Futboldan hayat dersleri

14 Temmuz 2010

İspanya, 1999 yılında Dünya Gençler Şampiyonası’nda altın madalya kazanırken, takımın yıldızı Xavi, kalecisi Casillas. Kadroda bugün yedek olan Marchena da var... Ne ilginçtir ki, o turnuva da Afrika’da (Nijerya’da) oynanıyor. O zamanlar Xavi’nin İniesta’sı, yani orta sahadaki ruh ikizi Gabri diye bir çocuktu. Barcelona altyapısından yetişmiş, hatta bir ara Galatasaray’ın transfer gündemine de girmişti. Sonra kayboldu gitti, yazık...
2002’de İspanya Avrupa Gençler Şampiyonu oluyor. Takımın yıldızı İniesta, golcüsü Torres... Kadroda, İniesta’nın final maçındaki golünü armağan ettiği Dani Jarque de var, toprağı bol olsun!.
Bütün bu jenerasyonları yetiştiren antrenör Inaki Saez, 2004’de A Milli Takım’ın başına getiriliyor ama İspanya, Portekiz’deki Avrupa Şampiyonası’nda ilk turda elenince yeniden koordinatör olarak altyapıya dönüyor.
Bir yandan endüstriyel futbolun öncülüğünü üstlenip dünyanın her yerinden yıldızları ve yıldız adaylarını getireceksiniz, bir yandan da o yıldızlarla boy ölçüşüp rekabete girecek genç kuşakları yetiştireceksiniz.
Kolay iş değil... Sabır ve emek ister...
İnaki Saez gibi hocalar ister.
Ya da Aragones gibi, Del Bosque gibi egolarını çoktan aşmış,

Yazının Devamı

“Maaşı hak et!”

7 Temmuz 2010

Futbol Federasyonu’nun henüz tasarı halindeki “profesyonel hakemlik” uygulaması, diyelim önümüzdeki sezon hayata geçerse neler olur ?
Bu sorunun, dünyadaki yanıtı : “Çok iyi olur! Gelecek hakemliğin profesyonelleşmesinde... Bu süreç en geç 2014’e kadar tamamlanmalı. 2014 Dünya Kupası maçlarında profesyonelliğe geçmemiş hiçbir federasyondan hakem görev almayacaktır!”
Dünyadaki en geçerli yanıtı veren kişi, FIFA Başkanı Sepp Blatter... Blatter, hakemliğin gelişmesi için profesyonelliği bir ön koşul olarak görüyor. (1 Mart 2005)... Dünya çapında değeri yüz milyonlarca eurolarla ölçülebilen, milyar euroluk ciroların söz konusu olduğu endüstriyel liglerde hakemlerin de profesyonelleşmesi kaçınılmaz görülüyor.
Bu gidişin ilk sonuçlarından biri, dün gece Hollanda-Uruguay maçını yöneten Özbek Ravshan İrmatov’un büyük bir olasılıkla Brezilya’da düdük çalamayacağıdır. Yaşından dolayı değil, Özbekistan’da profesyonelleşmenin hemen hemen olanaksızlığından!
Dünyadaki trendlerden elbet ülkemizi de soyutlayamayız. Konuştuğum futbol insanları, eski ve yeni hakemler de genellikle profesyonelleşmeyi olumlu buluyor.
Ancak benim endişelerim var yine de...
Bizim sportif kültürümüz, rekabet

