Kıbrıs için de deneseler...

26 Nisan 2002

Arafat "belki, umarım... Ben de Rabin ile cesurlar barışını imzalamıştım" dedikten sonra, içini d"ktü: Oslo anlaşmasının delindiğini, yok edildiğini s"yledi...Aslında Arafat'a y"neltilen soru, başka şekilde de sorulmuyor değil: Madem ki Cem ile Papandreu bu kadar iyi anlaşıyorlar ve İsrail - Filistin anlaşmazlığını halletmeye soyunuyorlar, neden aynı şeyi Kıbrıs için de yapmıyorlar? ™rneğin neden kafa kafaya verip Kıbrıs için ortak bir girişimde bulunmuyorlar, birlikte adaya gidip ç"zümü sağlayacak "sembolik" bir adım atmıyorlar?* * *BU soruya verilecek "kolay yanıt" ş"yle olabilir: Kıbrıs sorunu ile İsrail - Filistin uyuşmazlığı arasında büyük fark var. Kıbrıs'ta bir diyalog mevcut. Denktaş ile Klerides g"rüşüyor ve uzlaşmaya çalışıyor. Ankara ve Atina da bu çabalara destek veriyor.Ayrıca, Ortadoğu'daki gerilimi düşürmeye y"nelik ortak girişimde bulunan Cem ile Papandreu, Türk - Yunan ilişkilerinde bir güven ortamının oluşturulması konusunda herkesin parmakla g"sterdiği bir "rnek oldular.Bunların hepsi doğru. Ama açıkçası birbirleriyle iyi anlaşan iki dost Bakan, benzer bir çabayı Kıbrıs için de g"steremez mi? ™rneğin "Ortadoğu misyonu"nun ardından, Kıbrıs için de "sembolik"

Yazının Devamı

Kıbrıs için de deneseler...

26 Nisan 2002


<#comment>Kendi derdine düşmüş Arafat'a belki de sorulacak en son soru bu idi... Acaba Filistin lideri, Türk ve Yunan Dışişleri bakanlarının ortak Ortadoğu barış girişiminin Kıbrıs'a da olumlu biçimde yansıyacağını düşünüyor muydu?
Arafat "belki, umarım... Ben de Rabin ile cesurlar barışını imzalamıştım" dedikten sonra, içini döktü: Oslo anlaşmasının delindiğini, yok edildiğini söyledi...
Aslında Arafat'a yöneltilen soru, başka şekilde de sorulmuyor değil: Madem ki Cem ile Papandreu bu kadar iyi anlaşıyorlar ve İsrail - Filistin anlaşmazlığını halletmeye soyunuyorlar, neden aynı şeyi Kıbrıs için de yapmıyorlar? Örneğin neden kafa kafaya verip Kıbrıs için ortak bir girişimde bulunmuyorlar, birlikte adaya gidip çözümü sağlayacak "sembolik" bir adım atmıyorlar?
* * *
BU soruya verilecek "kolay yanıt" şöyle olabilir: Kıbrıs sorunu ile İsrail - Filistin uyuşmazlığı arasında büyük fark var. Kıbrıs'ta bir diyalog mevcut. Denktaş ile Klerides görüşüyor ve uzlaşmaya çalışıyor. Ankara ve Atina da bu çabalara destek veriyor.
Ayrıca, Ortadoğu'daki gerilimi düşürmeye yönelik ortak girişimde bulunan Cem ile Papandreu, Türk - Yunan ilişkilerinde bir güven ortamının

Yazının Devamı

Sihirli değnek yok, ama...

25 Nisan 2002

Bunun açık yanıtı şu: Fazla bir şey değil. Türk ve Yunan Dışişleri bakanları da bunu s"ylüyor zaten. Bu geziden anında somut sonuçlar beklememek lazım. Ne Cem'in, ne Papandreu'nun elinde durumu hemen düzeltecek sihirli bir değnek yok. İki hafta "nce bütün umutların bağlandığı ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell'ın elinde de b"yle sihirli bir değnek yoktu. Olsaydı, Washington'a eli boş d"nmezdi... O halde Cem ile Papandreu neden b"yle nerede ise "imkansız bir misyon"u üstlenip b"lgeye gittiler? İki taraf da bundan, hem b"lgede çatışmaların durdurulması ve barışın kurulması açısından, hem de kendi ülkelerinin çıkarları açısından yarar g"rmüştür.* * * NEDİR bu yararlar?1. Şimdiye kadar ABD - ve hele AB - krizi ç"zemedi. Ama çabalar devam ediyor. Buna konumu müsait olan, s"zü dinlenen kim varsa, devreye girmesi iyi olur. Türk ve Yunan diplomasisinin - sınırlı dahi olsa - b"yle bir imkanı var. Bir Türk yetkilisinin deyişi ile, "beklenti çıtasını yüksek tutmazsak, bu misyondan çıkabilecek mütevazı bir sonuç, yani ek bir katkı da, değer taşır"...2. Olayı bir de tersinden düşünelim: Cem - Papandreu misyonunun ne sakıncası olabilir ki? Başarılı olmazsa herhalde kimse Ankara'yı ve

