Enflasyonda yazı - tura mı?

5 Eylül 2000


       Enflasyonla mücadelede en kritik noktaya doğru yaklaşıyoruz. Tam bir ay sonra, eylül ayının fiyat artış oranları açıklandığında enflasyonun seyri ile 2000 yılı için belirlenen hedeflerin hangi ölçüde aşılacağı konusunda daha iyi fikir sahibi olacağız.
       Aslında görünen köy kılavuz istemiyor. Ağustos ayı verilerinin de gösterdiği gibi, enflasyonda bu yıl için belirlenen hedefler önemli ölçüde aşılacak ve enflasyonla mücadele açısından önümüzdeki dönem çok çetin geçecek. Herkes hazırlığını buna göre yapmak zorunda.
       Ağustos ayı sonunda gelinen noktadan geriye doğru dönüp baktığımızda enflasyonla mücadelenin seyri ve sorunları konusunda birkaç saptama yapabiliriz:
       * Bu köşede daha önce de belirtildiği gibi, 2000 yılı sonu için gerçekçi olmayan enflasyon hedefleri konmuştur ve gerçekleşen rakamlar bu hedeflerden uzaklaştıkça "program başarısız, hedefler tutmaz", diyenlerin sayısı artacaktır.
       * Fiyat artışlarındaki yavaşlamanın hedeflenenin hayli altında kaldığı bir ortamda bile,

Yazının Devamı

Anı, yaşam, klasikler

3 Eylül 2000


Kitap notları (2)
       İnsan kendi yaşadığı döneme ilişkin anı kitaplarını ya da yaşamöykülerini farklı bir ilgiyle, farklı duygulara kapılarak okuyor galiba. Bu anı ve öykülerde sözü edilen kişilerin hiç değilse bazılarını görmüş ya da tanımışsanız bu ilgi daha da artabiliyor. Hıfzı Topuz'un ilginç anılarından oluşan Eski Dostlar'ı (Remzi Kitabevi) ve Mine Söğüt'ün yazdığı Adalet Cimcoz: Bir Yaşamöyküsü Denemesi'ni (Yapı Kredi Yayınları) okurken ister istemez kendi çocukluğumu ve gençliğimi hatırladım. Eski Dostlar'ın satırları arasından süzülüp sırıtan gerçek ise bir kez daha ürküttü beni: Türkiye'de aydın olmanın, hele solcu bilinmenin ağır bir bedeli vardı; baskılar, yasaklar, takipler, ihbarlar, ihanetler, mahkumiyetler hatta cinayetler aydın ya da solcu olmanın kaçınılmaz uzantılarıydı sanki. Sabahattin Eyuboğlu'nun mavi yolculuk yaptıkları teknenin direğine taktığı oyuncak fırıldaklar bile polis takibine uğrayabiliyordu bu ülkede. Bütün yaşamları bu koşullar altında geçen aydınların düşünce dünyalarının bu çerçeveye hapsolması da doğaldı belki de.
       Cimcozlar'dan ve Sahabahattin Eyuboğlu'ndan söz

Yazının Devamı

Tanpınar'ın keşfi

2 Eylül 2000


Kitap notları (1)
       Okuma alışkanlığının yaygın olduğu ülkelerde insanların tatile çıktıklarında mutlaka kitap okuyacakları varsayılır; özellikle Noel - yılbaşı döneminde ya da yaz tatili öncesinde kitap tanıtımına özel yer ayrılır gazete ve dergilerde, ünlülerin okuduğu ve tavsiye ettiği kitapların listeleri yayımlanır. Bizde de zaman zaman yapılıyor bu tür değerlendirmeler.
       Gazete köşesine tünemiş bir kitapsever olarak benim burada yapmaya kalkıştığım şey iki yönüyle farklı olacak bu tür değerlendirmelerden. Birincisi, tatil döneminin öncesine değil sonrasına rastladığı için biraz "mevsimsiz" kaçacak. İkincisi, bu köşenin ve kendi birikimimin sınırları içinde yapabileceğim şey bir değerlendirme değil, yalnızca bir değinme olacak.
       Lafı daha fazla uzatmadan, kimilerine şaşırtıcı gelebilecek bir itirafla başlayayım: Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Huzur romanını yeni okudum, daha vahimi Tanpınar'la bu yaz tanıştım ben. Kitap olarak ilk kez 1949'da yayımlanan Huzur'un Yapı ve Kredi Yayınları (YKY)'nın büyük bir özenle hazırladığı karşılaştırmalı yeni baskısı olmasaydı

