Sureler Ankebut Suresi Oku - Ankebut Suresi Okunuşu, Türkçe Anlamı, Arapça Yazılışı, Fazileti ve Diyanet Meali

Ankebut Suresi Oku - Ankebut Suresi Okunuşu, Türkçe Anlamı, Arapça Yazılışı, Fazileti ve Diyanet Meali

Ankebut Suresi Kur’an-ı Kerim'in 29. suresidir ve toplamda 11 ayetten oluşmaktadır. Ankebut Suresi insanlığa hitap etmektedir. Bu bağlamda her bir surenin kendi bünyesinde bazı sır ve faziletler içerdiğine inanılmaktadır. Ankebut Suresi de faziletleri bakımından oldukça önemli bir suredir. Sure adını ismini 41. âyetinde geçen “el-Ankebut” kelimesinden almıştır. Ankebut Türkçe örümcek anlamına gelmektedir. Ankebut Suresi okunuşu, Türkçe anlamı, Arapça yazılışı, fazileti ve diyanet meali ile ilgili detaylı bilgiye içeriğimizden ulaşabilirsiniz.

Ankebut Suresi Oku - Ankebut Suresi Okunuşu, Türkçe Anlamı, Arapça Yazılışı, Fazileti ve Diyanet Meali

Kur’an-ı Kerim’in 29. Suresi olan Ankebut, toplamda 69 ayet-i kerime içermektedir. Bu ayetlerde; Allah’ın birliği, ölüm sonrasında dirilme, peygamberlik ve temel dini inançlar işlenmektedir. Sure içerisinde yer alan peygamberler Hz. Nuh, Hz. İbrahim ve Hz. Şuayb olarak sıralanmaktadır. Bunların yanı sıra Ad ve Semud kavimlerine de atıf yapılmaktadır.

Haberin Devamı


Öneri:
Ayetel Kürsi

Bazı dini kaynaklarda Ankebut Suresi okuyan kişilerin manevi şifa bulduğuna rivayet edilmektedir. Ankebut Suresi’nden hemen önce ve sonra da Rum Suresi ve Mutaffifin Suresi indirilmiştir. Ankebut Suresi hem içeriği hem de faziletleri bakımından Müslümanlar tarafından sık sık okunmaktadır. Bu sureyi Arapça veya Türkçe okuyan kişiler de Ankebut Suresi’nin Diyanet mealini oldukça merak etmektedir. Bu bağlamda aşağıdaki içeriklerde Ankebut Suresi ile ilgili tüm bilgilere ulaşılabilmektedir. Sureyi ezberlemek isteyenler de Türkçe okunuşundan faydalanabilirler.

