Gençlerin heba olan yılları

20 Kasım 2001


<#comment>Milyonlarca genç, üniversite diplomasının peşinde koşturuyor. Çünkü o olmadan iş bulamam kaygısı taşıyor. Ama artık o da yetmiyor. Bu yüzden yüz binlerce genç mastır, MBA ya da yurtdışından bir diploma edinmenin peşinde. Sanıyor ki, yabancı bir diploma ve yüksek lisans hemen her kapıyı açıyor...
Ama özellikle son ekonomik krizden sonra tüm değerler altüst oldu. İşverenler artık ne diplomanızın derecesine ne de nereden alındığına bakıyor. Devlet gibi özel sektör de neredeyse tüm kapılarını eğitimlilerin, özellikle iyi eğitimlilerin yüzüne kapatmış durumda...
Peki onca genç boşuna mı eğitim görüyor? Anne babalar onca masrafı boşuna mı yapıyor?..
İyi bir eğitimin faturası artık çok ağır. Kolejlere, üniversiteye, dershaneye, yurtdışına büyük servetler harcanıyor. Ama ne getireceği tartışmalı. İşte bu belirsizlik yüzünden okula harcayacağım parayı, sermaye yaparım diye düşünenlerin sayısı her geçen gün artıyor.
Eğitim harcamalarında kısıntıya gidilmesi özel okulları bugün olduğundan çok daha fazla etkileyeceğe benziyor. Verdiği paranın karşılığını alamadığını düşünenlerin karar ibresi devlet okullarına kaymak üzere...

Yazının Devamı

Hayatımızın değişmeyenleri ve İş Bankası

18 Kasım 2001


<#comment>Hani yıllarca hiç değişmeyen alışkanlık vardır. Hemen her şey değişir ama onların hayatınızdaki yeri hiç değişmez. İşiniz, eşiniz, gazeteniz, içtiğiniz sigara, gittiğiniz berber, kullandığınız koku, fırsat buldukça her hafta sonu uğradığınız bir mekan ya da liğme liğme olmasına karşın atmaya kıyamadığınız çok özel eşyalarınız gibi...
Geçen hafta İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu ile röportaj için tarihi rektörlük binasına gittiğimde bir anda geçmişe dalıp, çocukluğumdan bu yana hiç değiştirmediğim bankamla, İş Bankası'yla gururlandım. Sonra geriye dönüp hayatımda başka değişmeyen neler var ki diye mazide kalan yıllarımı bir film şeridi gibi gözümün önünden geçirdim.
Öyle çok fazla bir şey çıkmadı. Son 20 yıla baktığımda işim ve bankam dışında hemen her şey değişmiş. Bekardım evlendim. Ankaralıydım İstanbullu oldum. Üç kez ev ve araba değiştirdim. Hemen her konuda da önemli değişiklikler yaşadım.
Ama hayatımın her anında çocukluğumun kumbarasına para atarak alıştığım en yakın dostumdan hiç vazgeçmedim.
Uzun yıllar maaşımız hep oraya yatırıldı. Son yıllarda başka bankalar devreye girdi ama ben her seferinde maaşımı ayın 1'inde yine İş

Yazının Devamı

ÖSS başvuruları uzatılsın

17 Kasım 2001


<#comment>YÖK ve ÖSYM'nin öğrencilere eziyet çektirmede üzerlerine yok. Üniversiteye başvuru sırasında önceki bilgilere ek olarak şimdi bir de TC kimlik numarası istiyorlar. İstemeye istesinler de böyle bir numaranın varlığından pek çoğumuz gibi benim de ilk kez haberim oldu. Meğerse nüfus dairelerine gidip alınıyormuş. Ya da bazı kentlerde bilgisayardan da öğreniliyormuş. Ama aşırı yüklenme nedeniyle web sitesi çöktüğü için o yol da şimdilik kapanmış.
Başvurular pazartesi günü sona eriyor. Öğrencilerin nüfusa kayıtlı oldukları illere gidip numarayı öğrenip gelmeleri, hafta sonuna da gelindiği için adete olanaksız. Bu yüzden ÖSYM ya başvuru süresini uzatmalı ya da ileride bilgi düzeltme formunda eksiğin tamamlanması koşuluyla başvuruları bu haliyle kabul etmelidir. Yoksa on binlerce insanı huzursuz etmenin ötesinde hiçbir amaca hizmet edilmemiş olur...

