ABD ile "ortaklık" tehlikede

2 Şubat 2007

Bu kez, daha önceki yıllarda olduğu gibi, tasarının geri çekilmesi veya daha komisyonda tartışılırken başarısızlığa uğraması olasılığı oldukça zayıf görünüyor.Washington'da Kongre çevreleri kadar yönetim kaynakları da açıkça "Bu kez karar geçebilir" diyorlar.Bunun çeşitli nedenleri var: Bir kere, yeni Temsilciler Meclisi'nde "Ermeni davası"na destek veren Demokratlar çoğunlukta. Ayrıca bu girişimi engelleyebilecek olan Bush yönetimi zayıf ve etkisiz.Bununla beraber, yönetim elbet devreye girecek ve ABD'nin stratejik çıkarlarının ve Türk-Amerikan ilişkilerinin selameti için, bu kararın meclisten çıkmasını önlemeye çalışacak.Bunda başarılı olup olamayacağı şu anda bir soru işareti... ABD Temsilciler Meclisi'ne önceki gün sunulan "Ermeni soykırımı tasarısı", esasen hassas bir noktada bulunan Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir krizin habercisi oluyor. Meclise sunulan tasarı, bir "karar" (resolution) niteliğinde. Yani (örneğin Fransız meclisindeki gibi) bir "yasa" gücünde değil. Bu bakımdan ABD hükümetini veya başkanını hukuken bağlamaz. Örneğin karar 24 Nisan'da Başkan'ın "soykırım" sözcüğünü telaffuz etmesini öngörse de, Beyaz Saray buna kendini bağlı saymayabilir (ama siyasi

Yazının Devamı

Hem ticaret, hem siyaset...

1 Şubat 2007

Ankara basit görünen bu "formalite" değişikliğine itiraz etti. Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in sert demeci, Iraklılara, böyle bir değişiklik üzerinde ısrar ettikleri takdirde, alışverişin kesilebileceği mesajını iletti. Hatta medyada, böyle bir durumda Türkiye'nin Irak'a karşı bir nevi ekonomik ambargo uygulayabileceği haberleri dahi çıktı...Kuşkusuz işin bu noktaya gelmesi iki taraf için de iyi olmazdı. Ne de olsa Türkiye ile Irak arasında gelişen ticaretin önemli bir kısmı Habur kapısından yapılıyor, ayrıca Türk firmaları çeşitli sektörlerde Kuzey Irak ile doğrudan iş yapıyor...Birkaç gün süren bu anlaşmazlık nihayet dün SOMO'nun yeni şartından vazgeçip işlemlerin eskisi gibi sürdürüleceğini bildirmesi üzerine, halledildi. İLK bakışta olay "ticari" nitelikteydi... Irak'ın milli petrol şirketi SOMO, komşu ülkeye petrol ürünleri sevk eden Türk firmalarına, anlaşmalarını uzatabilmeleri için yeni bir şart koşuyordu: Bundan böyle gerekli izin için Bağdat'a değil, Kuzey Irak'taki Kürt yönetimine başvuracaklardı... Ankara'da resmi ağızlar olayı tamamen "ticari" olarak nitelendirmekle beraber, diplomatlar bunun ucunda "siyasi" bir boyut da görmediler değil...Zaten Devlet Bakanı Tüzmen ve

Yazının Devamı

Petrol denizde iken...

31 Ocak 2007

Önceki günkü Kıbrıs Rum gazeteleri bu tür manşetleri birinci sayfalarına taşıyordu.Rum basınındaki bu telaşın sebebi, Papadopulos yönetiminin denizde petrol ve doğalgaz arama çalışmalarına hız vermesine karşı Ankara'nın ve KKTC'nin gösterdiği sert tepkiydi.Nitekim Cumhurbaşkanı M. A. Talat Rum yönetiminin yabancı ülkelerle anlaşmalar yaparak bu çalışmalarını sürdürmesi halinde, "sıcak durumlar"ın meydana geleceğini belirtirken, Ankara da Türkiye'nin bu konuda ne pahasına olursa olsun KKTC'nin arkasında duracağı uyarısında bulundu.Bu beyanları bir "tehdit" olarak algılayan Rum Bakanlar Kurulu olağanüstü toplandı. Rum hükümeti ve parti sözcüleri de Türk tarafının sözlerine sert karşılık vermekte gecikmediler.Kıbrıs sorunu zaten kilitlenmiş, içinden çıkılmaz bir halde. Şimdi sürtüşme konularına bir de "denizdeki petrol ve doğalgaz" meselesi ekleniyor!.. "TÜRKİYE petrol konusunu savaş nedeni sayıyor"... Bu yeni sorunun ekonomik ve siyasal boyutları var.* Ekonomik açıdan Kıbrıs açıklarındaki denizlerde (yani uluslararası sularda) zengin petrol ve gaz yataklarının bulunduğu varsayılıyor. Bu konuda bazı yabancı firmaların yaptığı etütlerden cesaret alan Rum yönetimi, birkaç yıldır

