Kalpler

13 Şubat 2000


       Bugünlerde boy boy, çeşit çeşit kalpler dolduruyor vitrinleri. 14 şubat Sevgililer Günü nedeniyle herkes bir kalbi olduğunu hatırlamaya zorlanıyor sanki. Aslında bu tür kitlesel yönlendirmelerden çok hoşlanmasam da bu kapli kampanyadan şikayetçi değilim çünkü kalp, akla getirdiği tüm çağrışımların ötesinde form olarak, şekil olarak bana çekici gelen bir şey ve her baktığım yerde kalpler görmek garip bir biçimde hoşuma gidiyor.
       Yanlızca vitrinlerde gördüğüm binlerce yapma kalple avunarak ya da onlardan devasa bir kalp oluşturmayı kurarak geçirebilseydim şu günleri güzel olurdu her halde ama duygularla yetinmemeye, her olayı farklı boyutlarıyla düşünmeye, sorgulamaya koşullanmışım bir kere. Sevgililer Günü öncesinde de peşimi bırakmadı bu alışkanlık ve peşpeşe sorular geldi aklıma.
       Sevgililer Günü ya da Anneler Günü gibi yaklaşmakta olduğunu vitrinlerden anladığımız günlerde adeta kollektif bir davranış kalıbı içine girerek sevgilimizi, eşimizi, annemizi ya da başka bir yakınımızı hatırlamaya zorlanmamız aslında hoş bir şey mi? İçtenlikten, yaratıcılıktan,

Yazının Devamı

Özal'ın enflasyon mirası ve 2000'ler

12 Şubat 2000


       Değerli dostlarım Enis Berberoğlu, Ercan Kumcu ve Salih Başağa, geçen akşam Güneş Taner'i konuk ettiler CNN Türk Masası programına. Kendi bakanlığı döneminde IMF (Uluslararası Para Fonu) ile bir anlaşma yapmak için hayli çaba harcayan ve manşet üreten ama bir türlü anlaşmayı yapamayan Sayın Taner, halen IMF ile yapılan anlaşma sonrasında uygulanmaya başlanan programla ilgili görüşlerini açıkladı. Taner'in açıklamaları arasında bana en ilginç geleni ise "başımıza bir taş gibi bağlanan" kronik yüksek enflasyonla rahmetli Turgut Özal arasında ilişki kuran anılarıydı.
      Sayın Taner'in ifadesine göre, 1983 yılında enflasyonu tek haneli rakamlara indirmek (ve "ortadireği kurtarmak") vaadiyle iktidara gelen ANAP'ın daha sonra bu hedefi unutmuş görünmesi üzerine kendisi (yani Güneş Taner) Sayın Özal'a bu çelişkiyi hatırlatmış ve mealen şöyle bir cevap almıştı: "Olaya teknisyen olarak bakmakla politikacı olarak bakmak farklıdır. Şimdi biz ülkenin yarını için önemli olan altyapı yatırımlarını yapmak için bir fırsat yakaladık. Önceliği enflasyonu düşürmeye verirsek bu hamleyi tamamlayamayız. Onun için

Yazının Devamı

"Çılgın yeni dünya" neden çok önemli?

10 Şubat 2000


       Davos'ta edindiğim izlenimlerden de esinlenerek "Çılgın Yeni Dünya" adlı mini diziyi yazarken, "Acaba ben mi havaya girdim, bilgi teknolojisi ve internetin önemini fazla mı abartıyorum?" diye sordum kendime. "Bunca sorun varken internetle uğraşmanın sırası mı?" diye düşünenlerin çıkacağından da kuşkum yok. Ancak biraz olsun dünyayı izleme çabasındaysanız, bilgi teknolojisinin ve internetin dünyanın dört bir yanında, hayatın hemen her alanına nasıl damgasını vurmakta olduğunu görmeden edemiyorsunuz. Böyle bir dünyada gözünü geçmişe değil geleceğe çevirmiş herkesin olan biteni izlemesi ve kendini "çılgın yeni dünya"ya hazırlaması kaçınılmaz bir zorunluluk gibi görünüyor bana.
       Neden böyle düşündüğümü son bir hafta içinde dikkatimi çeken kimi gazete haberlerini özetleyerek açıklamaya çalışayım.
       * Ford'dan her çalışanına internet: Ford firması dünyanın dört bir yanındaki 350.000 çalışanına evlerinde kullanmak üzere birer kişisel bilgisayar (PC), birer yazıcı ve internet erişimi paketi vereceğini açıkladı. Ford'un işyerlerinde örgütlü olan United Auto Workers adlı

