AVM’ler pazar günü kapanırsa ne yaparız?

31 Ocak 2010




Alışveriş merkezlerinin pazar günü kapalı olması gündemde. Yeni tasarıda böyle bir madde var. Bunun üzerine, "Alışveriş merkezlerini pazar günü kapatmak sektörü bitirir" dedi Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği Başkanı Hakan Kodal. Sadece sektörü mü? Hepimizi bitirir bu karar. Neden mi? Çünkü biz artık alışveriş merkezlerinden önce ne yaptığımızı unuttuk. Bu kadar çok alışveriş merkezi yokken, sadece Galleria ve Akmerkez varken böyle değildi tabii. O zaman alışveriş merkezine gitmek başlı başına bir programdı. Artık öyle değil ki... Sinemaya da, markete de, manava da, spora da, yemeğe de, sergiye de gitmek demek alışveriş merkezlerine gitmek demek. Artık alışverişten çok birer yaşam alanı haline geldiler. Sokaklarda yürümeyi, otopark aramayı unuttuk. Sürekli yeni bir alışveriş merkezi açılıyor. Halen inşaat ve planlama aşamasında olan tam 109 alışveriş merkezi var. Bu yıl 32’sinin açılması bekleniyor. Her yer alışveriş merkezi olunca hayat tarzımız da değişti ister istemez. Varsa yoksa alışveriş merkezindeyiz. Olur ki bu karar uygulanırsa pazar günleri ne yapacağız, nereye gideceğiz çok merak ediyorum.


İstanbul burayı konuşuyor

Yazının Devamı

GÜNÜN KONUSU AŞK

30 Ocak 2010

Hepsi Hikaye, Bebek’te ilginç bir yer. Burada her konuyla ilgili workshoplar yapılıyor. Bir gün Ayhan Sicimoğlu Peru’yu anlatıyor, bir yandan kokteyller hazırlarken. Bir başka gün Ali Kabaş fotoğraf tekniklerini paylaşıyor. Herkesi ilgilendirecek bir atölye var programda.
Zeynep Atılgan Boneval, Be Quintessentially’deki yöneticilik kariyerini ‘hepsi hikaye’ diye bırakıp burayı açmış. Şimdi şubat ayı için heyecanlı bir proje hazırlıyor. Malum önümüz Sevgililer Günü. Kırmızı güllerden ve kalplerden boğulmadan da yapılacak bir şeyler var işte. 360 derece Aşk sohbetleri de böyle. 9 Şubat’ta başlıyor, 25 Şubat’a kadar devam edecek.

Sertab Erener’den Akın Öngör’e
Programda neler var? Sertab Erener ile aşkın ritmi, Ayşe Tolga ile aşkın kokusu, Aret Vartanyan ile doğaçlama aşk, Bahar Korçan ile aşkın tasarımı, Erdoğan Mitrani ile sinemada aşk, Feride Edige ile işte aşk, Ali Canip Olgunlu ile tasavvufta aşk, Selim İleri ile edebiyatta aşk, Akın Öngör ile doğa aşkı...
Sohbetlere katılmak için önceden rezervasyon yaptırmak ve 60 TL ödemek gerekiyor. Ama bir taşla iki kuş vuruyorsunuz. Hem istediğiniz konuşmacıyı dinliyorsunuz hem de aynı zamanda WWF - Türkiye Doğal Hayatı Koruma

Yazının Devamı

BİR ŞEHRİN KAÇ MODA HAFTASI OLUR?

