Bu mekânlara hiç gittiniz mi?

2 Şubat 2009

İstanbul’da konuşulan mekânlar son yıllarda hep aynı. Ya şubeler açılıyor, ya da eski restoran ve gece kulüpleri allanıp pullanıyor. Bazen dekor değişiyor, bazen de isim. Ama sonuç genelde çok farklı olmuyor. Oysa artık biraz değişiklik istiyoruz. Tıkış tıkış yerlerde eğlenmek istemiyoruz. İşte bu yüzden bu hafta sonu daha az bilinen yerleri gezdim.

Kuzguncuk’ta yeme-içme adresleri
Önce Kosinitza’yla başlayalım. Kuzguncuk’ta çok şirin bir restoran. Zaten Kosinitza Kuzguncuk’un eski adıymış. Mönüde daha çok deniz mahsulleri öne çıkıyor. Ama bildiğiniz meyhane ya da balıkçılara benzemiyor Kosinitza. Daha çok bir İtalyan trattoria’sı havasında.
Biz cuma akşamı iki kişi gittik. Bu kadar küçük olduğunu tahmin etmediğimiz için ve tabii son dakika karar verdiğimiz için rezervasyon yaptırmamıştık. Meğer 28 kişilikmiş. İçerisi doluydu. Kapının ağzında iki kişilik bir masa vardı, oraya oturduk.
Ortada mezeler duruyor, aralarından seçiyorsunuz. Üçlü ya da beşli olarak çok şık servis tabaklarında geliyor. Mezelerden favorimiz taze sardalye yaprak sarma. Sonra sıcaklardan taze ahtapot ızgara, ana yemek olarak da kömür ateşinde ızgara deniz tarağı ve sinarit yedik. Ana yemeklerin

Yazının Devamı

Tıp savaşları

28 Ocak 2009

Pazartesi akşamı NTV’de Okan Bayülgen’in Sade Vatandaş programını izlediniz mi? Konu tamamlayıcı tıp vs. modern tıp idi. Konuklar Özer Uçuran Çiller, Ferhan Efeçınar ve Prof. Dr. Kerem Doksat’tı. Tamamlayıcı tıp ile ilgilenen konuklar modern tıbba karşı değildi, ama tıp tedavisinin yanında düşünce gücünün de önemli olduğunu anlatıyorlardı. Prof. Dr. Kerem Doksat ise tamamlayıcı tıbbın bilimsel olmadığını savunuyordu, diğer iki konuğun kitaplarını da, söylediklerini de eleştiriyordu. Çok ilgi çekici bir tartışma olabilirdi. İsteyen istediğine inanabilirdi. Ta ki Prof. Dr. Kerem Doksat sazı eline alana kadar.

Bir psikiyatra yakışmadı
Daha en baştan saldırmaya hazırlanıp gelmiş gibi bir hali vardı. İnternet sitesinde de acımasızca eleştirdiği Çiller’e hiç durmadan yüklendi. Ben Çiller’in avukatı değilim. Ama konu düşünce gücüyken, “Siz zaten Mevlana’nın torunu da değilsiniz, Murat Bardakçı’ya sordum” deyip cep telefonunu çıkarıp “Ararsam görürsünüz” demenin ne yeri ne de zamanıydı. Bu arada Çiller’in neden “Murat Bardakçı’yı değil de Ertuğrul Özkök’ü arayın” dediğini anlayamadım. Konu yeni çıkan bir kitaptı, kitap yerine Çiller’in soyağacından girip derin devlet ilişkilerinden

Yazının Devamı

Hafta sonu notları

26 Ocak 2009

PERŞEMBE akşamı 29 Les Ottomans’daydım. Bir ay kadar kısa bir sürede açılmış bir restoran gibi değil. Sanki hep vardı gibi, daha oturmuş. Bütün müşteriler Ahu Aysal ve Fadıllıoğlu ailesinin evinde konuk gibi. Ev sahiplerini tanımıyorsanız bu durum size ilginç gelebilir. Bir masada Zeynep-Metin Fadıllıoğlu, Cem Hakko-Ronit Gülcan’ı ağırlıyordu. Bir masada Ahu Aysal Belma Simavi’yle yemekteydi. Arka masamızda Şarık Tara ve ailesi... Başka bir masada da Selin Fadıllıoğlu ve arkadaşları... Yemekler 29’dan farklı ama lezzetli. Mönü makarna, risotto, pizza ağırlıklı. Makarna fiyatları 30 TL civarında, et ya da balık yemeklerinin fiyatları 70 TL’ye geliyor. Mönü biraz daha çeşitlendirilebilir gibi geldi bana. Özellikle başlangıçlarda daha çok seçenek olabilir. Bir tek tiramisu bana fazla kremalı geldi, onu da görevliye söyleyince volkanla (içinden çikolata akan kek) telafi ettiler.