Yazının Devamı

Futbolun şifreleri

30 Haziran 2010

Evet, onu okuyan da biliyor, okumayan da! Çünkü yıllar önce Türkçe’ye çevrilerek yayınlanan “Futbol asla sadece futbol değildir ” kitabı o kadar popüler oldu ki, futbolu seven sevmeyen, kitabı okuyan okumayan herkes sadece kitabın adını tekrarlayarak bilgelik (!) yapmaya, felsefe pazarlamaya, sohbetlerine ve tezlerine derinlik katmaya çalıştı.
Sonunda Simon Kuper’in adı da yazdığı kitabın önüne geçti, hiç hesaplamadığı biçimde sanki özlü bir söz söylemiş bir filozof gibi algılandı.
Simon Kuper, gazeteci... Dünyayı dolaşarak futbol izlenimleri yazıyor. Bilimsel bir kaygıyla, ekonominin, sosyolojinin, tarihin yeşil çimlerdeki izdüşümlerini görmeye çalışıyor. Elbet, arada duyarlı ve araştırıcı kimliğinden dolayı felsefe yaptığı da oluyor. Şahsen o alana girdiği zaman, daha da keyifle okuyorum.
Simon Kuper’i hayatımıza sokan adam sevgili dostum Yiğiter Uluğ’dur. Kitabı orijinalinden “Against the enemy” okudu, 1996’da editör arkadaşı Serpil Demirtaş’ı ikna ederek bir futbol kitabının da bu ülkede satılıp okunabileceğini anlattı.
Kitap bildiğimiz uzun adıyla (iyi ki öyle olmuş) yayınlandı ve sattı. Yeni baskıları yapıldı.
Kuper’in ikinci dünya savaşı yıllarında yaşanan olaylara

Yazının Devamı

Emeğe saygı

29 Haziran 2010

Robben ile Sneijder bir zamanlar Real Madrid'in göz kamaştıran süper transferleriydi. Ama dünyanın en seçkin koleksiyonuna sahip olmak başka, takım olmak başka!
Real Madrid'in yıldız aşkları da çabuk tükeniyor. Önce baştacı edildiler, sonra yok sayıldılar. Robben, Bayern'e, Sneijder de Inter'e gitti. Ardından Şampiyonlar Ligi finalinde birbirlerine rakip iki Hollandalı olarak alkışlandılar. Dün Slovakya maçının golcüleriydiler.
Futbolda kimi yıldızlar vardır, olağanüstü becerikli... Size keyif vermek için her türlü harikayı yaratan, topla buluştuğu bir saniyede roman yazdıracak gollere, asistlere imza atan yıldızlar.
Bir de emek yoğun gerçek futbol yıldızları vardır. Onlar koşar, didinir, çalışır, savaşır, kendilerinden bekleneni en üst biçimde gerçekleştirirler. Bazen maçın kahramanı olurlar. Bazen de görünmez emekçileri... Robben ile Sneijder işte böyle yıldızlar.
Fazla sansasyonel değiller. Sihirbaz da değiller. Popüler kültürün fazla önemsemediği adamlardır. Ne var ki futbolu her zaman güzelleştirirler. Masum ve güzel oyun için kendilerini borçlu hissedip, hep ödeme gayreti gösterirler. Elbette en merak edilen oyuncu Stoch'tu. İki kez yüzde yüzlük gol pozisyonlarına

Yazının Devamı

Futbolda ‘endüstriyel’ şok

23 Haziran 2010

Hayır, bu yazı büyük bir iddiaya, bilimsel bir temele dayanmıyor. Ama yine de hep birlikte bir şok yaşıyoruz. Bu şoku bilimsel bir kuşkuyla, ısrarlı ve serinkanlı sorularla analiz etmeli, ders çıkarmalıyız.
Güney Afrika’daki Dünya Kupası’nda tanık olduğumuz gerçek, tam anlamıyla bir “endüstriyel şok”tur...
Son Dünya Kupası Şampiyonu İtalya, henüz maç kazanamadı.
1998 Dünya Kupası galibi, 2006 finalisti Fransa, toz duman oldu. Teknik direktörle futbolcular birbirlerine düştü, Anelka diyalogda ölçüyü kaçırıp, küfür ve hakarete başvurdu. Sonuçta Fransa büyük bir hayal kırıklığı ile ilk turun ardından evine döndü..
Almanya parıltılı bir açılıştan sonra Sırbistan’a kaybetti. Son maçta Gana’ya karşı kader maçına çıkacaklar.
İspanya’nın İsviçre karşısında uğradığı yenilgi, Kupa’nın favorisini sarstı... David Villa golleriyle gelen Honduras galibiyetine rağmen tam rahatladıkları söylenemez. Şili karşısına mutlaka kazanmak zorunluluğuyla çıkacaklar ki, bu baskıya dayanmak o kadar kolay değil!