27 Ocak 2010

Her şehrin bir moda haftası organizasyonu olur. Bizde sanki ne kadar çok olursa o kadar iyi olur anlayışı hakim. Her önüne gelen bir moda haftası, daha doğrusu moda günleri organizasyonu yapıyor. Hangisi resmi, hangisi korsan pek çok kişi bilmiyor. Gönül istiyor ki hepsi birleşsin ve bir tane adam gibi moda haftamız olsun.
Tam bir hafta sonra bugün resmi İstanbul Fashion Days başlıyor. 3-6 Şubat’ta, hem de bu yıl santralistanbul’da. Evet, geçen yılki gibi şehrin göbeğinde, İTÜ Taşkışla’da değil. Ama bu yüzden geçen yılki gibi bir izdiham olmaz diye seviniyorum. En azından santralistanbul’a kadar gidip de kalabalıktan defileleri izleyememek olmaz diye ümit ediyorum.
Gerçi şimdiden aksaklıklar başladı. Basına yollanan kitlerdeki yetkililere e-mail atıyorsunuz, ‘Böyle bir e-mail adresi yoktur’ diye geri dönüyor. Neyse, aksaklıkların bu kadarla kalmasını umuyorum. Moda haftalarının partileri de önemli. Bahar Korçan diyor ki, ‘Her gece bir tasarımcının ya da markanın partisi olacak’. Bu gidişle partiler de defileler kadar konuşulacak.
Keşke bu organizasyonda birkaç yabancı markanın ya da tasarımcının da defilesi olsaydı. Evet, programda Eva Gronbach gibi bir Alman tasarımcının

Yazının Devamı

X nasıl bir yer olmuş?

23 Ocak 2010



X Restaurant, İKSV’nin Şişhane’deki yeni binası Deniz Palas’ın altıncı katında açıldı.


Son zamanlarda en çok gitmek istediğim restoran X. İKSV’nin Şişhane’deki yeni binası Deniz Palas’ın altıncı katında. X ve Borsa, Masa ve İstanbul Modern Cafe aynı ailenin imzasını taşıyor. Bu yüzden de yemeklerden Borsa kalitesi bekliyor insan.
Bir restoran hakkında gerçekten fikir sahibi olmak istiyorsanız açılış ve davetler bittikten sonra daha sakin bir zamanında yemeğe gideceksiniz. Ben de öyle yaptım.

Yazının Devamı

Ayurveda geri döndü

20 Ocak 2010

Yoksa siz hâlâ duymadınız mı ayurvedik detoks modasını? İlk başta tepkim, 2000’ler geri geldi oldu. 2000 yılında ABD’de üniversiteden mezun olmuş, Türkiye’ye yeni dönmüştüm. İlk işime beni Gülse Birsel almıştı. Gülse o zaman Harper’s Bazaar’ın yayın yönetmeniydi. Bana verdiği ilk görev ayurveda uzmanı Ender Saraç’la röportaj yapmaktı. Çaktırmamaya çalışmıştım ama neden bahsettiği konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Neyse ki sonra beni aydınlattı. Ender Saraç’a gelince, zaten ayurvedayı anlata anlata bitiremiyordu.
Aradan 10 yıl geçti. Beslenme, diyet ve spor herkesin gündemine girdi. Sağlıklı yaşam modası hiç ummadığım tiplerde bile harikalar yarattı. Bkz. Ebru Şallı. Şimdi ise sanki üstünden 10 yıl hiç geçmemiş gibi, ayurveda geri döndü. Hem de dönüşü muhteşem oldu. Neden mi? Çünkü 2010’da İstanbul’un en tanınmış simaları bu ayurvedik detoks için isimlerini listeye yazdırıp sıra bekliyor. Evet, kilo vermek ya da fit olmak herkesin yeni yıl kararları arasında yer aldı. Ocakta spora yazılanlar, pilatese başlayanlar, diyetisyene gidenler hiç de az değildi.

Geceleri votka bardağında su için!
Yine de ayurvedik detoks için bu kadar çok insanın sırada olması beni şaşırtıyor. Bir

Yazının Devamı

Mimolett’ten şikayetçi olanlar var!

16 Ocak 2010

Türkiye’nin en önemli iş adamlarından biri ‘Sıraselviler’de açılan Mimolett’ten umutluyuz’ yazımı okuyor. Geçen cumartesi gecesi özel bir aile kutlaması için asistanından restorana rezervasyon yaptırmasını istiyor. Mimolett’teki görevli saat 19.30 ya da 22.00’ye rezervasyon alabileceklerini söylüyor. Bunun üzerine asistan soruyor, "Erken rezervasyonu tercih ederlerse 22.00’de kalkmaları gerekecek mi?" diye. Görevli çift servis olmadığını, kalkmalarının gerekmediğini söylüyor. Sonra da ekliyor, "Ama saat 19.30’da burada olmalılar, yoksa sıcak yemek servis edemeyiz."
Asistan iş adamına notu iletiyor. İş adamı da önemli bir toplantısı olduğunu, ancak saat 20.00’de orada olacağını bildiriyor. Bunun üzerine asistan restoranı arıyor. Görevli, "Saat 19.30’da burada olmazlarsa olmaz" diyor bir kez daha. Asistan da önemli toplantıya kadar her şeyi anlatmak durumunda kalıyor. Sonuç, Mimolett hâlâ 19.30 diyor. Asistan telefonu kapatıp patronuyla konuşuyor. İki dakika sonra arayıp, uzatmadan "19.30 tamamdır" diyor. Çünkü aile, kutlama yemeği için yeni ve güzel bir yer denemek istiyor. Peki restoran görevlisi ne diyor? "Masanızı başkasına verdik."
Bunun üzerine ne yapılıyor? Bildik başka