Ankebut Suresi Türkçe Okunuşu

1.Elif lam mım
2.E hasiben nasü ey yütraku ey yekulu amenna ve hüm la yüftenun
3.Ve le kad fetennellezıne min kablihim fe le ya'lemennellahüllezıne sadeku ve le ya'lemennel kazibın
4.Em hasibellezıne ya'melunes seyyiati ey yesbikuna sae ma yahkümun
5.Men kane yercu likaellahi fe inne ecelellahi leat ve hüves semıul alım
6.Ve men cahede fe innema yücahidü li nefsih innellahe le ğaniyyün anil alemın
7.Vellezıne amenu ve amilus salihati le nükeffiranne ahüm seyyiatihim ve le necziyennehüm ahsenellezı kanu ya'melun
8.Ve vassaynel insane bi valideyhi husna ve in cahedake li tüşrike bı ma leyse leke bihı ılmün fe la tütı'hüma ileyye merciuküm fe ünebbiüküm bima küntüm ta'melun
9.Vellezıne amenu ve ameilus salihati le nüdhılennehüm fis salihıyn
10.Ve minen nasi mey yekulü amenna billahi fe iza uziye fillahi ceale fitneten nasi keazzabillah ve lein cae nasrum mir rabbike le yekulünne inna künna meaküm e ve leysellahü bi a'leme bima fı suduril alemın
11.Ve le ya'lemennellahüllezıne amenu ve le ya'lemennel münafikıyn
12.Ve kalellezıne keferu lillezıne amenüt tebiu sebılena vel nahmil hatayaküm ve ma hüm bi hamilıne min hatayahüm min şey' innehüm lekazibun
13.Ve le yahmilünne eskalehüm eskalem mea eskalihim ve leyüs'elünne yevmel kıyameti amma kanu yefterun
14.Ve le kad erselna nuhan ila kavmihı fe lebise fıhim elfe senetin illa hamsıne ama fe ehazehümüt tufanü ve hüm salimun
15.Fe enceynahü ve ashabes sefıneti ve cealnaha ayetel lil alemın
16.Ve ibrahıme iz kale li kavmihı'büdüllahe vettekuh zaliküm hayrul leküm in küntüm ta'lemun
17.İnnema ta'büdune min dunillahi evsanev ve tahlükune ifka innellezıne ta'büdune min dunillahi la yemlikune leküm rizkan febteğu ındellahir rizka va'büduhü veşküru leh ileyhi türceun
18.Ve in tükezzibu fe kad kezzebe ümemüm min kabliküm ve ma aler rasuli illel belağul mübın
19.E ve lem yerav keyfe yübdiüllahül halka sümme yüıydüh inne zalike alellahi yesır
20.Kul sıru fil erdı fenzuru keyfe bedeel halka sümmellahü yünşiün neş'etel ahırahinnellahe ala külli şey'in kadır
21.Yüazzibü mey yeşaü ve yerhamü mey yeşa' ve ileyhi tuklebun
22.Ve ma entüm bi mu'cizıne fil erdı ve la fis semai ve ma leküm min dunillahi miv veliyyiv ve la nasıyr
23.Vellezıne keferu bi ayatillahi ve likaihi ülaike yeisu mir rahmetı ve ülaike lehüm azabün elım
24.Fema kane cevabe kavmihı illa en kaluktüluhü ev harrikuhü fe necahüllahü minen nar inne fı zalike le ayatil li kavmiy yü'minun
25.Ve kale innemet tehaztüm min dunillahi evsanem meveddete beyniküm fil hayatid dünya sümme yevmel kıyameti yekfüru ba'duküm bi ba'dıv ve yel'anü ba'duküm ba'dav ve me'vakümün naru ve ma leküm min nasırın
26.Fe amene lehu lut ve kale innı mühacirun ila rabbı innehu hüvel azızül hakım
27.Ve vehebna lehu ishaka ve ya'kube ve cealna fı zürriyyetihin nübüvvete vel kitabe ve ateynahü ecrahu fid dünya ve innehu fil ahırati le mines salihıyn
28.Ve lutan iz kale li kavmihı inneküm le te'tunel fahışete ma sebekaküm biha min ehadim minel alemın
29.E inneküm le ta'tuner ricale ve taktaunes sebıle ve te'tune fı nadıkümül münker fema kane cevabe kavmihı illa en kalu'tina bi azabillahi in künte mines sadikıyn
30.Kale rabbinsurnı alel kavmil müfsidın
31.Ve lemma caet rusülüna ibrahıme bil büşra kalu inna mühliku elhi hazihil karyeh inne ehleha kanu zalimın
32.Kale inne fıha luta kalu nahnü a'lemü bi men fıha le nünecciyennehu ve ehlehu illemraetehu kanet minel ğabirın
33.Ve lemma en caet rusülüna lutan sıe bihim ve daka bihim zer'av ve kalu la tehaf ve la tahzen inna müneccuke ve ehleke illemraeteke kanet minel ğabirın
34.İnna münzilune ala ehli hazihil karyeti riczem mines semai bima kanu yefsükun
35.Ve le kad terakna minha ayetem beyyinetel li kavmiy ya'kılun
