Katsayı tartışmaları, rektörler ve Türkiye gündemi?

13 Şubat 2010

Türkiye, günlerdir katsayıları tartışıyor. Barolar bile birbirine girdi. Yazarlar, çizerler ve diğer sivil toplum örgütleri de tartışmaya orasından burasından katılıyor. İktidara yakın isimler YÖK’ü, karşı olanlar ise ya sessizliği tercih ediyor ya da Danıştay’ın aldığı kararı destekliyor.
Daha önce olduğu gibi yine tüm bu tartışmaları çok yakından izliyoruz. Bıraktığı izlenim, koca bir hayal kırıklığı. Eğer diğer tüm sorunlarımızı da böyle tartışıyorsak vay halimize.
Neredeyse hiç kimsenin konunun özüyle ilgilendiği yok. Getirisine, götürüsüne, ayrıntılarına bakılmıyor. Ama bu tartışmalar içerisinde beni en fazla şaşırtan, bazı rektörler oldu. Öylesine beyanlar vermişler ki, sanki uzayda yaşıyorlar, sanki eğitimle uzaktan yakından ilgileri yok.
Öğrenciyi, veliyi ve eğitimi bir bütün olarak düşüneni ara ki bulasın! Oysa eğitim ciddi bir süreç. İlgi ve yetenekler doğrultusunda yapılırsa kişiye ve ülkeye katkısı olur. Yoksa Milli Piyango’da olduğu gibi şansa bırakılırsa, üç beş kişi sevinir, yüz binler hayal kırıklığına uğrar.
Eğitim, yaşam hakkından sonra en temel insan hakkıdır. Bu yüzden de hiçbir medeni ülkede, eğitim alma hakkından, özellikle de temel eğitimden hiç kimse

Yazının Devamı

Şener: Her şey özelleştirilirken, inşaat neden devletleştiriliyor?

12 Şubat 2010

Görünen o ki siyaset kazanı daha da kaynayacak. Daha düne kadar iktidarın en önemli isimlerinden birisi olan Türkiye Partisi Genel Başkanı Abdüllatif Şener, özelleştirme konusunun tartışıldığı Genç Bakış’ta öylesine iddialar ortaya attı ki, bu iş yakında yargıya giderse hiç şaşırmamak gerekir.
Özelleştirmeler iyi mi oldu, kötü mü? Elde edilen gelirler nereye harcandı? Sosyal boyutları göz ardı mı yoksa istismar mı edildi?
Özyeğin Üniversitesi öğrencileri sordu, konunun birinci derecede içinden olan isimler cevapladı:
Prof. Dr. Mümtaz Soysal (Eski Dışişleri Bakanı)
- Özelleştirmeleri iyi ki engelliyorum, daha da engelleyeceğim. Türkiye’yi soydurmamak lazım.
- Telekom satılmayıp düzeltilseydi daha iyi olurdu. Zaten kazanıyordu, daha da çok kazanırdı. Yüzde 55’i 6.5 milyar dolara satıldı. Zaten satıldığı sırada bile her yıl 2 milyar dolardan fazla kâr getiriyordu.
- Milyar dolarlara engel olduğum söyleniyor. Tek istediğim yasalara uyulmasıydı. Yasalara uyulmadığı için dava açtık ve kazandık.

Yazının Devamı

Bir kaşık suda fırtına

10 Şubat 2010

Katsayı ve türban tartışmaları ne zaman yoğunluk kazansa arkadan seçim gelir. Son günlerde her ikisi de tavan yaptı. Yakında erken seçim kararı alınırsa hiç şaşırmayın.
Ak Parti, daha önceki tüm seçimlerde, bu iki konuda siyaset yaptı ve çok da başarılı oldu. Muhtemeldir ki bu yüzden de bu iki sorunu çözmek yerine hep sürüncemede bıraktı. Ve halkın karşısına yine, “Bakın, biz çözmek istiyoruz ama çözdürmüyorlar” mazeretiyle gidecek. Ama bu kez ne kadar inandırıcı olur, onu da zaman gösterecek...
Her iki konuda da çözüm olanaksız değil. Tüm siyasi partiler bir masa etrafında oturup konuyu sağlam bir hukuki temel üzerine oturtabilirler. Ve bir daha bu konular üzerinden siyaset yapılmaz. Ama görünen o ki ne iktidar ne de muhalefet bu konuda çözümden yana. Garip olan bu tartışmalara YÖK gibi devlet kurumlarının da taraf olması.
YÖK, yargıdan döneceğini bile bile kararlar alıyor. Katsayılarla ilgili son iki karar da bunun bir örneği. Amaçları çözüm değil. Dünkü açıklamaları bunu gösteriyor. Sanki alacakları yeni kararlar da yine öncekilerin bir benzeri olacak ve yine Danıştay’dan veto yiyecek.
Bir hukuk devletinde hukukla inatlaşmak kime ne kazandırır? Özellikle de YÖK’e! Bunun iyi

