Roche ile ilgili olarak yazdığım yazılar sonrasında gelen onlarca ileti arasında Tıp Kurumunun gönderdiği çok ilginç. Tıp Kurumu da, bakış açılarımızın farklı olduğunu söyleyip, aslında Roche konusunda benimle aynı görüşü savunarak, ihalelerin düzenlenmesindeki eksiklikleri gündeme getirmiş. Yani, sıkıntı Rocheta değil, sistemde.Tıp Kurumuna göre: Yalnız Roche şirketiyle ilgili bölümde değil, ihalenin diğer kalemlerinde de benzer sorunlar, aksaklıklar, eksiklikler ve usulsüzlükler var. (Tesadüfen Roche günah keçisi.)İhalede, rakip firma Gürel (Santa Farma) da kendi ürün kategorilerinde gözetilmiş. Yani, tam rekabet sağlanmadan, firmalar arasında kardeş payı yapılmış. İki ayrı kulvarda ihale yapılmış ve herkes kendi kulvarında rakipsiz koşmuş. İhale "birim ünite" üzerinden açılması gerekirken, firmaların farklı formlarındaki ürünleri ayrı kalemler olarak tanımlanmış. (Bu da, ihale sisteminin tam anlamıyla bozuk olduğunu gösteriyor. Yani, asıl sıkıntı devlet birimlerinde. Sıkıntı, ihale yönetmeliklerindeki ve sistemindeki boşluklarda. Doğal olarak, özel sektörün amacı kardır. Her olanaktan faydalanarak kar maksimize edilmeye çalışılır. Bu amaca yönelik davrandığı için özel sektör
Bankanın yaklaşık % 45i Çukurova Grubunun elinde. Hisselerin yaklaşık % 42si de halkın elinde.Büyük bankaların borsa değerlerine bakılırsa, kabaca İş Bankası 11 milyar dolar, Akbank 9 milyar dolar ve Garanti Bankası da 5 milyar dolar ediyor. Bu durumda, Yapı Kredinin de 6-7 milyar dolar etmesi beklenebilir. Ama, şu andaki borsa değeri 3.5 milyar dolarla, olması gerekenin çok altında.Öte yandan, Çukurova Grubuna bankayı bir an önce satması için resmi baskı ve verilmiş süre var. Alıcının ise, sadece KoçUni Credito ortaklığı olması, yani tek alıcı bulunması, Çukurova Grubunun pazarlık gücünü iyice azaltıyor.Bankanın satın alınması durumunda, alıcılar, bankayı aldıkları fiyattan halkın elindeki hisseleri de almak üzere çağrı yapmak zorundalar. Bu, Sermaye Piyasası Mevzuatı bakımından zorunlu.Ayrıca, Çukurova Grubu elde edeceği gelirle Yapı Kredinin elinde bulunan Turkcellin % 13 hissesini almak istiyor. Böylelikle, borçlarını daha rahat ödeyebilir veya yapılandırabilir hale gelecek. Yani, Çukurova Grubuna verilecek paranın Yapı Krediye olan borçlarına sayılması grubun işine gelmiyor. Çünkü, bu krediler uzun vadeli ve uygun faizlerle verilmiş ve Çukurova, krediler için yapması gereken
Roche soruşturması bize sadece sağlık sistemimizdeki değil, adalet sistemimizdeki bozuklukları da gösterdi. Anlaşılan, iddia makamı yeterince hazırlanmamıştı. Okuyucularımdan M. N. Doğanın dediği gibi: Firma yetkilileri süklüm püklüm toplanmış, nezarette tutulmuş, iddialar basında çarşaf çarşaf yayımlanmış, insanlar suçlu gösterilmiş, sonra da salıverilmişti. Bir iddia varsa, ciddi ve hazırlık safhasında gizli olmalıydı. Yargının görevi önce içeri atmak, sonra soruşturma yapmak olmamalıydı. Doğan devam ediyor: Basın yeterince tarafsız değil ve olaylar uzman olmayan kişilerce değerlendiriliyor. Olaylara sadece "toplumu coşturma" amacıyla yaklaşılıyor, yargısız infaz yapılıyor, insanlar suçsuz çıkınca da "Haber değeri yok" diye olaya yer verilmiyor. Batıda, birinin tutuklanması işin sonu gibidir.Ellerine kelepçe vurulmadan önce, insanlar medeni bir biçimde davet edilerek, soruşturmanın gizlice ve insan onurlarını zedelemeden yapılması gerekirdi. İnsanların suçlu gibi toplanıp sonra da "Pardon" denilmesi kurumlara ve sisteme olan güven ve saygıyı yok ediyor.Geçtiğimiz cumartesi günü, Adalet reformuyla ilgili olarak Avrupa Birliği Komisyonunun hazırlattığı son raporu konu eden yazım
