bodrum’dan da haftanın belli günleri feribot seferleri bulunduğu için tatilinize tatil ekleyebilirsiniz kolaylıkla.

Yüzme, dalış ve sörf tutkunları için bir cennet olan Rodos adası çok sayıdaki plajlarıyla

Aşırı sıcaklar bastırmadan deniz ve kültür gezileri yapmak için en ideal sahil şeritlerimizden Kaş ve Kalkan uygun bir seçim...

Tam da şu sıralar Akdeniz’in her yeri bir şölendir ama özellikle de Akdeniz’in en Akdeniz olduğu yer, Doğu kıyıları bir başka güzeldir.

Aşırı sıcaklar bastırmadan biz de bu hafta Türkiye’nin Akdeniz kıyılarına herkese her anlamda hitap eden, huzur vaat eden, dinlenmek, yemek içmek, eğlenmek, denize girmek, kültür gezileri yapmak için en ideal sahil şeritlerimizden Kaş ve Kalkan’a uzanalım.

Buralarda tatil yapma kararı aldıysanız imkânınız varsa arabayla gidin. Tercihiniz uçak olursa Antalya’ya uçun, Antalya’dan her türlü ulaşım kolaylığı var ama yine de bir araba kiralayın ve o muhteşem sahil şeridinin tadını çıkararak ulaşın hedefinize. Korkuteli üzerinden de gidebilirsiniz ama keyif ve görsellik açısından sahili tercih edin.

Dünyanın en ilginç uygarlıklarından biri olan Likya Uygarlığı’na tarihte ev sahipliği yapmış olan bu bölgede bir rüyadaymış gibi hissedeceksiniz.

Konaklama konusunda tedbirli olmakta fayda var, daha önceden araştırıp, rezervasyon yaparak gitmek en iyisi.

Kalkan’ın kedileri

Arkanızdaki dağlarda yer alan Phellos kentinin liman ihtiyacı neden

İtalya’nın en büyülü sahil şeridi neresi diye sorarsanız, herkesten alacağınız cevap hiç şüphesiz Amalfi olacaktır. Şayet yolunuz Napoli’ye düşerse, öncelikle yapmanız gereken şey bu şehri gezdikten sonra mutlaka Pompei’ye de uğramak ve ardından Pompei’nin güneyinde yer alan Sorrento ve Salerno arasındaki Costiana Amalfitano yani Amalfi sahilini keşfe zaman ayırmak.

Napoli’den ya da Sorrento’dan, çok yakınlarda yer alan dünyaca ünlü Capri Adası’na geçmenizi hararetle öneririm. Yılın pek çok zamanı önemli etkinliklere ev sahipliği yapan bu kendi küçük şöhreti büyük ada hep turist dolu.

Tekne turuna çıkın

Capri Adası, adanın yerleşim alanlarının olduğu; limanların, kafelerin, muhteşem manzaraya sahip restoranların bulunduğu Capri ile adanın daha yüksek kısımlarında bulunan ve merdivenlerin denize ulaştırdığı Anacapri diye iki bölgeden oluşuyor. Mutlaka bir tekne turu yapıp adanın çevresini dolaşıp meşhur Faraglioni kayalıklarını ve Grotto Azzurra diye anılan mavi mağara ve adadaki diğer mağaraları görüp denize girin. Roma döneminden kalan villalar ve ünlü San Michele villası da mutlaka görülmesi gerekenlerden.

Her bütçeye göre kalacak yer bulabileceğiniz bu adada bir gece geçirmeye

Hayatımda ilk kez Floransa’ya gittiğimde yaşadığım heyecan nedeniyle kendimi şehre girmeye hazır hissetmediğim için önce Piazzale Michelangelo’ya çıkmıştım. Adını büyük ustadan alan ve ustanın muhteşem eserlerinin kopyalarının bulunduğu bu meydandan şehrin manzarası nefes kesici.

Çok doğru bir karardı. Sizin böyle bir imkanınız yoksa en azından şehri gezdikten sonra bir günbatımını yakalayın bu tepeden uçsuz bucaksız uzanan manzaraya karşı.

Hiç ayrılmak istemedim o tepeden, Ponte Vecchio’ya bakarken birazdan şehri gezerken bana eşlik edecek dostların isimleri döküldü dudaklarımdan: “Leonardo da Vinci, Michelangelo, Mediciler, Dante, Donatello, Raffaello, Giotto, Boticelli, Macchiavelli, Vespucci...”

Adeta bir tarih kitabı

Siz de aynı heyecanı yaşayacaksınız çünkü biraz sonra bu insanların yaşadığı, yürüdüğü sokaklarda, meydanlarda yürüyecek, belki ellerinin değdiği bir şeyi tutacak, yaptıkları eserleri göreceksiniz. Müzeler, saraylar, kiliseler, sanat galerileri, şık dükkanlar, restoranlar, pastaneler, kafeler sizi bekliyor.

Piazza della Signoria göreceğiniz binalar ve her biri bir ustanın elinden çıkmış heykelleri ile şehrin tarihini anlatan bir tarih kitabı adeta.

Ortaçağ karanlığını a

Toscana, beni İtalya’da tarihi, kültürü, mimarisi ve yeme-içme kültürüyle gerçek anlamda büyüleyen bölgedir. Rönesans’ın beşiği Floransa’ya özel zaman ayırmanızı ama Toscana bölgesini de içinde barındırdığı minik cennet köşelerle özel olarak keşfetmenizi hararetle tavsiye ederim.

Benim gibi gittiği her yerde UNESCO Dünya Mirası Listesi’nin peşinden koşanlardansanız buralar tam size göre. Listede Toscana’dan altı yer var: Floransa, Siena, San Gimignano ve Pienza’nın tarihi merkezleri, Pisa Katedrali alanı ve Val d’Orcia.

