Olgunluk ve medeniyet istiyoruz

10 Kasım 2008

Geçen pazartesi yazmıştım, seçim sonuçlarını beklemeye gerek yok, Obama başkan diye. Gördüğünüz gibi yanılmadım.
Obama’nın ABD gibi bir ülkede başkan seçilmesi çok büyük bir olay. Evet, hepimiz ABD’yi bir fırsatlar ülkesi olarak biliyoruz. Orta ve güney Amerika’nın çok muhafazakar olduğunu da... Yine de “Köle olarak geldiğin ülkede başkan olmak... Dünyanın başka hiçbir yerinde olacak şey değil” diyor yönetmen Spike Lee.

Ders almak lazım
Obama gerçek bir liderin olması gerektiği gibi. Hem siyah hem beyaz. Hem Müslüman hem Hıristiyan. Hem Afrikalı hem Amerikalı. “Aile toplantılarımız Birleşmiş Milletler genel kurulu gibi” diye boşuna demiyor Obama.
En önemlisi de kimseyi dışlamıyor, herkese eşit yaklaşıyor. Beni beğenmeyen gitsin demiyor. Suikast tehlikesine karşı dev silahlarla korunuyor, ama spor salonuna sıradan bir vatandaş gibi gidiyor. Onun için yollar kapanmıyor, korumalar çevredekilere saldırmıyor.
John McCain seçim gecesi çıkıp “Obama eskiden rakibimdi, şimdi başkanım” diyor.

Yazının Devamı

Çalınan eşyalarınızı satın alır mısınız?

5 Kasım 2008

Son günlerde Teşvikiye’de birkaç hırsızlık hikayesi dinledim üst üste. Hikaye dediğime bakmayın, hepsi gerçek ama şaka gibi.
Gündüz kapıyı kırıp eve giriyorlar. Ne var ne yok topluyorlar. İlk şoku eve gelince yaşıyorsunuz. Asıl şok ise kısa süre sonra gelen telefonda. “Abla, eşyalarını satın almak ister misin? Önce sana soralım dedik.”
Kimin malını, kime satıyorlar? Bir de üstüne üstlük satın alma önceliğini ev sahibine vererek kendilerini çok düşünceli ve kibar sanıyorlar. Bu duruma maruz kalıp hırsızı döven de var, malını satın almak zorunda kalan da. İkinci durumda pazarlık başlıyor. “Şuna şu kadar veririm” diyorsunuz. “Yok, olmaz abla, o daha çok eder” diye bir cevap alabiliyorsunuz.
Oha artık, bu kadar da olur mu? Niye karakola başvurmuyorlar? Bazıları korkudan polise gitmek istemiyor, bazıları da polise gittikleri zaman aldıkları tepkiden... Artık polisler ne yazık ki duruma alışmış. O kadar çok hırsızlık vakası var ki sadece üstüne soğuk su içmenizi söylüyorlar. Bazen de “Niye evinde silah bulundurmuyorsun?” diye çıkışıyorlar. O yüzden hırsızdan malınızı satın almak daha iyi bir çözüm olabiliyor. Şaka gibi, değil mi?

Kanyon’da sinema piyasası
Pazar akşamı

Yazının Devamı

Bizim ABD Başkanımız Obama

3 Kasım 2008

Yarınki seçimleri beklemenize, sabaha kadar uyanık kalmanıza gerek yok. Yeni Amerikan Başkanı’nın Barack Obama olacağını artık neredeyse biliyoruz. ABD’de erken oylama yapıldı. Çoğu Obama’ya oy verdi. Hatta daha önceki yıllarda hiç oy kullanmayan bir kesim de Obama için oy kullandı. TV8’de Haluk Şahin’in programında sokaktaki insanlara hangi adayı destekledikleri sorulmuş. Türk halkı Obama’yı destekliyor. Ağlayanı, zor durumda olanı, ezileni severiz zaten. Tv dizilerimizden de belli oluyor bu. O yüzden Obama’yı desteklememiz normal. Üstelik baksanıza Obama bir de Müslüman kardeşimiz çıktı. İşi bilenler ekibinin, özellikle de ekonomistlerinin çok iyi olduğunu konuşuyor. Hillary Clinton’ı da dışişleri bakanı yaparsa kimse tutamaz onu. Halasının ABD’de kaçak yaşaması bile durumu değiştirmez.
Kadınların savaşı
McCain’in oylarını ilk başta zıplatan Başkan Yardımcısı adayı Sarah Palin şimdi de oyları düşürmüş durumda. 5 çocuk annesi, down sendromlu bebek sahibi, orduda oğlu olan, kürtaja karşı Alaska Valisi Palin, 17 yaşındaki kızının hamileliğinden etkilenmedi. Ama daha sonra aşırı hırsı, kılık kıyafete harcadığı astronomik rakamlar ve tabii bu paraları partinin kasasından

