Üniversitelerin önü pazar gibi

6 Eylül 2010

KOSKOCA bir pazar alanı... Bildiğiniz pazarlardan değil, üniversite kapılarının önlerinden söz ediyorum. KPSS sonuçlarındaki türlü şaibenin yarattığı huzursuz tartışmalar sürerken, üniversite giriş sınavı sonuçlandı, üniversitelere kayıtlar başladı. Yolunuz Dokuz Eylül ya da Ege Üniversitesi yakınlarına düştüyse bu sıralar, neden “pazar alanı” dediğimi hemen anlamışsınızdır.
Kazandıkları bölümlere kayıt yaptırmaya çalışan öğrenciler ve onlara eşlik eden ailelerinin oluşturduğu büyükçe bir nüfus, geçtiğimiz hafta üniversitelerin çevresinde yoğun bir hareketlilik yarattı. Evet, Türkiye’de çok büyük bir genç nüfus var. Ve bu gençler okuyup mezun olunca iş bulabilir mi bulamaz mı hesabı yapılmaksızın ki; -buna istihdam politikası diyoruz-, her yıl üniversitelere meslek ihtiyaçlarının çok üzerinde kişi alınıyor. (Bakınız. Ataması yapılmayan öğretmenler sorunu)

Bu da üçüncü mürüvvet
Ama bu curcunası bol kalabalığın kesinlikle bir başka nedeni daha var! Ortalama 18 yaşında üniversiteye ilk kez kayıt olan öğrencilerin çoğunun etrafında, anne, baba, kardeş, teyze, amca, komşu vs.den oluşan bir aile hâlesi var. Evrakını alıp tek başına kaydını yaptırmaya gelen çocuk neredeyse yok

Yazının Devamı

Bezgin Bekir’in ‘Sakin Şehri’

30 Ağustos 2010

“SAKİN Şehir” Seferihisar’ı, Egelilere anlatmaya bilmem gerek var mı?
Ege’ye özgü diyebileceğiniz tüm tatların, değerlerin tarihi surların gölgesinde ve yöre insanının güleryüzünde muhafaza edildiği bir sahil kasabası...
Ya da zeytin ağacı gölgesinde, mandalina tadında, balık kokan huzurlu bir vaha, diye özetleyeyim isterseniz ben yine de.
Belediye Başkanı Tunç Soyer’in Seferihisar’a kattığı ufuk ve öncülükle, bu küçük sahil kasabası nicedir tüm Türkiye’de, hatta dünyada adından söz ettirir oldu.
Sadece kendi değerlerinin farkına varma ve onlara sahip çıkma bilgeliğini göstererek, Türkiye’nin ilk ve tek sakin şehri, “Cittaslow Başkenti” olmayı başardı.
Yerel ürünlere, üretime ve üreticisine değer veren, fast food kültürüne karşı duran, çevre temizliğini, doğayla dost bir yaşam seçeneğini ön plana çıkaran, büyük şehirlerin zorlu yaşam koşullarının insanlara dayattığı gürültü kirliliği, trafik gibi dertlerle mücadele eden, kısacası daha insani bir hayat vaat eden Cittaslow (Yavaş Şehir) hareketi, böylece gündemlerimize girdi.
Seferihisar’ın ardından yaklaşık 80 il ve ilçe “Sakin Şehir” olabilmek için başvuruda bulundu.

Yazının Devamı

Bezgin Bekir’in ‘Sakin Şehri’

29 Ağustos 2010

“Sakin Şehir” Seferihisar’ı, Egelilere anlatmaya bilmem gerek var mı?
Ege’ye özgü diyebileceğiniz tüm tatların, değerlerin tarihi surların gölgesinde ve yöre insanının güleryüzünde muhafaza edildiği bir sahil kasabası...
Ya da zeytin ağacı gölgesinde, mandalina tadında, balık kokan huzurlu bir vaha, diye özetleyeyim isterseniz ben yine de.
Belediye Başkanı Tunç Soyer’in Seferihisar’a kattığı ufuk ve öncülükle, bu küçük sahil kasabası nicedir tüm Türkiye’de, hatta dünyada adından söz ettirir oldu.
Sadece kendi değerlerinin farkına varma ve onlara sahip çıkma bilgeliğini göstererek, Türkiye’nin ilk ve tek sakin şehri, “Cittaslow Başkenti” olmayı başardı.
Yerel ürünlere, üretime ve üreticisine değer veren, fast food kültürüne karşı duran, çevre temizliğini, doğayla dost bir yaşam seçeneğini ön plana çıkaran, büyük şehirlerin zorlu yaşam koşullarının insanlara dayattığı gürültü kirliliği, trafik gibi dertlerle mücadele eden, kısacası daha insani bir hayat vaat eden Cittaslow (Yavaş Şehir) hareketi, böylece gündemlerimize girdi.
Seferihisar’ın ardından yaklaşık 80 il ve ilçe “Sakin Şehir” olabilmek için başvuruda bulundu.