Yazının Devamı

Grammy alacak Türkler

13 Ocak 2010



(Soldan sağa) Burak Beşir, Emir Çerman, Bulut Gülen ve Ekin Cengizhan Berklee College of Music’te okuyor.


Bir Türk trombonist İsviçre’de çok önemli bir müzik okulunun sınavına gider. Fransızcası yoktur, İngilizcesi Tarzancadan hallicedir. Çok iyi çalar, çok beğenilir. Gelin görün ki, sınavın bir de mülakat bölümü vardır. İsviçreli akademisyenlerden biri ona köşedeki dönerciyi gösterir. “Ondan rica et, yarınki sınava gelip bize tercüme yapsın” der. Bizim trombonist koşa koşa dönerciye gider, durumu anlatır. “Abi yarın sabah 9’da sınava gelir misin benimle?” Dönerci de hay hay deyip sabah 9’da jilet gibi gelir sınava. Soru cevap başlar. Trombonist yanıtlar, dönerci tercüme eder. Bir anda film kopar. Dönerci tromboniste bakmadan konuşmaya başlar. Trombonist, “Abi ne diyorsun, bana da söyle” der. Dönerci onu susturur, kendi konuşmaya devam eder. Trombonist dumur olur. “Abi, dur benim hayatımın sınavı. Benim söylemediğim şeyleri söyleme” diyecek olur. Dönerci ona döner ve bir açıklama yapar. ‘‘Bu çocuğu alacağız, çok iyi ama nasıl yaşar burada, ne yer, ne içer’ diye konuşuyorlardı. Ben de ben ona iş veririm, boş zamanlarında benim yanımda çalışır dedim.’ İşte Türk’ün aklının

Yazının Devamı

YILDIZLI MASALAR

9 Ocak 2010

Son zamanlarda şehrin en çok konuşulan kadınlarından biri Ayşe Kucuroğlu. ‘Çocuk da yaparım kariyer de’nin en başarılı canlı örneği. İlk çocuğunu doğurduktan sonra Bebek’te dört masalı bir kafe olan Happily Ever After’ı açıyor. Tuvaleti bile olmayan kafeyi şehrin en havalı isimleri her gün dolduruyor. Sonra Ayşe yandaki dükkanı alıp Happily’yi büyütüyor. Bu arada eşi Taner ile birlikte aileyi de büyütüyor, iki çocuk daha yapıyor. En son bombası da açılacağını ilk benden duyduğunuz, son günlerin en popüler mekanı Public. Ayşe’nin daha sadece 33 yaşında olduğunu da söylemeden geçmek olmaz. Onu çok yakında önemli iki markanın işbirliğinde bir reklam kampanyasında model olarak da göreceksiniz, şaşırmayın.
Şaşırtıcı ama Public beklenenin çok üstünde bir ilgi görüyor. ‘Çok kalabalık’ diyen de, ‘Herkes ayakta duruyor, kimse eğlenmiyor’ diyen de, ‘Anjelique’e benzedi’ diyen de Public’e akın etmeye devam ediyor. Kimi görme ve görünme yeri olduğu için, kimi nefis mantısı için, kimi de iyi müzik için. Böyle bir etki uzun zamandır görülmemişti.

Bebek'e Michelin dokunuşu
Şimdi gelelim Ayşe’nin yeni maceralarına. Public zirvede deyip de ilk gözağrısını ihmal etmiyor. Happily Ever After için

Yazının Devamı