Yazının Devamı

En havalı parti nerede olacak?

29 Ekim 2008

İstanbul’un en havalı partisine sadece 20 çift davetli. Ünlü pırlanta markası De Beers katılanlara birer karat pırlanta hediye edecek. E, bu ne demek oluyor? Cemiyet sayfalarında gördüğünüz isimler bu davete katılabilmek için birbirleriyle yarışacak. Şanslı 20 çiftin kim olacağı henüz belli değil. Merakla bekliyoruz. Hazırlıklar uzun zamandır devam ediyor. Davet tarihi önümüzdeki hafta belirlenecek.
Peki ama yılın partisi nerede olacak? Maçka Palas’ta 7 Kasım’da açılacak olan butik otel Park Hyatt’ta. Ekonomik kriz nedeniyle otelin açılış daveti iptal edildi. Şimdi bu 20 çiftten biri olmaya aday isimler Park Hyatt’ın bu çok özel partisini iptal etmemesini diliyor. Bir taşla iki kuş vurulacak. Hem en önemli 20 çiftten biri olunacak hem de De Beers pırlanta kapılacak. Kim istemez ki?

Maçka Palas’ı açtık
Maçka Palas, İstanbul’un en güzel simge yapılarından biri. Önümüzdeki hafta Maçka Palas’ta açılacak Park Hyatt otelini pazartesi günü Doğuş Grubu Başkanı Ferit Şahenk, Hyatt International Başkan Yardımcısı Frank Lavey ve Park Hyatt Genel Müdürü Tashi Taking ile birlikte gezdik.
Maçka Palas çok iyi korunmuş. Zaten öyle güzel bir fon ki içine ne yapsanız gider gibi bir hali

Yazının Devamı

Altın Portakal mı, Christina Aguilera mı?

22 Ekim 2008

Pazar gecesi televizyon kumandası elime yapıştı. Bir Altın Portakal’ı açtım, bir Christina Aguilera’nın yarıştığı Var mısın Yok musun’u. İkisinin aynı geceye denk gelmesi kötü oldu tabii. Birbirlerinden rol çaldılar.
Altın Portakal bütün önyargılara rağmen çok başarılı geçti. Charlize Theron gelecek, yok gelmeyecek açıklamasından beri umutsuz vaka olarak görülüyordu. Oysa gelen Hollywood yıldızları çok iyiydi.
Kevin Spacey, ödülünü aldıktan sonra yanına gelen Marisa Tomei’e iki ödülün renklerinin farklı olduğunu gösterip güldü, Mickey Rourke sahneden iner inmez içkisini kafaya dikti. Eşref Kolçak’ın “beyin özürlüler” konuşması üzerine Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay güler yüzle sahneye fırlayıp “Bizden önceki kanun, biz iyileştireceğiz” konuşmasını yapmadan önce çok sinirlendi, yardımcılarına bir şeyler sordu. Televizyonda böyle çok eğlenceli detaylar yakalayabiliyorsunuz.

Menderes Türel’den değerlendirme
Kaçırdığım detayları konuşmak ve festival değerlendirmesi yapmak için Antalya Belediye Başkanı Menderes Türel’i aradım. “Festival, Antalya’nın ve ülkemizin marka değerini artırdı. Dünyaca ünlü Hollywood yıldızlarına trilyonlar döksek böyle reklam yapamazdık.