Yazının Devamı

Eski kafayla yeni enflasyon olmuyor

8 Şubat 2000


       Önceki akşam Galatasaray - Trabzonspor maçınının özetini izlerken Galatasaray'ın başarısının enflasyonla mücadelede neden tekrarlanamadığını düşündüm. Galatasaray'ın bu yılki başarısının ardında yatan nedenleri düşündüğümde şunlar geliyor aklıma:
       * Takımın patronunun kim olduğu konusunda hiçbir tereddüt yok
       * Hedefin ne olduğunu herkes, her oyuncu çok iyi biliyor
       * Patron Fatih Terim'in gözü her an herkesin üzerinde, gevşemeye izin yok
       * Her maçın kendi başına bir hedef olduğunu herkes biliyor
       * Her oyuncu en az diğerleri kadar iyi oynamazsa bunun sırıtacağını biliyor

Yazının Devamı

Davos'tan bir fikir hırsızlığı fantezisi

6 Şubat 2000


       Davos'ta kitaplarını ya da yazılarını okuyup kendilerini merak ettiğim kişilere adım başında rastladığım bir öğleden sonra. Dünya Ekonomik Forumu'nun yapıldığı Kongre Merkezi'nin giriş katındaki kitapçının önünde, biraz sonra başıma geleceklerden habersiz oyalanırken önümden gelip geçen ünlüleri teşhis etmeye çalışıyorum.
       İşte iri gövdesiyle Umberto Eco, geçip gitti önümden. İşte akademisyenlikle köşe yazarlığını mükemmel bağdaştırmayı başaran bir ekonomist, Paul Krugman. Dünya Ekonomik Forumu öncesinde Davos'taki toplantıyla ilgili olarak yazdığı yazıda, "devrim olsaydı önce burada toplananları temizlemek gerekirdi", esprisini yapabilen, sivri dilli yazara yaklaşıp, "Benim 150 sayfalık bir kitap yazarak anlatmaya çalıştığım şeyi 2 sayfalık bir yazıda çarpıcı biçimde anlatmışsınız" diyorum. Böylece benim de küreselleşme konusunda kitap yazacak ve üstelik onun vardığı sonuca varacak birikime sahip biri olduğumu söylemiş oluyorum Paul Krugman'a.
       Paul Krugman beni keşfetmiş olmaktan hiç de etkilenmişe benzemiyor ama ben iyi bir şey yaptığımdan emin etrafa

