Bülent Akarcalı
Batı ve Museviler
Musevi toplumu, insanlık tarihinde ve özellikle bugünkü Batı toplumunun kökenini oluşturan Roma İmparatorluğu ve onu takip eden Hıristiyanlık döneminde, ABD dahil, Portekiz’den Rusya’sına kadar, tüm batı ülkelerinde, en çok zulme uğramış, dışlanmış, sürülmüş, katledilmiş ve sonunda soykırıma uğramış toplumlardan biridir.
Kudüs’ün 1099’da Katolik Haçlı orduları tarafından fethinde Müslümanlarla birlikte kılıçtan geçirilerek aynı sonu paylaşmışlardır.
Müslüman Kudüs
Batı’nın, Musevi zulmü milattan önce 63 yılında Roma İmparatorluğu’nun Kudüs’ü ele geçirmesiyle başlamış, dönem dönem Bizans ile devam ederek milattan sonra 638’de Hazreti Ömer’in Kudüs’ü fethine kadar sürmüştür.
Bu tarihten, Haçlı seferleriyle başlayan, katliam ve zulüm yılının esas başlangıcı olan 1099’a kadar tam 461 yıl İslam devletleri yönetiminde olan Kudüs’te huzur içinde yaşayıp gelişmişlerdir.
Kudüs,1
AYBARS KUDAY - aybarskuday@yahoo.com
Türkiye’de maçların, spor programlarının, özellikle futbolun bu kadar çok ilgi görmesinin sebebini yukarıda görmüş olduğunuz başlıkla özetleyebiliriz. Aslında sporun güzelliği estetik goller veya hareketler veya rekabet odaklı değil. Çoğunlukla magazin odaklı. Bu konuyu bir örnekle çeşitlendirelim. Bir ara bu sektöre çok yakın çalışma şansım olmuştu. O dönemin reytinglerine göre Türkiye’de en çok seyredilen televizyon programı Survivor’dı. Hatta daha da ilginci; ikinci sırada da Survivor yarışmasının tekrarı yer alıyordu. Yarışma içindeki sportif aktiviteler, çemberin içinden hızlı geçmek, top vb. gibi bir şey atarak hedefleri devirmek, toplarla bir takım beceri vb. yarışmalardan çok izleyicilerin ilgisini genelde entrika ve tartışma gibi konular çekiyor; Ahmet Mehmet’e şöyle dedi, Ayşe Fatma’ya öyle bir şey yaptı ki, Hasan Hüseyin’e haddini bildirdi. Şu bunun adamı, bu ötekinin adamı o yüzden bu ötekini eleyecek vb. İzleyicilerin
Mete Veyisoğlu - mete.vey@yandex.com
"Türk gibi başla, Alman gibi bitir” sözünü duymuşsunuzdur. Toplumsal kültürümüz iddialı başlangıçları sever. En popüler örnekleri spor dünyasında görebiliriz: Yeni bir teknik direktör veya sporcu transfer edildiğinde, cafcaflı imza törenleri düzenlenir, ‘uzun vadeli bir proje’ mesajı verilir. Kişisel dünyamızdan örnekler olarak yeni alınan iş-yatırım kararlarını veya yeni başlanan diyet-egzersiz programlarını düşünebiliriz. Tüm bu başlangıçlarda inanç ve iddialı sözler vardır. Peki neden “Türk gibi bitir" denmez?
Toplumsal kültürümüz, iddialı başlangıçları sevdiği kadar, ne yazık ki erken caymalara da sıcak bakıyor: Yeni başlayan süreçlerin sadece olumsuz yanlarına odaklanıyoruz ve ilk yaşanan aksaklıkta tüm sürecin de başarısız olacağını varsayıyoruz. Bu varsayımın yarattığı motivasyon eksikliği, kendini doğrulayan bir kehanet gibi, sürecin gerçekten başarısızlıkla sonuçlanmasına sebep olabiliyor.
Bozuk saat dahi günde iki
Mustafa Kemal Ulusu - kulusu@hotmail.com
Bundan tam 102 sene evvel, 16 Mayıs 1919 günü sabah erken saatlerde Galata rıhtımında coşkulu bir kalabalık vardır.
Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı Samsun’a götürecek olan Bandırma vapurunda paşaya refakat edecek askerler ve sivil personelin eşleri ve dostları onları yolcu etmeye gelmişler vedalaşıyorlar hatta helalleşiyorlardı, çok tehlikeli bir yolculuğa çıkılmaktaydı, zira gidip dönmemekte vardı.