Floransa’dan yola çıkıp Pisa’ya doğru giderken yol üzerindeki Lucca’yı asla atlamayın. Lucca, Puccini gibi ünlü besteciler çıkarmış, belki küçücük ama inanılmaz derecede zarif bir yer. Sanata ve antikaya düşkünseniz karşınıza çıkacak sanat galerileri, antikacılar ve dükkanlar tam size göre. Şansınız varsa belki bir festivale de denk gelebilirsiniz.

Galile’nin kenti

Kenti ilginç kılan biraz da Piazza del Mercato isimli meydanı. Antik çağ amfitiyatrosunun üzerine yapılmış, oval şekilde, tam bir arena görünümlü ama bir o kadar da zarif bir meydan.

Floransa’nın henüz öne çıkmadığı dönemlerde Pisa şehrinin gücü ve önemi tartışılmaz. Bunun bir göstergesi de dünyanın her

Edebiyattan alınmış adıyla Côte d’Azur olarak bilinen, Fransa’nın güneybatı sahili boyunca Menton’dan St. Tropez’ye kadar uzanan ve mavinin büyüleyici tonlarındaki denizin kilometreler boyunca eşlik ettiği Fransız Rivierası her yıl milyonlarca gezgin ve tatilcinin akınına uğrar.

Belki en çok şu sıralar 70. yıldönümünü kutlayan film festivali ile adını duyuran Cannes şehri ile anılan bu bölgede, Cannes dışında, ayrı bir ülke olan ve sahil şeridinin en özel ve güzel kısımlarında küçük de olsa büyük üne sahip olan Monaco Prensliği, haklı olarak Côte d’Azur bölgesinin başkenti denebilecek öneme sahip olan Nice ve en güneyde kalan St. Tropez diğer yerleşim yerlerine göre biraz daha öne çıkarlar.

Müzeleri ihmal etmeyin

Eğlencesi, gece hayatı, yeme-içme ve alışveriş imkanları, sayısız ücretli özel ve halk plajı ile ünlü bu sahil şeridi Picasso, Van Gogh ve Cézanne gibi büyük ressamları ışığı ve renkleriyle büyüleyip ilham kaynağı olmuş ve tarih açısından da çok önemli yerleşim yerlerinin birbirinin ardı sıra sıralandığı bir bölgedir. Avrupa’nın ve dünya sosyetesinin belli dönemlerde akın ettiği bu beldeleri rahat rahat gezmek için en az bir hafta ayırmak gerekir.

Eğlence, alışveriş ve

Bugün dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan Barselona, 19. yüzyılda dönemin mimarlarının ızgara sistemli şehir planı üzerinde ortaya çıkardıkları bulvarlar, caddeler ve meydanlara yerleştirdikleri Art Nouveau stilindeki binaları Katalan ruhuyla beslemeleriyle Ortaçağ’daki halinden bir anda kurtulup yepyeni bir çehreye büründü. Dünyanın en çok Art Nouveau binasına sahip olan şehir, 1992 Olimpiyatları nedeniyle de ciddi şekilde yeniden elden geçirildi.

Şehrin bu kıyas kabul etmeyen güzelliğinin en büyük sebeplerinden biri de ünlü Katalan mimar Gaudi’dir. 1852-1926 yılları arasında yaşayan ve tüm eserleri UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş olan Gaudi, doğadan esinlenen bir dâhidir.

Şehrin en güzel evi

En büyük sponsoru olan Kont Güell için tasarladığı ama I. Dünya Savaşı ve bazı başka nedenlerle planlanan şekilde bitmeyen Parc Güell en öne çıkan eserlerindendir. Şu anda müze olarak kullanılan evde Gaudi 1906-1926 yılları arasında yaşamış ve mimari projeleri üzerinde çalışmıştır.

Gaudi’nin benim en sevdiğim eseri Casa Batllo’dur. Şehrin en güzel ve önemli bulvarlarından biri olan Paseig de Gracia’da bulunan bu eseri Battlo Ailesi için yapmıştır. Barselona’ya yolu düşen herkesin

Türkiye’den direkt uçuşlar başladığından beri ulaşım kolaylığı nedeniyle de bir cazibe merkezi haline gelen Girit, Akdeniz’in orta yerinde, hem tarihi hem de kültürel anlamda çok önemli bir kavşak olması nedeniyle, yüzyıllar boyu devamlı el değiştirmiş, pek çok kültüre ev sahipliği yapmıştır. Bunlar arasında Minos ve Miken uygarlıkları, Helenistik dönem, kent devletleri, Roma, Bizans, Endülüs Arapları, Venedik Cumhuriyeti, Osmanlı dönemleri hatta Alman işgali bile sayılabilir. Bu önemli kültürlerin geride bıraktıkları izleri, tat ve dokuları her adımınızda hissedersiniz bu gizemli adada. Kendine özgü müziği, giyim tarzı, çizmeleri ve bıçaklarıyla olduğu kadar, inanılmaz lezzetlere sahip mutfağıyla da ünlü bu adaya beş-altı gün zaman ayırmanızı öneririm.

Tarih kokan yerler

Minoen kültürünün en önemli ören yerlerinden biri, dönemin dini ve yönetim merkezi olan, labirent diye de anılan Knossos’ta, Kral Minos’un çok katlı ve bir teknik mimari deha ürünü olan ilginç sarayı adanın en büyük hazinelerinden yalnızca biri.

Başkent Heraklion; ünlü Kornarou Meydanı, şehrin en yüksek tepesinde, taşında “Hiçbir şey ummuyorum, hiçbir şeyden korkmuyorum, özgürüm” yazan ünlü yazar Nikos Kazancakis’in