CUMA akşamı program çoktu. Adriana Lima Al Jamal’de. Bu da demek oluyor ki içeride sigara içilmeyecek. Adriana Lima sayesinde bizde ilk defa dumansız eğlenebileceğiz diye sevindik. Hakkasan’da Devrialem ve Lounge 102’nin düzenlediği “Chinese New Year” partisi vardı. Devrialem’in partileri meşhurdur. Hani şu

Yazının Devamı

Obama ve Erdoğan’ı izledim

21 Ocak 2009

Barack Obama için düzenlenen konseri izlediniz mi? Bu satırları okurken yemin törenini de izlemiş olabilirsiniz. Peki ya Tayyip Erdoğan’ın Brüksel’deki konuşmalarını izleme şansınız oldu mu? Simultane tercümanlar herhalde ne diyeceklerini epey düşünmüşlerdir. “Göbeğini kaşıyanlar”dan “Sen anca başını salla”ya kadar tercüme etmesi zor, karşı tarafın anlaması pek mümkün olmayan fırçalar atılmış. “Aslında bizim dilimizde tam bu duruma göre söylenecek güzel bir söz var. Ama burada olmaz”ı böyle bir ortamda tercüman olsam tercüme etmeye utanırdım. Ama yapacak bir şey yok. Lafı edenler utanmadıktan sonra.
Bir de vatandaş tepkilerini okudukça şaşkınlığım daha da artıyor. “Kendini ezdirmedi”, “Lafı nasıl soktu” türünde yorumlarla artık uluslararası politikamızın tam bir mahalle kavgasına dönüştürülmesini destekleyenler de var maalesef.
Tam da bunları düşünürken NTV’de Obama konseri başlamaz mı? O nasıl bir coşku, nasıl bir birlik beraberlik durumu? Buz gibi havada herkes sokakta hep bir ağızdan şarkılar söylüyor. Obama’nın müslüman kökenli olması kimseyi rahatsız etmiyor. Çünkü o biz siz ayrımına girmiyor. ABD’nin gelmiş geçmiş en kötü başkanından çok kötü durumda bir ülke teslim

Yazının Devamı

Şimdi bu partiler konuşuluyor

19 Ocak 2009

İstanbul gece hayatında yeni bir alternatifimiz daha oldu. The House Cafe İstiklal, Mısır Apartmanı’nda, hani tepesinde 360’ın olduğu güzel bina. The House Cafe Beyoğlu deyince buradaki yeni şubeyi bilmeyenler Tünel’dekiyle karıştırabilir.
The House Cafe diye diğer şubelerle aynı sanmayın. Mönü ve dekor tabii ki aynı, ama cumartesi geceleri bir saatten sonra burada masalar kalkıyor, standlar diziliyor ve bambaşka bir ortam oluyor. İyi bir gece kulübüne gitmiş kadar oluyorsunuz. Her şeyden önce iyi bir kalabalığı var. Buranın ruhundan mıdır nedir herkes rahat, en iddialı tipler bile burada iddiasız. Kimse kimseyle pek ilgilenmiyor. Kendi arkadaşlarınızla rahat rahat eğleniyorsunuz. 80’ler-90’lar çalıyor. Müzik de insanı havaya sokuyor. Gece boyunca sık sık ‘happy birthday’ çalıyor. Burası artık yeni bir doğum günü kutlama mekanı olmuş anlaşılan. Arkada ise atölye kısmı var. İster yemek kurslarına katılıyorsunuz, ister orayı kapatıp özel parti yapıyorsunuz. Geceye iyi bir başlangıç yapmak isteyenler için tavsiye ederim.
Kanyon’da bir cam ev
Bu arada Kanyon’daki The House Cafe’yi gördünüz mü? Kitchenette’in yanında. Kanyon’un en güzel yeme-içme yerlerinden biri olmuş. Neden mi?

Yazının Devamı

Topaz’da özel degüstasyon mönüsü

14 Ocak 2009

Geçen haftanın en güneşli günü öğle yemeğinde Gümüşsuyu’nda Topaz’daydım. Manzara olağanüstü, yemekler iddialı ve sohbet de güzel olunca tam dört saat yerimizden kıpırdamadık.
Önce Topaz’ın yemekleriyle başlayalım. İki ayrı degüstasyon mönüsü hazırlamışlar. Biri modern, biri Osmanlı. Yabancı misafirlere Osmanlı mönüsünü tavsiye ediyorlar, bizim değişik yemeklerimizi aynı anda tadabilsinler diye. Osmanlı tadım mönüsünün fiyatı 80 TL. Altı yemekle eşleştirilmiş altı kadeh de yerli şarap var. Şarapları da denemek isterseniz 50 TL daha ödemeniz gerekiyor.

