Bugünlerde boy boy, çeşit çeşit kalpler dolduruyor vitrinleri. 14 şubat Sevgililer Günü nedeniyle herkes bir kalbi olduğunu hatırlamaya zorlanıyor sanki. Aslında bu tür kitlesel yönlendirmelerden çok hoşlanmasam da bu kapli kampanyadan şikayetçi değilim çünkü kalp, akla getirdiği tüm çağrışımların ötesinde form olarak, şekil olarak bana çekici gelen bir şey ve her baktığım yerde kalpler görmek garip bir biçimde hoşuma gidiyor.
Yanlızca vitrinlerde gördüğüm binlerce yapma kalple avunarak ya da onlardan devasa bir kalp oluşturmayı kurarak geçirebilseydim şu günleri güzel olurdu her halde ama duygularla yetinmemeye, her olayı farklı boyutlarıyla düşünmeye, sorgulamaya koşullanmışım bir kere. Sevgililer Günü öncesinde de peşimi bırakmadı bu alışkanlık ve peşpeşe sorular geldi aklıma.
Sevgililer Günü ya da Anneler Günü gibi yaklaşmakta olduğunu vitrinlerden anladığımız günlerde adeta kollektif bir davranış kalıbı içine girerek sevgilimizi, eşimizi, annemizi ya da başka bir yakınımızı hatırlamaya zorlanmamız aslında hoş bir şey mi? İçtenlikten, yaratıcılıktan,