Osman Şenher

Bütün kulüpler gibi Galatasaray da transferleri kılı kırk yararak yapmalı. Geleceğe dönük takıma uzun seneler hizmet edecek genç futbolcular alınmalı. Ancak şu hale bakın, Fatih Terim son dönemde iyi bir 11 sahaya sürmek için adeta kıvranıyor.
Halbuki sezon başında bizler yapılan transferlerden sonra ‘Şampiyonlar Ligi takımı kuruldu’ diyorduk. Gelinen nokta gerçekten üzüntü verici. Babel alındı, dünya para verildi, en ufak bir katkı sağlamadı. Şener geldi, iyi niyetli bir futbolcu olmasına rağmen zirveye oynayacak takımlara ayak uyduracak ne gücü var ne kapasitesi. Jimmy Durmaz da aynı şekilde.
Taraftarın baskısıyla çok büyük paralar verilerek alınan Falcao’nun katkısı hiç olmadı. Monaco’da oynamadığı zamanlar, bizler ‘Sakatlığını bahane ediyor. Galatasaray’a gelmek için böyle şeyler yapıyor’ diyorduk. Demek ki yanılmışız! Sakatlıkla ilgili çok sorun yaşıyor. Bir de sarı-kırmızılı takımdaki oyun sisteminde santrforun da koşup, pres yapması gerekli olduğu için Falcao tamamen bitiyor. Andone ise iki kez

Kesin bir şey var. Sakatlıklar, cezalılar yüzünden Galatasaray sıkıntılı bir dönem geçiriyor. Her şeyden önemlisi Muslera, Luyindama, Marcao üçü de yok. Forvete bakıyorsun üç tane golcün var: Adem Büyük, Andone ve Falcao. Onlar da yok. Orta sahaya katkı sağlayacak takımda iki tane savaşçı futbolcu var, Lemina ile Donk. Onlar da mecburiyetten stoper oynuyorlar. Bunun için de orta sahada sarı-kırmızılılar rakiplerine üstünlük sağlayamıyor veya çok zor sağlıyor.
Dün geceki rakip Başakşehir Süper Lig’in lideri. Okan Buruk sanki takımı makinaya bağlamış. Çok zor hata yapıyorlar. Bulundukları yer kesinlikle tesadüf değil. Kadroları iyi, yedekleri de çok iyi. Böyle bir rakip karşısında Galatasaraylı oyuncular biraz mesuliyet alınca, iyi mücadele edince son dakikalarda Onyekuru girdiği gol pozisyonunu kaleci Mert’in kucağına nişanlamasa maçı galip de bitirebilirdi.
Başakşehir de üç puan almak için olağanüstü mücadele etti. İki takımı da kutlamak lazım. Ortada kora kor bir mücadele vardı.

Şu hale bakın... Futbola verilen üç aylık aradan sonra yaşadıklarımızı aklım almıyor. Yalnız şunu söyleyeyim; Avrupa liglerinde kesinlikle böyle olaylar olmuyor. Ufak tefek hatalar olsa da oradaki taraftarlar şanslı, futbolun tadını çıkarabiliyorlar. Bizim sonumuzu ise Allah hayretsin...
Hakemler her sezon yaptıkları hatalarla şampiyonluk yarışına ve düşen takımlara müdahil oluyorlar. Olay sadece Galatasaray ile sınırlı değil. Ama üst üste sarı-kırmızılı takım aleyhine hatalar yapılınca insanın aklına bir sürü kötü şey geliyor.
Çaykur Rize-Galatasaray maçı... Evet Galatasaray kötü günündeydi. Ama buna rağmen Ömer Bayram’a, Feghouli ve Falcao’ya yapılan çok sert hareketleri Yaşar Kemal Uğurlu cezasız bırakırken, en ufak bir hareketinde Donk’a sarı kart gösterip cezalı duruma düşürebiliyor. Andone’nin sakatlandığı pozisyon dünyanın her tarafında net penaltıdır. Maçın hakemi Uğurlu ise ‘devam’ dedi. Buna benzer bir pozisyon Malatya-Göztepe maçında yaşandı. Özgür Yankaya, Göztepe

Futbola verilen 3 aylık ara Galatasaray’ı çok etkilemiş. Her şeyden önce futbolcuların maç eksiği hata yaptırıyor. Yenen ilk gole bakıyorum, Belhanda rakip futbolcu Djilobodji’yi takip etse golü önleyecek. Yine aynı Belhanda harika bir gol atıyor, daha sonra da Ahmet Çalık’a öyle bir geri pas veriyor ki, kırmızı kart görmesine sebep oluyor. Bunlar hep maç eksiğinden oluyor.
Bir de buna hakem Alper Ulusoy’u ekleyin… Sarı-kırmızılıların filelerinde gördüğü ikinci gol bariz ofsayt. Buna benzer pozisyon Ankaragücü-Başakşehir maçında oldu. Hüseyin Göçek başkent ekibinin golünü iptal etti. Bu pozisyon daha da net. Kalecinin görüş alanı içerisinde ve kaleciyi engelliyor. Ama anlayamıyorum VAR hakemi Cüneyt Çakır ve orta hakem Ulusoy, bu golü veriyor.
Geçen hafta da Yaşar Kemal Uğurlu, Andone’nin sakatlandığı pozisyonda devam kararı verdi. Buna benzer pozisyon Yeni Malatya-Göztepe maçında oldu. Hakem penaltı noktasını gösterdi. Bilemiyorum ama Galatasaray’a karşı bir art niyet mi

