Şimdi de İran mı?

19 Ocak 2005

Daha önce sızdırmayı başardığı bilgilere dayalı haberleri ile ün salan Hershe göre ABD İranı "bundan sonraki hedefi" olarak belirlemiş durumda. İrana gizlice sokulan özel Amerikan ekipleri İranın geliştirmekte olduğu silahların (nükleer, kimyasal, biyolojik) yerlerini saptamaya uğraşıyor. Bush yönetimi, gerek görürse (yani örneğin Tahran uyarılara rağmen "uranyum zenginleştirme" programını gizlice sürdürürse) bu hedefleri ortadan kaldırmak için "bir şekilde" harekete geçecek. Bu, komandoların gerçekleştireceği bir "nokta operasyonu" da olabilir, havadan bombardıman tarzında da gerçekleşebilir...Hersh, "New Yorker" dergisindeki yazısında, "Görüştüğüm herkes, ABDnin bir sonraki hedefinin İran olacağı konusunda hemfikir" diyor. CNNdeki söyleşisinde daha da ileriye giderek böyle bir müdahalenin "önümüzdeki yaz" olabileceğini iddia ediyor...* * *PENTAGON ve Washingtondaki resmi ağızlar bu yazının yalanlarla dolu olduğunu söyleyedursun, değil mi ki bu "senaryo" Seymour Hershün imzasını taşıyor, bu ABDde ve genelde dünyada hemen hararetli bir tartışmanın başlamasına yetti bile..."The Guardian" gazetesinin dün belirttiği gibi, Washingtonda dahi bu konuda birbirleriyle çelişen görüşler öne

Yazının Devamı

Hâlâ geç değil...

18 Ocak 2005

Üç hafta önce Güney Asyayı vuran büyük facianın ardından Batılı ülkeler hemen yardım elini uzatırken, Türkiyenin olaya gereken ilgiyi göstermemesi, gerçekten çoğumuzu şaşırtmıştı.Marmaradaki deprem felaketinde yabancı ülkelerin derhal yardıma nasıl koştuklarını unutmayan Türk ulusunun bu drama seyirci kalmasının nedenlerini anlamak gerçekten çok zordu. Bu, Türk halkının herkesçe bilinen yardımseverliği ile çelişen bir durumdu...Neyse ki, bunun farkına varıldı ve tsunami felaketzedelerine ilgi gösterilmesi ve yardım sağlanması için eyleme geçildi...* * *Ses veren ilk büyük etkinlik, pazar günü İstanbulda 12 saat süren bir konser ile yaşandı. Bunun Magazin Gazetecileri Derneği ile Mydonose Showlandin ortak inisiyatifi ile gerçekleşmesi ilginç... 130 tanınmış sanatçının katıldığı bu konser sayesinde, bir miktar para (toplam 100 bin YTL civarında) toplandı ve daha da önemlisi, bu "dayanışma" eylemi (özellikle sürekli canlı yayın yapan Kanal 6nın da katkısıyla) Türk kamuoyuna duyuruldu...Umarız bunun arkası gelir ve çeşitli sivil toplum kuruluşları hem bu ilgiyi canlı tutar, hem de daha geniş yardımların toplanmasını sağlar.Geçen haftaki bir yazımızda da belirttiğimiz gibi, Türkiyede

Yazının Devamı

Geç değil...

14 Ocak 2005

Topu topu birkaç yüz YTL. Ama büyük bir insanlık jesti...Haberin başlığında belirtildiği gibi, "İyi ki çocuklar var"...Evet, iyi ki Sakaryada ve diğer illerimizde duyarlı çocuklar var da, bütün dünyayı seferber eden bu büyük felaket karşısında ulusça sergilediğimiz ilgisizliğin daha iyi farkına vardık!Türkiyenin günümüze dek bir araya getirip bağışladığı yardım miktarı, sadece 9 milyon dolar. Bunun 6 milyon doları hükümetten, 3 milyonu da halktan geliyor...Bu silik rakamla, toplamı 7 milyar doları bulan dünya yardım listelerinde yer bile almıyoruz...* * *TÜRKİYEnin tsunami felaketi karşısında bu kadar hareketsiz kalmasının nedenini anlamak gerçekten zor. Oysa son büyük deprem faciasının izleri hâlâ çok taze. Türkiye, devlet ve ulus olarak, Asyada yaşanan -ve etkileri daha uzun zaman devam edecek olan- bu dramı en iyi anlayabilecek durumda...Ama her nedense bu olay Türkiyede gereken ilgiyi görmedi. Yabancı medyaya bakın: Tsunami olayı, daha başından beri TV ekranlarında, gazetelerin baş sayfalarında başlıca haber. Felakete maruz kalan ülkelere gönderilen muhabirler yazılarında, tsunami sonrası gelişmeleri tüm yönleri ile işliyorlar... Avustralyadan İsveçe, Kanadadan İngiltereye

Yazının Devamı

Rusya ile ortaklaşa...