36.Ve ila medyene ehahüm şüayben fe kale ya kavmı'büdüllahe vercül yevmel ahıra ve la ta'sev fil erdı müfsidın
37.Fe kezzebuhü fe ehazethümür racfetü fe asbehu fı darihim casimın
38.Ve adev ve semude ve kad tebeyyene leküm mim mesakinihim ve zeyyene lehümüş şeytanü a'malehüm fe saddehüm anis sebıli ve kanu müstebsırın
39.Ve karune fir'avne ve hamane ve le kad caehüm musa bil beyyinati festekberu fil erdı ve ma kanu sabikıyn
40.Fe küllen ehazna bi zembih fe minhüm men erselna aleyhi hasıba ve minhüm men ehazethüs sayhah ve minhüm men hasefna bihil ard ve minhüm men ağrakna ve ma kanellahü li yazlimehüm ve lhakin kanu enfüsehüm yazlimun
41.Meselüllezınet tehazu min dunillahi evliyae ke meselil ankebut ittehazet beyta ve inne evhenel büyuti le beytül ankebut lev kanu ya'lemun
42.İnnallahe ya'lemü ma yed'une min dunihı min şey' ve hüvel azızül hakım
43.Ve tilkel emsalü nadribüha lin nas ve ma ya'kılüha illel alimun
44.Halekallahüs semavati vel erda bil hakk inne fı zalike le ayetel lil mü'minın
45.Ütlü ma uhıye ileyke minel kitabi ve ekımıs salah innes salate tenha anil fahşai vel münker ve lezikrullahi ekber vallahü ya'lemü ma tasneun
46.Ve la tücadilu ehlel kitabi illa billetı hiye ahsenü illellezıne zalemu minhüm ve kulu amenna billezı ünzile ileyna ve ünzile ileyküm ve ilahüna ve ilahüküm vahıdüv ve nahnü lehu müslimun
47.Ve kezalike enzelna ileykel kitab fellezıne ateynahümül kitabe yü'minune bih ve min haülai mey yü'minü bih ve ma yechadü bi ayatina illel kafirun
48.Ve ma künte tetlu min kablihı min kitabiv ve la tehuttuhu bi yemınike izel lertabel mübtılun
49.Bel hüve ayatüm beyyinatün fı sudurillezine utül ılm ve ma yechadü bi ayatina illaz zalimun
50.Ve kalu lev la ünzile aleyhi ayatüm mir rabbih kul innemel ayatü ındellah ve innema ene nezırum mübın
51.E ve lem yekfihim enna enzelna aleykel kitabe yütla aleyhim inne fı zalike le rahmetev ve zikra li kavmiy yü'minun
52.Kul kefa billahi beynı ve beyneküm şehıda ya'lemü ma fis semavati vel ard vellezıne amenu bil batıli ve keferu billahi ülaike hümül hasirun
53.Ve yesta'ciluneke bil azab ve lev la ecelüm müsemmel la caehümül azab ve le ye'tiyennehüm bağtetev ve hüm la yeş'urun
54.Yesta'ciluneke bil azab ve inne cehenneme le mühıytatüm bil kafirun
55.Yevme yağşahümül azabü min fevkıhim ve min tahti erculihim ve yekulü zuku ma küntüm ta'melun
56.Ya ıbadiyellezıne amenu inne erdıy vasiatün fe iyyaye fa'büdun
57.Küllü nefsin saikatül mevti sümme ileyna türceun
58.Vellezıne amenu ve amilus salihati le nübevviennehüm minel cenneti ğurafen tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha nı'me ecrul amilın
59.Ellezıne saberu ve ala rabbihim yetevekkelun
60.Ve keeyyim min dabbetil la tahmilü rizkahellahü yerzükuha ve iyyaküm ve hüves semıul alım
61.Ve lein seeltehüm men halekas semavati vel erda ve sehharaş şemse vel kamera le yekulünnellah fe enna yü'fekun
62.Allahü yebsütur riska li mey yeşaü min ıbadihı ve yakdiru lehv innellahe bi külli şey'in alım
63.Ve lein seeltehüm men nezzele mines semai maen fe ahya bihil erda mim ba'di mevtiha le yekulünnellah kulil hamdü lillah bel ekseruhüm la ya'kılun
64.Ve ma hazihil hayatüd dünya illa lehvüv ve leıb ve inned darel ahırate le hiyel hayevan lev kanu ya'lemun
65.Fe iza rakibu fil fülki deavüllahe muhlisıyne lehüd dın felemma neccahüm ilel berri izahüm yüşrikun
66.Li yekfüru bima ateynahüm ve li yetemetteu fe sevfe ya'lemun
67.E ve lem yerav enna cealnü haramen aminev ve yütehattafün nasü min havlihim e fe bil batıli yü'minune ve bi nı'metillahi yekfürun
68.Ve men azlenü minmeniftera alellahi keziben ev kezzebe bil hakkı lemma caeh e leyse fı cehenneme mesvel lil kafirın
69.Vellezıne cahedu fına le nehdiyennehüm sübülena ve innellahe le meal muhsinın

