CHP’nin ‘AB açılımı’

12 Şubat 2009

CHP’nin son “AB açılımını” müstehzi ifadelerle değerlendirmek elbette ki mümkün. Ancak partilerüstü bir olgu olarak AB perspektifinin Türkiye’nin çıkarları açısından değerlendirilmesi gerektiğine inanmaktayız.
Bu nedenle, CHP lideri Deniz Baykal’ın, bize göre beş yıl gecikmeyle de olsa, gerçekleştirdiği Brüksel ziyaretini son derece olumlu buluyoruz. Orada verdiği mesajları da yararlı buluyoruz.
Ankara’daki Batılı diplomatik kaynaklardan da zaten, AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ile Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn’in Baykal ile yaptıkları görüşmelerden memnun kaldıklarını duyuyoruz.
Başbakan Erdoğan’ın kısa bir süre önce Dışişleri Bakanı Ali Babacan ve yeni AB Başmüzakerecimiz Egemen Bağış ile birlikte dört yıllık bir aradan sonra Brüksel’e yaptığı ziyaretin karşı tarafta “güven tazelediği” kesin.
Brüksel’de AKP’yi “Türkiye’yi Batı’dan uzaklaştırıyor” diye eleştirmiş olsa bile, Baykal’ın bu ziyareti de söz konusu güvenin tazelenmesine önemli katkıda bulunmuştur. Özetle, AB perspektifinin Türkiye’de siyasetçiler arasında yeniden “değer kazanması” Brüksel’de olumlu bir gelişme olarak görülüyor.

MHP de devreye girmeli

Yazının Devamı

Yeni oyun planında Türkiye’ye ana rol yok

9 Şubat 2009

Ortadoğu konusunun iç siyaset yüzünden bir süre gündemimizde arka plana düşeceği görülüyor. Aslında iyi de olur, zira bölgede şekillenen yeni oyun planında Ankara’ya merkezi bir rol çıkmayacağı anlaşılıyor. Türkiye daha çok, “kendisine ihtiyaç duyulan anı bekleyen ülke” konumundadır.
Ana oyuncular, konjonktüre göre sağlayabileceği yararı bildikleri için, Ankara’nın bu potansiyel rolünü göz ardı etmiyorlar. Ankara’da temaslarda bulunan Filistin lideri Mahmud Abbas da, Türkiye’nin girişimlerine her zaman ihtiyaç duyulacağını belirtirken bizce bunu kastediyordu.
Şu anda şekillenen oyun planının odağında, başta Mısır olmak üzere, Batı ile işbirliği yapan ve -doğru veya yanlış- “ılımlı” diye bilinen rejimler var. Erdoğan-Abbas görüşmesinden sonra Başbakanlık kaynaklarının, Türkiye’nin, Mısır’ın yürütmekte olduğu müzakerelere olumlu katkıda bulunması konusunda mutabık kalındığını açıklamaları da bu açıdan dikkat çekicidir.
Suudi Arabistan’ın da dahil olduğu bu “ılımlılar” grubuna mensup ülkelerin hiçbirinin tercihi Hamas değil. Hepsi Hamas’ın reddettiği Mahmud Abbas’ın otoritesini tanıyor. Hamas’ın da aynısını yapmasını istiyor.
Hamisi görüntüsü ve ikna görevi
Hamas’ın ayrıca

Yazının Devamı

Başbakan Erdoğan’ı bekleyen zor karar

6 Şubat 2009

Konu şu anda çok ön planda değil. Ancak, Başbakan Tayyip Erdoğan, önümüzdeki haftalarda kendisini tekrar siyasi tercihleri ile diplomatik gerçekler arasında sıkıştıracak zor bir kararla karşı karşı kalacak.
Bu sefer ki sorun, Türkiye’nin, AB’de yolunu tıkamaya çalışan Fransa’nın NATO’nun askeri kanadına dönmesini veto edip etmeyeceği meselesiyle ilgili. Le Monde gazetesinde önceki gün çıkan haber-yorum, Fransa açısından böyle bir riskin olduğunu çağrıştırıyor.

