Şimdi sırada Yapı Kredi Bankasının, Koç Grubu ile ortak olarak İtalyanlara satışı var. Yapı Kredi çok daha büyük ve sorunlu bir banka olduğu için satışı ciddi inceleme gerektiriyor. Özellikle, çalışanları ile olan ilişkilere ve Sandığın bankadan olan alacaklarına iyi bakmak gerekli. Bankanın geri ödenemeyen kredilerine bakılması yeterli olmayabilir. Eldeki gayrimenkullerin değerlendirilmesinin de gerçekçi yapılması gerekiyor. Eğer becerilebilirse, Yapı Krediye yabancı ortak alınması da yerinde bir uygulama olacak. Doğal olarak, bu satışta da yabancı ortağın payına ve yönetimdeki gücüne bakmak gerekecek. Burada, Aria benzeri bir örnek de yaratılmaması bekliyoruz.Dünyada bir çok ülkede ulusal banka kalmadı. Küreselleşme ilk örneklerini bu sektörde veriyor. Meksikanın bile bankalarının % 95i yabancıların eline geçti. Romanyada, Endonezyada neredeyse ulusal banka yok. Ulusal bankacılığın yok olması, giderek ulusal sermayenin yok olması sonucunu doğurabilir. Çünkü, bankalar halkların tasarruflarının toplandığı yer. Küçüklü büyüklü tasarruflar toplanıp, bankalar aracılığı ile ulusal ekonomi kredilendiriliyor. Buna ek olarak, yabancı ekonomiler de kredilendirilirse, ülke ek faiz geliri
İç ve dış borçlanma faiz oranları düşüyor.İç ve dış borçlanma vadeleri uzuyor.Bütçe gelirleri artıyor.Bütçe dengesi düzelmeye başladı.Faiz dışı fazla giderek artıyor. Ama, Bütçe gelirleri ancak yaklaşık enflasyon oranı kadar artırılabiliyor.Net borç ödeyen bütçe yapılamıyor. Bu nedenle, kamu borçları gittikçe artıyor.Faiz dışındaki harcamalar iyice kısıtlandığı için, hükümet söz verdiği işleri bile yapamıyor. Faiz dışı harcama, enflasyon oranının bile altında artıyor.Bütçe açığının gayri safi milli hasılaya (GSMH) oranı azalsa bile, 2003 yılı 2000 yılı seviyesinde (Hazine 2003e kadar veri sağlamış). Bu veri, inişli çıkışlı. 2004 başarılı. 2005 gerçek test yılı olacak.Faiz dışı fazlanın GSMHye oranı da inişli çıkışlı. 2001de % 6.8 iken, 2003te % 5.2 oldu. 2004 iyi bir yıldı. Ama, 2005 yine test yılı. Konsolide Bütçe (Hazine Müsteşarlığı) verilerine göz atalım: İyi gelişmeler var: Gelirler Faiz dışı giderler Faiz gideri Denge Faiz dışı fazla1999 18.9 17.4 10.7 -9.2 1.62000 33.4 26.3 20.4 -13.3 7.22001 51.5 39.5 41.1 -29.0 12.02002 75.6 63.8 51.9 -40.1 11.82003 100.3 81.8 58.6 -40.2 18.42004 109.9 83.7 56.5 -30.3 26.2 Maliye ve ekonomi yönetimi IMFyle anlaştıkları her şeyi
New Yorklu için hava raporu her şey. Yerel televizyonlar, hava raporlarını her 10 dakikada bir yayımlıyor ve "Know Before You Go" programlarına bakmadan (programın adı semte göre farklı olabilir) kimse dışarı çıkmıyor. Büyük televizyonlar ise, hava durumunda mutlaka bilinmesi gereken bir değişim olduğunda, her yarım saatte bir veya saat başı meteoroloji bilgisi veriyor. öyle ki, kanalları şöyle bir gözden geçirdiğinizde, en az iki yerde mutlaka hava raporu bilgisi bulabiliyorsunuz. Zaten, sürekli olarak meteoroloji bilgisi veren kanallar var. Sadece hava raporları değil, semte göre detaylı şehir haritası da verilerek cadde ve sokaklardaki trafik akıcılığı, nerede kaza olduğu, nerede kazanın kaldırıldığı, nerede su birikintisi nedeniyle yavaş geçiş olduğu konusunda halk bilgilendiriliyor. Böylece siz, hem çevrenizin yol ve sokaklarının bir planını ezberliyor hem de gideceğiniz yönü belirliyorsunuz.Yalnız hava raporunu değil, havaalanlarında uçak kalkışlarındaki ve otobüs, tren, metro, vapur, feribot seferlerindeki dakikalık gecikmeleri de bilmek durumundasınız. Hava raporunu, bu konulardaki bilgiler takip ediyor. Bunlara göre, kendinizi ayarlayarak evden çıkıyorsunuz.Meteoroloji
