Gençlerde AB fobisi

27 Aralık 2004

Bini aşkın üniversite öğrencisinin doldurduğu salondan gelen soruların çoğunluğu Avrupa Birliği (AB) - Türkiye ilişkileriyle ilgili. Biz, AB ile bütünleşmenin Türkiye için neden önemli olduğunu, Türkiyeye nasıl bir ufuk açacağını anlatmak için dil döküyoruz, gençler ise AB ile bütünleşme çabalarını savunduğumuz için bizi "satılmış" olmakla suçluyor ve AB ile bütünleşme projesinin yol açabileceği olumsuz sonuçları vurgulayan sorular soruyorlar. Abbas Güçlü "Türkiyenin ABye girmesini isteyenler el kaldırsın" dediğinde çekingen bir azınlık el kaldırıyor, "istemeyenler" dediğinde coşkulu bir çoğunluk. Bu düzende belli bir yere gelmiş kişiler olarak bizler AB ile bütünleşmeyi, AB yolunda ilerlerken değişimin ve dönüşümün gerekliliğini savunuyoruz; bugünkü durumlarından memnun olmayan, "geleceğe umutla bakamadıklarını" ifade eden gençler ise AB sürecinin gerektirdiği değişimin Türkiye için, kendileri için bir felaket olacağını düşünerek bize karşı bir tavır sergiliyor. Bütünüyle garip, hatta komik bir durum. Çarşambayı perşembeye bağlayan gece, saat 2yi geçiyor, biz İzmirde, Ege Üniversitesinin tıka basa dolu bir salonunda, arkadaşımız Abbas Güçlünün yönettiği "Genç Bakış" programına

Yazının Devamı

Vestelin 2000 yazılım mühendisine ihtiyacı var

26 Aralık 2004

Milliyet Kariyerimin amacı iş arayan gençlerle ve girişimcilerle iş olanaklarını buluşturmak. Milliyet Kariyerimin tanıtımı için düzenlenen toplantıya katılmak üzere gittiğimiz İzmirde bir akşam yemeğinde iş dünyasının seçkin temsilcileriyle bir araya gelip onların görüşlerini, beklentilerini, kaygılarını öğrenmek fırsatını da bulduk. AKP iktidarının Avrupa Birliği (AB) tam üyeliğine giden kapıyı araladığı noktada İzmirli işadamlarının ve firma yöneticilerinin kafaları da biraz karışmış gibi. İzmir iş dünyasının duayenlerinden Şinasi Ertanın dile getirdiği "altın bir fırsat kazandık ama inşallah bunu iyi kullanırız ve ABye tam üye oluruz" görüşü sanırım paylaşılan bir görüş. Önümüzde bir fırsat penceresi bulunduğunu ancak Türkiyenin AB yolunda ilerlerken kendi sorunlarını (örneğin borç ve istihdam sorunlarını) çözmesinin, Türk sanayiinin ABnin katı kurallarına uyum sağlamasının, AKP hükümetinin Avrupanın Türkiyeye dönük kaygılarını gidermesinin kolay olmayacağını düşünüyor İzmirli işadamları ve yöneticiler. Aslında ben de böyle düşünüyorum. ABnin taleplerine ve müktesebatına uyum sağlamak zaten kolay bir şey değil bizim için; Avrupanın moralimizi bozmak ve işimizi zorlaştırmak

Yazının Devamı

Türkiye, AB yolunda dönüşüme hazır mı?

22 Aralık 2004

İtalyan kökenli bir İsviçreli ailenin kızı iken 1950lerde İsviçrede tanıştığı dayımla evlenerek Türkiyeye yerleşen ve TC vatandaşı olan yengem Avrupaya karşı tepkili son günlerde. Türkiyeden istekleri bitmeyen Avrupa Birliğinin (AB) son kararıyla bize haksızlık ettiğini düşünüyor ve "Biz de Avrupaya yaranma sevdasından vazgeçelim artık", diyor. Ben, Türkiyenin AB ile bütünleşmenin şartlarını yerine getirmek için geçirmekte olduğu değişim ve dönüşümün bizim yaşam standardımızı yükselteceğini söyleyince de itiraz ediyor: "Değişim diyorsun ama ben bu yaştan sonra ne kadar değişebilirim, 80 yıllık Türkiye Cumhuriyeti de öyle senin umduğun kadar kolay değişemez." Ben, çok zorlukla da olsa, Türkiyenin bu değişimi ve dönüşümü başarabileceğini umduğum için yengem gibi düşünmüyorum, ancak onun (ve onun gibi düşünenlerin) tepkisini de yabana atamıyorum. Bana öyle geliyor ki AB ile ilişkilerimizin bundan sonraki aşamalarında bu tür tepkiler yaygınlaşarak sürecek ve değişime karşı direnci kırmak hiç de kolay olmayacak, bu da AB ile ilişkileri olumsuz yönde etkileyebilecek.Bu kaygıyı duymamın bir nedeni, ABnin Türkiyeye farklı muamele yapacağının artık iyice belli olması. Bu başlı başına tepki

Yazının Devamı

Avrupa Birliği rüyamız gerçek olabilir mi?

