Yorum Gerçekten hangi ülkede olursa olsun, yerel seçimler, dünya medyasının da dikkatini çekmez. Hele bu seçimler Ürdün gibi küçük ve nispeten sakin bir ülkede olursa...Ancak bu seçimlerin öyle özellikleri var ki, önde gelen yabancı gazetelerde de haber ve yorum konusu oldu.Bu özellikler asıl bizi yakından ilgilendirir. ÜRDÜN'deki belediye seçimleri, ilk bakışta bizi ilgilendirecek bir olay olarak görünmeyebilir. Ürdün krallıkla yönetilen, ancak son yıllarda daha özgür bir sisteme doğru adımlar atan bir ülke.Ürdün'de 4 yıl önce yapılan parlamento seçimlerinde çeşitli muhalif gruplar arasında, "İslam Hareket Cephesi"nin de katılmasına imkân verilmişti. Köktendinci "Müslüman Kardeşler" hareketinin politik kanadını oluşturan bu parti, Meclis'teki 100 sandalyenin 17'sini kazanmayı başarmıştı.Ürdün'de devleti yönetenler ve liberal eğilimli çevreler, genelde bu örgüte kuşkuyla bakarlar. Açıkçası "Cephe"nin Müslüman Kardeşler'le olan bağı ve liderlerinin İslami eğilimleri, örgütün asıl hedefinin ülkeye şeriat getirmek olduğu kanısını güçlendiriyor.Ürdün, radikal İslam gruplarının giderek güç kazandığı bu bölgede yer alıyor. Lübnan'da Hizbullah'ın siyasal etkinliğinin artmasının yanı
Yorum Bu sözler, ABD'nin Ortadoğu'yla ilgili yeni bir "askeri yardım paketi"ni açıkladığı bir sırada söylendiğine göre, bunda güdülen uzun vadeli amacın ne olduğu kolayca anlaşılabilir.ABD'nin "daha uzun yıllar" Ortadoğu'da varlığını ve etkinliğini sürdürmesinin bir yolu da bölge ülkeleriyle sıkı askeri bağlarla bir "stratejik ortaklık" kurmaktır.Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ile Savunma Bakanı Robert Gates'in bu hafta bölge ülkelerine yaptıkları ziyareti, işte bu yeni büyük projeyi tezgâhlamak için atılan ilk adım olarak görmek gerek.Başkan Bush'un Irak savaşından sonra "Büyük Ortadoğu Projesi" (BOP) adı altında ortaya attığı taslak daha çok Arap ülkelerinin "özgür ve demokratik rejimlere kavuşturulmasını" öngörüyordu. Bu projenin rafa kalkması üzerine şimdi bu ülkelerin "güvenlik ihtiyaçları" üzerinde duruluyor.Nitekim Rice, hafta Ortadoğu turnesine çıkarken ABD'nin "bölge ülkelerinin güvenlik ihtiyaçlarını karşılamak için" askeri destek paketini hazırladığını belirtti. BUSH yönetiminin bir yetkilisi, Washington'un esas niyetini açıkça ortaya koydu. Onun deyişiyle, "ABD, Ortadoğu'da 60 yıldır var; bundan sonra da uzun yıllar olacak"... Bu paket, önümüzdeki 10 yıl içinde
Yorum Futbol zaferi coşturdu, ama... Genç, yaşlı; sivil, asker; Sünni, Şii, herkes bu mutlu olay etrafında adeta kenetlenmişti... Iraklılar nihayet seviniyor, gülüyor, el ele verip halay çekiyordu... Arada bir duyulan silah sesleri ise sadece coşan bazı güvenlik görevlilerinin havaya ateş etmesinden ibaretti.Cakarta'daki 1-0'lık galibiyet, işte Iraklıların milli gururunu öylesine okşamış, şiddet yerine barış, çatışma yerine beraberlik özlemini harekete geçirmişti...Pazar günkü bu güzel tablonun yerini, pazartesi sabahından itibaren ne yazık ki, gene eski korkunç görüntüler aldı. Gene bombalar patladı, gene kurşunlar sıkıldı, gene insanlar öldü...O gün bugün, gene aynı dehşet verici manzara sergileniyor... PAZAR günkü o görüntü keşke kalıcı olsaydı... Bağdat sokaklarında bir bayram coşkusu vardı. Irak Milli Futbol Takımı'nın Asya Kupası'nı kazandığına dair Endonezya'dan gelen haber, halkın bütün dertlerini ve korkularını da unutturmuştu sanki... Pazar ve pazartesi günkü farklı resimler, Iraklıların yaşamındaki çelişkiyi gözler önüne seriyor.Bir resimde, el ele veren, barış içinde birlikte yaşamak isteyen bir halk... Diğer resimde, milleti birbirine düşürmeye, ülkeyi bölmeye