Yazının Devamı

“İnci”leme özel ödülü Kabak’ın

23 Ağustos 2010

NEYDİ bu haftanın incileri?
İnciden kastım, ülke gündemini ipotek altına alan eşsiz polemik cümleleri...
Zaten yakında, siyaset nedir unutup, bu ucuz magazin polemiklerinin siyaset olduğu safsatasına iyiden iyiye inanacağız.
Valla ne yalan söyleyeyim, benim hafızamda iz bırakanlar bu hafta hep iktidar partisi AKP imzalı “inciler”di.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan zaten sağolsun, bu konuda birinciliği kimselere bırakacak gibi değil.
Lider ruhuyla hep açık ara önde!
Kendisinin ağzından dökülen, “Önemli olan boy değil, soy!” açıklaması örneğin, bence tartışmasız hafta gündemine damgasını vuran “en talihsiz inci”ydi.

Yazının Devamı

Hamal, hademe-öğretmen

16 Ağustos 2010

ÜNİVERSİTE sınavının sonuçları açıklandı.
Gazete sayfalarında çarşaf çarşaf başarı hikayeleri.
Başarısızlıklar kolay kolay haber değeri taşımaz.
Hayal kırıklıklarının üstüne üç sütuna manşet atılmaz ne de olsa...
Bitlis’ten Boğaziçi Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü’nü kazanan bir kızın hikayesini anlatmış gazetelerden biri.
18 yaşındaki bu gencin azmini, başarısını düşününce sahiden insanın ağlayası geliyor.
Bundan sonra da her şey, onun gönlünce olsun istiyor...

Yazının Devamı

“İşsiz” öğretmenler

9 Ağustos 2010

SADECE bu ifade bile durumun yanlışlığını gözler önüne sermeye yetmiyor mu?
Öğretmen işte, adı üstünde işi belli gücü belli.
Öğretmenin işsizi mi olurmuş?
Hem de daha birkaç ay önce Milli Eğitim Bakanlığı’nın açıkladığı resmi rakamlarla 134 bin öğretmen açığının olduğu bir ülkede...
Ama Türkiye’de, Bakan Nimet Çubukçu’nun ağzından çıkan resmi rakamlara göre tam 320 bin “işsiz öğretmen” var.
Üzerine basa basa “resmi rakamlarla” diyorum.
Çünkü resmi rakamlar bu kadarsa, gerçek rakamlar çok daha ürkütücüdür hep...

Yazının Devamı

Ege’nin ruhunda var!

2 Ağustos 2010

“Bisiklet dünyadaki tek sürdürülebilir ulaşım aracıdır, aynı zamanda insan ve çevre sağlığı için son derece faydalıdır.
Şehirlerdeki ses ve hava kirliliğini azaltır, trafiği olumlu yönde etkiler ve küresel ısınmayla mücadelede etkilidir.
Aynı zamanda ülkenin petrol bağımlılığını azaltarak ekonomiye katkıda bulunur.”
Bir ulaşım aracı olarak bisiklet kullanımıyla ilgili bu son derece kısa ve öz bu paragraf, Pedal Sesi Bisiklet Topluluğu’nun bisiklet kullanımının desteklenmesi amacıyla başlattıkları bir imza kampanyasının metninden alıntı.
Topluluk, kampanya metninde bisiklet kullanımının yaygınlaşabilmesi için en önemli koşulun, bisikletin var olan ulaşım sistemine entegre edilmesi olduğunun altını çiziyor.
Türkiye’deki bu eksikliği vurgulayabilmek için, İstanbul’da deniz otobüslerine bisikletlerin ücretsiz alınması talebiyle bir imza kampanyası başlatmışlar.
Benim anladığım kadarıyla, bu kampanyayla bisikletlere ücretsiz ulaşım hakkı elde etmekten öte, bisiklet kullanımının her alanda özendirilmesi ve desteklenmesinin mücadelesini veriyorlar.

Yazının Devamı

Kabus karabasana döner!

26 Temmuz 2010

Bin bir uğraş ve stres sonunda üniversite yerleştirme sınavına girmiş gencecik çocuklar, sınavı geride bıraktık deyip bir “oh!” çekemedi.
Türkiye’nin çileli sınavlar sisteminden sorumlu kurumu ÖSYM’den ardı ardına gelen hata açıklamaları, öğrencilerin sinir sistemini ikinci bir sınava tabi tutuyor gibi.
Gençler, başlı başına sorunlu olan sınav sistemini tartışmaktan artık geçtiler diyelim...
Açıklanan bunca hatadan sonra, var olan sistemin güvenilirliğine inanıp gönül rahatlığıyla yola devam edebilecekler mi?
Hayatınızı ciddi şekilde etkileyecek eğitim kurumunu, mesleği, şehri birkaç saatlik bir sınavın belirlemesi yeterince saçma ve haksızken, bir de sınavın sonuçlarının güvenilirliğini yitirmesi...
Kâbus, karabasana döner!
Hadi diyelim biraz şans, biraz uğraş bu aşamayı geçtiler.

Yazının Devamı