İdeal tatil beldesi

26 Ağustos 2017

Ödüllü evleri, birbirinden güzel plajları, inci gibi koyları, zengin yeme - içme olanakları, özellikle kite sörfçülere hitap eden rüzgarıyla Akyaka ideal bir tatil beldesi.

Seneler önce büyük bir heyecanla Akyaka’ya gitmiştim. Yol boyunca yolun güzelliğinden ziyade beni bekleyen şey aklımı çeliyor ve heyecandan yerimde duramıyordum.

Türk arkeolojisinin en kıymetli isimlerinden Halet Çambel’in ve yine çok değerli gazeteci ve şair eşi Nail V. Çakırhan’ın Ağa Han Ödüllü evlerini görecektim. Otobüsten iner inmez soluğu o muhteşem evin önünde aldım. Eve varana kadar hatırladığım tek şey meydandaki asırlık çınar, evin önünde dilimin tutuluşu ve civardaki tüm evlerin ve bacalarının aynı şekilde oluşuydu.

Düşünsenize, hiçbir zaman mimarlık eğitimi almamış bir insan, gerekli el sanatını öğrenip geleneksel yöntemleri kullanarak muhteşem bir iş çıkarıp bir de üstüne dünyanın en prestijli mimarlık ödülünü kazanıyor. Sonrasında bir sürü ev yapıyor ve bugün Akyaka hâlâ, Nail Çakırhan’ın insana ve yöreye saygılı evleri sayesinde Gökova Körfezi’ne uzanan yeşil yamaçlardaki en güzel noktadır.

Görsel bir şölen

Akyaka ilginç konumu nedeniyle antik çağlardan beri yoğun yerleşim olan bir bölgedir. Bu

Yazının Devamı

Her zevke hitap ediyor

19 Ağustos 2017

Fethiye ile Antalya arasındaki Teke Yarımadası’nın güney kısmında sahil şeridi boyunca uzanan bölge, gizemli ve farklı bir dile sahip, büyük ihtimalle Anadolulu Luwilerle akraba olan Likyalıların yaşadığı, antik çağlarda “Işık Ülkesi” denen Likya’dır. O dönemlerde tüm yerleşim yerleri bu sahil şeridinin üzerinde doğayla iç içeydi.

Biz de bugün Teke Yarımadası’nın batı ucundaki körfeze, Fethiye Körfezi’ne uzanalım. Aslında tam olarak antik çağda Likya - Karya sınırında bulunan ve eski adı Telmessos olan günümüzün Fethiye’si, tarihte her zaman Likya kentlerinden sayılmasa da Likya sınırlarının başladığı yerdedir.

Likya Yolu’nda yürüyün

Fethiye çok güzel ve her türlü tatil olanağını sunan, her zevke ve keseye hitap eden bir yer. Buralara kadar gelmişken mutlaka görülmesi gereken de Telmessos antik kenti kalıntıları ve özellikle de doğal kayalara oyulmuş olan Likya dönemi kral mezarları. Cephesi bütünüyle İon düzeni bir tapınağa benzeyen ve üzerindeki yazıt nedeniyle Amintas Mezarı olarak anılan mezar ise en ilgincidir bu kaya mezarlarının içinde. Kaya mezarlarından başka günümüze ulaşan tiyatrosu ve birkaç lahit mezar dışında fazlaca bir kalıntıya rastlamayacaksınız ama antik tiyatro da

Yazının Devamı

Oksijen deposu Kazdağları

12 Ağustos 2017

Anadolu’nun en batısında, Gelibolu Yarımadası’nın güneyinde bulunan Biga Yarımadası pek çok hazineyi saklar bağrında. En ilginçlerinden biri de zengin maden yatakları, tektonik arazide olması nedeniyle çeşitli kaplıca, şifalı suları ve jeotermal enerji kaynaklarıyla, sayısız akarsuyu ve deresiyle oksijen deposu Kazdağları’dır.

Homeros’un “İlyada” destanında çeşitli sıfatlarla defalarca adı geçen, tanrı Zeus’un tanrıça Hera ile evlendiği, Troya kralının oğlu Paris’in çobanlar tarafından büyütüldüğü, Zeus’un emriyle Paris’in hakem olduğu tanrıçalar arası güzellik yarışmasının yapıldığı, Zeus’un Troya Savaşı’nı izlediği, anne tarafından Edremitli olan ve Türk edebiyatının kilometre taşlarından Sabahattin Ali’nin kalemiyle ölümsüzleşen yöre hikayesi “Hasan Boğuldu”nun geçtiği, Türkler geldikten sonra da Şaman gelenekleriyle tanrısallığını korumuş olan ve Sarıkız efsanesine ev sahipliği yapan yer İda Dağı, yani Kazdağları.