Yazının Devamı

Sihirli değnek yok, ama...

25 Nisan 2002


<#comment>Cem - Papandreu ikilisinin nihayet gerçekleşen Ortadoğu misyonundan ne beklenebilir?
Bunun açık yanıtı şu: Fazla bir şey değil.Türk ve Yunan Dışişleri bakanları da bunu söylüyor zaten. Bu geziden anında somut sonuçlar beklememek lazım. Ne Cem'in, ne Papandreu'nun elinde durumu hemen düzeltecek sihirli bir değnek yok.İki hafta önce bütün umutların bağlandığı ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell'ın elinde de böyle sihirli bir değnek yoktu. Olsaydı, Washington'a eli boş dönmezdi...
O halde Cem ile Papandreu neden böyle nerede ise "imkansız bir misyon"u üstlenip bölgeye gittiler?İki taraf da bundan, hem bölgede çatışmaların durdurulması ve barışın kurulması açısından, hem de kendi ülkelerinin çıkarları açısından yarar görmüştür.
* * *
NEDİR bu yararlar?1. Şimdiye kadar ABD - ve hele AB - krizi çözemedi. Ama çabalar devam ediyor. Buna konumu müsait olan, sözü dinlenen kim varsa, devreye girmesi iyi olur. Türk ve Yunan diplomasisinin - sınırlı dahi olsa - böyle bir imkanı var. Bir Türk yetkilisinin deyişi ile, "beklenti çıtasını yüksek tutmazsak, bu misyondan çıkabilecek mütevazı bir sonuç, yani ek bir katkı da, değer taşır"...

Yazının Devamı

Aşırı sağ b"yle giderse...

24 Nisan 2002

Paris sokaklarında Jean - Marie Le Pen'in başarısına karşı g"sterilen tepkiye paralel olarak, Avrupa'da da büyük kaygı yankılanıyor.Le Pen'in Fransa'da yarattığı sansasyon kadar olmasa da, son aylarda İtalya'dan Danimarka'ya, Portekiz'den Norveç'e kadar birçok Avrupa ülkesinde ırkçı, faşist eğilimli sağın "yükselişi" ile alarm zilleri çalmaya başlamıştı. Bu olayda tehlikeli olan, aslında başta hiç "nemsenmeyen bağnaz, aşırı milliyetçi grupların, mevcut siyasal sistemden ve toplumsal ortamdan yararlanıp iktidara aday olabilecek "lçüde güçlenmesidir. Avusturya'dan İtalya'ya kadar birkaç Avrupa ülkesinde bugün bu tür uç partiler, koalisyon ortağı durumunda. Bazısında (Belçika'da) yerel y"netiminde...* * *ŞİMDİ Fransızlar gibi bütün Avrupalılar aşırı sağın "nünün mutlaka kesilmesi gerektiğini, avazları çıktığı kadar yüksek sesle s"ylüyorlar.Bu nasıl olacak? Her şeyden "nce "tehlike"nin bilincine varmakla... Bu aşırı akımın Avrupa'nın çağdaş değerlerini yıkacağını, zamanla demokrasiyi tehdit edeceğini, yaşlı kıtayı karmaşaya ve huzursuzluğa sevk edeceğini şimdiden fark etmekle...Le Pen'in başarısı, galiba b"yle bir hareket başlatıyor. Fransa'da "zellikle solda (ve sağda da) bir

Yazının Devamı

Aşırı sağ böyle giderse...