Yazının Devamı

Bıçak sırtı(4)

31 Ağustos 2000


Kim kaybeder?
       Türkiye'yi yönetme iddiasında olanlar 1997'de başlayan Asya krizini doğru okuyamadıkları için gerekli önlemleri almadılar ve Türkiye ekonomisi 1998 yılının ikinci yarısından itibaren, etkilerini hala hissettiğimiz, derin bir krize sürüklendi. Krizin boyutları 1999 yılında yaşanan % 5 dolayındaki GSYİH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) düşüşüyle ve Türkiye'nin en büyük sanayi kuruluşlarının bile "duvara dayandığını" gösteren İSO verileriyle somutlaştı. Ekonomi küçülürken kamu borçlanmasında da bir kısır döngünün eşiğine gelinmiş, dış borçlanma olanakları da sınırlanmıştı.
       Hükümetin halen uygulamakta olduğu enflasyonla mücadele programı işte bu noktada, yani Türkiye'nin daha da büyük boyutlu bir krize sürüklenme olasılığının iyice arttığı bir noktada, son çare olarak devreye girdi. DSP ve MHP gibi IMF'nin adını bile pek sempatik bulmayan iki partinin ilk iş olarak IMF ile anlaşma yoluna gitmesinin nedeni de buydu.
       IMF ile mutabık kalınarak uygulamaya konan program öncelikle mali piyasalardaki beklentileri değiştirdi ve Hazine'nin borçlanma

Yazının Devamı

Bıçak sırtında (3)

29 Ağustos 2000


Halkın desteği?
       Bu mini diziye takılanların kafasında beliren haklı soru şu olabilir: Ekonominin bıçak sırtında olduğunu anladık da bir de halkın durumu var; uygulanan enflasyonu düşürme programının hedeflerine varması, ekonomik durumu hiç de parlak olmayan işçiye, memura, emekliye, çiftçiye, esnafa ne getirecek? Onların yazgısını nasıl değiştirecek?
       Enflasyonsuz yaşamı unutmuş olan bir ülkede bu soruya inandırıcı cevap vermek gerçekten kolay değil. Yirmi küsur yıldan beri iktidara gelen her hükümetin "enflasyonu düşürme" vaadiyle işe başlayıp çoğu kez tersini yaparak faturayı işçiye, memura, ücretli ve maaşlı kesime çıkarmış olması durumu daha da zorlaştırıyor. Halkı ikna etmek için ona inandırıcı bir senaryo sunmak, "enflasyonsuz yaşam"ın neler getireceğini anlatmak gerekiyor.
       Buradaki büyük bir zorluk da enflasyonsuz yaşama geçmek için yaşanması gerekli olan yapı değişikliğinin geniş bir kesim için "işlerin bozulması" anlamına gelecek olması. Enflasyon ortamında yaşamaya alışmış olanların bir bölümü için "deniz bitecek", KİT'lerdeki gereksiz istihdama son

Yazının Devamı

Bıçak sırtında(2)