Paris çok önemsiyor
Le Monde göre Paris bu konuda, ABD Başkanı Obama’nın devreye girmesini isteyecek kadar endişeli. Türkiye’nin veto hakkının olmadığını iddia etmesine karşın Le Monde, Ankara’nın elinde önemli bir kart olduğunu, Paris’te konuya verilen önemden bahsetmek suretiyle ortaya koymuş oldu.
Ankara’ya şu anda bu konuda “elini göstermemeyi” yeğliyor. Gözlemciler bunun çeşitli iç ve dış nedenleri olduğunu belirtiyorlar. Ancak, konuya baktığımıza, yukarıda da belirttiğimiz gibi, Başbakan Erdoğan’ın gerçekten de zorlu bir kararla karşı karşıya olduğu görülüyor.
Fransa, Türkiye’nin AB ile üyelik müzakerelerinde sekiz faslı zoraki bir şekilde ve tümüyle kendi çıkarları için bloke etmişken, Ankara Fransa’yı

Yazının Devamı

Erdoğan’ın Darfur çelişkisi

5 Şubat 2009

“İnsaniyet” adına davrandığını söyleyerek Gazze konusunda dünyayı, Türk dış politikasını altüst etme pahasına, ayağa kaldıran Başbakan Erdoğan ve yandaşları konu Sudan ve Darfur’a gelince suspus kesiliyorlar.
Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi savcılarından Luis Moreno-Ocampo’nun “soykırımcı” olarak suçladığı, ayrıca hakkında tutuklama emrinin çıkartılmasını istediği Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir’in Türkiye’de iki kez ağırlanması zaten buradaki “çifte standardı” açıkça ortaya koyuyor.
Bu çifte standarda, El Beşir’in “Kıdemli Yardımcısı” Ali Osman Muhammed Taha’nın önceki gün ülkemize yaptığı ve Başbakan Erdoğan tarafından sıcak bir şekilde karşılandığı ziyaretle tekrar tanık olduk.
Bu ziyaret Davos’taki kavganın hemen arkasından gerçekleşmemiş olsaydı, belki dikkat bile çekmeyecekti. Fakat bu durumda dikkat çekmesi kaçınılmaz oldu. Başbakanlığın Taha’yı basından kaçırma girişimleri de bundan olsa gerek.

Kimse ‘bilmiyordum’ diyemez
Burada, AKP’nin iktidara gelmesinden kısa bir süre sonra, 2003 yılında patlak veren Darfur krizi ile ilgili ayrıntılara girecek yerimiz yok. Ancak internette bu konuda o kadar çok malzeme var ki, hiç kimsenin “bilmiyordum” deme hakkı

Yazının Devamı

Erdoğan’ın Türkiye’yi oturttuğu yer

2 Şubat 2009

Erdoğan’ın Davos çıkışı, popülizm düzeyinde kendisine büyük getiri sağladı. Bunun meyvelerini de yerel seçimlerde toplayacaktır. Ancak 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel bile endişesini dile getirmeden edemedi.
“Umalım ki, böyle bir hadise Türkiye’nin zararına olmasın” diyen Demirel’e göre, “Uluslararası meselelerde birtakım faturalar çıkar. Bu faturaların nerede, ne zaman, nasıl çıktığının çok farkına varamazsınız.”
Bu sözler, ateş çemberinden geçmiş kurt bir siyasetçiye ait. Bunu da Erdoğan’ın “Ben diplomasiden değil, siyasetten anlarım” yaklaşımına binaen söylüyoruz. Özetle, bu konuda kaygılı olanlar sadece “monşerler” değil.
Bu açıdan bakıldığında, ABD Başkanı Obama’nın yeni Ortadoğu temsilcisi George Mitchell’ın Türkiye’ye gelmekten vazgeçmesinin, Amerikan tarafının ısrarla belirttiği gibi, “teknik nedenler”den olduğuna inanmak zor.
Türkiye gerçekten bölgenin kilit ülkelerinden biri olmaya başladıysa, Mitchell’ın mutlaka gelip buradaki görüşleri de alması gerekirdi. Oysa bu gezisinde iki ülkeyi es geçti. İlki Suriye, diğeri de Türkiye. Kimse bunun anlamlı olmadığını söyleyemez.