13 Ocak 2005

Ekonomik bağları güçlendirecek kararların alınması ve Moskovanın göbeğinde bir Türk Ticaret Merkezinin açılması, elde edilen somut sonuçların sadece bir yönü.Gezinin asıl başarısını, "stratejik ortaklık" yönünde atılan adımlar oluşturuyor. Moskovadaki görüşmelerde iki taraf da sadece ikili ilişkilerde değil, bölgesel konularda da yepyeni bir tavır sergilemiştir. Rusyanın Kıbrıs meselesinde ve Türkiyenin AB ile ilişkileri konusunda aldığı tutum, bunun canlı bir örneği...***RUS Devlet Başkanı Putinin Kıbrısla ilgili açıklaması, şimdiye kadar daha çok Rum tarafına meyleden (hatta destek veren) politikasından "ciddi bir sapma"nın işaretini veriyor. Rusya şimdi Annan planına arka çıkmaya razı olduğu gibi, KKTCye karşı "abluka"nın da kaldırılmasına da katkıda bulunmak niyetinde.Bu gerçekten Moskovanın Kıbrıs politikasında, Türk tarafının lehinde, önemli bir değişiklik...Aynı şekilde Putinin Türkiyenin AB ile bütünleşmesinden memnunluk duyduğunu söylemesi de, Moskovanın tavrında anlamlı bir gelişme... Putin henüz geçen ay Ankarayı ziyaretinde, böyle bir bütünleşmeyi Türk-Rus ilişkileri için "ciddi bir engel" olarak göstermişti. Şimdi, aksine, bunun "yeni ufuklar açacağı"nı

Yazının Devamı

Ortadoğuda demokrasi deneyimi

12 Ocak 2005

Gerçekten Filistinliler, çok zor şartlar altında sandık başına gidip önümüzdeki dönemde yönetimin başında görmek istedikleri yeni "reis"i seçtiler.Oysa Filistin halkı işgal altında yaşıyor. Şiddet ortamında tam bir dolaşım serbestisine dahi sahip değil. Aday olabilecek kişilerden bazısı hapiste... Ayrıca Filistinli radikaller ve şiddet yanlıları da seçimleri boykot kararı aldı...Bütün bu zorluklara rağmen, Filistinliler bu seçimlerin yapılmasında kararlı davrandılar. Adaylar kendi aralarında centilmence yarıştı; seçmenlerin çoğu da oylarını düzen içinde kullanıp tercihlerini ortaya koydu.Filistin böylece normal olmayan şartlarda da, demokrasiyi hayata geçirmenin (bu demokrasi "mükemmel" sayılmasa dahi) mümkün olduğunu kanıtlamış oldu...* * *BU, çoğu monarşiler ve otoriter rejimler tarafından yönetilen birçok bölge ülkesi için bir örnek oluşturuyor.Bu ülkelerin bir kısmında seçimler hiç yapılmıyor. Kral veya devlet başkanı öldüğünde, oğlu onun koltuğuna oturuyor... Bazısında hiç seçim yapılmıyor. Bazısında ise ciddi kısıtlamalar uygulanıyor: Örneğin kadınlar seçimlere katılamıyor...Yıllardan beri süregelen bu durum, Batıda demokrasinin Ortadoğuda başarı şansına sahip olmadığı,