Yorum İster değindiği Kongre çevrelerinden "sızmış" olsun, ister Pentagon veya Bush yönetimi kaynakları tarafından mahsus "sızdırılmış" olsun, haber Türkiye'nin artan baskı ve uyarıları üzerine, ABD'nin nihayet Kuzey Irak'ta, harekete geçmeye karar verdiğini gösteriyor.Yazıya bakılırsa, hedef PKK'nın elebaşılarını vurmak veya yakalamak... Yöntem, bu işi, Türkiye ile yakın işbirliği içinde, özel güçlerin girişeceği nokta operasyonlarıyla gerçekleştirmek... Amaç da (Novak'ın deyişiyle) Türkiye'nin Kuzey Irak'ı istila etmesini önlemek...Yazara göre, Pentagon'un üç numaralı adamı (eski Ankara Büyükelçisi) Eric Edelman, ABD'nin halen Türkiye ile görüştüğü bu plan hakkında bazı Kongre üyelerini bilgilendirmiş. Onlar da, Başkan Bush'un Irak'ta yeni riskli bir operasyona girişmek istemesine şaşırmışlar. Novak, bu nedenle yazısına "Bush'un Türkiye Kumarı" başlığını koydu... WASHINGTON Post'un, ABD'nin en güvenilir gazeteleri ve Robert Novak'ın da Washington'un en iyi haber alan yazarları arasında yer aldığı dikkate alınırsa, Bush yönetiminin Kuzey Irak'ta PKK'ya karşı bir operasyon hazırlığı içinde olduğuna ilişkin haberi de ciddiye almak gerekir. Yazıdaki bu unsurların doğru olduğunu
Yorum Bu kez, "Arap-İsrail cephesi"nde olanlar, -az da olsa- ümit verici sayılıyor.Bir dizi gelişme, Ortadoğu'da yeni bir "barış rüzgârı"nın esmekte olduğunu ortaya koyuyor. Uzun bir durgunluk veya gerginlik döneminden sonra, şimdi uyuşmazlıkların giderilmesi yönünde bir hareketlenme var. Türkiye'de dikkatlerin seçimler üzerinde odaklandığı son günlerde, bölgemizde -gözden kaçan- önemli gelişmeler oldu. Arap Birliği'nden bir heyet ilk kez Kudüs'e giderek İsrail liderleriyle "Arap Barış Planı" üzerinde görüşmeler yaptı. Ziyareti gerçekleştirenler, İsrail ile diplomatik ilişkisi olan iki Arap ülkesinin, yani Mısır ve Ürdün'ün Dışişleri bakanları. Masaya koydukları plan ise, Arap Birliği'nin 2002'de Suudi Arabistan'daki zirvede onayladığı -ve o zaman İsrail'in reddettiği- bir taslak. Bu plan, İsrail'in 1967 öncesi sınırlara çekilmesini, bu topraklarda bir Filistin devletinin kurulmasını, Filistin mültecilerinin eski evlerine dönmelerini ve bu arada Arap ülkelerinin de İsrail'i tanımasını öngörüyor.Bu ziyaretin -birçok gözlemci tarafından "tarihi" diye nitelendirilen- önemi, bir Arap Birliği heyetinin ilk kez İsrail'e gidip liderleriyle Kudüs'teki makamlarında yüz yüze görüşmüş