24 Nisan 2002


<#comment>Fransa'daki seçim depreminin şok dalgaları Fransızlar kadar Avrupalıları da derinden sarstı.
Paris sokaklarında Jean - Marie Le Pen'in başarısına karşı gösterilen tepkiye paralel olarak, Avrupa'da da büyük kaygı yankılanıyor.
Le Pen'in Fransa'da yarattığı sansasyon kadar olmasa da, son aylarda İtalya'dan Danimarka'ya, Portekiz'den Norveç'e kadar birçok Avrupa ülkesinde ırkçı, faşist eğilimli sağın "yükselişi" ile alarm zilleri çalmaya başlamıştı.
Bu olayda tehlikeli olan, aslında başta hiç önemsenmeyen bağnaz, aşırı milliyetçi grupların, mevcut siyasal sistemden ve toplumsal ortamdan yararlanıp iktidara aday olabilecek ölçüde güçlenmesidir.Avusturya'dan İtalya'ya kadar birkaç Avrupa ülkesinde bugün bu tür uç partiler, koalisyon ortağı durumunda. Bazısında (Belçika'da) yerel yönetiminde...
* * *
ŞİMDİ Fransızlar gibi bütün Avrupalılar aşırı sağın önünün mutlaka kesilmesi gerektiğini, avazları çıktığı kadar yüksek sesle söylüyorlar.

Yazının Devamı

Fransa'dan seçim dersleri

23 Nisan 2002

Jean - Marie Le Pen'in başkanlık seçimlerinin birinci turunda kaydettiği başarı, demokrasinin beşiği Fransa'da ırkçı, yabancı düşmanı, "faşizan" eğilimli aşırı sağın, ülkenin siyasal yaşamındaki tehlikeli "yükselişi"ni g"zlerin "nüne serdi. Düşündürücü ve kaygı verici olan husus, bu tehlikenin Fransa'nın sınırlarını aşması ve tüm yaşlı kıtada yaygın hale gelmesidir. Son zamanlarda Le Pen'in malum g"rüşlerini paylaşan aşırı sağcı partiler birçok Avrupa ülkesindeki seçimlerden kazançlı çıkmış ve hatta bazısında y"netime ortak olmuştur.Halen bu ülkelerin listesinde Danimarka, Hollanda, Norveç, İsviçre, Portekiz, İtalya ve Avusturya yer alıyor. Bu çerçeve içinde Fransa'daki olay, bütün Avrupa'nın siyasal manzarasını karartıyor.* * * LE Pen'in seçimlerin ilk turunda sosyalist aday Lionel Jospin'in "nüne geçerek, rakibi Jacques Chirac ile finale kalması, büyük sürpriz oldu.73 yaşındaki Le Pen'in başarısının sırrını birkaç noktada toplamak mümkün: 1) Statükoya, siyasal sınıflara karşı çıktı ve "değişim" vaat etti. 2) Suç oranının artması ile gündeme oturan "güvenlik" konusunu devamlı işledi ve "devlet otoritesi"ni yeniden kuracağını vaat etti. 3) Sayısı 8 milyonu bulan yabancılara karşı

Yazının Devamı

Fransa'dan seçim dersleri

23 Nisan 2002


<#comment>Fransız seçimlerinin sonucu Fransa için ne kadar şok yaratan bir "siyasal deprem" sayılıyorsa, Avrupa için de ciddi kaygıya yol açan bir "kabus" oluşturuyor.
Jean - Marie Le Pen'in başkanlık seçimlerinin birinci turunda kaydettiği başarı, demokrasinin beşiği Fransa'da ırkçı, yabancı düşmanı, "faşizan" eğilimli aşırı sağın, ülkenin siyasal yaşamındaki tehlikeli "yükselişi"ni gözlerin önüne serdi.
Düşündürücü ve kaygı verici olan husus, bu tehlikenin Fransa'nın sınırlarını aşması ve tüm yaşlı kıtada yaygın hale gelmesidir.Son zamanlarda Le Pen'in malum görüşlerini paylaşan aşırı sağcı partiler birçok Avrupa ülkesindeki seçimlerden kazançlı çıkmış ve hatta bazısında yönetime ortak olmuştur.
Halen bu ülkelerin listesinde Danimarka, Hollanda, Norveç, İsviçre, Portekiz, İtalya ve Avusturya yer alıyor.
Bu çerçeve içinde Fransa'daki olay, bütün Avrupa'nın siyasal manzarasını karartıyor.* * *LE Pen'in seçimlerin ilk turunda sosyalist aday Lionel Jospin'in önüne geçerek, rakibi Jacques Chirac ile finale kalması, büyük sürpriz oldu.
73 yaşındaki Le Pen'in başarısının sırrını birkaç noktada toplamak mümkün: 1) Statükoya, siyasal

Yazının Devamı