YÖK Başkanı Özcan, Habertürk’e, öğrenci sorunlarının konuşulacağı toplantılara moderatörlük yapabileceğini söylemiş. Oh ne güzel. Demek ki emekliliğinde kendisiyle meslektaş olacağız. Eminim ki çok da başarılı olur.
Kolay kontak kuruyor.
Öğrencisi olup da kendisini sevmeyen yok gibi...
Ama benim asıl merak ettiğim, öğrencilerin karşısına neden YÖK Başkanı olarak çıkmadığı? Çünkü şu an için kendisi, soruları yönlendiren değil, sorulara cevap vermesi gereken bir konumda.
Her ne kadar ben moderatörüm diye topu taca atsa da, eğer seçilmiş öğrenciler çağrılmazsa, sorular hep kendisine gelecektir. Bu yüzden öğrencilerin karşısına şimdi YÖK Başkanı olarak çıksın, daha sonra da moderatör olarak çıkar. Sapla saman da birbirine karışmamış olur...
Peki Özcan öğrencilerin karşısına çıkar mı?
Çıkması gerekir.
YÖK ve üniversiteler konusunda ciddi şikâyetler söz konusu. İktidar, umarız olup bitenlerin farkındadır. Çünkü, fatura eninde sonunda kendilerine çıkacaktır.
Siyaset ve medya, yumurtalı protestolar dışında, YÖK ve üniversitelerde olup bitenlerle ilgilenmediği için yaşanan pek çok sorun gözardı ediliyor.
Önceki gün Anadolu Üniversitesi hazırlık sınıflarında yaşanan dramı yazmıştık. Meğerse yüzde 90’lara varan başarısızlık oranı sadece orada değilmiş.
Türkiye’nin dört bir yanındaki üniversitelerden mail yağıyor. Aynı durum bizde de söz konusu diye. İşte bu iyi araştırılmalıdır.
Daha önce de söyledim, yine söylüyorum:
Eğer bir yerde yüzde 90’a varan bir sınıfta kalma söz konusu ise bu başarısızlığın sorumlusu, sadece öğrenci değil, sistem ya da öğretim üyeleridir.
Hocalarımız eğer sistemde sorun yok diyorlarsa, o zaman onlara şunu sormak gerekir:
Bir öğretmen okurumuz, anadolu liselerindeki nakillere yönelik çarpık uygulamalara dikkat çekerek bir dizi soru soruyor. Son sorusu da bana: “Biz ne zaman adam oluruz?”
Aşağıdaki satırları okuduktan sonra, hele konu da eğitim ve çocuklarımızın geleceği ise cevap vermek hiç de kolay değil.
MEB, SBS, anadolu liselerine giriş ve nakiller konusunda o kadar büyük hatalar yaptı ki, artık yeter demek istiyoruz. Ancak görünen o ki bu konu hiç gündemden düşmeyecek. MEB’in nasıl bir kafa karışıklığı içinde olduğunu görmek için aşağıdaki satırları okumanız yeter de artar...
Anadolu lisesi nakilleri
“Bildiğiniz gibi Fen ve Sosyal Bilimler liseleri ile Anadolu liselerinin açık kontenjanlarına öğrenci nakilleri, E-Okul sistemi üzerinden yapılıyor. Ancak uygulamada sıkıntılar var.
Oğlum, Anadolu Lisesi 10. sınıfında okuyor. Sınava girdiği yıl, yerleşme puanı 466. Nakil ile ilgili sayfayı açtığımızda, Kadıköy Anadolu Lisesi’nin 10. sınıf kontenjanının 21 ve o yılki taban puanının 454 olduğunu gördükten sonra oğlum için KAL’a nakil dilekçesi verdik.
Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi İngilizce Hazırlık Sınıfı’ndaki öğrencilerin yüzde 90’ı sınıfta kalmış. Pek çoğu da ikinci yıllarını tamamladığı için üniversiteden atılma durumuyla karşı karşıya. Fakülte yöneticileri sorunun kendilerinden değil, Yabancı Diller Yüksek Okulu’ndan kaynaklandığını, çünkü yabancı dil eğitimini onların verdiğini söylüyor. Peki Yabancı Diller Yüksek Okulu ve rektörlük bu işe ne diyor? Ara ki bulasınız. Öğrencilere, sorunu görüşmek için üç ay sonraya gün vermişler...
Öğrenciler, sorunun yeni sınav sisteminden kaynaklandığını söylüyor. Aldıkları eğitim ile yapılan sınavın birbirinden farklı olduğu iddiasındalar. Zaten, konuyu yargıya da taşımışlar. Görünen o ki bu konuda da son sözü yine hâkimler söyleyecek...
Eğer bir sistemde yüzde 90 başarısızlık söz konusu ise burada suçu sadece öğrencide aramak yanlış olur.
Verilen eğitimin ciddiyetine inanılıyorsa sınav sisteminde, sınav sisteminin ölçme niteliğinin güvenirliğine inanılıyorsa da o zaman eğitim kadrosunda bir sorun var demektir.
Sonuçta bu öğrenciler tümü ÖSYM’nin çok zorlu sınavlarından geçerek bu fakülteye girdiler. Üstelik Eskişehir’in puanları diğer üniversitelere göre de
Milli Eğitim Bakanı Çubukçu, yüz binlerce öğretmenin dört gözle beklediği şubat ataması konusunda çok net açıklama yaptı. Çubukçu önümüzdeki yıl 55 bin öğretmen alınacağını ve tamamının ağustos ayında atanacağını söyledi.