Yazının Devamı

YÖK’e Danıştay freni ve MEB’in karnesi

9 Şubat 2010

YÖK’ün bile bile ladesine Danıştay bir kez daha dur dedi. Üniversiteye girişte katsayıların önce kaldırılması ve ardından da etkisiz hale getirilmesi, yargıdan onay almadı. YÖK Başkanı Özcan’ın Danıştay’ın ilk iptal kararından sonra, “Bu kez hukuku arkadan dolanacağız” yönündeki yeni YÖK uygulamasına da yürütmeyi durdurma kararı çıktı.
Aslında iktidarın da istediği tam buydu. Yine olası bir seçim var ve yine yargıdan dönen bir katsayı kararı. İktidar mensupları yine halka dönüp, “Bakın işte, biz katsayı sorununu çözmek istiyoruz ama yargı buna müsaade etmiyor” diye şikâyete başlarlarsa hiç şaşırmayın.
YÖK tarafından alınan söz konusu kararın, tıpkı ilki gibi yargıdan dönmesine yüzde yüz kesin gözüyle bakılıyordu. Çünkü, ortaöğretimdeki alan farklılığı göz ardı ediliyordu. Bu köşede bunu defalarca dile getirip, kararın iptal edileceğini anlattık. Ama biraz önce de dediğimiz gibi YÖK’ün amacı, öğrencileri mağduriyetten kurtarmak değil, tam da seçim öncesinde iktidarın eline koz vermekti. Bunda da başarılı oldu.
Ama bakalım Türk halkı daha önce defalarca oynanan bu senaryoyu bir kez daha yiyecek mi? Bekleyip göreceğiz...
Oysa yüz binlerce meslek liseli çözüm bekliyordu. Ve bu

Yazının Devamı

Kolejler yine bildiğini okuyor. MEB ise uyuyor!

7 Şubat 2010

Milli Eğitim Bakanı Çubukçu, genelde, bir adım atıyor ama sonrasını düşünmüyor. Ya da altını dolduramıyor. Çünkü konuların çok uzağında. Müsteşarı da ondan farklı değil. Diğer bürokratlar ise gelişmeleri sadece seyrediyor.
Çubukçu, geçen hafta özel okullar sınavının kaldırılacağını açıkladı. Devamı gelmedi. O boşluğu Özel Okullar Birliği doldurdu. Kolejlere nasıl öğrenci alacaklarını açıkladı. Yani yine bildiklerini okumaya devam ediyorlar.
Açıktan açığa MEB’in uyguladığı SBS sistemine güvenmediklerini söyleyip adeta dalga geçiyorlar. Hele hele ilköğretim başarı puanını hiç ciddiye almadıklarını alenen söylüyorlar.
Diyorlar ki:
Biz sadece 8. sınıfta yapılan SBS’yi dikkate alacağız. Ama okul başarı puanını ciddiye almıyoruz. Çünkü gerçeği yansıtmıyor.
Peki, kayıt nasıl olacak?
Bu konuda da tavşana kaç, tazıya tut mantığı hâkim. Her okul ön kayıt açacak, veli de gidip istediği okula kayıt yaptırabilecekmiş. Yani bir öğrenci isterse 10 okula ön kayıt yaptırıp, puanı da iyi ise bu 10 okulu da asil listeden kazanabilecekmiş. Ya sonrası? İşte o, özel okulların umurunda değil. Velilerin o okul senin, bu okul benim diyerek bütün yaz tatillerini zehir etmeleri ve sınav sisteminin

Yazının Devamı

Abdullah Gül usulü demokrasi!..