Yorum Dış basın, bu konudaki son gelişmeleri -bu arada Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün adaylığıyla ilgili haberleri- aktarırken, sürekli olarak bunun yeni seçilen TBMM için ve daha genel tabiriyle "gelişen Türk demokrasisi" için bir "sınav" olacağını belirtiyor.Analistlere göre, Meclis'in yeni şekli, aslında cumhurbaşkanı seçiminde yeni bir krizin ortaya çıkmamasını sağlıyor. Eğer Gül gene adaylığını koyacaksa, MHP'nin de tavrını açıklamasından sonra, ilk turda aranan 367'lik çoğunluğu sağlaması mümkün. Yani bu adaylığın, bundan önceki Meclis'te uğradığı akıbet tekrarlanmayabilir.İşte bu noktada yabancı basındaki haber ve yorumlarda, sorulan soru, "askerin ne yapacağı"dır. Genelkurmay geçen seferki gibi tavrını açıkça ortaya koyarak Gül'ün seçilmesini önlemeye çalışır mı? Böyle bir müdahale nasıl bir sonuç verir?.. TÜRKİYE'deki seçim sonuçlarının yabancı diplomatik ve basın çevrelerinde nasıl değerlendirildiğine ilişkin analizlerimize devam ediyoruz. Bu kez, onların gündeminde de cumhurbaşkanı seçimi "sorunu" var. Dış çevrelerde yapılan yorumlara bakılırsa, son seçimlerle iyi bir sınav vermiş olan Türk demokrasisi, "askerin siyasete açıkça karışması" halinde, ciddi bir yara
Yorum Onların gözünde de seçimlerin yansıttığı tablo Türkiye'de laiklerle dincilerin karşı karşıya geldiğini ve de seçmenlerin oylarını asıl bu faktörün belirlediğini ortaya koyuyor.Dünkü yazımızda, dünya basınında bu yönde yapılan değerlendirmelerin, geniş bir tablonun sadece bir kesitini aksettirdiğini, bu yüzeysel bakışın Türkiye'nin çok daha kompleks olan gerçeklerini açıklamaya yetmediğini belirtmiştik.ABD'de ve Avrupa'da bazı politikacıların veya diplomatların Türkiye'deki seçim sonuçları hakkında yaptıkları yorumların da aynı yanlışı tekrarladığını görüyoruz.Belli ki, bu tarz değerlendirme yapanların gözünde, belirli bir Türkiye imajı veya prototipi yer alıyor. Dolayısıyla onların da olaylara bakışları, aynı klişelere -veya ezbere- göre oluyor... TÜRKİYE'deki seçimleri sırf İslam-laiklik eksenindeki bir siyasi mücadele olarak görenler ve sonucu da daha çok bu açıdan değerlendirenler, sadece gazeteciler ve medya yorumcuları değil. Olaya aynı perspektiften bakan bazı ülke ve uluslararası kurum yetkilileri de var. Dışarıda Türkiye'deki gelişmeleri (örneğin son seçimleri) daha objektif ve doğru olarak değerlendirenlerin dahi, bu ezber doğrultusundaki terminolojiyi kullandıkları
Yorum Bu yazılanların biz de analizini yapmadan önce, şu sevindirici tespiti yapalım: Hangi ülkeden, hangi siyasi eğilimden olurlarsa olsunlar, tüm yabancı yorumcuların vurguladığı şey bu seçimlerin Türkiye'de gerçekten demokrasinin işlediği ve olgunlaştığıdır.Batı medyasında bu husus övgüyle belirtilirken, Arap ve bölge basınında adeta gıptayla dile getiriliyor. Birinciler olayı başkalarına "örnek", ikinciler ise kendileri için "bir ilham kaynağı" olarak gösteriyorlar. GÜNLERDİR dünya basını Türkiye'deki seçimlerin sonucu üzerinde analizler, yorumlar yayımlıyorlar. Yabancı medyanın Türkiye'deki seçim sonuçlarını nasıl değerlendirdiğine gelince; ister Batı'da, ister dünyanın başka bölgelerinde olsun, basın daha baştan seçim kampanyasını izlerken, bir noktaya adeta kafayı takmıştı: Bu seçimler din ile laiklik, İslam ile demokrasi ekseni etrafında yapılıyordu... Mücadele de, iktidardaki "İslamcı" parti ile, "Kemalist" laikler arasında cereyan ediyordu... Bu, cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında ortaya çıkan (ve bir yandan orduyu ve muhalefeti, diğer yandan AKP'yi karşı karşıya getiren) sürtüşmenin devamı idi...Olaya baştan bu açıdan bakanlar, sonucu aynı mantıkla değerlendirdiler ve