Haberin Devamı

Ankebut Suresi Türkçe Anlamı 

Haberin Devamı

1.Elif Lâm Mîm.
2.İnsanlar, "İnandık" demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler.
3.Andolsun, biz onlardan öncekileri de imtihan etmiştik. Allah doğru söyleyenleri de mutlaka bilir, yalancıları da mutlaka bilir.
4.Yoksa kötülük yapanlar, bizden kaçıp kurtulacaklarını mı sandılar. Ne kötü hükmediyorlar!
5.Her kim Allah'a kavuşmayı umarsa, bilsin ki Allah'ın tayin ettiği o vakit elbette gelecektir. O hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
6.Her kim cihad ederse, ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah âlemlere muhtaç değildir.
7.İman edip salih amel işleyenlerin kötülüklerini elbette örteceğiz. Onları işlediklerinin daha güzeliyle mükafatlandıracağız.
8.Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini emrettik. Şâyet onlar seni, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, bu takdirde onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak bana olacaktır ve ben yapmakta olduklarınızı size haber vereceğim.
9.İman edip de salih amel işleyenler var ya, biz onları mutlaka salihler (iyiler) arasına sokacağız.
10.İnsanlardan öyleleri vardır ki, "Allah'a inandık" derler. Ama Allah uğrunda bir ezaya uğratılınca insanlardan gördükleri baskı ve işkenceyi Allah'ın azabı gibi tutar. Andolsun, Rabbinden bir yardım gelecek olsa mutlaka, "Biz de sizinle beraberdik" derler. Allah, herkesin kalbinde olanı en iyi bilen değil midir?
11.Allah, elbette kendisine iman edenleri de bilir ve elbette münafıkları da bilir.
12.İnkar edenler iman edenlere, "Yolumuza uyun da sizin günahlarınızı yüklenelim" derler. Halbuki onların günahlarından hiçbir şey yüklenecek değillerdir. Şüphesiz onlar kesinlikle yalancılardır.
13.Andolsun, onlar mutlaka kendi yüklerini ve kendi yükleriyle beraber nice ağır yükleri yükleneceklerdir. Uydurmakta oldukları şeylerden de kıyamet günü şüphesiz, sorguya çekileceklerdir.
14.Andolsun, biz Nûh'u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik. O da dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı. Neticede onlar zulümlerini sürdürürlerken tûfan kendilerini yakalayıverdi.
15.Biz de onu (Nûh'u) ve gemide bulunanları kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret kıldık.
16.İbrahim'i de peygamber olarak gönderdik. Hani o kavmine şöyle demişti: "Allah'a kulluk edin, O'na karşı gelmekten sakının. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır."
17."Siz Allah'ı bırakarak ancak putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Allah'ı bırakarak taptıklarınızın size hiçbir rızık vermeye güçleri yetmez. Öyle ise rızkı Allah'ın katında arayın. O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Siz yalnız O'na döndürüleceksiniz."
18."Eğer siz yalanlarsanız bilin ki, sizden önce geçen birtakım ümmetler de yalanlamışlardı. Peygambere düşen apaçık tebliğden başka bir şey değildir."
19.Onlar, Allah'ın başlangıçta yaratmayı nasıl yaptığını, sonra onu nasıl tekrarladığını görmüyorlar mı? Şüphesiz bu Allah'a göre kolaydır.2
20.De ki: "Yeryüzünde dolaşın da Allah'ın başlangıçta yaratmayı nasıl yaptığına bakın. Sonra Allah (aynı şekilde) sonraki yaratmayı da yapacaktır. (Kıyametten sonra her şeyi tekrar yaratacaktır) Şüphesiz Allah'ın gücü her şeye hakkıyla yeter."
21.O dilediğine azap eder, dilediğine de merhamet eder. Ancak O'na döndürüleceksiniz
22.Siz, yerde de gökte de (Allah'ı) aciz bırakacak değilsiniz. Sizin Allah'tan başka ne bir dostunuz, ne de bir yardımcınız vardır.
23.Allah'ın âyetlerini ve O'na kavuşmayı inkar edenler var ya; işte onlar benim rahmetimden ümit kesmişlerdir. İşte onlar için elem dolu bir azap vardır.
24.(İbrahim'in) kavminin cevabı, "Onu öldürün veya yakın" demekten ibaret oldu. Allah da onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır.