Yazının Devamı

Erivan'la ilişkiler

30 Ocak 2007

Hemen belirtelim ki, Dink suikastının dış dünyada yarattığı şok, başta Türkiye'den gelen bazı olumlu sinyaller üzerine umut yarattı. Türk halkının tepkisi, hükümetin hassasiyeti, katilin ve diğer zanlıların hızla yakalanması, cenazeye Ermenistan'dan ve diasporadan önemli kişilerin katılması ve hatta bir Ermenistan yetkilisiyle görüşmenin yapılması, dış çevrelerde şaşkınlık ve sempati yarattı.O kadar ki bazı Avrupa gazeteleri, bu trajik olayın "Türkler ile Ermeniler arasında buzların erimesi" ve soykırımla ilgili tartışmaların da bir gerginlik kaynağı olmaktan çıkması için bir "fırsat" olabileceğini öne sürdüler...Bir bakıma bu menfur saldırının akisleri, 1999 Marmara depreminin Türkiye ile Yunanistan arasında yol açtığı yakınlaşmayı anımsattı. İki olay birbirinden çok farklı tabii; ama en azından benzer tarafı, sivil toplumun, halk yığınlarının anında ve içten tepki göstererek karşılıklı anlayış ve sempati yönünde bir adım atmasıdır. Gazeteci Hrant Dink'in öldürülmesinin yarattığı hava Türkiye'nin Ermeni sorunu bağlamında dış ilişkilerini nasıl etkiler? Bu olay Ankara ile Erivan ve de Ermeni diasporası arasında bir yakınlaşmaya yol açabilir mi? Bunun bazı ülkelerde parlamentoların

Yazının Devamı

"Gerisini siz tamamlayın"...

27 Ocak 2007

Gazeteci Hrant Dink'in öldürülmesinin Türkiye'nin siyasal yaşamında ve Ankara'nın uluslararası ilişkilerinde yol açabileceği sonuçları, yabancı çevrelerde bu olayın yarattığı yeni beklentileri bundan sonraki yazılarımızda değerlendireceğiz.Bugün eski Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in vefatı üzerinde durmak istiyoruz.Önce kişisel bir anı ile başlayayım.Cem ile 1963'te "Milliyet"in eski binasında tanıştım. O tarihte Lozan Üniversitesi'nden mezun olmuş, Türkiye'ye yeni dönmüştü. Gazeteci olmak istiyordu. Bunu gerçekleştirmek için de, yakın akrabası Abdi İpekçi'ye başvurmuştu.Ben o sırada "Milliyet"in Dış Haberler Servisi'ni yönetiyordum. Bir gün Abdi İpekçi odasına çağırdı ve bana genç (o zaman 23 yaşındaydı) Cem'i tanıştırdı. "Cem iki yabancı dil biliyor, dünya meseleleriyle ilgileniyor. Düşündüm, bir süre senin yanında çalışıp yetişsin" dedi...Cem bilgisi, çalışkanlığı, zekâsıyla işi kısa zamanda benimsedi, birkaç ay sonra da ilk imzalı yazılar yazacak duruma geldi. Hafta içinde bir dış seyahat sırasında aldığımız iki kara haberin yankıları, yurt içinde ve dışında yayılmaya devam ediyor. İsmail Cem Dışişleri Bakanı olduğu 1997 yılında, İstanbul'da düzenlediği ilk basın toplantısında,

Yazının Devamı

Meclis'ten beklenen...

