İSTİKRAR ve etkinlik için güçlü hükümetler, güçlü hükümetler için koalisyonlardan kurtulmak, koalisyonlardan kurtulmak için seçim sisteminde değişiklik gerekli dedikçe, hemen cevap gelir:
"Koalisyonlara alışalım. Pek çok ülke koalisyonlarla yönetiliyor."
Ve bu cevaplara bizim bugünkü durumumuz da eklenir, iktidar kendi koalisyonunu örnek gösterip, sistemi metheder:
"İşte bugün Türkiye'de koalisyon var. Hem de azınlık koalisyonu. Biz ortaklar gül gibi geçiniyoruz. Bu koalisyon Türkiye'nin en uyumlu hükümetini meydana getiriyor. Bakın hiç ihtilafımız var mı?"
İşte; koalisyon savunucularına, mevcut seçim sisteminin savunucularına, işte partilerin bölünmüşlüğünü savunanlara son durum:
DTP koalisyonu tutmuş bir yana çekiyor. Ecevit tutmuş başka bir yana, dış destek Baykal bambaşka bir yana. Böyle koalisyondan hayır gelir mi?
Koalisyonun baş mimarı Ecevit'in önceki günkü açık, gizli, ne niyetle söylenmiş olursa olsun şu sözü
HÜKÜMET Başkanı ve hükümet üyelerinin büyük bölümü ne kadar hüsnüniyetli olursa olsun, şu soru hep akla geliyor:
Bu hükümet vaat ettiklerini yapacak kadar kalıcı mı?
Kalıcı değilse vaatlerini nasıl yerine getirecek?
Baykal ile varılan uzlaşma kısa da sayılsa icraat için bir zaman derinliği sağladı.
Kamuoyu, bu zaman iyi kullanılırsa bazı yasalar çıkartılabilir düşüncesinde.
Ve herhalde hükümet de paralel düşüncede olduğu için vergi yasasını Meclis'e getirdi. Enflasyona karşı da savaş başlattı.
Bu ekonomik savaş, gidici hükümetlerin işi olamaz.
BU köşede sık sık ülkemizdeki "denetim" eksikliğinden söz ediyoruz.
Bize göre "denetim"; vatandaşın özgürce, korkusuzca ve endişesiz yaşamasının sağlanması için yapılan ön çalışma demek...
Trafikte denetimsizliğin yarattığı trafik canavarının tahribatı meydanda.
Denetimsizlikten doğan kaçak yapılaşmanın şehirlerimizi, Türkiye'yi ne hale getirdiği meydanda.
Son "Mısırçarşısı" faciası da denetimsizliğin tipik örneği değil mi?
İstanbul'da, şehrin en kalabalık yerlerinde uluorta açılan dönerciler, börekçiler, kokoreççiler, midyeciler, sandviççiler ve benzerlerinin kulübeleri, büfeleri, dükkanları birer tüpgaz deposu. Ayrıca bunların çoğu küçücük, sıkışık mekanlar. O sıkışıklığın arasında tehlikeleri önleyecek tedbirleri almak, tüplere özel bir yer ve bakım sağlamak da imkansız. Üstelik buralar, ücretleri düşük olduğu için, küçük çocukları ya da acemi kişileri çalıştıran yerler.
Bu yerlerin denetimden de yoksun olduğunu
FİKRET, Cerrahpaşa'daki odasında; iyileşecek.
Görev kapıyı çaldı mı ailece yapılabilen nadir bir tatilden bile vazgeçebilecek kadar meslek heyecanını taşıyabilmek herkese nasip olabilir mi?
Son konuşmamız geçen hafta içindeydi.
Tatilini yarıda kesmiş, ailesini bırakmış, Başbakan'la Makedonya'ya gidecekti.
Ağır, temkinli, güven veren cümlelerle telefondaki efendi sesini hatırlıyorum.
Sonra birden bir haber:
"Başbakan'ın konvoyu kaza geçirdi."
AŞAĞIDAKİ yazı dizgiye verildikten sonra Makedonya'daki müessif kaza haberi geldi.
Devlet Bakanı Rüştü Kazım Yücelen ve Milletvekili Şinasi Altınel'in nispeten hafif ve çok sevdiğim arkadaşım, kardeşim Fikret Bila'nın ağır yaralanması haberi, üzerimizde şok etkisi yaptı.
Üzüntüm sonsuz.
Fikret'in iyileştirilmesi çabalarına dua ile katılmaktan başka bir şey yapamamanın çaresizliği de üzüntüme üzüntü katıyor.
Acil şifa diliyorum.
MAHKEME Türkiye'de devrim mahiyetinde bir karar verdi.
GAZETELERİN dünkü manşetlerinden çoğu "Ordu noktayı koydu" şeklindeydi.
Diğer manşetler de şöyleydi:
"Orduyu yıpratmayın"
"Rejimi korumak Anayasal görev"
"Asker tatlı sert"
Bu büyük, 8 sütunluk başlıklar, yani manşetler, Orgeneral Bir'in sözleriyle başlayan tartışmaya komutanlar adına Orgeneral Karadayı'nın verdiği cevap nedeniyle atılıyordu.
Ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Karadayı'nın bildirisiyle ilgili olarak gazetelerde daha küçük de olsa bir başlık daha vardı, o da Başbakan'ın ordunun bu bildirisine tepkisini formüle ediyordu:
BAZI işlerdeki belirsizlik bazı kişilerin işine yarıyor.
Belirsizlikten yararlananlar bu nedenle dumanlı ortamın, çarpık durumun sürmesini istiyor. Olayın kurallara bağlanmasına, şeffaflaşmasına engel oluyor.
Büyük şehirlerdeki inşaat işleri de genellikle öyle.
Müteahhit kimdir, vasıfları nedir, ne olmalıdır?
İnşaatı kim kontrol eder?
Yapılarda uyulması gerekli şartlar, malzemede aranılan vasıflar nelerdir?
Bunlara uyulmazsa sorumlu kimdir?
BAZI işlerdeki belirsizlik bazı kişilerin işine yarıyor.
Belirsizlikten yararlananlar bu nedenle dumanlı ortamın, çarpık durumun sürmesini istiyor. Olayın kurallara bağlanmasına, şeffaflaşmasına engel oluyor.
Büyük şehirlerdeki inşaat işleri de genellikle öyle.
Müteahhit kimdir, vasıfları nedir, ne olmalıdır?
İnşaatı kim kontrol eder?
Yapılarda uyulması gerekli şartlar, malzemede aranılan vasıflar nelerdir?
Bunlara uyulmazsa sorumlu kimdir?