Amsterdam’da 48 saat

3 Mart 2009

Geçen hafta çarşamba günü tam da televizyon karşısında düşen THY uçağı görüntülerini üzüntüyle izlerken telefonum çaldı. ‘O uçakta kim var biliyor musun? Ama merak etme, haber geldi, kurtulmuş.’
İşte o andan beri 24 dizisinde gibiyim. Günler yıl gibi geçiyor. Her saniye bir şey oluyor.
Hemen uçaktaki çok sevdiğim kişiyi arıyorum, ‘Belim acıyor, ambulans bekliyorum’ diyor ve ekliyor ‘Babama ulaşamıyorum.’
Bu arada THY yönetim kurulu başkanı ve genel müdürü televizyonda herkesin kurtulduğunu açıklıyor. Seviniyorum ama ekrandaki görüntülere bakınca doğru söylemediklerini görüyorum. Yalan söyledikleri için kızgınım.

Kimse halden anlamıyor
Amsterdam’la sürekli telefonda konuşuyorum, İstanbul’da da telefonlar susmuyor. Bu arada bu kadar büyük bir facia olmuşken bankalardan arayan ve bireysel emeklilik satmaya çalışan görevlileri bir kaşık suda boğacak durumdayım. Kimse halden anlamıyor. Çünkü ne olursa olsun, ateş sadece düştüğü yeri yakıyor. Hollanda yas ilan ederken bizde seçim mitingleri devam ediyor.

Yazının Devamı

Bir tek ben mi kimseyi dinlemiyorum?

26 Şubat 2009

Şaşkınlık içindeyim. Herkes herkesi dinliyor, kayda alıyor ve sonra da bu bilgiler ortalığa dökülüyor. Bunların içinde önemli bilgiler de olabiliyor, Demet Akalın’ın eski kocasının başka bir kadınla mesajları da. Dipsiz kuyu gibi her gün yeni bir şey çıkıyor. Hatta artık o kadar alıştık ki önemli isimlerin dinlenmesi bize garip gelmiyor.
Ama magazin dünyasından isimlerin geyik seviyesindeki konuşmalarının kaydı gazetelere düşünce hâlâ şaşırıyoruz. İşte artık o noktada sabır taşıyor.
İbo da modaya uymuş!
Günlerdir İbo Show’da İbrahim Tatlıses’in Yıldız Tilbe’ye söylediklerini tekrar tekrar dinliyoruz. İbrahim Tatlıses’in böyle saçmalamasına alışığız. Ama bu sefer ortada başka bir şey daha var. Tatlıses de modaya uymuş. En doğal hakkı gibi, Yıldız Tilbe’yle program öncesi yaptığı telefon görüşmesinin kayıtlarını basına yollamış. Yanına da Kemal Kılıçdaroğlu usulü belgeleri, bu durumda Yıldız Tilbe’ye alınan kıyafet ve altın faturalarını da eklemiş.
İbrahim Tatlıses kendince kamuoyunu bilgilendirmek ve tabii kendini temize çıkarmak için böyle yapıyor. Zannediyor ki bu konuşmalara tanık olunca biz de “Yıldız Tilbe de çok açgözlüymüş, iyi ki İbo ona seni bilmemkimlerin elinden

Yazının Devamı

Buz’un yerini Bej doldurur mu?

23 Şubat 2009

Buz, İstanbul’un en havalı mekânlarından biriydi. Lal Dedeoğlu ve Ender Sanal, Buz’u ilk Nişantaşı’nda bir apartmanın 3. katında açmıştı. O zaman işyerim aynı apartmanda olduğu için öğle yemeklerine Buz’a giderdik. Sonra bir anda Buz öyle bir parladı ki...
Geceleri apartmanın önünde kuyruklar olmaya başladı. Kapıda Richie Varon o zamana kadar görülmemiş bir tavırla “girebilirsiniz, giremezsiniz” buyuruyordu. O dönemde Richie İstanbul’un en çok nefret edilen adamları arasına girmişti. İçeri giremeyen Richie’ye kızıyordu, ama aslında Buz küçücük bir yerdi ve gerçekten çok fazla insan alamıyordu.
Sonra Buz büyüdü, yine Nişantaşı’nda Abdi İpekçi Caddesi’nde Buz Cafe’yi açtı. Duvarlarda müdavimlerin polaroid fotoğrafları asılıydı. Çok yakın bir zamana kadar burası çok güzel bir akşamüstü barıydı.
Bu arada Buz hızla büyümeye devam etti. Markiz Pasajı, Anjelique, Galatasaray Adası, Yalıkavak Xuma Beach derken pek çok yer dolaştı. Arada gece kulübü Dans açıldı. Bağdat Caddesi ve Kanyon’da Buz’lar açıldı. Ama nedense o en baştaki havası kalmadı, son derece cool sahiplerine rağmen. Bu yaz sonunda Ender Sanal Buz’dan ayrıldı.
Aradaki farkları bulun
İyi ama bütün bunları şimdi neden

