Çoğunluğun sesi...

15 Mayıs 2004

Bu nasıl oldu?BJP hükümeti son dönemde büyük işler başarmıştı. Liberalleştirilen ekonomi, yılda yüzde 8 hızla gelişiyordu. Hindistan modern teknolojide (özellikle "yazılım" alanında) göz kamaştırıcı ilerlemeler kaydediyordu. Nükleer bir devlet olan Hindistan, komşusu Pakistan ile Keşmir sorununu çözmek için de önemli adımlar atıyordu...İktidar partisi seçim kampanyasında "icraat"ını seçmenlere sunarken, "Parlayan Hindistan" sloganını kullanıyordu...***GERÇEKTEN Hindistan bazı alanlarda "parlak" başarılar elde ediyordu; ama halkın geniş kesimi bunun etkisini hissetmiyordu. Yani çoğunluk, ülkenin gidişatından ve hükümetin politikalarından memnun değildi.Hindistanın bir milyarı geçen nüfusunun yüzde 40ı, "fakirlik çizgisi"nin altında. Hintlilerin çoğu, kırsal bölgelerde, elektriksiz, susuz köylerde ilkel bir hayat yaşıyor. Birçoğu günde basit bir öğün yemekle yetiniyor. Sosyal bilimci Sundip Vaslekarın deyişiyle halkın yüzde 80i hâlâ "kağnı arabası devrinde" yaşıyor, buna karşılık sadece yüzde 2si "varlıklı sınıfı" oluşturuyor.İşte son seçimlerde, bu çelişki ve dengesizlik içinde, yıllarca sessiz kalan çoğunluğun güçlü sesi yükseliverdi...***BU seçimler, gelişme halindeki tüm

Yazının Devamı

21. yüzyılda bu olur mu?

14 Mayıs 2004

Bu mu 21. yüzyılın dünyası? Hani nerede insanlık sevgisi ve hoşgörüsü, nerede uluslararası dostluk ve yakınlaşma? Bu vahşet, çağdaş uygarlığın aydınlığa kavuşturacağını sandığımız insanlığı, ortaçağın karanlığına geri götürmüyor mu? Yoksa bu uygarlık, insanlığın hayvani eğilimlerini bertaraf edemeyecek kadar ruhsuz veya yapay mı?***IRAKtaki son tüyler ürpertici olayları yorumlayan yazıların birinde "New York Times", Amerikan askerlerinin uyguladığı işkenceleri, Iraklıların da bir Amerikalı sivilin kafasını uçurmasını, "uygarlıkların çatışması"nın bir işareti olarak gösteriyor.Samuel Hungtingtonun ünlü kitabında kullandığı bu deyimi son feci olaylara uygularsak, ortada bir "çatışma"nın (hem de vahşi boyutlarla) cereyan ettiği açık. "Uygarlıklar" sözcüğüne gelince, insanın hangi "uygarlık" diye soracağı geliyor!Kelimeler üzerinde durmayı bırakıp, bu terimden kastedilen anlamı ele alırsak, gerçekten "New York Times"ın belirttiği gibi bu olaylar, Amerikalılarla Arapları, Batı ile Doğuyu, Hıristiyan ve İslam dünyasını karşı karşıya getirme tehlikesini artırıyor.***İNSANLIĞIN tarih boyunca çatışma ve savaş hallerinde vahşi duygularını ortaya koydukları bir gerçek. Bu maalesef

Yazının Devamı

Ambargosuz döneme hazır olmalı...

13 Mayıs 2004

Gerçi halkın gözünde bu iş ağır gidiyor. Bazı politikacılar bile, "Verilen sözler ne zaman yerine getirilecek?" diye soruyor...Bunun siyasal, hukuki ve teknik komplikasyonları nedeniyle zaman alacağını bilmekte ve sabırlı davranmakta yarar var. KKTCye yardımcı olmayı taahhüt eden ülkelerin politikalarını yeni duruma göre ayarlamaları birkaç gün içinde olacak şey değil.***24 Nisan referandumunu bir "milat" olarak kabul edersek, o tarihten bu yana KKTCnin lehinde bir hayli önemli gelişmelerin meydana geldiğini fark edebiliriz.Bu alanda ABDnin, ABden "bir adım önde" gittiği açık. Son olarak Washingtonda Başbakan Mehmet Ali Talata sıcak bir "hüsnükabul" gösterilmesi, bu arada Dışişleri Bakanı Colin Powellın kendisine "Bay Başbakan" olarak hitap etmesi, siyasal bir anlam taşıyor. ABD yönetimi şimdi uluslararası ulaşım ve ticaret alanındaki kısıtlamaları kaldırmanın yollarını arıyor.ABde de "ambargo"nun kaldırılması yönünde yoğun çalışmalar başladı. Belirlenen iki aylık sürenin sonunda, KKTC ile AB ülkeleri arasında direkt ticaret ve turizm hareketlerinin başlaması mümkün olacak. Bu arada ABD gibi, AB de, Türk kesiminde yeni bir ofisle temsil edilecek.***ASLINDA şimdi "izolasyona son

Yazının Devamı

Kafkasya altüst!

