Hangi yüzyıl?

29 Aralık 1999


       Yeni bir yıla, yeni bir yüzyıla, yeni bir binyıla giriyoruz söylemini şu günlerde fazlasıyla duyuyoruz. Dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi Türkiye'de de cumayı, cumartesiye bağlayan gece, öncekilerden çok farklı gerçekleşecek. Kutlamalar görkemli, beklentiler de kaygılı olacak. Daha şimdiden 2000 sendromu yaşanıyor. Borsa tatil edildi, birçok ülkede hava sahası trafiğe kapandı, bankalar tedirginlik içerisinde. Bilgisayar sisteminde meydana gelecek karışıklıkların yaşamı altüst edeceğini iddia edenler bile var. Bekleyip göreceğiz. Şunun şurasında üç gün kaldı...
       Bu arda milenyumla ilgili değerlendirmeler aldı başını gidiyor. Kimi yüzyılın, kimi binyılın adamlarını seçerken, kimileri de filmleri, buluşları, olayları gündeme getiriyor. Ders kitapları yazarı Hasan Şimşek'in konuya bakışı ise çok farklı. Hocanın, yeni bir yıla girdiğimiz konusunda pek bir şikayeti yok ama yeni bir yüzyıl konusunda kamuoyunun yanlış bir değerlendirme içinde olduğuna dikkati çekiyor. İşte söyledikleri:
       "Yayın organları yeni yüzyılı yanlış algılayıp, yanlış konuşuyor ve yanlış

Yazının Devamı

Erçel'in karnesi

28 Aralık 1999


       Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel'i, konuğumuz olarak dün uzun uzadıya dinledik. Bıkmadan usanmadan hükümetin yeni ekonomik reformlarını(!) savundu. Anlattıkları diğer arkadaşlara ne kadar inandırıcı geldi bilmiyorum ama, bir vatandaş olarak beni tatmin etti desem yalan olur. Olaya eğitim açısından baktığımızda ise sonuç tam bir felaket...
       Başkan'a maaşlara yüzde 20 zam sınırlaması getirdiklerini, oysa özel okul, dershane, servis ve üniversite harçlarına bugüne kadar hep yüzde 100'e varan oranlarda zam yapıldığını, bunun 2000'de de böyle devam edip etmeyeceğini sordum. Kısacası onlara da yüzde 20 sınırlaması getirilecek mi onu öğrenmek istedim. Ama pek çok konuda olduğu gibi ne garanti verebildi, ne de umut. Bu bizim değil, Rekabet Kurulu'nun vereceği bir karar deyip topu taça attı...
       Ücretli kesimi düşünün: Önümüzdeki bir yıl içinde yüzde 20 zamla çalışacak. Buna karşın, okula ve dershaneye giden çocuklarının 2000 yılı için ödeyeceği ücretler, çok önceden belirlendiği için yüzde 100'e varan oranlarda zamlandı. Anlayacağınız vatandaş az kazanacak, çok

Yazının Devamı

Antalya Koleji

27 Aralık 1999


       Tatil deyince akla ilk gelen isimlerden biri de Antalya. Doğası, tarihi ve sahip olduğu diğer zenginlikleriyle sadece Türkiye'nin değil dünyanın en gözde kentlerinden biri. 1983'te askerliğimi burada yaptım. O zamanlar birkaç yüz bin nüfuslu mütevazı bir kentti. Çevresi de pek o kadar gelişmemişti. Hafta sonu izinlerinde yürüyerek şehri bir uçtan öteki uca gezebiliyorduk. Şimdi ise otomobille dolaşmak bile saatlerce sürebilir. Çarpık kentleşmenin İstanbul'dan sonra en yoğun hissedildiği belki de ikinci kent. Kış nüfusu bir milyonu yaz nüfusu da en az 3 milyonu buluyormuş. Kozmopolitlik konusunda da İstanbul'u sollamış. Kentte yaşayanlar içerisinde doğma büyüme Antalyalıların oranı yüzde 12'ye kadar düşmüş. Kentin yerlileri, kelaynak kuşları gibi sayıları iyice azalınca bir araya gelip Antalya Koruma Cemiyeti kurmuşlar. Hem Antalya'yı, hem de Antalyalıları koruyacağız diyorlar. İşlerinin zor olduğunu onlar da biliyor. Göç, sadece yurtiçinden değil yurtdışından da gerçekleşiyor. Alanya'daki çoğu Alman ve İngiliz yabancıların oranı yüzde 10'u aşmış. Anlayacağınız ne cennet hayaliyle Antalya'ya gelenler, ne de hızlı ve sağlıksız

Yazının Devamı

Cimri devlet!