Avrupa Birliğine giriş sürecinde en büyük reform adalet sisteminin işleyişinde yapılacak. Geçiş dönemi sırasında benzer birçok çalışma daha yapılacak ve sistemimiz sorgulanacak.Yeni rapor, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kaldırılmış olması, hakim ve savcıların mesleki birlikler kurmaları konusunda çalışmaların başlatılması, adli polis kurulması yolunda yasa teklifi hazırlanması, avukatlara erişim olanaklarının artırılması konularında alınan tedbirler nedeniyle olumlu ifadeler kullanıyor.Yine yeni raporda, cezaevlerine girişleriyle ilgili, avukatlardan gelen aşağılanma ve taciz iddialarının tamamen son bulduğu belirtiliyor. Rapora göre, Adalet Bakanlığı, tüm adliye binalarının güvenli yerlerinde görüşme odaları inşa etmeyi ve ilke olarak da savcıların mahkemedeki konumunun, avukatlarınkiyle eşitlenmesi hususunu kabul etti.Komisyon, bugüne değin alınmış bulunan tedbirlerin Türk hukuk sistemine ne ölçüde olumlu katkılar sağladığının değerlendirilmesi için çok erken olduğu ve izlenme sürecinin devam etmesi gerektiği kanaatinde. Çünkü, Adalet Bakanlığı yargı bağımsızlığına ilişkin önceki rapordaki önerilerle ilgili bir taahhütte bulunmamış durumda. Öte yandan, hakim ve savcı arasında
2) Başka ülkelerden borç alanlar. Bunlar, aldıkları borcun faizi kadar her yıl milli hasılalarından alacaklılara ödeme yaparlar (Türkiye bunlara dahildir).Başka ülkelerden borç alan ülkeler üçe ayrılır:1) Düşük faizle borç alıp daha yüksek faiz veya getiriyle başka ülkelere borç verenler. Bunlar, borçlanmayı bir strateji aracı olarak görürler ve başkasının parasıyla para kazanırlar.2) Gittikçe daha az borç alarak, borçlarını zaman içinde azaltan veya yönetilebilir hale getiren ülkeler. Bunlar bir süre sonra, borç verebilen ülkeler arasına katılabilirler.3) Gittikçe daha fazla borç alıp borcu borçla ödeyebilen ülkeler. Bir büyük ekonomik kriz veya istikrarsızlık, bu ülkeleri ciddi sıkıntılarla karşılaştırabilir (Türkiye bunlara dahildir).Gittikçe daha fazla borç alıp borcu borçla ödeyebilen ülkeler ikiye ayrılır:1) Borcu borçla ödedikleri miktarı gittikçe azaltanlar. Bunların gittikçe daha az borç alabilen ve borçlarını yönetebilen ülkeler arasına girme olasılıkları vardır.2) Borcu borçla ödedikleri miktarı gittikçe artıranlar. Bir büyük ekonomik kriz veya istikrarsızlık, bu ülkeleri iflasla karşılaştırabilir (Türkiye bunlara dahildir).Borçlarını yeni borç alarak ödeyebilen