20 Aralık 2004

Türkiyede "kazandık" ya da "başardık" türünden manşetlerle karşılanan 17 Aralık kararlarının, benim sürekli izlediğim ve dünya iş âleminin de yakından izlediği İngilizce gazetelere yansıması biraz farklı oldu. Avrupa Birliği (AB) Konseyinin "tarihi" bir karar vererek Türkiyeyi AB üyeliğine götürebilecek kapıyı açtığını hemen herkes kabul ediyordu ama ABnin Türkiyenin bu kapıdan geçmesinin kolay olmayacağı da vurgulanıyordu. Örneğin The Guardian gazetesinin değerlendirmesini yansıtan yazıda, "Türkiyenin parmaklarının acımasını da göze alarak ABnin yaylı kapısını araladığı ancak bu kapının yüzüne kapanmasının hiç de zor olmayacağı" belirtiliyordu. 17 Aralık tarihli sayısında "ABnin Türkiyeyi isteksizce buyur edeceğini" yazan Financial Timesın dünkü haberinde de "Brükselde alınan kararların Türkiyenin AB üyeliğini güvenceye almaktan uzak olduğu" ifade ediliyordu. Türkiyenin ABye katılmasının "hem Türkiyeyi hem de AByi dönüşüme zorlayacak, çok önemli bir olay olacağını" kaydeden Financial Times, ancak Türkiyenin hedefine varmak çukurlarla dolu bir yolu aşması gerektiğini de vurguluyordu. The Guardian gazetesinin deneyimli yazarı Martin Woollacott ise Türkiyenin AB ile uyum sağlayacak

Yazının Devamı

Korku taciri ufuksuzlar 17 Aralıkta kaybetti ama...

19 Aralık 2004

Benim değerlendirmeme göre Avrupa Birliği (AB) Konseyinin 17 Aralıkta Brükselde vereceği karar Kıbrıs pürüzüne takılamayacak kadar önemli bir karardı. Türkiyeye AB yolunu açacak olan bu karar, Türkiye ve AB için olduğu kadar dünyanın geleceğini belirleme açısından da büyük önem taşıyordu. ABnin Türkiyeye tam üyelik yolunu açması, Amerikanın dünyaya empoze etmeye çalıştığı küresel düzen anlayışına karşı bir Avrupa seçeneği oluşturma konusunda ciddi olduğunu kanıtlayacaktı. Müslüman Türkiyeyi içine alacak bir Avrupa, İslam dünyasını küresel düzenle bütünleştirme yolunda ABDye karşı bir stratejik avantaj elde edecekti. Türkiyenin AB üyesi olmasına kuşkuyla bakanların çoğunlukta olduğu Fransa ve Almanya gibi ülkelerin liderleri de, işte bu nedenle, siyasi risk alarak Türkiyeye müzakere tarihi verilmesi yönünde oy kullanacaktı. Öte yanda ise Türkiye içinde ve dışında AB ile bütünleşme hedefini öne çıkartarak prim yapmış bir Recep Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı vardı. Onların da uzlaşmamayı seçmesi kolay değildi. Brükselde heyecan dolu saatler yaşanırken, önde gelen gazete yazarlarıyla "AB uzmanı" sayılan herkes olay mahallinde ya da televizyon ekranlarında olduğu için, benim gibi bu

