15.06.2025 - 07:00 | Son Güncellenme:
Efnan Atmaca - Gençsiniz, âşıksınız, heveslisiniz, hayalleriniz var, hayattan çok şey bekliyorsunuz. Ve bir an geliyor her şey yerle bir oluyor. “Tırtıl GPT-148”, Ömür ile Bahar’ın hikâyesi. Ömür’ün dominant Alzheimer denen ailesel, genetik olarak geçen bir Alzheimer türüne yakalandığı ortaya çıkıyor. Henüz 30 yaşında olan Ömür zamanla her şeyi unutacak, üstelik o bir yazar. Anne ve babasını genç yaşta kaybetmiş, o yüzden hiç böyle bir bilgi yok onda. Ama zor bir sınav çıkıyor önüne. Bu iki kişilik bir sınav. Bahar da bu sürecin bir parçası. Elbette günümüzde bu hastalığın kesin bir tedavisi yok ama çeşitli deneysel ilaçlar var. Oyundaki ilacın adı GPT-148! Aynı zamanda Ömür karakterini canlandıran Ali Haydar Çataltepe’nin yazdığı metinde yapay zekânın bu hastalığı durdurabileceği bir hikâye anlatılıyor. Yapay zekânın ürettiği bir çip hap. Bir asker gibi beyne girip hastalıklı yerleri dondurup sağlam yerlerin kalmasını sağlıyor. Bu tedaviyi seçmek önemli bir karar çünkü hastanın ömrünü uzatıyor ancak neyi, kimi, neleri unutacağının garantisi yok. Yani hangi anılar donacak, hangi anılar yaşayacak bilinmiyor. Ömür, “Seni seviyorum. Sana tapıyorum. Sen benim her anımsın… Seni kafamın içinde bulamamaktan ve sana karşı hissettiğim bütün bu -her şeyin çürüyüp gidecek olmasından çok korkuyorum. Bu ilacın sana dair her şeye ulaşmasından da! Sen bana aitsin! Bana özelsin! Bir başkasının sana ulaşmasına asla izin vermem!” diyor. Bahar ise öylesine âşık ki birlikte geçirebilecekleri bir dakikanın bile peşini bırakmak istemiyor. Bahar’ı aynı zamanda oyunun yönetmenliğini üstlenen Dilara Vural canlandırıyor. Onlara doktor karakteriyle Dilek Sağır eşlik ediyor.
“Tırtıl GPT-148”, 18 Haziran’da Baba Sahne’de, 25 Haziran’da Claphall / İstanbul’da izlenebilir.
Kendinden vazgeçmek
“Tırtıl GPT-148”, Fact Tiyatro’nun üçüncü oyunu. Genç bir ekipler, farklı düşünüyorlar, yepyeni bakış açıları ve sorgulamalar getiriyorlar. “Sipariş Listesi”yle seyirciyi hayatın herkese pek de adaletli olmadığını fark ettiğimiz o ilk zamanlara götürüp kaybolup giden hayallere ortak etmişlerdi. “Sendrom”, unutmak ile hatırlamak arasında bir yolculuğa çıkarıyordu izleyenleri. Ve Dilara Vural, her iki oyunla da üst üste Afife Jale Yılın En Başarılı Genç Kuşak Sanatçısı Ödülü’ne aday oldu. Üçüncü oyunda çıtayı biraz daha yukarı çıkarıyorlar. Çok zor sorgulamaların içine alıyorlar seyirciyi. Ömür, yaşamak uğruna hangi anılarını feda edeceği sorusuna yanıt ararken Bahar onu yaşatmanın bencillik mi yoksa birlikte ‘an’ biriktirmek mi olduğuna odaklanıyor. Feda edilen anıların yerleri dolabilir mi acaba? Yan yana olunursa geçmiş yok olsa bile bugün ile kurulan gelecek onları telafi eder mi? Peki ya aşk, sevgi! Sevdiğiniz uğruna hayallerinizden, geçmişinizden, anılarınızdan, kendinizden vazgeçebilir misiniz? Öyle ustalıkla işlenmiş bir metin ki “Tırtıl GPT-148”, hemencecik seyirciyi içine alıyor, diyalogların derinliği, oyuncuların doğallığı ve sahnelemenin sadeliğiyle Bahar ile Ömür’ün sorunsalına ortak ediyor. Yakın bir arkadaşlarıymış gibi yaşadıklarına şahit oluyor ve belki de yanlarına gidip kendinizce destek olmak istiyorsunuz.
‘Önemli olan salonların dolması’
Dilara Vural, “Sendrom”la Afife’ye aday olduktan sonra yaptığımız söyleşide “Ödül bu işin en gözle görünür tescili elbette ve gerçekten çok da motive edici, görünür kılıcı ama ödülden ziyade salonlarımızın dolması, genç bir tiyatronun seyirci kitlesinin oluşması ve kendi tarzımızda yaptığımız işlerin sevilip değer görmesi benim için en büyük ödül! Takdir edersiniz ki günümüzde artık bilindik bir oyuncu oynamadan genç tiyatro ekiplerinin salonlarını doldurması o kadar zor ki” cevabını vermişti. Şimdi de yeni oyunlarıyla nitelikten, ideallerinden vazgeçmeden, sözlerini tiyatro adına en doğru şekilde vererek yollarına devam ediyorlar. Tiyatronun geleceği adına önemli işlere imza atıyorlar. “Tırtıl GPT-148” de hem önermesiyle hem tartışmasıyla hem de rejisinin doğallığıyla sahnelerin farklı ve alkışlanası işlerinden. Seyirciniz de alkışınız da bol olsun.