27 Ağustos 2000


Felaket senaryosu
       Türkiye ekonomisi 2000 yılı sonbaharına "bıçak sırtında" giriyor. Bu noktada yapılacak hatalar çok pahalıya mal olabilir, uygulanan enflasyonu düşürme programının aksayacağını ya da askıya alınacağını düşündüren işaretler, piyasadaki beklentileri olumsuz etkileyerek ekonomiyi bir anda çok daha kötü bir noktaya getirebilir.
       Ben burada programın sürdürülmesinin önemini vurgularken Ecevit hükümetinin bu programı kusursuz uyguladığını falan söylemiyorum. Program eksiksiz ve kusursuz uygulansaydı bugün belki de bunları değil programın bir sonraki aşamasını tartışıyor olacaktık. Ne var ki Türkiye'nin şartlarında şu ana kadar yapılabilen bu ve işin asıl bundan sonrası önemli. Bu nedenle uygulamadaki eksiklikleri de ortaya koyarak programı desteklemek gerekiyor.
       Bunun birinci nedeni programı yarıda bırakmanın çok ciddi bir maliyeti olması. Şimdi düşünün siz, "ameliyat" başlamış ve asıl "yara"ya doğru yaklaşılmış, sıra "hastalık dokuları"nı temizlemeye, yani ameliyatın zor kısmını gerçekleştirmeye gelmiş. Tam bu sırada birileri devreye girip, "fazla

Yazının Devamı

Bıçak Sırtında (1)

26 Ağustos 2000


Tehlikeli Virajlar
       Türkiye ekonomisi 2000 sonbaharına tam anlamıyla "bıçak sırtında" girerken bunun farkında olmayanlar hayli fazla, kafalar biraz karışık. "Merak etmeyin her şey yolunda, hedefe doğru emin adımlarla ilerliyoruz", diyenler mi doğru söylüyor yoksa "bu program bizi felakete sürüklüyor, halkı yoksullaştırıyor, bundan vazgeçilsin", diyenler mi, pek belli değil. Bu belirsizlik ve kafa karışıklığına bir de siyasi kriz olasılığının eklenmesi, bıçak sırtındaki ekonominin çıkmaza sürüklenmesi tehlikesini daha da artırıyor.
       Türkiye ekonomisi "dikkat tehlike" ya da "tehlikeli virajlar" uyarılarıyla dolu bir yolda ilerlerken kafaların karışmasının ve kaygıların artmasının birinci temel nedeni, halen uygulanmakta olan "enflasyonu düşürme programı"nın hedeflerine ulaşıp ulaşamayacağı konusunda belirlenen tereddütler. Bu tereddütlere yol açan gelişmeler ise şunlar:
       * Ekonomideki canlanmanın sınırlı kalmasına karşın enflasyonun hedeflenen oranda düşmemesi ve 2000 yılı hedeflerinin tutmayacağının artık herkes tarafından görülmesi
     

Yazının Devamı

Faturayı gene ekonomi ödeyecek

24 Ağustos 2000


       Başbakan Ecevit'in, ünlü KHK'nın ikinci kez imzadan dönmesinden sonra yaptığı açıklamayı televizyondan izlerken duygularım birbirine karıştı. Oyuncağı elinden alınmış çocuk gibi sızlanan ve Cumhurbaşkanı'nı halka şikayet eden bu kişinin haline gülmek mi lazımdı, ağlamak mı? Bacakları ve sesi gibi düşünceleri de titreyen bu kişi mi yönetiyordu Türkiye'yi? Bu kafadaki bir hükümetle mi çözecektik önümüzdeki zor sorunları? Kritik bir dönemeçteki enflasyonla mücadele programını bu hükümet mi başarıya ulaştıracaktı?
       Bazen kendime şaşıyorum, bunca olumsuz deneyden sonra hala politikacılardan medet umduğum anlar olduğu için. Bu hükümetin ekonomide yapılması gerekenleri yapma konusunda geçen yıldan itibaren ortaya koyduğu performans da beni bir nebze umutlandırmıştı. IMF ile mutabık kalınarak elle tutulur bir program yapılmış ve uygulanmaya başlanmıştı. Programın uygulanmasında ciddi eksiklikler vardı ama iyi - kötü bir noktaya kadar gelinmişti. Bu nedenle şimdi işin asıl zor kısmı başlarken hükümete destek olmak gerektiğini düşünüyordum. 2000 sonbaharına girilirken ekonomi gerçekten bıçak sırtındaydı ve

Yazının Devamı