25.İbrahim onlara dedi ki: "Sırf aranızda dünya hayatına mahsus bir sevgi (ve çıkar) uğruna Allah'ı bırakıp bir takım putlar edindiniz. Sonra kıyamet gününde kiminiz kiminizi inkar edip tanımayacak; kiminiz kiminize lanet edecektir. Barınağınız cehennem olacaktır. Yardımcılarınız da olmayacaktır."
26.Bunun üzerine Lût, ona (İbrahim'e) iman etti. İbrahim, "Ben, Rabbime (gitmemi emrettiği yere) hicret edeceğim. Şüphesiz o mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir" dedi.
27.O'na (İbrahim'e) İshak'ı ve Yakub'u bahşettik. Onun soyundan gelenlere peygamberlik ve kitab verdik. Ayrıca ona dünyada mükafatını da verdik. Şüphesiz o, ahirette de salih kimselerdendir.
28.Lût'u da peygamber olarak gönderdik. Hani o kavmine şöyle demişti: "Gerçekten siz, sizden önce dünyada hiçbir toplumun yapmadığı bir hayasızlığı işliyorsunuz."
29."Siz hâlâ erkeklere yanaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlik yapacak mısınız?" Kavminin cevabı, "Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi Allah'ın azabını getir bize" demeden ibaret oldu.
30.(Lût) "Ey Rabbim! Şu bozguncu kavme karşı bana yardım et" dedi.
31.Elçilerimiz (melekler) İbrahim'e müjdeyi getirdiklerinde, "Biz bu memleket halkını helak edeceğiz, çünkü oranın ahalisi zalim kimselerdir" dediler.
32.İbrahim, "Ama orada Lût var" dedi. Onlar, "Orada kimin bulunduğunu biz daha iyi biliriz. Biz onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Ancak karısı başka. O geri kalıp helak edilenlerden olacaktır."
33.Elçilerimiz Lût'a geldiklerinde, Lût, onlar yüzünden tasalandı, onlar hakkında çaresizlik içine düştü. Elçiler ona, "Korkma, üzülme. Biz seni ve aileni kurtaracağız. Ancak karın başka. O geride kalıp helak edilenlerden olacaktır."
34.Şüphesiz biz, bu memleket halkı üzerine, fasıklık ettiklerinden dolayı gökten bir azap indireceğiz.
35.Andolsun biz, aklını kullanacak bir kavm için o memleketten ibret alınacak apaçık bir delil bıraktık.
36.Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı peygamber olarak gönderdik. Şuayb, "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Ahiret gününe ümit besleyin ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın" dedi.
37.Kavmi, onu yalanladı. Bunun üzerine kendilerini o malum sarsıntı yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar
38.Ad ve Semûd kavimlerini de helak ettik. Bu, onların (harap olmuş) yurtlarından size besbelli olmuştur. Şeytan onlara işlerini süslemiş ve onları doğru yoldan alıkoymuştur. Halbuki onlar gözü açık kimselerdi.
39.Kârûn'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da helak ettik. Andolsun, Mûsâ kendilerine apaçık mucizeler getirmişti de yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Oysa bizi geçip (azabımızdan) kurtulamazlardı.
40.Bunların her birini kendi günahları yüzünden yakaladık. Onlardan taş yağmuruna tuttuklarımız var. Onlardan o korkunç sesin yakaladığı kimseler var. Onlardan yerin dibine geçirdiklerimiz var. Onlardan suda boğduklarımız var. Allah onlara zulmediyor değildi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.
41.Allah'tan başkalarını dost edinenlerin durumu, kendine bir ev edinen örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise şüphesiz örümcek evidir. Keşke bilselerdi!
42.Şüphesiz Allah, onların, kendini bırakıp da başka ne tür şeylere taptıklarını biliyor. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
43.İşte bu temsilleri biz insanlar için getiriyoruz. Onları ancak bilginler düşünüp anlarlar.
44.Allah gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yaratmıştır. İşte bunda inananlar için bir ibret vardır.