Cari İşlemler Açığı 15 milyar doları aştı. Başka zaman olsa, bu durum ciddi bir döviz krizi ve arkasından ekonomik kriz yaratırdı.İç ve dış borçlar bir kriz anında artık baş edilemeyecek boyutlara ulaştı. Faiz dışı fazla hedeflerinin tutuyor olmasına rağmen, borçlar katlanarak büyüyor.Türk Lirası ciddi boyutta aşırı değerli. Başka zaman olsa, bu denli bir değerlilik döviz krizi ile sonuçlanırdı.Reel faizler oransal olarak çok yüksek. Bu verilerin hepsi de tarihsel yüksekliklerde. Buna rağmen, ne döviz krizi ne de ekonomik kriz var ve hala istikrardan söz ediliyor. Maliye politikası da ekonomi politikası da başarılı görünüyor.Ama, bir "kırılma noktası" olası. Ülkemizdeki bütün ekonomik dengeleri bozabilecek siyasi gelişmeler var. Siyasi bir gelişme bütün ekonomik kazanımlarımızı yok edebilir. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Bushun, yeni döneminde yeni atılımlar yapılacağı kesin. Suriye ve İran uyarıldı. Bu iki ülke de bizim komşumuz.ABDden önceki gün döndüm. ABDde İran sorununun içten bir darbe ile çözülmeye çalışılacağı ama gerekirse, bir uyarı ateşinin göze alınabileceği dile getiriliyor.Kuzey Irakdaki gelişmelerin bizi sıcak savaşın içine çekme olasılığı gittikçe
Türkiye Cumhuriyetinde Yargı Sisteminin İşleyişi Raporu, en önemli sorun olarak "yargının yönetiminin kabul edilemez bir derecede Adalet Bakanlığının siyasi iradesinin muhtemel etkisine konu olması"nı belirliyor. Rapora göre, hakimler ve savcılar arasındaki ilişki, yargının tarafsızlığı konusunda tereddüt uyandıracak nitelikte. Türkiyede savcılar, şüphelenilen suçları kararlı bir biçimde soruşturup mahkeme önüne getirmekte sınırlamalarla karşı karşıyalar.Siyasal erkin etkisine maruz kalmış bir yargı, objektifliğini, saygınlığını, insan hakları ve temel özgürlükleri etkin biçimde koruyabilme kapasitesini kaybeder. Bu da demokratik bir toplumun "hukuk devleti" olma ilkesiyle çelişir. "Hukuk devleti" olunması, yargının hem yasamadan hem de yürütmeden bağımsız olmasını gerektiriyor. Üstelik, bu bağımsızlık hem kurumsal hem de işlevsel açıdan olmalı. Bunun bir sonucu olarak da, hem yasama hem de yürütme organları kesinleşmiş mahkeme kararlarına gecikmeden uymak zorunda. Oysa, Türkiyede özellikle kamu kurumları kesinleşmiş yargı kararlarına uymuyor veya çeşitli nedenlerle uymayı geciktiriyor. Bu uygulamalar özellikle Danıştay kararları için geçerli oluyor. Üst kademe yöneticilerimiz ve