Yazının Devamı

Ortadoğuda yeni bir başlangıç

11 Ocak 2005

Hemen belirtelim ki, bu seçimlerle Filistin halkı, olağanüstü bir demokrasi performansı göstermiş oldu. Efsanevi lider Yaser Arafatın ölümünden sonra duyulan (post kavgası gibi) kaygılar gerçekleşmedi. Tam aksine Filistinliler yeni yönetime hızla geçişi -hâlâ otoriter rejimlerle yönetilen diğer Arap ülkelerine örnek olacak biçimde- çoğulcu bir sistem ve büyük bir olgunlukla sağlayabildiler.Evet, Mahmud Abbas -namı diğer Ebu Mazen- halkının geniş bir kesimi tarafından bir umut olarak görüldüğü için, pazar günkü seçimleri rahatlıkla kazanabildi. Şimdi onun yönetiminde, Filistin için yeni bir dönem başlıyor. Bu aynı zamanda bölge için de "yeni bir başlangıç" olabilir...* * *Mahmud Abbas için bu yeni dönem şimdiden içte ve dışta büyük zorluklar ve fırsatlarla dolu görünüyor.İçte, yeni "Reis"in ivedilikle ele alması gereken bir dizi zor iş var: Devlet yapısının pekiştirilmesi, işsizliğin giderilmesi, ekonomik ve sosyal reformların uygulanması, yolsuzluklara son verilmesi, asayişin sağlanması gibi...Halkın bu konudaki beklentilerinin yerine getirilmesi, dış sorunlarla da bağlantılı... Dolayısıyla Ebu Mazen, İsraille anlaşmaya da öncelik vermek durumunda. Bu konuda Başbakan Şaronla

Yazının Devamı

Zor bir seçim...

8 Ocak 2005

Üç hafta sonra Iraklı seçmenlerin sandık başına gidebilmesi için, halen Bağdatta işbaşında bulunanların, çeşitli etnik ve dinsel grupların, siyasi partilerin bu konuda kesin bir karara varması lazım. Ancak şiddete başvuran örgütler seçimlerin yapılmaması için ellerinden geleni yapıyor. Sünni kesimin önde gelenleri, seçimleri boykot etme kararında. Yönetim içinde de -bazı bakanlar dahil- seçimlerin ertelenmesinden yana olanlar var...Ama Başbakan Eyad Allavi, hükümet adına kesin tavrını ortaya koymuş durumda: Seçimler zamanında yapılacak. Buna Bush yönetiminden ve koalisyon dahil çoğu ülkeden tam destek geliyor.* * * TÜRKİYE de seçimlerin ertelenmemesinden yana. Nitekim önceki gün Ammanda yapılan "komşu ülkeler" konferansından bu yönde bir kararın çıkmasında Türk diplomasisinin de katkısı oldu.Türkiye bir süredir Sünni kesimin bazı ileri gelenleriyle temas kurup, onları boykot kararından vazgeçirmeye çalışıyor. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Ammanda da aynı mesajı verdi: Boykot pratikte bir şey kazandırmayacak, aksine Sünnilerin yeni yönetimde temsil kabiliyetini zayıflatacaktır...Ayrıca boykot sonucunda Sünnilerin yeni Millet Meclisinde gereği gibi temsil edilmemeleri, bir

Yazının Devamı

Ortadoğuda nasıl bir rol?

7 Ocak 2005

Bu nasıl bir rol olacaktı? Bazı yetkililer, Türkiyenin bir başkentten öbürüne mesaj taşımaktan ibaret "kolaylaştırıcı" bir rolle yetinmek istemediğini, bu kez daha faal olarak bir "arabuluculuk" misyonunu üstlenmeyi arzuladığını söylüyorlardı."Arabuluculuk" sözcüğü belki bu aşamada hem erken hem de fazla iddialı idi. Nitekim, Gülün temasları sonunda bu husus açıkça anlaşılmış bulunuyor.Ancak ilgili taraflar (İsrail, Filistin ve de Suriye), Türkiyenin uzlaşma sağlamaya yönelik katkılarda bulunmasını arzu ediyor ki, bu da önemli bir gelişme...***TÜRK yetkililer Dışişleri Bakanı Gülün İsrail ve Filistin liderleriyle görüşmelerinden bu yönde bir yeşil ışık yakıldığı izlenimini taşıyorlar.Dün telefonla Ammandan görüştüğümüz Başbakanlık Dış Politika Danışmanı Prof. Davut Ahmetoğlu, Türkiyenin daha aktif olarak devreye girmesi için müsait zemin bulunduğunu ve bunun Türk tarafına cesaret verdiğini söylüyor.Peki, Türk diplomasisi bu noktadan itibaren ne yapacak? Temasları sürdürecek mi? Davutoğlunun ifadesiyle "Türkiye devrede kalarak taraflarla istişarelere, devam edecek. Yani kanallar açık kalacak... Bu, sabır isteyen bir süreçtir. Ancak halen mevcut olan müsait iklimi de zaman

Yazının Devamı