Şampiyonların tercihi mühendislikte ODTÜ, tıpta Hacettepe

16 Ağustos 2008

ÖSS sonuçları gerçekten çok ilginç. Bir yanda kapıda bekleyen yüz binler, öte yanda boş kalan 24 bin kontenjan ve hiçbir yere giremeyen yüzlerce lise birincisi.
Kâğıt üzerinde 833 bin kişi üniversiteyi kazandı gözüküyor. Ama gerçekte 4 yıllık lisans bölümlerine girenlerin sayısı sadece 265 bin kişi. Onların yarısı da muhtemelen gelecek yıl tekrar sınava girip fakülte değiştirecek. Tıpkı bu yıl olduğu gibi. Bu arada kazananlardan 164 bininin halen üniversite öğrencisi, 28 bininin de üniversite mezunu olduğunu özellikle hatırlatmak isterim.
ÖSS sistemi öyle bir sistem ki, kazananı yok. İlk 5 tercihine yani en çok isteği fakültelere girip de gelecek yıl yeniden sınava girmeyi düşünmeyenlerin oranı sadece ve sadece yüzde 3. Yani onca çile ve onca harcama sadece yüzde 3’ü mutlu etmek için. Gerisi de zaten kimsenin umurunda değil.
Dün de yazdım. Kazanamayanlar, hele hele puanı biraz iyi olanlar, üzülmesin. 24 bin boş kontenjan var. Bir o kadar kayıt yapılmaz. Yeni

Yazının Devamı

Türban üniversiteye en tepeden girdi

15 Ağustos 2008

Üniversitelerin bu yılki açılış törenleri çok renkli geçecek. Öğrenciler Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kararlar çerçevesinde içeri alınmazken, yeni atanan rektörün türbanlı eşleri başköşede oturacaklar. Peki, yasalara aykırı bu durum kime şikâyet edilecek? YÖK’e. Peki, onları o makama atayan kim: YÖK. YÖK, yasalara rağmen türbanı görmezlikten gelirse ne olacak? YÖK Başkanı ve YÖK üyelerini o makama atayan Cumhurbaşkanı’na şikâyet edilecek. Peki, Cumhurbaşkanı ne diyecek? “Benim eşim Çankaya’da türban takıyorsa, rektör eşleri de üniversitede takabilir. Özel hayata karışmayın” mı diyecek? Yoksa, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını hatırlatıp, yargı organlarına gereğinin yapılması için talimat mı verecek? Anlayacağınız, karışık bir durum söz konusu. İçinden çıkana aşk olsun.
Görünen o ki, kapandı denilen türban dosyası, bu öğretim yılında başka bir şekilde açılacak. YÖK Başkanı daha önce açıklamıştı zaten: Rektörler

Yazının Devamı

Vakıf üniversiteleri ticarethane mi? (2)

13 Ağustos 2008

Vakıf üniversitelerinin kendi aralarında ciddi bir yapılanma içerisine girmeleri artık kaçınılmaz hale geldi. İçlerinde öylesine farklı noktalara sürüklenenler var ki, ileride tümümün başını ağrıtabilir.
Dünden bugüne çok iyi biliyoruz ki, biri bir hata yaptı mı, hepsi birden cezalandırılıyor. İşte bu yüzden, birinin yaptığı yanlışlar, diğerlerini etkilemesin isteniyorsa, bir otokontrol sisteminin geliştirilmesi gerekiyor.
YÖK ne için var? diyorsanız çok yanılırsınız. YÖK, bırakın üniversiteleri, kendisini bile yönetemiyor. Yoksa bu noktaya gelinir miydi?
Vakıf üniversitelerinden biri, üstelik kurulalı daha bir yıl olmadan yüksek lisans ve doktora ilanları vermeye başladı. Anlamak mümkün değil. Ama daha da komiği, doktora yapılacak bölümler bir bir sıralandıktan sonra, ilanın bir yerine minnacık bir yıldız koyup, açıklamasında da “Bu programlar YÖK’ün onayını müteakip öğrenime başlayacaktır” deniliyor. Yani daha doktora için resmen izin alınmamış ama belli ki söz alınmış.

Yazının Devamı

Vakıf üniversiteleri ticarethane mi?

12 Ağustos 2008

Hürriyet’te pazar günü Vahap Munyar’ın köşesinde, yeni kurulan bir vakıf üniversitesi ilgili işadamları arasında geçen ilginç bir diyalog vardı. İş dünyasının vakıf üniversitelerine nasıl baktığının önemli bir göstergesi niteliğindeki bu sohbetin en can alıcı cümlesi şöyle:
“5 bin öğrenci, 20 bin dolardan 100 milyon dolar ciro eder. 80 milyon doları size kalır.”
Ne kadar düz mantık. Açılacak olan üniversite değil sanki fabrika. Öğrenci yetiştirmeyecek, bilimsel araştırma yapmayacak, otomobil üretecek.
Oysa kazın ayağı hiç de öyle değil. Vakıf üniversitelerinin çoğu zorda. Birkaçı dışında para kazanan da yok. Sürekli desteklenmeleri gerekiyor. Çünkü insan yetiştirmek ve bilim üretmek dünyanın en pahalı yatırımı.
5 bin çarpı 20 bin, eşittir 100 milyon dolar. Bunun da 20 bini masraf, 80 bini kâr. Var mı böylesine altın yumurtlayan başka tavuk mantığı? Anlaşılan o ki üniversiteleri uzaktan yakından hiç tanımıyorlar.
Bugün ciddi bir vakıf üniversitesinin

Yazının Devamı

Çelik değişecek mi?

