Şimdi de G - 8...

22 Haziran 1999


Sekizler Grubu'nun (G - 8) Kıbrıs sorununa el atmasına gösterdiği gerekçe, bu meselenin "fazlasıyla uzun süre çözümsüz kalması"dır.
Bu gözlemin doğruluğuna diyecek yok. Gerçekten Kıbrıs sorunu, uzun yıllardan beri çözülemeyen problemler arasında yer alıyor. Bu "uzun süre" içinde, BM başta olmak üzere birçok uluslararası kuruluş ve pek çok ülke araya girdi ama, hiçbiri bir çözüme ulaşılmasını sağlayamadı.
Peki şimdi G - 8, diğerlerinin yapamadığını başaracak mı? Bu grubu böyle bir inisiyatife girişmeye sevkeden nedir?
"Zenginler Kulübü" olarak da anılan G - 8, Kosova'da savaşın durdurulmasında kazandığı başarıdan cesaret almışa benziyor. Bu grup artık sadece uluslararası ekonomi ve finans platformunda değil, dünya siyasetinde de aktif bir rol oynama sorumluluğunu ve gücünü kendinde görüyor. O kadar ki, Kıbrıs meselesinde inisiyatifi ele alırken, BM Genel Sekreteri'ni de iki tarafı masaya davet etmeye çağırıyor. Yani kendisini bir nevi BM'ye direktif veren, yol gösteren bir otorite olarak ortaya koyuyor...* * *SON yıllarda Kıbrıs işinde "dışarıdan" girişimler daha çok ABD'den, bazen de İngiltere'den

Yazının Devamı

Kosova'da roller değişiyor...

19 Haziran 1999


Kosova savaşının sona ermesinden 8 gün sonra, "barış anlaşması"nda öngörülen "roller" değişmeye, hatta tersine dönmeye başladı.
Anlaşmaya göre, Yugoslav kuvvetlerinin geri çekilmesi üzerine, NATO ve Rus birlikleri, "uluslararası barış gücü"nün görevini yerine getirmek üzere Kosova'da konuşlanacaktı... Kosovalı Arnavut mülteciler, evlerine dönecek, UÇK silahlarını terkedecek, bölgenin (Yugoslavya Federasyonu sınırları içinde) özerkliğe kavuşması sağlanacaktı...
Daha şimdiden olanlara bir bakalım:
* Rusya, NATO ile Barış Gücü'nün misyonu ve sorumluluk bölgesi konusunda kavgalı duruma düştü. Moskova, anlaşmanın muğlaklığından yararlanarak, şimdi NATO'ya meydan okuyor ve Kosova'da ayrı bir nüfuz bölgesi kurmaya (ki bu da taksime yol açabilir) çalışıyor...
* Mülteciler daha dönüş işaretini beklemeden yollara düşerken, Sırplar Kosova'yı terk ediyor. Bugüne dek Kosova'daki 250 bin Sırptan 50 bini kaçmış bulunuyor. Bu gidişle, Kosova'da pek az Sırp kalacak. "Mülteciler sorunu" ve Kosova'da "etnik arındırma" durumu, şimdi tersine dönüyor...
* Yugoslav ordusunun çekilmesi ile birlikte, UÇK güçleri Kosova'da yeniden

Yazının Devamı

Bu kez güvenceisteyen, Türkiye...

18 Haziran 1999


Yabancı bir ülke, liderinin hayatına kastetmek ve rejimi değiştirmek isteyen bir grubun elebaşları olduğunu öne sürdüğü iki vatandaşının Türkiye'de barındığını açıklıyor. Bu iki kişinin iadesini Türk hükümetinden istiyor. Ankara, suç dosyasını inceliyor ve bu dost ülke ile olan anlaşma uyarınca bu iki kişiyi iade etmeye karar veriyor...
Ancak Türkiye, iki "sanığın" İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurması üzerine, iade işlemini durduruyor. Çünkü Türkiye'nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne göre, idam cezasının uygulandığı ülkelere suç zanlılarının iadesi yasaktır!
Divan'ın ihtiyati tedbir kararı üzerine Ankara, dost ülkeye başvuruyor ve ancak bu iki kişi için idam cezasının talep edilmemesi halinde "ihtiyati tedbir"in kaldırılabileceğini ve iade işleminin gerçekleşebileceğini ilgililere bildiriyor.
Dost ülkeden, savcının böyle bir talepte bulunmayacağı yönünde bir güvence geliyor... Ve sonunda bu iki şahıs, ülkelerine gönderiliyor...
* * *
SÖZÜNÜ ettiğimiz dost ülke, Özbekistan...

