Vallaha, en son diyeceğimi en baştan söyleyeyim.
DİSK’in İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde başlattığı grevi hiç onaylamıyorum, ayrıca toplu görüşmelerdeki uzlaşmaz tavrını da şiddetle eleştiriyorum.
Belediyelerin içinde bulundukları zor durumu görmezden gelip, halkı mümkün olduğunca zorda bırakıp, sadece kendi menfaatini düşünen sendikalara hiç bir zaman sempatim olmadı.
Keza, şimdi de aynı tabloyu yaşıyoruz.
DİSK, belediyeyi “karşı taraf” olarak görüyor, karşı taraf dediği kurumun mali durumunu da düşünerek ortak karar vermesi gerektiğini aklına bile getirmiyor.
Varsa yoksa “ben” diyor.
***
Greve gitmek, zam istemek elbette hukuki haktır.
Bu meseleyi senelerdir yazıyorum, ancak sanırım ki çarpıklık düzelene kadar yazmaya devam edeceğim.
Çünkü düzelmiyor bir türlü..
Bahsettiğim konu, iş arayanlar ile eleman arayan işverenler arasındaki büyük kopukluk.
Bu problem, özellikle son yıllarda daha da büyüdü.
Sanayiciler, oteller, restoranlar, fabrikalar çalıştıracak kişi bulamazken, işsizler de iş bulamıyorlar.
Böyle bir terslik olabilir mi?
Ama bizde oluyor işte..
*
Bir bölgenin yerel balıkçılarının geçim kaynaklarını güçlendirmek nasıl bir çalışmadır?
Bence çok iyi bir çalışmadır.
***
O bölgenin yerel balıklarının ön plana çıkarılması ve daha fazla tanıtılması nasıl bir amaçtır?
Bence harika bir amaçtır.
***
Yerel balıkların sofralarda daha çok yer almasını sağlamak nasıl bir hedeftir?
Bence şahane bir hedeftir.
2 Mart 2025 tarihli köşemde şöyle yazmıştım:
***
İzmir, hiçbir kentte turizm yokken ilklerin kentiydi.
Türk turizmine öncülük eden bir şehirdi.
Ama, son yıllarda durağanlığa geçti ve bu tutukluğunu da üzerinden bir türlü atamadı.
Durgun İzmir tablosunu endişeyle izleyen Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği (ETİK), İzmir turizmini yeniden canlandırabilmek için bağımsız bir raporlama şirketi ile çalışma başlattı.
“Kırılan Filiz: İzmir Turizmi” adı verilen raporun ayrıntıları, Mayıs ayında açıklanacak.
Yurt dışına çıktığımızda yaptığımız ilk ziyaretler, genelde o bölgenin “eski şehir” diye tanımlanan ve tarihi dokunun yüzyıllarca korunarak yaşatıldığı yerler olur.
Keza kaleler, şatolar, katedraller, müzeler hepimizin en sık uğradıkları duraklardır.
★★★
Ancak ne yazık ki, diğer ülkelerde büyük keyifle gezdiğimiz tarihi alanlara, kendi ülkemizde çoğu yerde korkarak gidebiliyoruz ya da hiç gidemiyoruz.
Çünkü, biz buraları diğer ülkelerdeki gibi “yaşatarak” değil, tam tersi “çürüterek” koruma zihniyetine sahibiz.
Elimizdeki değerlere ne bakım yapıyoruz, ne tahribatını engelliyoruz, ne de ilgi ve koruma gösteriyoruz.
Hiç içimiz acımadan onları kaderlerine terk ediyoruz.
★★★
Neremizi, nasıl düzelteceğimizi bilemiyoruz artık..
Düzeltemediğimiz sıkıntılı sistemlerimizden biri de, iş kazaları..
Raporlara göre, 2000-2023 döneminde “iş kazaları” yüzde 910, iş cinayetleri de yüzde 266 oranında artmış durumda.
Problemimiz tüm hızıyla devam ediyor anlayacağınız..
★★★
Aslında zaman zaman çözümler düşünülmüyor da değil.
Mesela, 2012’de yürürlüğe giren 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile tüm işyerlerinde İSİG hizmeti alma zorunluluğu getirildi.
Ancak, İSİG çerçevesindeki önlemleri almak öncelikle işverenin görevi olduğu halde, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile getirilen sistemde, bu görev işverenden çok iş güvenliği uzmanları ve hekimlerden beklenir oldu.
İzmir’de İnciraltı bölgesi yarım asırdan fazla bir süredir planlama bekliyor.
Oradaki arazi sahipleri, bölgenin artık tarım alanı olarak kullanılmasının gerçekçi olmadığını, buraların da doğal yapısının bozulmadan, kente yeni yükler getirmeden yapılaşmaya açılmasını talep ediyorlardı.
Bugüne kadar bakanlık tarafından bir kaç kez planlama yapıldı, fakat itirazlar nedeniyle kabul görmedi.
***
Şimdi ise yeni bir planlama ile karşı karşıyayız.
***
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından onaylanan son İnciraltı planları, eskilere göre çok daha olumlu.
Geçmişteki düzenlemelere ciddi tepkiler gösteren İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Balçova Belediyesi, bu defa bakanlık ile yakın bir çizgide buluştular ve planları beğendiler.
Bugüne kadar yerleşim bölgelerini titizlikle belirledik mi?
Belirlemedik.
Öyleyse önce buradan başlayalım, kaygan ve ovalık bölgeleri iskana açmayalım.
Konutları gevşek toprağa sahip arazilere yaptırmayalım.
İmar planında konuta ayrılmış yerler dışındaki yerlere ev ve bina kondurmayalım.
Dik yarların yakınına, dik boğaz ve vadilerin içine inşaat izni vermeyelim.
***
Sonra..