24 Aralık 1999


       Paralı askerlik, yurtdışındaki doktora öğrencileri için de tercih nedeni oldu. Yaşlarının ilerlemiş olması ve bir an önce görevlerine dönme heyacanı bu kararı almalarında etkili oldu. Varlıklılar için 15 bin mark büyük bir para değil. Ama devlet adına burslu öğrenim görenler için önemli bir meblağ. Taksitle de olsa bütçelerini altüst edecek...
       MEB bursu ile gidenler bu konuda dertli mi, dertli. Zaten aldıkları burs miktarı Hazine ve Maliye'den gidenlere göre çok az. Üstelik onlar Türkiye'deki maaşlarının yüzde 60'nı alırken, MEB bursiyerlerinden çoğunun böyle ek bir geliri de söz konusu değil. Bugüne kadar "bal tutan parmağını yalar" deyip seslerini fazla yükseltmiyorlardı. Ama son gelen mesajlardan anlıyoruz ki, canları çok sıkkın. Milli Eğitim, askere gelecekleri bir aylık süreçte, o ayki bursu kesiyormuş. Oysa aynı zaman diliminde Türkiye'ye tatile gelseler burslarına dokunulmayacak! Devletten maaş alanların bursunun kesilmesi makul olabilir ama, bizim gibi burstan başka geliri olmayanlar hiç düşünülmedi diyorlar. Batık bankalara milyarlarca dolar aktaran devletin, doktora öğrencilerini gurbet

Yazının Devamı

Elmayla, armut

23 Aralık 1999


       Eğitim ciddi bir mesele. Ama galiba bu kimsenin umurunda değil. Eğer toplum olarak eğitimi biraz olsun ciddiye alabilseydik, eğitime yön verenler böylesine vurdumduymazlık içerisinde olabilirler miydi?..
       İşte size hemen her gün bir yenisine şahit olduğumuz çarpıklıklardan birisi daha:
       Biraz gerilere gidin. Eski adıyla ortaokul, şimdiki adıyla ilköğretim okulu 6, 7 ve 8'inci sınıflarda öğrenim gördüğünüz yılları hatırlayın. Fen ve sosyal derslerini kimilerimiz Fizik, Kimya / Tarih, Coğrafya adı altında, kimilerimizi ise Fen Bilgisi ve Sosyal Bilgisi olarak okuduk. Fen derslerine fen öğretmeni, Fizik ve Kimya derslerine de Fizik ve Kimya öğretmeni giriyordu...
       Değişiklik sadece derslerin birleştirilip ayrılmasıyla sınırlı olsa, o kadar önemli değil diyebilirsiniz. Ama derslerin isimleriyle birlikte bu derslere öğretmen yetiştirme düzeni de sürekli değişiyor.
       Kesintisiz 8 yıllık ilköğretimle birlikte fen ve sosyal dersleri üçüncü kez yeniden birleşti. Şimdi sorun bu

