ÖSS / deprem!

21 Haziran 2000


       Sınavlar ve deprem üzerine çok şeyler yazıldı, çok şeyler söylendi. Ama hiçbiri biraz önce gelen mail kadar etkili değildi.
       En ufak ayrıntıların bile ne kadar önemli olduğu ve kişiler üzerinde nasıl derin etkiler yarattığına yönelik daha çarpıcı bir örnek olamaz. Hep birlikte okuyayım:
       "Pazar günü, 1.5 milyon üniversite adayı için hayatlarının yol ayrımı, kaderlerinin tayin edildiği tarihi bir gündü. Bugün, uzun bir maraton koşusunun ve sarf edilen bunca emeğin sonucunun alınacağı kutsal bir gündü.
       Bu sınav, art arda gelen felaketlerden sonra yapılan ilk sınav olma niteliğini taşıyordu. Sınavla yaralar kısmen sarılacak, felaketi ailelerini, evlerini kaybederek yaşayan bu gençler, hayata yeniden merhaba diyeceklerdi. Onları sınayacak kimselerin de bu çabaya saygı göstermesi ahlaken esastır. Bunu kimse yadsıyamaz. Bu hayati sınavda ilk soru virgülüne bile dokunulmadan aynen şöyle:
       Depremde evde değildik. Eve gelince gördük ki, dolaplar, kitaplıklar devrilmiş, binlerce kitap

Yazının Devamı

ÖSS dedikoduları

20 Haziran 2000


       ÖSS, yani üniversite giriş sınavı oldu bitti. Ama öğrenciler rahatlayacak derken kafalar daha da karıştı. Kafa karışıklığı yerleştirme sonuçları açıklanıncaya kadar devam edecek.
       Adayların endişelerini hafifletme açısından bazı konulara açıklık getirmek istiyoruz. Kulaktan kulağa yayılan söylentiler, dedikodudan öte geçmediği gibi şu an için moral bozmaktan öte hiçbir işe yaramıyor. Tek tek ele alalım:
       İki soru iptal edildi şeklindeki iddiaların şu an için hiçbir geçerliliği yok. Sorular yüzde 100 yanlış olsa bile ÖSYM sonuçları değerlendirmeden iptal yoluna gitmiyor. Yani şu an için bir iptal kesinlikle söz konusu değil. Eğer adayların önemli bir bölümü yanlış ya da çift cevaplı sorularda iddia edildiği gibi yanılmışsa, o zaman gereği yerine getiriliyor. Ayrıca hatalı olduğu öne sürülen sorular konusunda, bazı öğretmenler ÖSYM'nin değil, meslektaşlarının hatalı olduğu görüşünde.
       Üzerinde en çok konuşulan konulardan biri de puanların hesaplanması. Bu konuda da ortada kesinleşmiş hiçbir şey yok. Bazı adaylar daha

Yazının Devamı

Gez gezebilirsen

18 Haziran 2000


       Gazetenin belki de en çok gezenlerinden biri de benim. Eğitim adına nerede birşeyler varsa, oraya yetişmeye çalışıyorum. Bu yüzden çoğu zamanım yollarda geçiyor.
       Abilerimiz bize hep masa başında gazetecilik olmaz derlerdi. Yapacak hiç bir işiniz olmazsa bile sokağa çıkıp gezin diye bizi bürodan kovalarlardı. Haber yakalama konusunda hayatın içinde, masa başında oturmaktan çok daha şanslı olursunuz derlerdi.
       Şimdi aynı öneriyi İletişim Fakültesi'ndeki öğrencilerime ve işteki arkadaşlarıma ben öneriyorum.
       Önerince de yapmamak olmuyor. Bir gün orda, bir gün burda yollarda canımız çıkıyor.
       Dışardan bakıldığında oh ne güzel geziyorsunuz havası hakim. Ancak yaşadıklarımız saat saat incelendiğinde halimizin hiç de özenilecek bir durumda olmadığı açıkca görülür. Zaten gazeteciliği ilginç ve zevkli kılan da bu. Eziyeti zevke dönüştürebiliyorsunuz.
       Ah bir de ulaşım olanakları biraz daha gelişmiş olsa, hizmet sektörü yaptığı işe gerektiği önemi

Yazının Devamı

Tatil geldi de...

17 Haziran 2000


       Bizim eve henüz karne tatili gelmedi ama on milyonlarca öğrenci ve veli, yaza gerçek anlamda merhaba dedi. Karneler alındı ve zaten çoktandır yapılan tatil programları hemen uygulamaya konuldu.
       Tatile çıkanlar, çocuklarını aile büyüklerinin yanına gönderenler ya da bir yaz okulu bulanlar memnun. Ama önceki yıllarda olduğu gibi olanakları kısıtlı olanlarla, anne baba çalıştığı için çocuğunu evde tek başına bırakmak zorunda kalanlar için uzun yaz tatilleri bazen işkenceye dönüşüyor.
       Yaz tatili için henüz sevinemeyen bir başka kesim ise 21 Haziran / 2 Temmuz tarihleri arasında not yükseltme sınavına girecek olanlar. Geçerli notu tutturmak için ya da okul ortalamasını yükseltmek için yüz binlerce lise öğrencisinin bu sınavlara girmesi bekleniyor.
       Tatile gidenlere dilediklerince bir tatil, not yükseltme sınavına hazırlananlara da başarılar diliyoruz.
       Bu arada anne babalara, karnedeki kırıklar konusunda ufak bir hatırlatmada bulunmak istiyorum. Siz siz olun sakın ha, kırıklar nedeniyle