18 Ocak 2007

Bu toplantılar hükümet yetkililerinin son gelişmeler üzerinde etraflıca bilgi vermesine, çeşitli partilere mensup milletvekillerinin de görüşlerini ifade etmelerine ve bunları tartışmalarına imkân verecek.Açıkçası bizim bu konudaki beklentimiz, görüşmelerde zaten son günlerde sıkça tekrarlanan ifadelerin, hamasi veya popülist beyanların ötesine geçilmesi ve yeni stratejilerin oluşturulmasına yardımcı olacak yapıcı fikirlerin, somut önerilerin ortaya atılmasıdır.Irak'ın halen içinde bulunduğu vahim durum ve özellikle Türkiye'yi doğrudan ilgilendiren (PKK, Kerkük gibi) sorunlar gerçekten Ankara'nın "yeni bir Irak stratejisi" geliştirmesini gerektiriyor.Son günlerde siyasi liderlerden bu konularla ilgili hassasiyeti yansıtan yakınmalar, eleştiriler, suçlamalar dinledik.Şimdi Meclis'ten farklı şeyler -özellikle yeni stratejilerin belirlenmesine katkıda bulunacak görüşler ve tavsiyeler- duymak istiyoruz... BUGÜN bir "ön görüşme"... Salıya da "gizli oturum"... Türkiye Büyük Millet Meclisi Irak meselesini -Kuzey Irak'taki PKK varlığından Kerkük'teki duruma kadar- çeşitli yönleriyle ele alıyor... Son günlerde Kuzey Irak ve Kerkük ile ilgili beyanlar, gerek muhalefet, gerekse hükümet

Yazının Devamı

Kaçırılan fırsat...

17 Ocak 2007

Gazete iki taraf arasındaki ilk gayri resmi temasların Ocak 2004'te, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad'ın Türkiye ziyaretinin hemen ardından başladığını bildiriyor.Bu da şu şekilde oluyor: Esad'ın ziyareti sırasında, İsrail'in eski Ankara Büyükelçisi Alon Liel, Suriye heyetinin misafir edildiği otelde kalıyor. Başbakan Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Esad arasındaki görüşmeden sonra, Türk Dışişleri Bakanlığı'ndan bir arkadaşı Liel'e, bu görüşmede Suriye ile İsrail arasında temas olanaklarının konuşulduğunu naklediyor. Liel İsrail'e döndükten sonra, Türk büyükelçisi kendisine Esad'ın Türkiye aracılığıyla İsrail ile bir görüşme kanalı açmak istediğini söylüyor. İsrailli diplomat bunu zamanın Başbakanı Şaron'un ofisine bildiriyor. Daha sonra Suriye adına, Washington'da yaşayan İbrahim Süleyman adında bir işadamı ve gene o kentteki bir düşünce kuruluşuna mensup bir Amerikalı devreye giriyor... DÜNKÜ "Haaretz" gazetesinin, İsrail ile Suriye arasında son yıllarda yapılan "gizli" görüşmelerin, Türkiye'nin verdiği "tüyo" sayesinde başladığına ilişkin haberi aslında, bir "sır" değil. Türkiye'nin o noktadaki rolü aslında bilinmiyor değil. O zaman Başbakan'ın Suriye-İsrail yakınlaşması için çaba

Yazının Devamı

Farklı bir "yeni Ortadoğu"...

15 Ocak 2007

Aslında Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Kuveyt gibi bölge ülkeleri, özellikle Irak konusunda, ABD'ye yakın durduklarını öteden beri gösteriyorlar. Gerçi genelde Arap dünyasında kamuoyu ABD'nin müdahalesine ve işgaline karşıdır. Ancak bu ülkelerin resmi politikaları, Washington'a çoğu kararlarında sessiz bir destek sağlamıştır.Bu, Bush'un yeni planı için de geçerlidir. Bu ülkelerin en büyük endişesi, Irak'ta şimdiki kaosun devam etmesi ve Şiilerin Sünnileri saf dışı ederek Irak'a tamamen hâkim olmasıdır. Bu bakımdan sözü geçen ülkelerin hükümetleri, ABD'nin özellikle Sünni-Şii dengesini kurmadan ve makul ölçüde bir istikrar sağlamadan Irak'tan çekilmesini istemiyorlar.Sünni çoğunluğa sahip bu ülkeler, son zamanlarda Irak'ta kontrolün giderek Şiilerin (ve hatta Şii milislerin) eline geçmesinden çok rahatsızlar. Bu bakımdan ABD'den beklentileri, bu gidişata son vermesi ve bu yönde El Maliki yönetimini de zorlamasıdır. ABD Başkanı George W. Bush'un yeni Irak stratejisini ilan etmesinin hemen ardından Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın çıktığı Ortadoğu turnesinin başlıca amacı, bu politikaya Arap ülkelerinin desteğini sağlamaktır. Washington'un yeni stratejisi de aslında bu yönde

Yazının Devamı