Yazının Devamı

Yeni AP neyi değiştirir?

17 Haziran 1999


AB'nin Ankara temsilcisi Karen Fogg, önceki gün İstanbul'da YASED (Yabancı Sermaye Derneği) üyelerine hitap ederken şöyle dedi: "Her ne kadar AB, Parlamento seçimlerinde zayıf bir katılım nedeni ile acı bir deneyim geçirmişse de, Avrupa'nın yeniden yapılanması konusunda iyimser bir havanın estiği görülüyor. Kosova'da savaşın sona ermesi Balkanlar'da barışı kurma şanslarını artırıyor. AB şimdi muazzam ekonomik bir sorumluluk yüklenmeye hazırlanıyor. AB aynı zamanda bölgesel güvenlik konusunda da bir rol üstlenmek niyetindedir"...
AB'li diplomatın belirttiği gibi, Avrupa Parlamentosu seçimleri, gerek katılımın çok düşük olması, gerekse sonucun üye ülkelerdeki iktidarlar için tam bir yenilgi oluşturması nedeni ile düş kırıklığı yaratmıştır. Ancak bu, AB'nin son zamanlarda geçirilen tecrübelerin ışığında, kendisini toparlama ve ekonominin dışında, siyasal, hatta askeri alanda bir rol üstlenme yönünde kaydettiği ilerlemeyi gölgelememelidir. "Le Monde"un da belirttiği gibi, her şeye rağmen trend, "daha etkin ve demokratik bir Avrupa" istikametindedir...
* * *
AVRUPA Parlamentosu (AP), dünyanın en ilginç meclisidir. Merkezi

Yazının Devamı

Ankara'nın Kosova stratejisi

16 Haziran 1999


Kosova'da başlayan yeni kritik dönemde, Türkiye ne yapmayı, nasıl bir rol oynamayı planlıyor?
NATO bombardımanlarının başlamasından Sırp güçlerinin Kosova'dan ayrılmayı kabul etmesine kadar uzanan süre içinde, Türkiye'nin yeterince bir varlık göstermediğinden yakınanlar var.
Bunun tartışmasını bir yana bırakıp bugün varılan noktada, Türkiye'nin nasıl hareket etmesi gerektiğini düşünmek ve gerçekçi stratejiler üretmek daha doğru olur.
Kosova ve dolayısı ile Balkanlar, artık Avrupa'nın ve dünyanın en önemli ve hassas odak noktası haline gelmiştir. Önümüzdeki aylarda ve yıllarda, büyük devletler ve bölge ülkeleri burada barış ve güvenliği sağlamaya, yeni bir siyasal ve ekonomik yapı kurmaya çalışırken, diğer yandan da kendi etkinliklerini artırmaya da gayret edeceklerdir. Daha şimdiden bölgenin uluslararası "nüfuz kavgası"nın bir alanı haline geldiğini, bunun da ciddi bir "Balkanizasyon" ve tehlikeli bir sürtüşme ortamı yarattığı görülüyor...Kuşkusuz Balkanlar'la coğrafi yakınlığı kadar tarihi bağları ve stratejik çıkarları olan Türkiye'nin bu yeni dönemde bölgedeki oluşumların içinde - ve gerekirse ön saflarında - bir

Yazının Devamı

Barış savaştan zor...