Trekking için ideal

Ege’ye yolu düşenler çoğu zaman Kazdağları’nın eteklerinden geçip giderler. Eğer dikkat ederseniz dağın eteklerinden bile geçerken havanın nasıl değiştiğini, ciğerlerinizin nasıl bayram ettiğini hissedersiniz.

1993’ten bu yana Kazdağları’nın belli bir

Yazının Devamı

Her mevsimleri ayrı güzel

5 Ağustos 2017

Bozcaada ve Gökçeada... Denizin tadını çıkarma, konaklama, yeme ve içme konusunda her keseye hitap eden imkanlar sunan bu iki adanın her mevsimi ayrı güzeldir.

Milattan önce 8. yüzyılda Homeros, Troya Savaşı’nın son günlerini anlatan “İlyada” destanında, Troya ve yakın çevresinden çok ayrıntılı şekilde bahseder. Bu yerlerin içinde savaşa şahitlik eden Bozcaada (Tenedos) ve Gökçeada (Imbros) da vardır.

Ege Denizi’nin en kuzeyindeki ve ulaşımın yalnızca denizden mümkün olduğu bu iki adadan Çanakkale Boğazı’nın girişinde bulunan Bozcaada, Türkiye’nin köyü olmayan tek ilçesidir. Türkiye’nin en batı ucunda bulunan Gökçeada ise güneşi en son batıran noktadır.

Bozcaada’ya yaklaşırken dikkatinizi hemen çekecek olan Bozcaada Kalesi en iyi korunmuş kalelerden biridir. Tam olarak ilk kuruluş tarihi bilinmese de şimdiki hali Orta Çağ’dan kalmadır. Festival dönemlerindeki konserlerle hareketlenen bu kale oldukça sessizdir.

Üzüm bağları dillere destan

Daha adaya varır varmaz adanın meşhur rüzgarlarından biri sizi karşılar ve hiç yakanızı bırakmaz. Günlük yaşamınızı, tatilinizi, denize nereden girebileceğinizi hep bu rüzgarlar belirleyecektir adada.

Adaya gelir gelmez ilk işiniz Bozcaada’nın belleği

Yazının Devamı

Kedileri de gölü de görülmeli

29 Temmuz 2017

Van’a gelir gelmez ilk olarak yıllardır Van 100. Yıl Üniversitesi bünyesinde bulunan Van Kedisi Evi’ni ziyaret etmenizi öneririm. Soyları tükenmekte olan Van kedilerinin üretildiği, koruma altına alındığı bu ev üniversite bünyesinde bir araştırma merkezi. Erkek ve dişi kedilerin birbirlerinden ayrı bölümleri, yavru kedilerin oyun mekanları, hamile kedilerin bakıldıkları birimler ilginizi çekecek. Arzu ederseniz gözetim altında kedileri besleyebilir, hatta sevebilirsiniz.

Bugün Van Gölü kıyısında yer alan Van şehri tarihte hep orada değildi. Su seviyesinin değişmesi ve savaşlar nedeniyle her yerleşim bir şekilde yer değiştirmek zorunda kalmıştır bu bölgede.

Bir kaleler şehri

Orta Çağ İslam coğrafyacılarının küçük deniz anlamına gelen “buhayre” sözcüğüyle adlandırdığı, Osmanlı’nın Van deryası, yerel halkın da deniz dediği Van Gölü’ne siz de kısa bir süre sonra deniz demeye başladığınızı göreceksiniz. Ben Van’da geçirdiğim zamanlarda Van Gölü kıyısında keyifli ve huzurlu bir ortamda her sabah sessizliğe, temiz havaya ve dillere destan Van kahvaltısına uyanmayı tercih ediyorum ve bunu size de hararetle tavsiye ederim.