45.(Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayasızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah'ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı biliyor.
46.İçlerinden zulmedenler hariç, Kitap ehli ile ancak en güzel bir yolla mücadele edin ve (onlara) şöyle deyin: "Biz, bize indirilene de, size indirilene de inandık. Bizim ilahımız ve sizin ilahınız birdir (aynı ilahtır). Biz sadece ona teslim olmuş kimseleriz."
47.İşte böylece biz sana kitabı indirdik. Kendilerine kitap verdiklerimiz ona inanırlar. Şunlar (Kitap ehlinden çağdaşın olanlar) dan da ona inananlar vardır. Bizim âyetlerimizi ancak kâfirler inkâr ederler.
48.Sen şu Kur'an'dan önce hiçbir kitap okumuyor ve onu sağ elinle yazmıyordun. (Okuyup yazsaydın) o takdirde batıl peşinde koşanlar, şüpheye düşerlerdi.
49.Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin kalplerindeki apaçık âyetlerdir. Bizim âyetlerimizi ancak zalimler inkâr eder.
50.Dediler ki: "Ona Rabbinden mucizeler indirilseydi ya!" De ki: "Mucizeler ancak Allah katındadır ve ben ancak apaçık bir uyarıcıyım."
51.Kendilerine okunan kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmedi mi?3 Şüphesiz bunda inanan bir kavim için bir rahmet ve bir öğüt vardır.
52.De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olanları bilir. Batıla inanıp Allah'ı inkar edenler var ya; işte onlar asıl ziyana uğrayanlardır."
53.Senden azabın çabucak gelmesini istiyorlar. (Hikmet gereği) belirlenmiş bir süre olmasaydı azap onlara mutlaka gelirdi. Onlar farkında değillerken kendilerine ansızın elbette gelecektir.
54, 55.Senden azabın çabucak gelmesini istiyorlar. Oysa azap kâfirleri üstlerinden ve ayaklarının altından bürüyeceği gün, şüphesiz cehennem onları mutlaka kuşatmış olacaktır. Allah onlara, "Yapmakta olduklarınızın cezasını tadın" diyecektir.
56.Ey iman eden kullarım! Şüphesiz ki benim arzım (yeryüzü) geniştir. O halde ancak bana kulluk edin.
57.Her can ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.
58.İman edip salih amel işleyenler var ya, onları içinden ırmaklar akan ve içinde ebedi kalacakları cennet köşklerine yerleştireceğiz. Çalışanların mükafatı ne güzeldir!
59.Onlar, sabreden ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimselerdir.
60.Nice canlılar vardır ki, rızıklarını taşımazlar (yiyecek biriktirmezler). Onları da sizi de Allah rızıklandırır. O hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
61.Andolsun, eğer onlara, "Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı hizmetinize kim verdi?" diye soracak olsan mutlaka, "Allah" diyeceklerdir. O halde nasıl(haktan) döndürülüyorlar?
62.Allah kullarından dilediğine bol verir ve (dilediğine) kısar. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
63.Andolsun, eğer onlara, "Gökten yağmuru kim indirip de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti?" diye soracak olsan, mutlaka, "Allah" diyeceklerdir. De ki: "Hamd Allah'a mahsustur." Fakat onların çoğu akıllarını kullanmazlar.
64.Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!
65.Gemiye bindikleri zaman dini Allah'a has kılarak O'na dua ederler. Onları kurtarıp karaya çıkardığı zaman ise bir de bakarsın ki, Allah'a ortak koşuyorlar.
66.Kendilerine verdiğimiz nimetlere nankörlük etsinler ve bir süre daha faydalansınlar bakalım! İleride bilecekler.
67.Çevrelerindeki insanlar kapılıp götürülürken, bizim, onların yurtlarını saygın ve güvenlikli bir yer kıldığımızı görmediler mi? Onlar hâlâ batıla inanıyorlar da Allah'ın nimetini inkar mı ediyorlar?
68.Allah'a karşı yalan uyduran, yahut kendisine geldiğinde, gerçeği yalanlayandan daha zalim kimdir? Cehennemde kâfirler için bir yer mi yok?
69.Bizim uğrumuzda cihad edenler var ya, biz onları mutlaka yollarımıza ileteceğiz. Şüphesiz Allah mutlaka iyilik yapanlarla beraberdir.