Siz de en kısa süre içinde ilgili nüfus dairenizle kontakt kurun ve TC kimlik numaranızı öğrenin. Bakarsınız yarın bir şey alırken, bir seyahate giderken ya da yolda yürürken sırf bu yüzden can sıkıcı anlar yaşayabilirsiniz. Tabii bu arada vergi kimlik numarası almayı da eminim ihmal etmemişsinizdir!..

Yazının Devamı

Hangi üniversite daha başarılı? (2)

14 Kasım 2001


<#comment>Onca öğretim üyesi derneği var. Kel alaka konularda seslerini yükseltmeyi çok severler. Davul devletin sırtında, tokmak kendi ellerinde olsun isterler. Bu yüzden üniversiteye az kaynak ayrılıyor diye devleti eleştirir dururlar...
Az para verildiği konusunda haksız sayılmazlar. Ama nedense mevcut kaynakların kullanımı ve bilimsel üretkenlik söz konusu oldu mu seslerini pek duyamazsınız.
Örneğin dün yayımladığımız bilimsel üretkenlik sıralaması çok ilginçti. Anlı şanlı üniversitelerden bazıları hiç ortalıkta yoktu. Belli ki hocalarının holding danışmanlığı yapmaktan bilimsel üretkenliğe zamanları kalmıyor.
Yine hemen her konuda ahkam kesen profesörlerin akademik performanslarının da sadece laf üretmekle sınırlı kaldığını görüyoruz...
Devlet elbette üniversitelere ve bilime çok daha fazla kaynak ayırsın. Ama ondan daha önemli ve önceliği olan; acil bir üniversite reformudur.
Ülke genelinde devlet küçülsün, personel sayısı azaltılsın, bankamatik memurlarının işine son verilsin, kaynaklar en iyi şekilde değerlendirilsin yönünde ciddi tartışmalar yapılıyor. Bence bu kapsama üniversiteler de alınmalıdır.

Yazının Devamı

Hangi üniversite daha iyi?

13 Kasım 2001


<#comment>Üniversiteler çok alıngan. Haklarında bir yazı yazdığınız zaman hop otur hop kalkıyorlar. Eminim ki bugünkü yazıya da tepki gösteren çok olacak. Ama bu tür konuları tartışma zamanı geldi de geçiyor...
Anaokulundan üniversiteye kadar hangi okul daha iyi arayışı bugüne kadar hep vardı. Bundan sonra da olacak. Bugün üniversiteleri ele alacağız. Ölçümüz: tüm dünyada kabul gören uluslararası bilimsel üretkenlik.
Doçent ve profesör olmak için aranılan şartların en başında; uluslararası alanda refere edilmiş makaleler gelir. Öğretim üyeleri için de, üniversiteler için de en yaygın prestij kaynağı, hakemli dergilerde yayımlanan ya da refere edilen yayınlardır...
Üniversiteler gibi ülkelerin dünya bilimine katkı sıralaması da bu yöntemle yapılıyor. Bilimsel üretkenlik sıralamasının Türkiye'de de önem kazanması, yeni gelişmeleri de beraberinde getirdi. Uluslararası yayın yapan öğretim üyeleri maddi ve manevi yönden desteklenmeye başlandı. Yayın sayısı fazla olan hocalar da tıpkı futbolcular gibi transfer edilir hale geldi.

ÖSS puanlarına bakıldığında en iyi öğrencileri Boğaziçi, ODTÜ ve İTÜ'ün aldığını görüyoruz. Peki en iyi hocalar da onlarda mı?