6 Şubat 2010

Bir önceki Cumhurbaşkanı kafasına göre rektör ataması yaptığında en çok eleştirenlerin başında bugünün iktidarı geliyordu. Az oy alan isimler rektör olarak atandığında, demokrasi nutukları atıyor ve sandığa saygı istiyorlardı.
YÖK’ün kontrol altına alınması ve Gül’ün Çankaya’ya çıkmasıyla birlikte dünü de aratan görüntüler ortaya çıkmaya başladı.
Eskiden en azından YÖK-hükümet-Çankaya üçgeninde bir güçler dengesi vardı. Birinin yaptığı yanlışa diğeri dur diyebiliyordu. Oysa şimdi tek kutuplu bir YÖK-iktidar-Çankaya döngüsü oluştu.
Artık ne YÖK’ün yaptığı dayatmaya dur diyen bir Çankaya var ne de iktidarın kadrolaşmasına dur diyen Cumhurbaşkanı. Son rektör atamalarında buna bir kez daha şahit olduk.
Sezer de benzeri atamalar yapmıyor muydu? Kesinlikle yapıyordu. Ama arada sırada. Oysa şimdi, üniversitelerdeki seçimler göstermelik hale geldi. Madem öyle, YÖK yasasında bir değişiklik yapılsın ve cumhurbaşkanı istediği kişiyi rektör olarak atasın maddesi getirilsin. Böylece, üniversitelerdeki seçim kandırmacası da sona erer.
Oysa Gül, göreve geldiği ilk aylarda, rektörlerin seçimle göreve gelmelerinden yana olduğunu açıklamış ve bu yetkinin kendisinden alınmasını istemişti.

Yazının Devamı

İnce’den Çubukçu’ya hodri meydan

5 Şubat 2010

Yüz binlerce işsiz öğretmen atama bekliyor. Buna rağmen şubat ataması ertelendi. Önceki gece, işte bu konu tartışıldı ve işsiz öğretmenlerin dramı ekrana getirildi. Parçalanmış öğretmen aileleri, hiçbir işe yaramadığı gerekçesiyle diplomalarını yırtan öğretmenler, hüngür hüngür ağlayan öğretmen çocukları ve anne babalar...
CHP’nin son dönemde parlayan yıldızlarından öğretmen kökenli Yalova Milletvekili Muharrem İnce, yaşanan tüm sıkıntıların yönetim zafiyetinden kaynaklandığını iddia etti ve Bakan Çubukçu’ya hodri meydan çekti.
Son yılların en çarpıcı programlarından biri oldu. Videosunu abbasguclu.com.tr’den izleyebilirsiniz. İşte programdan bazı satır başları.
Muharrem İnce (CHP Yalova Milletvekili)
- Ne kadar öğretmen açığı olduğu belli değil. Birçok rakam var. Sınıf ortalaması 22 ve tam gün eğitim dikkate alınmadığı takdirde öğretmen açığı gizlenmiş olur.
- Teknik üniversiteler gibi sadece öğretmen yetiştiren eğitim üniversiteleri kurulmalıdır.
- Hodri meydan; Nimet Çubukçu istediği zaman kurmaylarını alıp gelsin. Ben de yalnızca belgelerimle geleceğim. Tüm bu sorunları Genç Bakış’ta birebir tartışalım.

Yazının Devamı

Söyledikleri doğru da peki ya yaptıkları?..

3 Şubat 2010

Türkiye Özel Okullar Birliği’nin geleneksel Antalya Sempozyumları’nın 9’uncusu geçtiğimiz hafta yapıldı. Başta Bakan Nimet Çubukçu olmak üzere MEB üst yönetimi, ÖSYM Başkanı, yerli ve yabancı bilim insanları ile 650 civarında özel okul kurucusu, yöneticisi ve öğretmenin katılımıyla gerçekleşen sempozyumda Okulda Yenilenme konusu ele alındı ve bir de sonuç bildirgesi yayımlandı. Altına imza atmamak mümkün değil. Ama Türkiye’de sorun, bilinen doğruların hayata geçirilememesi.
Her ne kadar kendi güncel sorunlarını unutsalar da, ideal ve yenilikçi eğitim üzerine kafa yorarak takdire şayan bir iş yaptılar. En azından işin doğrusunu bir kez daha teyit ettiler. Şimdi sıra aldıkları bu kararları hayata geçirmek.
Takipçisi olacağız. Söylediklerini gerçekleştirdiklerinde de ilk alkışlayan biz olacağız. Ama lafta kalırsa da, yayımladıkları bildirgeyi özellikle hatırlatacağız. İşte sonuç bildirgesine yansıyan kararlardan bazıları:

Yeteneğe göre eğitim
- Çocuklarımızın ve komşularımızın çocuklarının kamusal ve kişisel yaşantılarında yapmaları gereken her şeyi adil, becerikli ve erdemli bir biçimde yapabilecekleri yöntemleri bulana kadar biz eğitimciler rahat edemeyiz. Onlar da kendi

Yazının Devamı