Ardıç, Romanya ve Bulgaristandan mebzul miktarda sahte yeni para geldiğini, bankaların kalpazan kolpasına gelmektense çamur gibi eski banknotları döndürmeyi tercih ettiğini açıklıyor.Ardıç, Merkez Bankasına soruyor: "Taklit edilecek banknotu niçin bastınız? Niçin uzun uzadıya Şurası şöyle bantlı, burası böyle fligranlı, orasında öyle güvenlik bilmem nesi var diye atıp tutuyordunuz? Niçin bir lira hem madeni hem banknot basıldı? Aşağı yukarı altmış Avrupa centi değerinde parayı niçin banknot yaparsınız? Kimsenin kullanmadığı bir kuruşu niçin bastınız? Aralık ayının 15inden sonra kimse eski para kabul etmezse ne olacak?"Ardıç, bütün söylediklerinde haklı. Olacakları ben aylar öncesinden yazıp bizimkileri uyarmıştım. Bana utanıp sıkılmadan, saçma sapan cevaplar vermişlerdi. Şimdi, madeni paralar kifayetsiz ve Avrupada gazoz alma makinelerinde kullanılıyor. Banknotların ise sahteleri kol geziyor. Önceki haftanın "The Economist" dergisinde konuyla ilgili bir yazı vardı. Yazıda, Amerika Birleşik Devletleri dahil birçok ülkenin plastikten yapılmış, kolay eskimeyen ve taklit edilemeyen banknotları denemeye başladıklarından söz ediliyordu.Artık, birçok ülkenin banknotlarının tamamı veya
Geçtiğimiz aylarda şirketin eski bir çalışanı, Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) ihalelerinde Rocheun yüksek fiyatlarla ilaç sattığını iddia etmişti. İddiaya göre, Roche, NeoRecormon adlı ilacı üç ayrı kuruma üç ayrı fiyattan satmıştı. Ama, fiyatlardan hiçbiri Sağlık Bakanlığının bu ilaç için belirlediği fiyatın üstünde değildi. Yani, aslında Roche kar marjını azaltarak ilacı bazı yerlere iskontoyla satmıştı. Roche, bu düşük fiyatlı işlemleri "müşteri bağlama (promosyon)" amaçlarını güderek yaptığını, bu tür piyasa koruma davranışlarının her ilaç firması tarafından yapıldığını söylemekteydi. Zaten, ucuz fiyatla yapılan satışlar toplam satışların yaklaşık kırkta biriydi. Sonunda, bakanlık üst fiyatları yeniden belirlemek ve her ilaçta en düşük fiyatlı ülkeyi esas almak zorunda kaldı. Satışlar sırasında, bakanlıkça belirlenen üst fiyat aşılmadığı için, Rocheu kusurlu ilan etmek ve uluslararası bir firmanın itibarını zedelemek gerçekten haksızlıktı.Rekabet Kurumu Başkanlığı da konuyu inceledi ve Rekabet Kurulu oybirliği ile Rocheu aklama kararı aldı. Rekabet Kurulu, "Katılımcıların fazla olduğu ihalelerde fiyatın daha düşük seviyelerde oluşmasının doğal olduğu, grup bazındaki ihale
Net borç ödeyen bütçe yapılamıyor.Alınan her tedbire rağmen, iç ve dış borçlar hem Türk lirası hem de dolar olarak füze gibi artıyor. Çok başarılı sayılan 2004 yılında bile, borçlar 33 milyar dolar artmış.Faiz dışındaki harcamalar iyice kısıtlandığı için, hükümet söz verdiği işleri bile yapamıyor. Yani, bir bakıma hükümet edemiyor. Yatırımlar durduruldu, ücret ve maaş artışları enflasyonun altında tutuluyor. Teşvikler iyice kısıldı. Yani, bıçak kemiğe dayandı.Faiz dışı fazla, bütçenin oranı olarak daha fazla artırılamaz durumda.Maliye ve ekonomi yönetimi IMFyle anlaştıkları her şeyi fazlasıyla yapsa da, IMF kıskacı devam ediyor. Bu kısır döngüden bir çıkış yolu olmalı. Öncelikle mevcut bazı politikaları sürdürmeli, bazılarını bunlara eklemeli: Siyasi istikrarı sürdürecek tedbirler almalı, siyasi partiler ve seçim yasalarını bu amaçla değiştirmeliyiz. Gerekirse, bu amaçla başkanlık sistemine dikkatli bir geçiş yapmalıyız.Her istedikleri dış tavizi vermemeli ama sıcak savaşa da katılmamalıyız.IMF anlaşmasına devam etmeliyiz.Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleriyle olan ilişkilerimizi dikkatli bir biçimde devam ettirmeliyiz.Ekonomimizin yüksek oranlarda büyümesini