12 Mayıs 2004

***ACARİSTAN, Gürcistan merkezi yönetiminin yıllardır sözünü geçiremediği bölgelerden biri. Bu 400 bin nüfuslu özerk bölgenin başındaki Aslan Abaşidze, Tiflise meydan okuyor ve işleri kendi başına buyruk yönetiyordu.Bu yılın başlarında Tifliste iktidara gelen 37 yaşındaki Mihail (Mişa) Saakaşvili, ülkenin toprak bütünlüğünü sağlamaya yönelik çabalarına, Acaristandan başladı. Acar halkının büyük kısmı etnik olarak Gürcü, din olarak ise Müslüman. Aslında Acarlar - Abhazlardan ve Osetyalılardan farklı olarak - ayrılıkçı değiller. Yani Tiflisten tamamen kopmak, bağımsız bir devlet kurmak peşinde değiller. Ama kendi varlıklarını, özerklik içinde, korumak istiyorlar.Rusyanın dolaylı desteğine güvenen Abaşidzenin "Mişa"nın ülkeyi birleştirmek çabalarına karşı direnmesi sonuç vermedi. Gürcü lider, eski Rus Dışişleri Bakanı İvanovu da arabulucu olarak kullanarak, sonunda "Aslan"ı dize getirdi. 65 yaşındaki Abaşidze, selameti Moskovaya sığınmakta buldu!..Saakaşvili "Şimdi sıra Abhazya ve Osetyada" diyor, ama bu iki bölgenin Tiflise bağlanmasının ve oradaki yönetimlerin şimdiki yarı bağımsız statüsüne son verilmesinin hiç de kolay olmayacağını bizzat kabul ediyor.***TABİİ Acaristanın statüsü

Yazının Devamı

ABDnin çaresizliği

8 Mayıs 2004

Evet, bu feci olayların, ABDdeki demokratik ve şeffaf sistem sayesinde ortaya çıktığı, Amerikan medyasının bunun peşini bırakmadığı, kamuoyunun sert tepki gösterdiği doğru. Saddam döneminde yapılan işkencelerin örtbas edildiği, o zaman Irakta kimsenin sesini çıkarmak cesaretini gösteremediği de doğru... Ama Amerikadaki sistemin bu iyi yanı, ABD ordusuna, güvenlik ve istihbarat servislerine başka bir ülkede insanlığa (hatta hafsalaya) sığmayan kötülüklerde bulunmasını mazur gösteremez. Hele bu başka ülke, yöneticilerinin "kurtarmak" veya "özgürlüğü, demokrasiyi getirmek" gerekçesiyle işgal ettiği Irak ise...* * *İKİNCİ Dünya Savaşında ABD Nazilerin inlettiği Avrupa ülkelerini kurtardığında, halk gerçekten Amerikan askerlerini bağrına basmıştı. Bugün Amerikan askerlerinin sözde "kurtardığı" Irakta, halk tarafından nefret edilmeleri ve sayısı giderek artan direnişçilerin ateşine hedef olmaları, ABDnin içine düştüğü perişanlığı ve çaresizliği gösteriyor.Son işkence olayları, işgal nedeniyle ABDye karşı duyulan düşmanlığı, şimdi geniş halk kitleleri düzeyinde kin ve nefrete dönüştürüyor. Ve bu duygu Irakın içinden dalga dalga tüm bölgeye yayılıyor.ABDnin bu infiali yukarıda

Yazının Devamı

Sadece dostluk gösterisi değil...