Yazının Devamı

1958 rüzgârı

21 Haziran 2010

Dunga Brezilya’nın kaptanıyken orta alanın ortasında tek başınaydı... Hakçası daha romantik, daha sanatçı, daha yaratıcı ama defansif anlamda daha az direnen daha az savaşan bir takımın parçasıydı...
İpleri eline alınca daha gerçekçi, daha dayanıklı bir takım karakterini seçmiş... Ronaldinho’lu, Ronaldo’lu, Roberto Carlos’lu, yıldızlar topluluğu yerine daha emekçi, daha çok koşan gerçek bir takımın patronu olmuş...
Brezilya, Fildişi Sahili maçı, Avrupa’dan Şampiyonlar Ligi Şampiyonu bir takımla, toplasanız çarpsanız bir Avrupa Ligi finalistinin karşılaşması gibiydi.
Arada güç ve klas farkı vardı kuşkusuz...
Brezilya’nın sahada koşup oynayan, mücadele eden, golleri sıralayan oyuncularının sadece 1’i, Brezilya’da oynuyor. Avrupa’da bir süre kendini gösterdikten sonra Santos’a dönen Robinho... Topu, bir çocuk gibi adeta oyuncak gibi gören Robinho’nun dışındakiler, İnter (3) Barcelona, Real Madrid, Sevilla, Lyon, AS Roma, Fiorentina, Panathinaikos ve Galatasaray’da oynuyorlar... Rekabetin en sıcak ve en sertini yaşayan, futbolda Avrupa’nın en endüstriyel takımlarında kariyer yapan oyuncular, sert, gerçekçi ve çabuk futbol anlayışlarıyla dün daha da ısındıklarını gösterdiler

Yazının Devamı

1 saniyede yazılan başarı öyküsü

16 Haziran 2010

1 Temmuz 1999... Paris’in ünlü Bercy Spor Salonu...
Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda Türkiye Fransa ile karşılaşıyor...
Bu maç benim açımdan çok önemli...
Türkiye yarı finale kalırsa, yani ilk dördü garantilerse, yıllar sonra Sidney Olimpiyat Oyunları’na katılacak. Takım sporlarında olimpiyat oyunlarına katılabilmek, sporda sosyalleşme ve derinleşme demek...
Maç inanılmaz bir çekişme içinde geçiyor.
Fransızlar, son saniyeye 65-63 önde giriyorlar ama top bizde....

Yazının Devamı

Şampiyona bak!

15 Haziran 2010

Cape Town’da iki aşırılık futbolun keyfini kaçırıyor : Vuvuzela’nın tekdüze yüz desibellik gürültüsü ve durmadan yağan yağmur.
Güney Afrika’ya “Dünya Şampiyonu” unvanıyla gelen Lippi’nin İtalya’sı ile Gerardo Martini’nin Paraguay’ı farklı iki kültürü de temsil ediyor aslında.
İtalyanlar, tatlı hayat “dolce vita” maceralarıyla şöhret yapan Silviıo Berlusconi’yi iktidara getirmişler. Paraguay’da ise yıkılan diktatörlük rejimine karşı sürgünlerde çile çeken eski bir Katolik piskoposu Fernando Lugo halkın oylarıyla devlet başkanı seçilmiş...İkisi de Katolik, ikisi de laik devlet adamları.
Kuşkusuz dün geceki maçı onlar da büyük heyecanla izlediler... Kimbilir, zaman zaman Tanrı’ya yakarıp dua da etmişlerdir. Hakçası, iki takımın da öyle sıkışık anları oldu ki, beraberlik için dua etmek zorunda kaldılar.
Lippi, veda turnuvasına gelirken Camoranesi, Zambrotta gibi emektarlara kıyamıyor ama, Del Piero’yu ihmal ediyor. Savunmada haklı bir stil ve şöhret sahibi olan İtalyanlar, yaratıcı oyun ve hücum etkinliği konusunda anlaşılan o ki yerlerinde saymışlar. Gilardino ve sonradan oyuna giren Di Natale hiç etkili değildi. Yenilerden Pepe oldukça gayretli ve yıpratıcı bir hücum oyuncusu

Yazının Devamı