Yazının Devamı

Mamma Mia’da büyük hayal kırıklığı

15 Ekim 2008




Beklenti yükseldikçe hayal kırıklığı ihtimali de artar. Mamma Mia’nın filmine bayılmış biri olarak müzikalinden de aynı tadı alıp alamayacağımı hiç düşünmedim bile. Abba şarkıları keyfimi yerine getirmeye yeterdi. O acayip trafik bile beni ürkütmeyecekti. Ne de olsa bir gece önce gidenlerden her türlü tüyoyu almıştım. Üstelik trafiğe karşı gösteri öncesi Beyti’ye giderek de sıkı bir önlem almıştım. Beyti’den İstanbul Gösteri Merkezi’ne 10-15 dakikada gideceğimizi hesaplamıştım. İyi ki bir şova gidiyoruz. Nasıl bir telaş böyle? 4000 kişilik dev gösteri merkezinin havaalanının tam karşısında olması da başka bir sıkıntı. Mamma Mia saatlerinde uçağa yetişmek zorunda olanlara kolay gelsin.
Konuyu dağıtmayalım. Gösteri saati 21.00 olsa da 21.20’den önce başlamadığını da duymuştuk. İstanbul trafiğinde ve her yere geç kalmaya alışmış bir toplumda normal tabii. Biz yine de tam 21.00’de içeri girdik. Kapıdaki x ray cihazlarına çantamı koydum. Görevliler tipini beğenmedikleri kişilerin çantalarını arıyor. Beni de beğenmediler, çantamı didiklediler. Kapıda da ekstra zaman kaybettikten sonra yerlerimize oturduğumuzda nerdeyse yeri öpecek kıvama gelmiştik.

Teknik bir arıza

Yazının Devamı

Cenazelerde sosyalleşmenin bittiği an

8 Ekim 2008

Hepsinde aynı görüntü var. Aileler perişan. Arkada ise sanki gelişigüzel toplanmış figüranlar gibi duran kuru kalabalık. Bir yanda acılı insanlar, bir yanda protokolÖ Bu acıyla yaşayacaklar ve cenazeden çıkıp normal hayatına hiçbir şey olmamış gibi devam edecek olanlarÖ Ateş düştüğü yeri yakıyor tabii. Çoğu zaman çok yakınınız ya da sevdiğiniz biri değilse kaybedilen, bir şükretme hali de geliyor o acılı gruptan olmadığınız için. Şükrettikten sonra hayat devam ediyor diyoruz ve biz de devam ediyoruz. 

En kalabalığı Teşvikiye Camii’nde İstanbul’da en kalabalık cenazeler Teşvikiye Camii’nde olur. Herkesin süslenip, karşılaştıklarıyla kikirdeyerek havadan sudan sohbet etmeleri ve kadınların bir karış stilettolar üzerinde salınması beni hep rahatsız eder. Bu kadar büyük bir acı yaşanırken, aileler perişanken cenazeye gelen eş-dost çoğu zaman sosyalleşmekle meşguldür. Camide sosyalleştikten sonra kabristana giden de çok olmaz. Zaten o stilettolarla yurdumuz mezarlıklarında çamurlara bata çıka

Yazının Devamı

Yoksa siz hâlâ Dot’u izlemediniz mi?

2 Ekim 2008

Dot, bütün oyuncuların hayalini gerçekleştiren bir tiyatro. Kurucusu Murat Daltaban. Yeri Beyoğlu Mısır Apartmanı. Tarzı klasik değil, çok cesur. Son günlerde en çok konuşulan adamı Engin Altan Düzyatan. 
Şimdi yeni bir projeleri var, Dotbilsarda. Bernaylafem’in Berna Sağlam’ı ilk anlattığında çok heyecanlandım. Kuruluşundan beri Dot’un sponsoru olan Bilsar şimdi Tepebaşı’ndaki şahane binasında Dot için bir salon açıyor.
Bilsar bir tekstil firması. Bil’s marka beyaz gömleklerine bayılıyoruz. Sahibi Selman Bilal. Gözükmeyi çok sevmiyor. Han Tümertekin, Asos’ta Selman Bilal ve kardeşi için yaptığı evle Ağa Han ödülü almasaydı kendisini basında hiç göremeyecektik. Selman Bilal’in de, Dot’un da kendilerine özgü farklı bir duruşları var. İşte bu yüzden  birbirlerine çok yakışıyorlar. Tiyatrocular hep maddi imkansızlıklardan şikayet ederken Dot böyle bir sponsor bulduğu için çok şanslı.   

Tiyatrocularla Han Tümertekin  imzalı evde sohbet

Yazının Devamı