Yazının Devamı

Telekulak içinde telekulak

18 Şubat 2009

Deniz Seki ve Demet Akalın’ın telekulak olayını takip ediyor musunuz? İddialara göre Demet Akalın bir cep telefonu operatöründe çalışan bir hayranı sayesinde ex kocası/sevgilisi Oğuz Kayhan’ın cep telefonu mesajlarının dökümünü alıyormuş. Hatta Selin İmer’le olan mesajlarını da bu sayede görmüş. Demet Akalın ve Oğuz Kayhan bu telekulak operasyonu yüzünden ayrılmışlar.
Demet Akalın telefonda yakın arkadaşı Deniz Seki’ye bu operasyonu anlatmış. Deniz Seki de şüphelendiği sevgilisi Hüsnü Şenlendirici’nin mesajlarını görmek istemiş. Demet sayesinde bu telefoncu hayranla tanışıp mesajları almaya başlamış. Sonra da Hüsnü Şenlendirici’ye ‘Bak, mesajlarını biliyorum’ demiş, Hüsnü Şenlendirici de Deniz Seki’yi döverek mesajlarını nasıl ele geçirdiğini öğrenmiş ve cep telefonu operatörüne şikâyette bulunmuş.
Artık buraya kadar ne kadarı doğru bilemiyorum, ama daha da kötüsü bundan sonra başlıyor. Deniz Seki ve Demet Akalın arasındaki telefon konuşması Deniz Seki uyuşturucudan takibe alındığı için dinlenmiş ve tabii bir suç unsuru oluşturmuş. Demet Akalın da ifade vermeye çağırılmış.

Bu kadınlardan korkulur
Telekulak içinde telekulak. Bu nasıl bir ironidir? Bu nasıl bir kendini

Yazının Devamı

Türklerin Sotheby’s Londra çıkarması

16 Şubat 2009

Geçen hafta Esma Sultan’da dünyaca ünlü müzayede evi Sotheby’s’in bir daveti vardı. Londra’daki Sotheby’s’de ilk defa çağdaş Türk sanatçıların eserleri 4 Mart’ta satışa çıkacak. Bu müzayedede yer alan eserleri görmek için sanatçılar, galeri sahipleri ve koleksiyonerler Esma Sultan’a koştu.
Kimler yoktu ki... Bir yanda Ömer Koç ve annesi Çiğdem Simavi, diğer yanda Leyla Alaton-Mehmet Günyeli çifti... Diğer köşede Ender Mermerci, Monik Benardate, Feryal Gülman... Başka bir köşede Türkiye’nin en büyük resim koleksiyonerleri Nezih Barut ve Saruhan Doğan... Aralarda da genç sanatçılar ve galeri sahipleri farklı giyim tarzlarıyla hemen dikkat çekiyor.
Eserlerin değeri artacak
Bu davet neden mi bu kadar önemli? Burhan Doğançay, Erol Akyavaş, Mehmet Güleryüz gibi herkesin tanıdığı isimlerin de, Suat Akdemir, Elif Uras, Alp Sime, Taner Ceylan gibi daha genç sanatçıların eserleri de ilk defa yurtdışında, önemli bir müzayedede satışa çıkarılıyor.
Bu ne demek oluyor? Çağdaş Türk sanatçıların eserlerinin değeri artacak. Yabancıların müzayedeye ne kadar ilgi göstereceği bilinmiyor. Ama Türk koleksiyonerler daha önce çok uygun fiyatlara topladıkları eserlerin değerini yükseltmek için

Yazının Devamı

Recep İvedik izleyen Recep İvedik olur mu?

11 Şubat 2009

Recep İvedik filmini beğenirsiniz beğenmezsiniz. Bu bir zevk meselesi. Diyecek bir şey yok. Recep İvedik’e burun kıvırıp da sonra televizyonda denk gelip kahkahalar atan tanıdıklar da var. Recep İvedik komik ve sinir bozucu bir tip. Benzerlerini de sık sık görebiliyoruz sokaklarda. Bunları izleyince, gördükçe biz de öyle mi olacağız? Tabii ki hayır. Gülüp geçeceğiz.