Yazının Devamı

AB, Demirel, Sergen, Çakıcı ve eğitim

22 Aralık 1999


       Başbakan Ecevit 2004'ten önce Avrupa Birliği'ne tam üye olabileceğimizi açıkladı. Yasal olarak belki dediği doğru çıkabilir. Ama standart konusunda daha çok beklememiz gerekecek...
       Hukuki engelleri kaldırmak işin en kolayı. İlle de olacak derseniz, uyum yasalarını çıkarmak bir - iki yıl içinde mümkün olabilir. Ama kafaları değiştirmek pek o kadar kolay değil! Bu konudaki en önemli güç eğitim. Oysa en yavaş ilerleme bu alanda gerçekleşiyor. Eğitimle ilgili rakamları önünüze koyduğunuzda, AB standartlarına ulaşmanın öyle 3, 5 yılda değil, ciddi bir programla en erken 20 yılda mümkün olabileceğini görürsünüz. Ama bu kimsenin umurunda değil. Türkiye'yi yönetenler hala eğitimin önemini ve insan yetiştirmenin zorluğunu anlayabilmiş değiller...
       İnsanlarınıza Avrupa standartlarında eğitim vermeden, Avrupa vatandaşlığı kazandırsanız ne olacak? Onlar yine bildiğini okuduktan sonra. Bir Gürüz mantığı Avrupa'da barınabilir mi? Mümkün değil. Ama Türkiye'de el üstünde tutuluyor. Demirel'e bakın. Koltuğunda üç gün daha fazla oturabilmek için kendine özel Anayasa

Yazının Devamı

Memurluk çilesi

21 Aralık 1999


       Her ne kadar artık memurluğun yüzüne bakan yok denilse de, hala cazibesini koruyor. Sınava katılımın 1.5 milyonu bulması bunun en açık göstergesi. Gençliğin önemli bir bölümü kurtuluşu, ucundan kıyısından devlette bir kadro kapmakta görüyor...
       Devlet kadrolarını yağmalamak siyasilerin en büyük hayaliydi. Kim iktidara gelse yandaşlarını en kilit noktalara yerleştiriyordu. Dahası üç kişinin yapacağı işe 5 kişi atanıyor. Devlet kadroları şiştikçe şişiyordu. Sözleşmeli personel uygulaması olmadığı için de devlete kapağı atan, çalışsa da çalışmasa da ömür boyu maaş almaya devam ediyordu.
       Bu yöndeki şikayetler yoğunlaşınca, daha nitelikli memur alımı işi kanuni güvence altına alındı. Böylece torpilin de önü kesilmiş olacaktı. Devlet Memurluğu Sınavı (DMS) bunun için getirildi. Ama başvuruların başlaması, sınavın yapılması, sonuçların açıklanması, sonuçlar açıklandıktan sonra kazananların işe başlatılması tam bir yılan hikayesine döndü...
       1.5 milyon kişinin içinden sıyrılıp kazanma sevinci yaşayan 400 bin aday,

Yazının Devamı

Haydi Gürüz, şimdi sıra sende!

20 Aralık 1999


       Milli Eğitim Bakanlığı, fen liseleri yanlışından döndü. Öğrencilerin kazanılmış haklarına saygı gösterdi ve başvuru kılavuzu yayımlanmış olsa bile, dayatmacı tutumundan vazgeçerek, getirdiği yeni kuralların değil, daha önceki kuralların geçerli olduğunu açıkladı. Ayrıca başvuru süresini de 31 Aralık'a kadar uzattı. Kendilerine öğrenci ve veliler adına teşekkür ederiz. Yanlışta ısrar etselerdi, on binlerce kalbi kırmış, devlete olan saygıyı azaltmış olacaklardı. Oysa şimdi hatadan dönmenin de bir erdem olduğunu gösterdiler. Bakan Bostancıoğlu, bu kararlı tutumuyla hem bürokratların yanlışını düzeltmiş oldu hem de mahkemeleri boş yere uğraşmaktan kurtardı. En önemlisi de fen liselerine taze bir kan verdi...
       Şimdi aynı duyarlılığı meslek liseleri konusunda da bekliyoruz. Top, YÖK Başkanı Gürüz'de. Ya yaptığı hatayı düzeltecek ya da politikacıların dışarıdan müdahalesine kapı aralamış olacak. Gönül ister ki, kendi hatasını kendi temizlesin. Bunun için henüz vakit çok geç değil. Madem ki, meslek liselilerin kendi alanlarıyla ilgili fakültelere girişte puan kaybına uğramayacağı konusu hükümetin

Yazının Devamı