Haberin Devamı

Ankebut Suresi Arapça Yazılışı

Haberin Devamı

Ankebut Suresi Oku - Ankebut Suresi Okunuşu, Türkçe Anlamı, Arapça Yazılışı, Fazileti ve Diyanet Meali

Ankebut Suresi Oku - Ankebut Suresi Okunuşu, Türkçe Anlamı, Arapça Yazılışı, Fazileti ve Diyanet Meali

Ankebut Suresi Oku - Ankebut Suresi Okunuşu, Türkçe Anlamı, Arapça Yazılışı, Fazileti ve Diyanet Meali

Ankebut Suresi Oku - Ankebut Suresi Okunuşu, Türkçe Anlamı, Arapça Yazılışı, Fazileti ve Diyanet Meali

Ankebut Suresi Oku - Ankebut Suresi Okunuşu, Türkçe Anlamı, Arapça Yazılışı, Fazileti ve Diyanet Meali

Ankebut Suresi Oku - Ankebut Suresi Okunuşu, Türkçe Anlamı, Arapça Yazılışı, Fazileti ve Diyanet Meali

Ankebut Suresi Oku - Ankebut Suresi Okunuşu, Türkçe Anlamı, Arapça Yazılışı, Fazileti ve Diyanet Meali

Ankebut Suresi Oku - Ankebut Suresi Okunuşu, Türkçe Anlamı, Arapça Yazılışı, Fazileti ve Diyanet Meali

Ankebut Suresi Oku - Ankebut Suresi Okunuşu, Türkçe Anlamı, Arapça Yazılışı, Fazileti ve Diyanet Meali

 

Ankebut Suresi Fazileti 

Fazileti
Dârekutnî’nin Sünen’inde (II, 64) nakledilen bir hadise göre Hz. Âişe, “Resûlullah aleyhisselâm, güneş ve ay tutulmalarında dört rükûlu, dört secdeli iki rek‘at namaz kılar, bu namazın ilk rek‘atında Ankebût veya Rûm sûresini, ikinci rek‘atında Yâsîn sûresini okurdu” demiştir.

Ankebut Suresi Konusu


Ankebût sûresinin ana konusu, doğru inanca sahip olmak ve bu minval üzere yaşamaktır. Sûre insanoğlunun başı boş yaratılmadığını, Allah karşısında sorumlu olduğunu, dolayısıyla bir imtihan hayatı yaşadığını bildiren âyetlerle başlar ve Allah’ın gerçek müminlerle münafıkları mutlaka birbirinden ayıracağını bildirir. Daha sonra Nûh, İbrâhim, Lût ve Şuayb peygamberlerle Âd ve Semûd kavimlerinin yanı sıra Mûsâ ile ilgili kıssaların ibret alınması gereken yönleri özetlenir. Namazın mahiyeti ve ahlâkî yararları hatırlatılır. Mekke putperestlerinin Hz. Peygamber ve Kur’an’la ilgili kuşkuları ve itirazları cevaplandırılır; onların iman konusunda içine düştükleri çelişkilere değinilir. Allah yolunda içtenlikle çaba gösterenlere Allah’ın destek ve yardımını müjdeleyen âyetle son bulur.

Ankebut Suresi Tesfiri

Sûrelerin başlarında bulunan bu harflere hurûf-ı mukattaa denir. İlk bakışta birer rumuz gibi görünen harflerin değişik anlamlara işaret ettiği ileri sürülmüştür (bilgi için bk. Bakara 2/1).

Putperestlerin başta Bilâl-i Habeşî, Ammâr ve Yâsir gibi kimsesizler olmak üzere, müslümanlara uyguladıkları baskı ve zulümlerin dayanılmaz noktalara ulaştığı Mekke döneminin sonlarında inen bu âyetler, gerçek mümin ve müslüman olmanın anlamını ve şartlarını ana çizgileriyle ortaya koyması bakımından büyük önem taşımaktadır. Buna göre insanların sorumluluklarını yerine getirmiş sayılmaları, dolayısıyla gerçek mânada müslüman olmaları için yalnızca “inandık” diyerek sözlü bir iman ikrarında bulunmaları yeterli değildir. Asıl dindarlık, Allah’ın insanları inançları uğrunda bazı güçlüklerle imtihan ettiğinde ortaya çıkar.