Ne ödeyeceğiniz belli
Ben modern tadım mönüsünü denedim. Enginarlı kuşkonmaz çorbasıyla başlayıp, dülger gravlax, ızgara ahtapot, mangolu kaz ciğeri, ızgara dana yatağı, kumkuatlı krem brule... En çok kırmızı pancar püresi ve naneli kivi sosla sunulan dülger gravlax’ı ve mercimek fava ve trüf yağı ile sunulan ızgara ahtapotu beğendim. Bu mönünün fiyatı 95 TL. Her yemeğe farklı bir yabancı şarap eşlik etsin isterseniz fiyat 55 TL daha çıkıyor. Ne ödeyeceğini baştan bilmek ve sonradan bir sürprizle karşılaşmamak çok güzel. Restoranın a la carte mönüsü de tabii ki var.


Yazının Devamı

Bol bol gezdim

12 Ocak 2009

Hafta sonuna erken başladım. Perşembe günü önce Gümüşsuyu’nda Topaz’da dört saatlik bir öğle yemeği. Onu Çarşamba günü anlatacağım. Yemek sonrası İstanbul Modern’de ‘Suyun Bir Arada Tuttuğu’ ve ‘İnsanlık Halleri’ sergileri. Sıtkı Kösemen’in fotoğraflarına bayıldım. Saat 20.00 oldu, müzenin kapanış saatinde istemeye istemeye çıktım. Doğru Nişantaşı Sofa otele...
Elle Decor’un tasarım ödülleri
Sofa otelde Elle Decor Uluslararası Tasarım Ödülleri (EDIDA) törenine katıldım. 8. kattaki galeri/terastaydı. Her şey çok güzeldi. Birçok derginin kapatıldığı bir dönemde böyle bir organizasyonu yapmayı başardıkları için Elle Decor’un yayın direktörü Melda Narmanlı Çimen ve yayın yönetmeni Ebru Kılıç’ı kutluyorum. Yılmaz Zenger’den Aziz Sarıyer’e usta isimler oradaydı.
Yılın tasarımcısı: Can Yalman
Yılın tasarımcısı ödülünü Can Yalman aldı. Can Yalman Nuxx için tasarladığı masa, Numarine için tasarladığı tekneler, Çanakkale Seramik için tasarladığı Reptile ve Orientile duvar kaplaması, Kahve Dünyası için tasarladığı ambalaj ve kahve fincanları, Hisar için tasarladığı çatal-bıçak takımları ile çok farklı alanlarda başarılı olduğunu kanıtladı. Bu ödülü fazlasıyla hak etti. Böyle

Yazının Devamı

Erkekler bu film için sabırsızlanıyor

7 Ocak 2009

Erkeklerin en heyecanla beklediği film bu hafta vizyona giriyor. Kadınların hiç hoşlanmayacağı, vurdulu kırdılı filmlerden değil bu. Günümüz ilişkileri üzerine son derece zeki ve eğlenceli bir film. Woody Allen filmlerini pek beğenmeyenler bile sabırsızlanıyor. Anladınız, bizdeki adıyla ‘Barselona Barselona’dan bahsediyorum.
İki Amerikalı kız arkadaş yaz tatillerini geçirmek için Barselona’ya gidiyor. Orada yakışıklı bir İspanyol ressamla tanışıyorlar. Adam ilk görüşte kızların yanına gelip “İkinizle de birlikte olmak istiyorum, hadi bu hafta sonu tatile gidelim” diyor. Konservatif olan kız olmaz diyor, diğeri hemen kabul ediyor. Sonuçta üçü birlikte tatile gidiyor. İki arkadaş da adamdan çok etkileniyor. Filmin yarısına doğru adamın eski karısı da devreye girince işler karışıyor.
Filmi birlikte izlediğim erkekler helal olsun adama türünde yorumlar yaptı. Hepsi onu dünyanın en şanslı adamı ilan etti. Her erkeğin onun yerinde olmak için can atacağı kesin.
Üç kadının paylaşamadığı erkeği Javier Bardem oynuyor. İki arkadaş rolünde Scarlet Johannson ve adını daha önceden bilmediğim ama bu filmin en güzel kadını bulduğum Rebecca Hall var. Eski eş ise Penelope Cruz. Penelope Cruz

Yazının Devamı