Çubukçu, KPSS’nin içeriğinin değiştirilmesine yönelik olarak da, “İçerik mutla değişecek ve branşlara yönelik sorular yer alacak” dedi.
Milliyet’in Baba Beni Okula Gönder kampanyası çerçevesinde Erzurum’un Aziziye ilçesinde açılan Üçer Kız Öğrenci Yurdu’nun açılışına katılan Bakan Çubukçu, ilköğretimdeki okullaşma oranının yüz 99’a ulaştığını; kız ve erkekler arasındaki farkın da yüzde 1’e kadar indiğini söyledi.
Ağustosta tek atama
Atama bekleyen yüz binlerce öğretmen var. Hem de yıllardır. 30 bine yakını önceki gün hayaline kavuştu. Ama geride kalanlar, tam anlamıyla perişan durumdalar. Ufacık da olsa bir umut ışığı, yerle bir olan morallerini biraz olsun yerine getirecektir. Yoksa her biri enkaza dönüşür ki onları yeniden kazanmak çok zor olur!..
Bu umut ışığı ne olabilir?
Örneğin ay sonunda alınacak sözleşmeli kadrosu artırılabilir, örneğin şubatta alım yapılacağı şimdiden açıklanabilir.
Her ikisi de zor gibi! İmkânsız diyenler de çıkabilir. Ama ona rağmen gerçekleşmeli. Çünkü yüz binlerce öğretmenin böylesi bir morale her zamankinden çok daha fazla ihtiyacı var.
Milli Eğitim Bakanı Çubukçu’nun bu konuda herkesten çok daha fazla çaba harcadığını biliyoruz. Onun döneminde atanan öğretmen sayısı ve gösterilen çaba, öncekilerle kıyaslanmayacak oranda fazla. Ama yine de yetmiyor. İşte bu yüzden Sayın Bakan’dan bu konuda çok daha yoğun ilgi bekliyoruz. Maliye Bakanı’nı, hükümeti, Başbakan’ı kimi ya da kimleri ikna etmek gerekiyorsa etsin ve moral çöküntüsü içinde olan öğretmenlerimize bir umut ışığı yaksın. Yaksın ki bu konudaki samimiyetine inanmayanlar da kendisine şapka çıkartsın!..
Devlete güven
Milli Eğitim Bakanlığı’nın liselere yönelik yeni projesi takdire şayan. Ancak yeni sorunları da beraberinde getirirse hiç şaşırmamak gerekir. Özellikle de meslek liseleri konusunda.
Bakan Çubukçu diyor ki anadolu lisesini kazanamayan meslek lisesine yönlendirilecek!
Böyle bir mantığı kabul etmek mümkün değil. Bilişim Çağı’nın yaşandığı bir dönemde, meslek adamlarına her zamankinden daha fazla görev düşerken, ülkemizin en önemli meselesinin iyi yetişmiş ara insan gücü olduğu dile getirilirken, eğitimde dikiş tutturamayanları, meslek liselerine yönlendirmek ya da meslek liselerini sınav kazanamayanların buluşma noktası olarak lanse etmek, bu kurumlara atılacak en büyük “kazık“ olur.
Bakan Çubukçu’nun da bunu, bu şekilde düşündüğünü hiç sanmıyoruz. Bu yüzden aşağıdaki açıklamasını, yeni bir açıklama ile daha anlaşılır hale getirmesinde sonsuz yarar var.
Sınavsız giriş
Çubukçu, MHP Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın “genel liselerin kaldırılmasına” ilişkin soru önergesini yanıtlarken, 2013-2014 eğitim ve öğretim döneminde genel liselerin kapatılarak anadolu ve meslek liseleri uygulamasına geçilmiş olacağını kaydetti. Çubukçu yeni sistemde meslek liselerine ilişkin şunları
Başbakan Erdoğan iki haftadır rektörlerle görüşüyor. Hepsinin sorun ve önerilerini tek tek dinliyor. Not alıyor. Hemen yanındaki ilgili bakanlara talimatlar veriyor. Onu bilmeyiz ama rektörler bu görüşmelerden memnun ayrılıyor. Başbakan’ın kendilerini ve sorunlarını fazlasıyla ciddiye aldığını söylüyorlar.
Peki içinizden birisi “Sayın Başbakan bugüne kadar niye hiç bizi arayıp sormadınız, neden bu kadar beklediniz?” diye serzenişte bulunan oldu mu yönündeki sorularımız havada kalsa da, görüşmenin verimli geçtiği kesin.
Başbakan Erdoğan’ın üniversitelerin özerkliği konusundaki samimiyetini öteden beri biliyoruz. Bu toplantılarda da üzerinde en çok durulan konu yine bu oldu.
YÖK’e yönelik yasal düzenlemenin de bu yönde olacağının sinyallerini verdi. Yani YÖK’ün üniversiteler üzerindeki gücü ve etkisi iyice azaltılacak.
Peki bu mümkün mü? Başbakan bu konuda samimi mi?
Eski rektörler olsa en azından yarısı Başbakan Erdoğan’ı bu konuda inandırıcı bulmaz, somut adımlar atmasını isterdi. Ama şimdi YÖK ve üniversiteler öylesine bir hizaya getirildiler ki, aykırı bir sesin çıkması mümkün değil.
Sezer’in atadığı son rektörler de ya hiç kalmadı ya da onlar da düzene uydu yorumları