İbn Atıyye’nin de ifade ettiği gibi (IV, 305) her ne kadar bu âyetlerin, belirtilen tarihsel bağlamla ilgili olarak indiği kabul edilirse de içerdiği anlam ve mesaj süreklidir, evrenseldir; kapsamı da insanoğlunun karşılaşabileceği yoksulluk, hastalık, ölüm, savaş gibi bütün acı olayları, hatta yerine getirmek zorunda olduğu ödev ve sorumluluklara katlanmayı da içine alacak kadar geniştir. 3. âyette geçmiş çağlardaki toplulukların da bu tür fitnelerle imtihan edildikleri, yani düşmanlarının baskı ve zulümlerine mâruz kaldıkları belirtilmek suretiyle bu âyetlerin evrenselliğine işaret edilmiştir. Buna göre iyilikle kötülük, iyilerle kötüler, müminlerle münkirler arasındaki çatışma insanlık tarihinin sadece bir döneminde yaşanıp bitmiş bir olgu değildir; aksine bu “sünnetullah”tır, yani Allah’ın sürüp giden şaşmaz bir yasasıdır (Şevkânî, III, 221); başlangıcından sonuna kadar dünya hayatı bireyler için olduğu kadar topluluklar için de bir imtihan alanıdır. Nitekim müslümanlar, ilk zamanlarda olduğu gibi tarihin sonraki dönemlerinde de sıkıntılar yaşamışlar, inançlarını ve kutsal değerlerini yok etme hareketleriyle karşılaşmışlardır. Günümüz müslümanları da aynı durumu ağır bir şekilde yaşamaktadırlar; tarihin gelecek dönemlerinde de bu tür tehlikelerle karşı karşıya kalabileceklerdir. Şu halde bu âyetler sadece ilk müslümanları değil, her dönemdeki bütün inançlı insanları, –sadece “inandım” demekle yetinmeyip– kişisel ve toplumsal varlıklarına, değerlerine, hak ve özgürlüklerine, ülkelerine ve bağımsızlıklarına sahip çıkmaya; bu uğurda özveride bulunmaya, zorluklara ve acılara katlanmaya çağırmakta; doğrularla yalancıların, yani gerçekten mümin ve müslüman olanlarla sözde müslümanların bu şekilde ortaya çıkacağını, bunların Allah katındaki değerlerinin de bu imtihandaki başarı derecelerine göre belli olacağını ifade etmektedir.

İnsanlar yalnızca hastalıklar, can ve mal kayıpları, baskı ve zulümler, savaşlar gibi sıkıntılarla imtihan edilmezler. Daha genel olarak yaşadığımız dünya bir imtihan dünyasıdır; önümüze çıkardığı iyilik ve kötülükleriyle hayatın kendisi bir imtihandır. İyilikleri seçenler Allah nezdinde imtihanı kazanmış olurlar; kötülükleri seçenler ise –âyetteki ifadesiyle– Allah’tan kaçıp kurtulabileceklerini düşünmemelidirler. Onlar böyle düşünüyor, böyle hükmediyorlarsa bu çok kötü, çok yanlış bir düşünce ve hükümdür; aksine onlar Allah’tan kaçamayacaklar, O’nun huzurunda hesap verip hak ettikleri cezayı çekeceklerdir.

Allah’a kavuşmayı arzu eden”den maksat, dünyada O’nun iradesine uygun olarak yaşayıp O’nun hükümlerini yerine getirenler ve bunun karşılığının kendilerine verileceğini umanlar, dolayısıyla âhiret hayatına inananlardır. “Allah’ın verdiği sürenin sonu” ifadesiyle de ölüm veya ölüm sonrasında insanların yaptıklarının karşılığını bulacakları âhiretteki yargılanma zamanı kastedilmiştir (Râzî, XXV, 31). Hayat geçicidir; sonunda varılacak yer Allah’ın huzurudur. Dünyada acılara katlanma pahasına, Allah’ın yüklediği görevleri yerine getirerek büyük sınavı başaranlar, “Allah’a kavuşmayı arzu edenler”dir. Bunlar, iyi olmak ve iyiliği hâkim kılmak için gayretler göstermişlerse kendi iyilikleri için yapmışlardır. Çünkü “Allah’ın hiçbir kimsenin hiçbir şeyine ihtiyacı yoktur.” İnsanların bütün iyi işleri er veya geç ama mutlaka kendi faydalarına sonuç verir; onun insanlıkta ve Müslümanlık’ta kemalini arttırır; Allah katındaki değerini ve derecesini yükseltir. Âyetten anlaşıldığına göre insanlar bir kere gönülden niyet edip karar vererek hayırlı işlere, üstün gayretlere giriştiler mi artık Allah’ın yardım ve desteği de onlarla olur ve bu sayede üstesinden gelemeyecekleri kadar ağır gibi görünen işleri bile başarabilirler, ulaşılamaz zannedilen hedeflere ulaşabilirler. Bu gerçeğe sûrenin son âyetinde de yer verilecektir.

 Ankebut Ne Demek?

Ankebut Suresi adını ismini 41. âyetinde geçen “el-Ankebut” kelimesinden almıştır. Ankebut Türkçe örümcek anlamına gelmektedir.