Bitlis’e bağlı Tatvan ilçe sınırları içerisinde bulunan Nemrut volkanik

Yazının Devamı

Yıldızı parlayan şehir: Batum

22 Temmuz 2017

Gürcistan’ın Batum şehrinin yıldızı gitgide daha çok parlıyor. Hava kararınca tüm binaların ve heykellerin ışıklandırıldığı şehirde pek çok tarihi kilise, müze ve heykel var
Doğu Karadeniz turlarının bir parçası ve son yıllarda yıldızı parlayan şehirlerden biri olan Batum’a, Sarp Sınır Kapısı’ndan kara yoluyla ya da İstanbul’dan uçakla ulaşılıyor. Sarp kapısından sınırı geçer geçmez sahil şeridinin hemen hemen tümünün plaj olarak kullanıldığını göreceksiniz.
Yolda Apsaros Kalesi çıkar ilk olarak karşınıza. Çoruh Nehri’nin Karadeniz’e döküldüğü Gonio kasabasında Romalılardan kaldığı söylenen bu kale Bizans ve Osmanlı dönemlerinde de kullanılmış. Kalenin içindeki arkeolojik buluntuların sergilendiği küçük müze çok güzel. Şehrin kuzeyindeki meşhur Botanik Bahçesi’nde dünyanın her yerinden her türlü bitki türünü görmeniz mümkün. Bu iki noktayı ziyaret ettikten sonra artık merkezde araca gerek duymadan her yeri yürüyerek gezebilirsiniz.
Dini yapılarla dolu
Yapımı 2010 yılında biten Piazza Meydanı bir açık hava kültür merkezi. Meryem Ana Katedrali 19. yüzyılın sonlarında Katolikler için inşa edilmiş fakat bugün Gürcü Ortodoks Kilisesi’ne ait. Şehirde daha pek çok dini yapı var: 19.

Yazının Devamı

Heyecan verici bir ülke: İZLANDA

8 Temmuz 2017

Yazın boğucu sıcaklarından kaçıp biraz serinlemek ve nefes almak isteyenler için en doğru adres, 2008 dünya ekonomik krizinde iflasını açıklaması ve 2010’da dünyanın hava trafiğini felç eden Eyjafjallajökull patlaması ile belleklerimize kazınan İzlanda.

Vikinglerin izinde

Haziran-ağustos ayları arası sıcaklık ortalama 10-13 dereceler arasında seyrederken gitmek için en iyi dönemdir ama bazı noktaları da belirtmekte fayda görüyorum. Dünyanın uzak bir ucunda ilginç ayrıcalıklara ve farklılıklara sahip olan bu sıra dışı ada, Avrupa’da olmasına rağmen diğer Avrupa ülkelerine hiç benzemez. Ucuz bir ülke değildir, hatta oldukça pahalıdır, özellikle de yeme-içme ve konaklama konularında. Çok izole bir ada olması ve pek çok yere uzaklığı nedeniyle de herhangi bir gezinin parçası olması yani başka destinasyonlarla birleştirilmesi oldukça zordur. Ulaşım zorluğu da ayrı bir konudur. Yaz aylarında turizmin önemi nedeniyle uçuş sayıları artma gösterirken kış aylarında uçuşları ve iniş kalkışı aşırı zorlayabilen hava şartları nedeniyle çok az sefer bulunur. Çok organize ve planlı programlı gitmeniz gereken bir yerdir kısacası.

Yine hatırlatmakta fayda var, haziran ayında yaklaşık üç hafta boyunca

Yazının Devamı

Rengarenk bir ada: Malta

1 Temmuz 2017

Akdeniz’in orta yerinde kendine has kültürü ile rengarenk bir ada Malta. Aslında tam olarak Sicilya’nın güneyi ile Kuzey Afrika sahilleri arasında Malta, Gozo ve Comino adalarından oluşan bir adalar topluluğu.

Akdeniz’in diğer adalarına kıyasla oldukça da farklı ve gizemli. Her şeyden önce konumu nedeniyle baktığınızda ne tam Avrupalıdır ne de Afrikalı. Gezince daha iyi hissedersiniz ve görürsünüz ki, Avrupa Birliği’nde de olsa aslında Kuzey Afrika duygularını ve havasını sanki daha çok taşır ve yaşatır.

160 yıl İngiliz sömürgesi olması nedeniyle İngilizce resmi dil memlekette ama bir de Semitik dillerin etkisinin pek fazla olduğu kendi dilleri var Maltese ya da Malti denen.

Etkileyici bir şehir

Diğer Avrupa ülkelerine göre çok daha ucuz bir ülke Malta. Deniz tatili ve dalmak için de çok doğru bir yer. Kumsallarının güzelliği anlatmakla bitmez.

Adanın en büyük geçim kaynakları turizm ve dil eğitimi. Eğer İngilizce biliyorsanız işiniz kolay ama bilmiyor ve iyi şekilde öğrenmek istiyorsanız adadaki dil eğitimini hararetle tavsiye ederim. Hem fiyatlar uygun hem de çok iyi.

Yazının Devamı