Dünyadaki toplam üretimin gayri safi milli hasıla (GSMH) bazında % 74.5ini üreten 6 ülke, askeri harcamaların da % 69.8ini yapıyor. Aşağıdaki bilgiler Dünya Bankası, Stockholm Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü tarafından elde edilmiş. Araştırmaya göre, sadece Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Rusyanın yaptıkları askeri harcamaların dünya askeri harcamasına oranı, üretimlerinin oranından yüksek. Doğal olarak, bu sonuç ürettiklerinden fazla askeri harcama yaptıkları anlamına gelmiyor ama bu ülkelerin askeri harcamaya önemli pay ayırdıklarını anlatıyor. Ülke Dünya toplam GSMHsindeki payı Dünya askeri harcamasındaki payıRusya % 1.2 % 1.4Çin % 4.3 % 3.4İngiltere % 5 % 4Japonya % 12 % 5Avrupa Birliği % 22 % 12ABD % 30 % 44Toplam % 74.5 % 69.8 Bu ülkeler arasında ABDnin çok önemli bir yeri var. Çünkü, ABD tek başına dünya üretiminin % 30unu gerçekleştirirken, yani bir anlamda dünya ekonomisinin % 30unu temsil ederken, dünya askeri harcamalarının % 44 ünü yapıyor. Bu rakamlar, ABDnin gücünü ve "süper devlet" konumunu bir kez daha ortaya koyuyor.Ancak, bu yüksek askeri harcamanın ABDnin şimdiki konumunu giderek zora sokacağı da tartışılabilir. Harcamalarda oransal olarak savunmaya
Bütün bu gelişmeler beni biraz coğrafya çalışmaya yöneltti. Bakın, bilimsel kitaplardan neler öğrendim:- Dünya yaklaşık 4.6 yaşında. 250 milyon yıl önce "pangea" denilen tek bir kıta vardı. Yedi kıta, "pangea"nın zelzelelerle bölünmesiyle oluştu. Yüz bin yıl önce sonuncusu yaşanan buzul çağı sırasında Avrupa ve Kuzey Amerikanın büyük bölümü buzlarla kaplıydı. Endüstri devriminden beri artan "global ısınma"nın uzak sayılmayan bir gelecekte buzulları eritebileceği ve sel baskınları sonrasında da dünyayı bir "global soğuma ve buzul çağı"nın etkileyebileceği düşünülüyor.- Dünyanın % 97.2si sularla kaplı. Ama, bu suyun çoğu tuzlu (tuzlu suda her çeşit tuz var) ve kirli olduğu için sadece % 2.8i kullanılabilir durumda. Bu % 2.8in de % 2lik bölümü buzul (buzulların ortalama derinliği 1.6 kilometre ve buzla kaplı Antarktika dünyanın en az yağış alan bölgesi) halinde bulunduğundan, dünyada sadece toplam suyun % 0.8i kullanılabiliyor. Bütün ırmaklar, göller, kaynaklar kullanılabilen % 0.8e dahil. İşte, su bunun için çok kıymetli. Üstelik, dünyanın en tuzlu denizi Akdeniz. Bu nedenle, Mezopotamyadaki su havzaları daha bir önem kazanıyor.- 1950 yılında 2.6 milyar olan dünya nüfusu, şimdi 6.5
Ülkemizin karşılaştığı en büyük ekonomik kriz sırasında bile, yabancı ve Türk yatırımcıların borsaya olan güvenleri sarsılmadı. Borsada bazılarının beklediğinin aksine hiçbir teknolojik darboğaz da yaşanmadı. Tahvil ve repo piyasası iyi yönetilemeseydi, kriz sırasında ne Hazine borçlanabilir ne de iç borçlanma senetlerinin ikincil piyasası devam ettirilebilirdi. Gerçekten de, bütün ekonomide ikincil piyasanın yok olduğu, gayrimenkullerin bile satılamadığı bir dönemde, ikincil piyasa sadece borsada vardı.Borsa sıradan bir devlet dairesi gibi yönetilseydi, kriz çok daha büyük sonuçlar doğururdu. Bu gerçeklere rağmen, hiçbir zaman bir devlet dairesi gibi yönetilmeyen, anlık ve hata kabul etmez kararların alınmak zorunda olduğu, bu nedenle de kaliteli personel barındırması mecburiyeti olan ve giderlerini gelirleriyle bol bol karşılayabilen borsa, bugünlerde Sermaye Piyasası Kanununda "kamu kurumu" sayıldığı için zor günler yaşıyor.Dünyada hiçbir borsa bürokratik kurallarla yönetilmiyor. Gerçek anlamda özerk olmayan bir borsa, kendine yüklenen hiçbir görevi yapamaz hale gelir. Borsa, ülkemizin yurtdışında en yakından takip edilen kurumu. Aslında, ülkemizi yurtdışında en geniş anlamda