7 Mayıs 2004

Bir kere bu, 17 yıldan beri bir Türk Başbakanının komşu ülkeye gerçekleştirdiği ilk resmi gezi oluyor. Bunun diğer bir özelliği de, böyle bir ziyaret programının 51 yıldan beri ilk kez Batı Trakyayı da kapsamasıdır.Ayrıca Başbakan, bu ziyaretini Yunanistanda yeni bir hükümetin - ve yeni bir Başbakanın - işbaşında bulunduğu, Kıbrıs sorununun yeni bir aşamaya girdiği, ABnin Türkiyeye müzakere tarihi vermesine yönelik çabaların yoğunlaştığı bir zamanda yapıyor.Bütün bu özelliklere, asıl önemli olan bir hususu eklemek lazım: O da, bu ziyaretin sadece bir "dostluk gösterisi" olarak değil, ilişkilere ivme kazandıracak ve aradaki pürüzleri ortadan kaldıracak yeni bir açılım olarak görülmesidir. En azından Türk tarafı ziyarete öyle bakıyor ve bunun Türk - Yunan ilişkilerine yeni bir perspektif kazandırmasını bekliyor.***SON 4 yılda, Türk - Yunan yakınlaşmasında gerçekten önemli gelişmeler oldu. İki ülke arasında "güven artırıcı" adımlar atılarak, o eski gergin havanın yerine dostluk rüzgarları estirildi.Şimdi bu ziyaretle yapılmak istenen şey, "hava yaratma"nın ötesinde, ilişkileri karşılıklı yarar sağlayacak yeni bir zemine oturtmaktır.Başbakanın dış politika başdanışmanı Prof. Ahmet

Yazının Devamı

Azerilerin korkusu...

6 Mayıs 2004

"Kardeş ülke"nin ayıbını örtmeye yönelik demeçlerde ortaya atılan gerekçelerden biri, Azeri milletvekillerin oylama sırasında Strasbourga gelen Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile birlikte olmak zorunda kaldıkları şeklinde idi. Diğer bir gerekçeye göre ise Türk tarafı Azeri milletvekillerine oylama ile ilgili önceden bilgi vermemiş, yani bu iş iyi organize edilmemişti...Nihayet gerçeği AKPMdeki Azerbaycan heyetinin başkanı Samed Seydovun, Baküde Mecliste yaptığı konuşmadan öğrenebildik. Esas neden kendi ifadesi ile şuydu: "Oylamada KKTCli temsilcilerin AKPMye katılması ile ilgili kararın çıkması, KKTCnin tanınması anlamını taşıyacaktı. Bu ise, gelecekte Yukarı Karabağdaki ayrılıkçı yönetimin tanınması açısından tehlikeli bir örnek oluşturabilirdi"...***SEYDOVun açıkladığı "gerçek gerekçe", - hoşa gitmese de - aslında çok şeyi ifade ediyor. Bir an için bu konuyu Türk - Azeri yakınlığının dışında değerlendirirsek görürüz ki, yıllar boyunca "dost ve kardeş" diye tanımladığımız ülkelerin dahi KKTCyi tanımamasının veya Kıbrıs Türklerine destek olmamalarının nedeni, bunun "kötü örnek oluşturabileceği" korkusudur.Yıllar önce, Birleşmiş Milletlerde Kıbrısla ilgili hararetli bir dizi toplantıyı

Yazının Devamı

KKTC dünya (siyaset) pazarında...

5 Mayıs 2004

Gelişmeler şimdi bu aşamaya girilmekte olduğunu gösteriyor.Bush yönetiminin KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talatı Washingtona davet etmesi ve kendisine Dışişleri Bakanı Colin Powell ve diğer üst düzey yetkililerle görüşme olanağını vermesi, gerçekten ABDnin Kıbrıs politikasında yer alan önemli bir değişikliği gözlerin önüne seriyor.Şimdiye kadar KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş Washington veya New Yorkta müzakereler çerçevesi içinde, Amerikan yetkilileriyle temaslarda bulunuyordu. Ama şimdi Başbakan Talatın ABDye resmen davet edilmesi ve bu ziyaret çerçevesinde Powell ve diğer şahsiyetlerle görüşmeler yapması, bir "ilk" oluşturuyor.***KUŞKUSUZ bu davet, Washingtonun KKTCyi resmen tanıdığı veya yakında tanımak niyetinde olduğu şeklinde değerlendirilemez ama bu, ABDnin bir bakıma KKTC realitesini kabul ettiği anlamına geliyor. Ve böylece ABD, diğer ülkelerden "bir adım" ileriye geçmiş oluyor..ABDnin şimdi örneğin KKTCye moral desteğin yanı sıra, mali yardımda bulunması, havaalanı ve limanlarını açmasına yeşil ışık yakması, KKTCnin varlığını pekiştirmesi ve dünyayla bütünleşmesi açısından çok büyük önem taşıyor.***ÖYLE görünüyor ki, ABDnin yeni Kıbrıs politikası Kıbrıs Türklerinin ve de

Yazının Devamı