Yazının Devamı

Küresel pokerde 17 Aralık partisi

15 Aralık 2004

Ancak bu olayın küresel oyundaki yerini ve geleceğe dönük önemini kavramayıp, çoğu kez geçmişten miras kalan kaygı ve korkularla Türkiyenin AB üyeliğini engellemeye çalışanların da hissedilir bir ağırlığı var Avrupada. Kendinden beklenmeyen bir performans göstererek, tam üyelik koşullarını yerine getiren Türkiyeyi bıktırmak ve caydırmak için 17 Aralık öncesinde havayı bulandırmaya çalışanlar da bunlar. Türkiyenin Avrupa Birliği (AB) ile bütünleşmesinin Avrupa için 60 yıl önceki Normandiya çıkartması kadar önemli olduğunu söyleyen Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischerin bu saptaması çok yerinde. AB liderlerinin 17 Aralıkta verecekleri karar Türkiyenin geleceği için olduğu kadar, hatta belki ondan da fazla, ABnin geleceği için tayin edici olacak. Türkiyeye tam üyelik yolunu açacak bir Avrupa, küresel pokerde iddialı olduğunu gösterecek. Yaklaşık yarım yüzyıllık bir geçmişi bulunan ABnin, aşılmaz görünen hangi engelleri aşarak bugüne geldiğini hatırladığımızda, Türkiyeye karşı yükselen bu "istemezük" seslerinin, ABnin 17 Aralıkta tarihi bir dönemeci daha dönmesini engelleme şansının fazla olmadığı sonucuna varabiliriz. 1950lerde Avrupa Demir ve Çelik Birliği olarak başlayıp önce

Yazının Devamı

Barış Adlı Çocuktan bugünlere

13 Aralık 2004

Sevgili Evin İlyasoğlu nun bizi müzikle ve müzisyenlerle buluşturmak için gösterdiği çabanın bir ürünü olan bu benzersiz konser sonrasında Burak Bilgilinin annesi, babası ve ağabeyi ile tanışmak olanağını bulduk. Babası, dünya sahnelerinde hızla yükselen Burakın her şeyden önce Türkiyedeki göreceği ilgiye önem verdiğini anlattı ama asıl ilginç olan annesinin anlattıkları idi. Sevgi Soysal ın 12 Mart 1971 askeri darbesinin karanlık günlerinden bir kesit veren "Barış Adlı Çocuk" öyküsündeki "anaç yüzlü polis kadın"dı Burakın annesi ve karşımızda duran ağabeyi de öyküye adını veren Barıştı. Boğaziçi Üniversitesinin tarihi saatli binasındaki konser salonunda, müthiş bir ses yankılanıyor. Programına Adnan Saygunun Köroğlusu ile başlayan genç bas Burak Bilgili, sesi kadar delici bakışları ve sahnedeki duruşuyla da hemen yakalıyor insanı, etki alanına çekiveriyor. Bu yıl New Yorkta, Metropolitan Operasında başrol (Mozartın Don Giovannisinde Leporello rolü) oynamış olmasına hiç şaşmıyorsunuz Burak Bilgiliyi dinlerken. 1998 yılında Siemens firmasının düzenlediği Yılın Sanatsal Yeteneği yarışmasında birinci sırayı alarak ABDde müzik eğitimine başlayan Bilgili, kısa sürede yaptığı büyük

Yazının Devamı

Türkiye Arjantin gibi batmak üzereymiş(!)

12 Aralık 2004

Mark Weisbrotu yakından tanımıyorum. Prof. Erinç Yeldan ise, benim ölçülerime göre ciddiye alınması gereken çalışmalara da imza atmış bir akademisyenimiz. Öteden beri IMF politikalarına karşı olan Prof.Yeldanın Türkiyenin son yıllarda izlediği IMF destekli politikaların ülkeyi çıkmaza götürdüğünü ileri süren bir yazıya imza koyması hiç de şaşırtıcı değil aslında. Ancak Türkiye ile ilgili her iddianın Avrupada ve bütün dünyada büyük bir dikkatle izlendiği bir dönemde, etkili bir gazetede yayımlanan bu yazıyı okuyunca doğrusu şaşırdım ve şu soruyu sormadan edemedim: Konuyla ilgili herkesin bildiği bazı verileri çarpıtmayı da göze alarak, Türkiye ekonomisinin Arjantindeki gibi büyük bir felakete sürüklenmekte olduğunu iddia etmek şu ortamda kime ne yarar sağlayabilir? Evet yanlış okumadınız, Türkiye ekonomisi büyük bir krizin eşiğine gelmiş, "Türkiye yeni bir Arjantin olmaya" adaymış. Bu şaşırtıcı kehanet, dünyanın önde gelen gazetelerinden International Herald Tribune (IHT) gazetesininin 4 - 5 Aralık 2004 tarihli sayısında yer alan Erinç Yeldan ve Mark Weisbrot ortak imzalı ve "Bundan sonraki Arjantin Türkiye mi" başlıklı yazıda yer aldı. Bu soruya cevap ararken The Economist

Yazının Devamı