Şimdiki çocuklar çok ileri
Peki ama çocuklar? Onlar nasıl olsa etkilenir diye önce 13 yaş sınırı getirildi. Bu kararları alanlar şimdiki çocukların nasıl olduğunun hiç farkında değiller herhalde diye düşündüm. Yeni nesil çok zeki, bizden çok daha ileride. Unutmayalım, onlar internet ve cep telefonuyla doğdu.
Daha 3-4 yaşında bilgisayar kullanabiliyorlar. Bana komplike gelen iPhone’un bütün numaralarına hakimler. İster fotoğrafları çeviriyorlar, ister film izliyorlar anne-babalarının iPhone’larında. Kabul edelim, teknolojiye bizden çok daha yakınlar. İnternetten korsan film indirmeyi de, yasak olmasına rağmen youtube’a girmeyi de daha çok küçük yaşlardan itibaren biliyorlar.
Bu çocuklara yasak masak sökmez. Sinemada Recep İvedik izleyemeyen evde bir yolunu bulur izler diye düşünürken yine bir tek bizim

Yazının Devamı

Aklın yolu bir!

9 Şubat 2009

Son günlerin en popüler oteli W. Çarşamba partileri artık cuma geceleri de yapılıyor. Otelin lounge’u tam bir gece kulübü gibi. Hatta bu kışın Reina’sı oldu diye bile konuşuluyor.
Lounge’un üst katında dünyaca ünlü bir Uzakdoğu restoranı var. Spice Market, kendisini dünyaya kanıtlamış şef Jean-Georges Vongerichten’in restoranı. Bu kadar çok ödüle rağmen sürekli yenilikler peşindeler. İşte bu yenilikleri görmeye, tadım mönüsünü denemeye Spice Market’e davetliydim.

Spice Market’in mönüsü yenilendi

Jean-Georges’un ekibinden Lia Bardeen iki haftadır İstanbul’daydı. Lia, Jean- Georges’un restoranlarına aşçı yetiştirmek için açtığı Culinary Concepts adlı okulda eğitmen. İstanbul’da mönüye yeni lezzetler katmış. Zaten farklı ülkelerdeki Jean - Georges restoranlarına gidip lokal lezzetlerle yeni yemekler yapmak konusunda uzman. Bir fırında pancar salata yapmış, zeytin ve beyaz peynir ile tam Türk damak tadına uygun olmuş. Börülceli turp salatasıyla sunulan çıtır çupra da bize çok yakın bir tat. Spice Market’in mönüsünde her zaman en çok sevilen yemekler karabiberli karides ve kişnişli yoğurtla sunulan baharatlı tavuklu samosasa da bu tadım mönüsünde yer vermişler.

Yazının Devamı

Yemekteyiz’den sonra Krizdeyiz!

4 Şubat 2009

Geçen akşam televizyon karşısında zaplarken Kanaltürk’te yeni bir programa denk geldim. Adı: Krizdeyiz. Gazeteci Rahşan Gülşan ailelerin harcamalarını değerlendiriyor.
Adından da anlaşıldığı gibi Yemekteyizvari bir yarışma. Çünkü burada da yarışmacılar şuursuz. Biri her ay kozmetiğe 600 TL harcıyor, diğeri bir haftalık tatilde aylık gelirinden daha fazla olan 7000 TL harcıyor. İşin komik yanı kimse nereye ne kadar harcadığının farkında değil. “Taksitlere böldük, hiç anlamadık” diyorlar. Rahşan Gülşan, “Bu kadar da harcanmaz ki, kozmetiğe harcadığınız parayla ev alınır” diye fırçalıyor yarışmacıları.
Yarışmacıların arasında da tartışmalar çıkıyor. “Bak senin kozmetik masrafın yüzünden” diyor adam karısına, karısı da “Yok asıl senin bilmemne masrafın gereksiz” diyor. “Sen öyle harcamasaydın şimdi villa alırdık” diye birbirlerine giriyorlar.
Rahşan Gülşan da nelerden tasarruf yapabileceklerini, daha çok para biriktirmeleri gerektiğini biraz azarlayarak anlatıyor. Yarışmanın sonunda en çok tasarruf yapan 10 bin TL kazanacak.



Yazının Devamı