Yazının Devamı

IMF'nin desteği iyi de enflasyon kötü

5 Şubat 2000


       Ocak ayı enflasyon rakamları kış ortasında soğuk duş etkisi yaptı çoğu kimsede. Ekonomide erken iyimserliğe kapılmış olanların bu rakamları nasıl karşıladıklarını merak ediyorum doğrusu. Ekonomiye daha çok duygusal tepki veren kesimde aşırı iyimserlik birden aşırı karamsarlığa mı dönüşecek, yoksa biraz daha süre tanınacak mı hükümete, göreceğiz.
       Ocak ayı enflasyon rakamlarının yüksek çıkması beni fazla şaşırtmadı. Fiyat gelişmelerini bu konuda öngörü yapacak kadar yakından izlemiyorum ama rakamların beklenenin üzerinde çıkacağını tahmin ettiğim için geçen hafta Davos'ta IMF'nin ikinci adamı Stanley Fischer'a, "2000 yılının ilk aylarında enflasyonun yüksek çıkması programın inandırıcılığını nasıl etkiler?" sorusunu sormuştum. Stanley Fischer sorumu yanıtlarken, Türkiye'de uygulanan "enflasyonu söndürme" (dezenflasyon) programının ana unsurunun döviz kurunun "nominal çıpa"ya bağlanması olduğunu hatırlatmış ve şöyle demişti: "Nominal çıpaya geçmeden önce 1999 sonunda yüksek oranlı kur ayarlamalarına izin verildiği için 2000 yılının ilk aylarındaki fiyat artışlarında bunun yansıması görülecek. Kurdaki

Yazının Devamı

Davos'un yıldızı Türkiye miydi?

3 Şubat 2000


DAVOS
       Bizim gazetelerin manşetlerine bakanlar Davos'ta bu yıl parlayan tek yıldızın Türkiye olduğunu ve Davos'a gelen Tony Blair ile Bill Clinton'ın yalnızca Bülent Ecevit'le ilgilendiği izlenimini edinmiş olabilirler. Davos'ta bulunan bazı ünlü kişilerin Türkiye ile ilgili sözlerini duyanlar da geleceğimizin parlak olduğunu düşünebilirler.
      "Türkiye elindeki kartları iyi oynayabilirse 21. yüzyılın sonlarında dünyanın en önemli ülkelerinden biri olabilir" diyen tanınmış ekonomist Lester Thurow'un da vurguladığı gibi jeostratejik konumu, tarihsel bağları ve diğer potansiyelleriyle dikkat çeken bir ülke Türkiye. Kendi iç sorunlarına kilitlenme illetinden kurtulabilirse 21. yüzyılda kendinden söz ettirme şansı var gibi görünüyor.
      Evet, bunlar iyi güzel de bunlara bakıp Türkiye'yi Davos 2000'in "yıldızı" ilan etmek biraz tuhaf oluyor. Türkiye gerçekten bu yılki Dünya Ekonomik Forumu toplantısının yıldızı olsaydı "yeni ekonomi"nin ve "internetin geleceği"nin tartışıldığı oturumlarda da adından söz ettirirdi. Oysa hiç de öyle olmadı, toplantının son iki

Yazının Devamı

Seattle, Davos, Soros ve Türkiye

1 Şubat 2000


DAVOS
       Pazar günü Zürih'te yayımlanan Sonntags Zeitung gazetesi "Davos ikinci Seattle olmadı" diye başlık attı. Cumartesi günü Dünya Ekonomik Forumu toplantısını ve Başkan Clinton'ı protesto etmek için Davos'a gelen grupları İsviçre polisi kendine özgü yöntemlerle engellemişti. Sonuçta küreselleşmenin ve Amerikan etkisinin her yerdeki simgesi olarak görülen McDonalds'ın birkaç camı kırılmış ve yaralanmalar olmuş, ancak toplantıya katılanların çoğu bu olayların farkına bile varmamıştı.
       Seattle'da yaşananlara ilişkin çok farklı şeyler duydum Davos'ta. Bunlar arasında "Seattle çok şeyi değiştirdi" diyenler de var, Birkaç yıl sonra Seattle'ı hatırlayan bile olmaz" diyenler de. Ancak Seattle olaylarının özellikle Amerikalıları hayli etkilediği ve her küreselleşme tartışmasında lafın bir noktada mutlaka Seattle'a geldiği sanırım bir gerçek.
       Bu gerçeğin ışığında insan şunu düşünmeden edemiyor: Seattle olaylarını dünya medyasının gündemine taşıyan protesto gösterileri, hatta şiddet içeren eylemler olsaydı acaba küreselleşmenin olumsuz etkileri bugün bu

Yazının Devamı