Yazının Devamı

Atatürk Üniversitesi

16 Haziran 2000


       İstanbul, İTÜ, Ankara ve Ege Üniversitesi'nden sonra Türkiye'nin 5'inci üniversitesi olarak Erzurum'da kurulan Atatürk Üniversitesi, şu günlerde 43'üncü yaşgününü kutluyor.
       Dün mezuniyet töreni vardı. Tam 6 bin 500 öğrenci diploma aldı. Erzurum, Erzincan, Ağrı, Bayburt illeri ile bu illere bağlı sekiz ilçedeki 14 fakülte ve 18 yüksekokulda toplam 37 bin öğrenci öğrenim görüyor.
       Atatürk Üniversitesi, pek çok açıdan ilklere imza atan önemli yükseköğretim kurumlarımızdan biri. Bugüne kadar mezun ettiği 68 bin genç ve yetiştirdiği binlerce akademisyen, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun kalkınmasında çok önemli rol oynadı. Bugünkü bölge milletvekilleri, rektör ve dekanların çoğu bu üniversitemizden mezun.
       38 bin dönümlük kampüsüyle, Türkiye'nin en büyük yerleşim alanına sahip olan Atatürk Üniversitesi bölgenin makus talihinin yenilmesinde en önemli güçlerden biri, hatta en önemlisi olmuş...
       Pek çok üniversitede rastlamadığımız müzesini gezerken, kuruluş yıllarına ait fotoğraf ve

Yazının Devamı

Yok olan tarih

15 Haziran 2000


       2000 yıllık bir tarihi kucaklayan Belkıs Harabeleri çok yakında Birecik Barajı'nın suları altında kalacak.
       Gaziantep'in sınırları içinde bulunan Zeugma kenti, arkeologlar tarafından İtalya'nın ünlü Pompei kenti ile aynı değerde sayılıyor.
       Ve biz bu eşsiz mirasımızı çok yakında baraj sularının derinliklerine terk edeceğiz.
       Geçen yıl "Haydi Güneydoğu'ya" kampanyası çerçevesinde Batman'daki Hasankeyf'e de gitmiştik. Bugüne kadar gördüğüm en muhteşem tarihi kalıntılardan biriydi. Orası da sular altında kalacakmış.
       Hasankeyf için de yıllardır kampanyalar yapılıyor, tıpkı Zeugma kenti gibi. Ama ne yazıktır ki bu kampanyaları bizler değil, hep başkaları düzenliyor. Elbette bizden birileri de tarihe sahip çıkma mücadelesi veriyor. Ama sayıları o kadar az ki!..
       New York Times'dan Stephen Kinzer'in geçtiğimiz günlerde yazdığı gibi Türkiye bu kötü imajını bir türlü silemiyor. Kolay kolay silemeyecek de!..

Yazının Devamı

Garip evlilik

14 Haziran 2000


       Birkaç yıl öncesine kadar İstanbul'un en gözde okullarından biri olan Yüzyıl Işıl'ın, bünyesinde Üsküdar, İzmir ve Tarsus Amerikan liselerini de bulunduran Sağlık ve Eğitim Vakfı SEV tarafından satın alınıyor olması, çok ama çok ilginç. Bir okul öğretmeni, öğrencisi, velisiyle birlikte düne kadar rakibi olduğu bir okula satılıyor...
       Aslında satılmak kelimesi çok ağır. Ama o şekilde konuşuluyor. Her iki okul vakfı başkanlarının yaptığı açıklamada ise şu ifade kullanılıyor:
       "Özel Yüzyıl Işıl Okulları'nın SEV bünyesine katılması doğrultusunda ilke kararı alınmıştır. Bu ilke kararı, her iki vakfın mütevelli heyetinin konu ile ilgili toplantıları neticesinde kesinleşecektir."
       Her ikisi de işadamı olan Muhteşem Ekenler ve Zeynel Abidin Erdem, keşke bu açıklamayı yapmadan önce mütevelli heyetlerinin alacağı kararı bekleselerdi. Her ikisi de o koltuğa seçilerek geldiler. Ne kadar oturacakları da belli değil. Aldıkları bu bağlayıcı karar, sanki dayatma sinyalleri veriyor...
       Yüzyıl Işıl

Yazının Devamı

Deprem Konseyi (2)

13 Haziran 2000


       Deprem Konseyi fikrini ortaya ilk atanlardan biri de ben olduğu için, kendimi bir ölçüde olayı çok yakından izlemekle yükümlü görüyorum.
       İlimin, bilimin ticareti, sömürüsü olur mu? Hele hele depremin! Dışarıdan bakıldığında hiç düşünülmeden kesinlikle hayır denilecek sorular bunlar. Öyle de olmalıdır.
       Ticaret derken elbette parasal ilişkiler söz konusu değil. Kiminde nüfuz, kiminde hizip, kiminde de kişisel hırs öne çıkıyor.
       Üniversitelerimiz ve diğer bilimsel kurumlarımız bu yüzden çok zarar gördü. Görmeye de devam ediyor. Bu nedenle Deprem Konseyi kurulurken, çok dikkatli olunması gerektiğini hep vurguladık durduk.
       Böylesi kurumların kurulması sancılı oluyor. Sağlam bir temele oturmadıkları sürece de yararlı olamıyorlar. Benzeri o kadar çok kurul kuruldu ki, isimlerinden başka ortada yaptıkları hiçbir şey yok. Ha bir de ellerinin altındaki trilyonları, eş dost ahbap ilişkisiyle dağıtma konusundaki ustalıkları var ki, artık onlara iyice alıştığımız için sıradan olaylar haline

Yazının Devamı