15 Haziran 1999


Kosova'da ateşkesin yürürlüğe girdiği günkü yorumumuzda savaşı kazanmanın nispeten kolay gerçekleştiğini, ancak barışı kazanmanın çok zor olacağını belirtmiştik.
Yazıda, müttefiklerin ve yeni oluşan uluslararası barış gücünün karşılaşacağı sorunların bir listesini de çıkarmıştık. Ancak bu listede, önemli bir pürüz yer almıyordu: Bir Rus askeri birliğinin NATO'yu atlatarak Kosova'ya girip Priştine Havaalanı'na yerleşmesi! Doğrusu varılan "barış anlaşması"nın mürekkebi kurumadan Rusların böyle bir oldu - bitti yaratacağını hiç kimse tahmin etmemişti...
* * *
BU nasıl oldu biliyor musunuz? Kosova'dan Yugoslav kuvvetlerinin geri çekilmeye başlamasından hemen sonra, NATO birliklerinin, Priştine ve diğer bölgelerde konuşlanmak üzere harekete geçeceği kararlaştırılmıştı. Bu iş, cumartesi şafak vakti gerçekleşecekti. ABD önce kendi birliğinin girmesini istemiş, hazır bekleyen İngiliz ve Fransız kuvvetleri bu "onuru" Amerikalılara bırakmak için, 24 saat beklemeye razı olmuştu.
İşte bu 24 saat içinde ne oldu ise oldu: Ruslar, ani bir atak ile, Kosova'ya girip Priştine Havaalanı'na yerleşiverdiler. Böylece ABD'nin ve

Yazının Devamı

Ne zaferi?..

11 Haziran 1999


Belgrad'da savaşın sona ermesini coşku ile kutlayan binlerce gençten biri, CNN muhabirinin "Hükümetinizin dediği gibi, zaferi mi kutluyorsunuz?" şeklindeki alaylı sorusunu "Ne zaferi?" sorusu ile yanıtlıyor ve devam ediyor: "Şu savaş iki buçuk ay önce bitseydi olmaz mıydı?"
Miloşeviç'in sözcüleri istedikleri kadar bu savaşın Yugoslavya'nın zaferi ile son bulduğunu söyleye dursunlar, bu sonucu "Avrupa'da küçük bir devletin, çok güçlü saldırganlara karşı direnişinin bir başarısı" olarak nitelendirsinler, bunu Yugoslavların çoğu da artık yutmuyor.
Halk 11 hafta süren bombardımanların toplam 5 bin ölüye, 10 bin yaralıya, 100 milyar dolar maddi zarara mal olduğunu bilmiyor mu? Kosova bölgesinin artık Yugoslav kontrolünden çıktığını ve "yabancı bir askeri ve siyasal otoritenin" denetimi altına girdiğini hissetmiyor mu?
Bu mu Yugoslaya'nın zaferi?
* * *
EVET, artık kesinleşmiş bir "Kosova anlaşması"ndan ve "savaştan barışa geçiş"ten söz edebiliriz.

Yazının Devamı

Güvenliğin güvencesi...

10 Haziran 1999


Avrupa Birliği, ileri aşamaya götürdüğü ekonomik ve mali entegrasyonunu, siyasal ve askeri bir yapılanma ile tamamlamaya çalışıyor. Bu konuda Köln zirvesinde önemli bazı adımlar atıldı. "Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği" (AGSK) adı altında kurulacak mekanizma, AB'nin bünyesi içinde önümüzdeki yıldan itibaren askeri bir örgüt olan BAB'ın yerini alacak. Bu mekanizmanın başına şimdiki NATO Genel Sekreteri Javier Solana gelecek.
Böylece AB, tamamen Avrupalı üyelerinden kurulu, NATO benzeri ortak bir güvenlik ve savunma sistemini hayata geçirmeyi umuyor. Bu sayede AB, örneğin Balkanlar'da (Bosna ve Kosova'da görüldüğü gibi) hareketsiz veya çaresiz duruma düşmeyecek, ABD'nin müdahalesine muhtaç kalmayacak ve gerektiğinde, kurulacak ortak askeri güçle, hemen harekete geçebilecek...
Fikir ve amaç bu. Bunun ne ölçüde gerçekleşebileceği tartışılabilir...
* * *
NİTEKİM dün İstanbul'daki bir uluslararası konferansta, bu konu ilginç bir tarzda tartışıldı.
"Arı Hareketi" adlı düşünce kuruluşunun düzenlediği "Doğu Akdeniz Güvenlik ve İşbirliği" başlıklı konferans, bu konuda Türkiye'den, ABD'den, İsrail'den ve

Yazının Devamı