SON olaylar Türkiye'de bir boşluk olduğunu ortaya koydu.
Eğitim boşluğu, eksikliği, yetersizliği...
Ben Aziz Nesin'in, Türk insanının aklı için söylediklerine katılan değil, kızanlardanım, ama yaşadığımız son olaylar adeta onu doğrulamıyor mu?
Aziz Nesin yaşasaydı herhalde "Ben demedim mi?" diyecekti.
Üniversiteli Fadime Şahin'in başına gelenlerde onun "saflığının" rolü yok mu?
Demek ki üniversite tahsiliyle, 14 - 15 yıllık eğitimle bile bazılarının dünya görüşüne bir açıklık, düşünce dünyasına bir aydınlık, bir yön verilemiyor. Kafalar karışık kalabiliyor. İlkokul tahsilli Kalkancı'ya teslim olunabiliyor.
Ya Emire Kalkancı'ya ne demeli?
"TEM" yolunun Büyükdere Caddesi'yle kesiştiği noktadan Milliyet'e kadar olan 15 - 16 km'lik bölümünü her gün katederim.
Bugünlerde bu yolun iki yanında, bazı kısımlarda faaliyet var.
Ağaç dikiliyor.
Önce kazı yapıldı. Sonra kazıklar getirildi. Sonra da ağaçlar. Ve dikim başladı.
E - 5 de, TEM yolu da hem Trakya'yı Anadolu'ya bağlayan birer otoban hem de İstanbul'da birer şehir içi cadde konumunda.
Yeni yollar, alternatif yollar yapılmadığı için bu iki büyük yol adeta bu kesimde otoban özelliğini çoktan kaybetti. Ama İstanbul'un kalbi olma özelliğini kazandı.
Biri Boğaziçi Köprüsü ile öteki Fatih Köprüsü ile boğazı aşıp Kadıköy'e varıyor, Anadolu'ya açılıyor.
DÜŞÜNÜN; Rus Devlet Başkanı komaya girmiş, ama haber şöyle bir cümleyle başlıyor:
"Boris Yeltsin'in durumu oldukça ciddi."Yani; "ciddi sayılabilir", "ciddiye yakın" demek istiyorsanız bu cümle doğru.
Yok eğer "çok ciddi" demek istiyorsanız cümle yanlış.
Nedense bizde çoğu kez, "oldukça" ikinci örnekte olduğu gibi yanlış kullanılıyor.
"Çok" yerine "oldukça" deniyor.
Birçok kez yazıldı, çizildi, yanlışın üzerinde duruldu, ama düzelten yok.
Ortaya çıktığından beri "ayrıcalık" kelimesi de yanlış kullanıldı, kullanılıyor.
ARTIK yeter, bitirin bu tartışmayı, yüzüm kızarıyor...
TV'lerdeki tartışmaları izliyorsanız siz de bana hak vereceksiniz.
Son günlerdeki tartışma programlarına "kırmızı nokta" gerekiyor desem yanlış olmayacak.
"Oruçlu bir erkek karısının dilini emerse orucu bozulur mu, bozulmaz mı?"Be adam oruçluysan karının dilinde ne işin var?..
* * *
BEN şunu açık yüreklilikle söyleyeyim.
Bu saçma sapan seks ağırlıklı tartışmalar her şeyden önce Müslümanlığa zarar veriyor.
TÜRKİYE'de pek çok aykırılığın temelinde gelir dağılımı adaletsizliği var.
Kırdan kente göç bunun en belirgin örneği.
Olduğu yerde kazanamayan, yaşayamayan, mutlu olamayan büyük şehirlere akıp varoşları oluşturuyor.
Ama bu kitle, bu göç sonunda mutlu olabiliyor mu? Aradığını bulabiliyor mu?
Bulsaydı ne çeşitli aşırı sol fraksiyonlar doğardı, ne de dergah adı altında istismar yuvaları...
Bunlar, gelir dağılımı adaletsizliğinin doğurduğu, beslediği mutsuz insanlarımızın bir yere ait olmak, şahsiyet kazanmak ihtiyacının sonucu değil mi?
Devletin, hükümetlerin, ekonominin dışladığı, sahip çıkmadığı insanların iltica edecekleri başka neresi olabilir?
"...Müslüm Efendi'nin; böyle bir ortamda `skandal'a yol açacak `3. evlilik' peşinde koşmasının, her şeyden önce `stratejik bir hata' olduğunu söylemek durumundayım.Liderler; `cesaretli' olduğu kadar, `sabırlı' da olmak zorundadır.Kaldı ki; `ruhsat'a dayalı bir eylemi, hareketin birinci veya ikinci sırasına oturtmak, `İslami başkaldırı'ya pek de uygun bir tavır olarak yorumlanamaz.Ne yani;Bütün boyaları boyadık da; iş, `fıstıki yeşil'e mi kaldı?..Yazık oldu.Hem Aczmendilere, hem de tüm Müslümanlara!..""...Evet; Ali Kalkancı, halk deyimiyle `malın gözü' bir adamdır. Hem `Şeyh değilim' diyor, hem de `mürid'lerinden söz ediyor!..5 çocuğunun anası Fatma Kalkancı'yı 1.5 yıl önce bir oyunla boşadığı, daha sonra da 1994 gayrimenkul vergi rekortmeninin kızı Emire ile evlendiği biliniyor.Emire'nin, Puffy Center'da çalışırken Yahudi bir oğlana aşık olduğu, ancak ondan yüz bulamadığı için `sıcaklık büyüsü' yapması için Ali Kalkancı'ya geldiği ve bu esnada onun `zengin kızı' olduğunu gören Kalkancı'nın; `Ne yapacaksın Mişon'u, gel seni ümmetin anası yapayım' dediğini, Emire Hanım'ın da `Hazreti Şeyh' diye hitap edilen Ali Kalkancı'nın gördüğü itibardan etkilenip, onunla evlendiğini, bu arada
SUSURLUK...
Fadime Şahin...
Sabancı suikastı...
Olaylar dalga dalga geliyor...
Hepsi toplumumuzu kirleten pislikler.
Bir musibet bin nasihatten evladır.
Bakalım öyle mi olacak, yoksa olay olayı mı örtüp gidecek?
ERBAKAN'a bakarsanız Türkiye'de her şey iyiye gidiyor.
Türkiye'ye bakarsanız pek de öyle değil.
Başbakan'ın iyimserliği nereden geliyor, anlamak güç.
Güç, çünkü iyimserliğinin dayandığı noktalar meçhul. Söylediklerinin çoğu, somut değil, soyut.
Somut olan, hayat pahalılığı.
Somut olan, 5 milyon liralık banknotla enflasyonun ne hallere geldiğinin ispatlanışı.
Somut olan, 5 ayda petrol ürünlerine, tüpgaza 5 kez zam yapıldığı, sigaranın her ay zam gördüğü. Kalabalık ailelerin ekmek bile almakta zorlandığı.