Yazının Devamı

Bak şu portakal suyunun yaptığına

11 Kasım 2001


<#comment>Size bir soru:
Türk kahvaltısında meyve suyu olur mu, olmaz mı?
İyi düşünün. Çok önemli! Bir öğrencinin üniversiteye girip giremeyeceğini belirleyecek kadar önemli. Ona göre karar verin!..
Şimdi bu da nereden çıktı demeyin. Önce aşağıdaki mektubu birlikte okuyalım: "Adım Aslı. 17 yaşındayım. Turizm Otelcilik Anadolu Meslek Lisesi son sınıfta okuyorum. Lise 1 ve 2'nci sınıfta yaz aylarında 4.5 aylık staj dönemimiz var. Şu ana kadar derslerim son derece iyiydi. Not ortalamamı yüksek tutup üniversiteye girişte avantaj elde edeyim diye çok çalıştım. Bu seneye kadar not ortalamam 5 üzerinden 5'ti.
Bu yıl ki stajımı Ege'de büyük bir otelde yaptım. Eğlenceli tarafları oldu ama hayatımın en zor aylarıydı. Ailemden ilk kez ayrı kalıyordum. Az paraya elaman çalıştırmak istedikleri için hiç yaşa, kızına erkeğine bakmadan çok çalıştırıyorlardı. Bölümüm servisti ve hep ayaktaydım.
4.5 ay deli gibi çalıştıktan sonra nihayet staj bitti. Dönüşte her staj sonu yapılan sınava girdim. Bu stajla ilgili bir sınavdı. Ama hiçbir zaman stajda gördüklerimiz hakkında soru sorulmadı. Mönü nedir, brunc büfesi nedir gibi turizme yönelik sorular soruldu. Onlarda zaten

Yazının Devamı

Sivas Valisi Reşit Paşa'nın Hatıralar'ı

10 Kasım 2001


<#comment>Çöken bir imparatorluktan nasıl çağdaş yeni bir dünya devleti yaratıldı?
Atatürk'ü ve yaptıklarını daha iyi anlayabilmek için onu çok daha yakından tanımak gerekiyor. Oysa resmi tarih kitapları şekilciliğin ötesine geçemiyor...
Sivas Sanat Kültür ve Araştırma Vakfı tarafından bastırılan Hatıralar kitabı Osmanlı'dan Türkiye Cumhuriyeti'ne geçişi anlatan en çarpıcı kaynaklardan birisi.
Sivas Kongresi düzenlenmeden hemen önce Sivas'a vali olarak atanan Reşit Paşa, resmen bağlı olduğu İstanbul hükümeti ile duyguları ve vicdanıyla desteklediği Milli Mücadele arasında seçim yapmak zorunda kalır. Kendi deyimi ile örs ve çekiç arasında kalmıştır.
İstanbul hükümeti ve bağlı bulunduğu İçişleri Bakanı'na zerre kadar saygı duymamasına karşın, kalabalık ailesini geçindirecek maaşından başka bir geliri olmadığı için görevini bir çırpıda silip atamaz.
Erzurum Kongresi'nin ardından Sivas Kongresi toplanmak üzeridir. Hükümet, artık hiçbir resmi görevi kalmayan Mustafa Kemal'in bir an önce tutuklanarak İstanbul'a gönderilmesini ister. Hele hele Sivas'ta böyle bir kongrenin düzenlenmesini asla onaylamaz.

Yazının Devamı

Cumhuriyet’e sahip çıkıyoruz

9 Kasım 2001



<#comment>İstanbul Üniversiteli olmak ayrıcalık mı? Rektör Kemal Alemdaroğlu ve dekanlar, hiç düşünmeden bu soruya evet cevabı veriyor. Öğretim üyeleri ve öğrencilerin pek çoğu da aynı kanıda. İşte bu yüzden olsa gerek üniversiteyi tanıtan hemen her broşürde "İstanbul Üniversiteli olmak ayrıcalıktır" sözleri, en baş köşeyi süslüyor.
İstanbul Üniversitesi de diğer birkaç üniversite gibi seçim sathına girdiği için müthiş bir hareketlilik içerisinde. Aslında durum içeride sakin ama dışarıdan yöneltilen eleştiriler, üniversite içindeki birlikteliği daha da pekiştirmiş durumda.
"İstanbul Üniversiteli olmak ayrıcalıktır" sözüne öylesine gönülden inanmışlar ki, tarihin de kendilerine yüklediği misyonla bunu nasıl ülke geneline yayarız arayışındalar.
Milyonlarca kişinin başka ülkelere kaçmak için sıraya girdiği, pek çok duygunun köreldiği bir ortamda, eğer üniversitede olduğu gibi Türkiyeli olmak, Türkiye’de yaşamak ayrıcalıktır sözlerini hayata geçirebilirlerse bu belki de bugüne kadar gerçekleştirdikleri en önemli proje olur...
Beş yüz yıllık geçmişe sahip İstanbul Üniversitesi aslında Türkiye’nin tam bir aynası. Seçkinlerin, paralıların, burnu havadakilerin

Yazının Devamı