Türkiye’de yabancı bir futbolcunun herkes tarafından bu kadar çok sevilmesi kolay kolay gördüğümüz bir olay değil. Pazar akşamı futbol severlerin hepsi çok üzüldü. Ama işin doğrusu Muslera bu sevgiyi fazlasıyla hak ediyor.
Ahlaklı, kibar, ailesine bağlı, hiç kimseyi kırmaz, kavga etmez, sosyal kuruluşlara büyük yardımlar yapar... Bu sevginin altında yatan gerçekler bunlar. Baksanıza başta, Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, Mustafa Denizli... Gidebilen birçok insan Muslera’yı hastanede ziyaret etti. Neredeyse bütün kulüpler ‘geçmiş olsun’ mesajları atarak üzüntülerini belirttiler. Dilerim bir an önce düzelir ve sahalara döner.
Tabii sevip üzülenler haricinde ‘Allah’ın sopası yok’ diyerek bu acıyı paylaşmayanlar da var. Bir takım kazansa ne olur, kaybetse ne olur... Şampiyon olsa ne olur, olmasa ne olur... Çok mu önemli! Ama sevdiğimiz bir insan acı çekiyorsa, sakatlanıyorsa bu her şeyden önemlidir.
Maalesef

Futbol bir oyundur. Kazanırsın da kaybedersin de hiç önemli değil ama futbolcu sağlığı her şeyden önemli. Ofsayt pozisyonunda ne o, hakem oyun durmadan bayrağını kaldıramazmış. Böyle saçma kural mı olur! O bayrak kalkmış olsaydı, bugün Muslera’nın ayağında iki kırık olmayacaktı.
Galatasaray’a bu üç ay korona virüsü tatili yaramamış. Fizik olarak bu süreçte hepsi çalıştı ama maç eksiği, hırslarını ve heyecanlarını kaybettirmiş. Biraz daha ileri gideyim.. Fatih Terim’in duyduğu heyecanı futbolcular duymuyor. Bir de buna hakem Yaşar Kemal Uğurlu’nun çok kötü bir yönetim gösterdiği maçı eklersek gerçekten sarı-kırmızılılar için dün gece her açıdan kötü bir geceydi.
Cim-Bom’un aleyhine penaltı veriliyor. Rakip futbolcu ufak bir darbe alıyor ama düşmüyor. Pozisyonu kaybettiğini anladığı an kendini yere bırakıyor. Maçın hakemi zaten hazır, hemen düdüğü çalıp penaltı noktasını gösteriyor. Peki Rizespor tarafından 18 içinde Donk’a yapılan daha sert bir

Galatasaray’da bir sürü sorun varken, her şeyden önce Allah şifa versin Mustafa Cengiz görevine devam ederken, Fatih Terim’in başkanlığının konuşulması saçma sapan bir durum.

Önce Allah Başkan Cengiz’e sağlık versin, 31 Mart 2021’e kadar görevinin başında kalsın. Terim’in ise yapacağı o kadar zor işler var ki bu başkan maddesi en sonunda düşüneceği olay.

1- Takım üç aydır futbol oynamıyor. Futbolcular bireysel olarak çalışsa da illaki sorunlar olacak. Terim bu problemleri en aza indirip ligi zirvede bitirmek için bütün enerjisini buna ayırdı.
2- Sezon sonunda bir sürü transferler olacak, sorunlar yaşanacak. Bilhassa yabancılar hakkında ne karar verilecek? Şu anda Terim bu konular hakkında tek kelime konuşmuyor, konuşmaz da. Ama lig sona erince birçok sorunla karşı karşıya kalacak.
3- Fatih Terim, yerli futbolcular ağırlıklı gelecek 10 yılın takımını kurmak istiyor. Yeni yerli oyuncular da alınacak. Bu da kolay bir iş olmayacak. Yardımcı hocaların çalışma sistemleri de tamamen değişecek. Forveti, orta sahayı, defansı çalıştıracak hocalar kimler

Süper Lig’deki 14 yabancı oyuncu konusu “temcit pilavı” gibi üç ayda bir gündeme geliyor. İnanın artık insanlar bundan çok sıkıldı. Anadolu takımlarının futbol çıtalarını yükseltmelerinin ve şampiyonluğa oynamalarının tek sebebi bu 14 yabancı kuralıdır.
Cengiz Ünder, Cenk Tosun, Zeki Çelik, Yusuf Yazıcı, Merih Demiral, Ozan Kabak, Çağlar Söyüncü, Okay Yokuşlu ve daha niceleri... Hepsi mevcut sistemin ürünleridir. Yabancı sınırından bahseden kim olursa olsun ben bunların iyi niyetli olduklarını düşünmüyorum.
Hangi takım olursa olsun kadrosunda 14 yerli futbolcu bulundurmak zorunda. Elinde iyi yerli futbolcular varsa zaten yabancı transfere gerek yok. Ama bu sınırı düşürmek bilhassa Anadolu futbolunu bitirecek. Kulüp başkanlarının çoğu bunu biliyor. Ama neden bu kadar ısrar ettiklerini de anlayamıyorum.
Bugün 200-300 bin euroya aldığı yabancı oyuncu, takımının çıtasını yükseltiyor. Yabancı sınırında oynama olursa bilhassa Anadolu takımları ne yapacaklar, dev rakiplerle nasıl mücadele edecekler bilemiyorum. Bu olayın ilk