Hamas’ın zaferi

Yazının Devamı

Kasımpaşa’dan niçin diplomat çıkmadığı anlaşılmıştır

31 Ocak 2009

Önce işin haber boyutunu verelim. Türk Atlantik Konseyi’nin Antalya’da düzenlediği ve bizim de konuşmacı olarak katıldığımız konferans sırasında dün Savunma Bakanı Vecdi Gönül’e ayaküstü şunu sorduk:
“Davos’taki kavgadan sonra Türk ve İsrail silahlı kuvvetleri arasındaki işbirliği ve iki ülke arasındaki savunma sanayii projeleri sürebilir mi?”
Türkiye’ye zaman zaman “kelle koltukta” yıllarca hizmet etmiş olan diplomatlarımızı aşağılayan, ayrıca “siyasetten gelmekle” övünerek “diplomatik hassasiyetleri” hiçe sayan Başbakan Erdoğan’ın aksine, “devlet geleneğinden” gelen Gönül’ün tek cümlelik yanıtı “Devlette devamlılık esastır” oldu.
Bundan, Türk-İsrail ilişkilerindeki ana eksenin, Erdoğan’a rağmen, etkilenmeyeceği anlaşılmaktadır. Dış politikasını aşırı pragmatizm üzerine oturtmuş olan İsrail’in esas duymak istediği de zaten budur. Çünkü, ulusal çıkarları açısından, Türkiye ile ilişkilere hâlâ büyük önem atfetmektedir.
Peres de terbiyesizdi
Şimdi kavganın kendisine gelelim. Önce şunu söylemek gerekiyor. Şimon Peres’in kızgın bir sesle ve itici bir edayla Erdoğan’a, “Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek ve Filistin lideri Mahmud Abbas’tan daha mı iyi bileceksin?” anlamına

Yazının Devamı

AB: Basın özgürlüğü zorunluluk

29 Ocak 2009

AB Komisyonu’nun Ankara temsilcisi Marc Pierini, basın özgürlüğünün AB’nin standart kriteri olduğuna dikkat çekerek, ‘Bize göre medyanın yargılarına tarafsız bir şekilde varabilmesi ve kaynaklara eşit şekilde ulaşabilmesi önemlidir.Bu tabii ki siyasetçiler açısından nahoş olabilir. Ama durum budur’ dedi

Başbakan Erdoğan’ın basına dönük sert eleştirileri AB tarafından yakından izlenmeye devam ediyor. Basın özgürlüğü konusunun Türkiye ilerleme raporlarının “standart konularından biri olarak kalacağını” belirten AB Komisyonu’nun Ankara temsilcisi Büyükelçi Marc Pierini, “Bize göre medyanın yargılarına tarafsız bir şekilde varabilmesi ve kaynaklara eşit şekilde ulaşabilmesi önemlidir. Bu tabii ki siyasetçiler açısından nahoş olabilir. Ama durum budur” diye konuştu.
Bunu söylerken Başbakan Erdoğan’ın ismini telaffuz etmekten kaçınan Pierini, Türk-AB ilişkilerindeki son gelişmelerinden Ergenekon davasına kadar uzanan birçok konuda sorularımızı yanıtladı.
Son dönemde bazı gelişmeler oldu. Egemen Bağış Başmüzakereci olarak atandı. Başbakan Erdoğan 4 yıllık bir aradan sonra Brüksel’e gitti. Bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Pierini: Bundan dört hafta önce konuşuyor olsaydık

Yazının Devamı

Gül’den Filistin İçin ‘akort ayarı’

25 Ocak 2009

Dünkü yazımızda ele aldığımız konuya bugün de devam ediyoruz çünkü önemli gelişmeler var. Konu ayrıca önemli çünkü “rasyonel dış politika yönetimi” açısından nelerin yapılması, nelerin ise yapılmaması gerektiğini ortaya koyan somut bir örnekten söz ediyoruz.
Hatırlayacaksınız, Başbakan Erdoğan, geçen Pazartesi günü Brüksel’de Hamas’ın kazandığı 2006 seçimlerden söz ederken, Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ı kastederek, “Abbas’ı memnun etmek için bu seçimleri yapmadık ki!” ifadesini kullanmıştı.
Bu ise Filistin Yönetimi nezdinde, haliyle, büyük rahatsızlık yaratmıştı. Başbakan Erdoğan’ın Gazze krizi sırasında açıkça yansıttığı Hamas yanlısı tavırdan zaten hoşnutsuzluk duyulan Abbas kampında Ankara’ya dönük kuşkular artmıştı.

Mahmud Abbas’ın görev süresi
Bu arada, Filistin lideri olarak Mahmud Abbas’ın yasal süresinin 9 Ocak’ta dolduğuna dair söylemin Türkiye’de sık sık dillendirilmesi, AKP hükümetine duyulan kızgınlığı körüklemişti. Filistin Büyükelçiliği medyamıza, Abbas’ın Filistin lideri olarak yoluna nasıl devam edeceğini anlatan bilgi notları gönderme ihtiyacını duymuştu.
Özetle, Türkiye’nin son haftalarda, Mahmud Abbas’a bağlı olan El Fetih’in düşmanı olan

Yazının Devamı