10 Ağustos 2008

Ne zaman hükümet değişikliği söz konusu olsa, akla ilk gelen isimlerden biri Milli Eğitim Bakanı Çelik oluyor. Ama inadına, her defasında yerini koruyor. Gül Hükümeti’nde Kültür Bakanı’ydı. Erdoğan hükümetlerinde de Milli Eğitim Bakanı olarak adeta demirbaş haline geldi. Olası bir kabine değişikliğinde dışarıda kalacağını sanmıyorum. Başka bir bakanlığa kaydırılabilir. Ya da seçimlerden sorumlu genel başkan yardımcısı konumuna gelebilir.
AKP içinde onca değerli başka isimler de varken, neden ille de Çelik? Bulunmaz Hint kumaşı mı? Hayır. Halis malis Van kumaşı. Ama pek çok özelliği var!
Örneğin iyi fıkra anlatıyor. En sıkıntılı anlar da bile güldürmesini biliyor. Ağzı iyi laf yapıyor. İcraatlarını, yapacaklarını, yapmasa da yapılması gerekenleri çok iyi satabiliyor. Doğu ve Güneydoğu’yu iyi tanıyor. Yerini korumasının en önemli nedenlerinden biri de o. Ve önümüzde yerel seçimler var. Diyarbakır konusunda Başbakan’a söz vermiş. Şimdi bu durumda, görevden alınarak moralinin bozulmasını kim ister!
Ülke

Yazının Devamı

AKP, YÖK yasasını neden değiştirmiyor?

9 Ağustos 2008

YÖK’ten şikâyet edenlerin en başında kim geliyordu? AKP. Peki, şimdi elinde YÖK yasasını bir çırpıda değiştirme gücü varken, kim değiştirmiyor? Yine AKP. Tıpkı seçim yasası ve dokunulmazlıklar gibi. Çünkü o gücü kendi elinde tutmak istiyor.
YÖK sisteminin iflas ettiğini bilmeyen, telaffuz etmeyen yok. Ama bugüne kadar, iktidarlar istese de, cumhurbaşkanları değişime karşı çıkıyordu. Oysa şimdi öyle mi? Türkiye’nin eline altın bir fırsat geçti. Hükümet de, Cumhurbaşkanı da aynı görüşte. Yani YÖK sisteminin tümüyle değişmesi kanaatindeler. Peki o zaman neden değiştirmiyorlar?
Her şey bir yana, bu sorunun cevabını bulamadığımız sürece, ne söylense boştur.
Yeni YÖK yönetimi, çağdaş, yeni bir YÖK yasası hazırlayacağına, ‘katsayıları nasıl kaldırırım’ın peşinde. Sınav sistemini değiştirmek için pek çok kurumdan görüş istemiş. Hatalar zincirine bir yenisini daha eklemek için. Oysa asıl sorun, sınavın nasıl yapılacağı ve katsayılar değil, umut tacirliği. Siz getirip

Yazının Devamı

Demokrasi üniversitelerde rafa kaldırıldı

8 Ağustos 2008

Rektör atamaları turnusol kâğıdı gibi kim gerçek, kim sözde demokrat ortaya çıkardı. Sandığa saygı konusunda mangalda kül bırakmayan Gül ve Erdoğan ikilisi, bu atamalardan sonra, demokrasi konusunda yine aynı ses tonuyla konuşabilecekler mi?
Gül, rektör atamalarıyla birlikte yayımladığı demeçte, üniversitelerin farklılıkları barındırmasını ve aykırı görüşlerin dışlanmaması gerektiğini söyledi.
Peki ne yaptı? Başta ÜAK Başkanı Akaydın olmak üzere, yaptıklarını eleştirenleri, hem de sandıktan birinci çıkmalarına rağmen rektör olarak atamadı. 
Şimdi Sayın Gül’e, Erdoğan’a, demokrasi konusunda mangalda kül bırakmayan yazar çizerlere ve sivil toplum örgütlerine sormak istiyoruz, siyasetçiler için olmazsa olmaz olarak gördüğümüz demokrasi, üniversitelerin elinden alınırken neden sessiz kalıyorsunuz? Yoksa onlar buna layık değiller mi?
Biz, daha önce de aynı tavrı ortaya koyduğumuz için şimdi gönül rahatlığıyla soruyoruz: Bu çifte standart niye? Rektör eşlerinin

Yazının Devamı

Kolay ölüm ülkesi Türkiye

6 Ağustos 2008

Bir garip ülke olduk. Nereye dönseniz ölüm haberleri. İnsanların böylesine kolay öldüğü bir başka ülke var mıdır bilmiyorum. Ama bu kadar sudan sebeplerle kolaylıkla ölünebilen bir başka ülke yoktur herhalde.
Son birkaç haftanın gazete manşetlerini göz önüne getirin:
-  Güngören’de patlamalarda 17 kişi öldü.
-  Ankara’daki devlet hastanesinde bir ayda 44 bebek öldü.
-  Trafik kazasında bir günde 18 kişi can verdi.
-  Orman yangınında ölenlerin sayısı giderek artıyor.
- Konteynerde havasız kalan 23 mülteci can verdi.

Yazının Devamı