İşte bu kalabalık içinde, Bandırma vapurunun 1. Kamarotu rahmetli dedeciğim Hacı Tevfik kaptanı yolcu etmeye gelen eşi, rahmetli babaanneciğim Şükriye hanımla,14yaşında oğlu rahmetli babacığım Nuri de vardı.
Küçük Nuri çok okuyan ve işgalinden çok etkilenen bir çocuktu, babasına ısrarla kendisini Paşa ile tanıştırmasını isteyince dedeciğim dayanamaz ve rıhtımdan bir sandala binerek vapura giderler.
Paşa kamarasında istirahattedir. Dedem kapısı tıklatır ve giriş için müsaade ister ve içerden ‘gir’ komutu gelince babamla kamaraya girerler.
Paşa kamarasında yarı yatar vaziyettedir, onları görünce hemen
Hikmet Sami TÜRK / Adalet eski Bakanı - İsrail polisinin 7 Mayıs gecesi Kudüs’te Mescid-i Aksa’ya yaptığı baskında 200 Filistinli Müslüman yaralandı.
Sözcük anlamıyla Mekke’ye göre ‘en uzaktaki cami’ anlamına gelen Mescid-i Aksa, VI. yüzyılda Bizans İmparatoru I. İustinanos tarafından Kudüs’te bazilika olarak yaptırılan, şehri 638’de fetheden ikinci halife Hz. Ömer tarafından camiye dönüştürülen, VIII. yüzyılın başlarında Emevî halifesi I. Velid tarafından büyük bir onarımla yenilenen, iki kez depremden zarar gören, Abbasîler ve Fatımîler tarafından onarılan, XI. yüzyılda Haçlıların eline geçince saray hâline getirilen, 1187’de şehri geri alan Salâhaddin Eyyübî tarafından yenilenerek, mozaiklerle bezenerek ve mihrabı mermerle kaplanarak tekrar camiye dönüştürülen, Memlûkler zamanında çeşitli onarımlar gören, Osmanlı İmparatorluğu döneminde bazı onarımlarla cami olarak kullanılmaya devam eden, 1923’te
Mustafa Kemal Ulusu / kulusu@hotmail.com - Türk futbolunun şu anda en büyük sorunu alt yapısının tamamen bitmesi ve yerini çoğu çok vasıfsız, sakat ve yaşlı yabancı futbolcuların almasıdır. Beşiktaş’ımız başta olmak üzere, Galatasaray, Fenerbahçe ve bir çok takımımız, zaman zaman 8-9-10 hatta 11 yabancıyla sahaya çıkmaktalar. Ben dahil futbolseverlerin ve taraftarların çoğu takım kadrolarını sayamıyor. Hatta bazen çok kalitesiz geçen maçları izlemiyoruz.
Ayrıca bu yabancılar en ufak bir anlaşmazlıkta UEFA’ya gidiyor ve kulüplerimiz büyük tazminatlar ödemeye mahkum ediliyor. Tüm bunların yanında disiplinsiz hareketleri affedilecek gibi değil. En son Erzurumsporlu Gomez’in hocası Yılmaz Vural‘ın oyuna girme talimatını geri çevirmesi tam bir skandaldır.
O kadar prensip sahibiysen sahaya çıkmadan tavrını koysana, hayır onun esas maksadı sahaya çıkıp tüm medya önünde hocasını ve yönetimi provoke edip küçük düşürmek. Bunun örneklerini daha evvel de çok
Bülent AKARCALI / Sağlık ve Turizm eski bakanı - Brüksel Üniversitesi’nde okurken arkadaş olduğum bir Sudanlı öğrenci Türk olduğumu öğrendiğinde bana “Kökleri derinlere inmiş büyük gövdeli, gölge ve meyve veren ağaca biz Türk gibi ağaç deriz” demişti.
Yani Sudan’a gitmişiz oralarda böyle bir isim yapmışız. Atalarımızın sağlam kökleri, güçlü gövdeleri sayesinde gölge (koruma) ve meyvesiyle (besleme) insanlara sağladığı yarar aradan yüzyıllar geçmiş olsa dahi hatırlarda kalabiliyor.
Milliyet’in 71’inci yılı aklıma Sudanlı arkadaşımın anlattığını getirdi. Milliyet’te bir çınar ağacı gibi köklü, heybetli ve yararlı. Babam eve ilk Milliyet gazetesini getirdiğinde ilkokul 1. sınıfıta okumayı sökmüş ve elime geçirdiğim her şeyi okumaya çalışan biri olduğumu hatırlıyorum.
Böylece belki de Milliyet’in en genç ve en sadık okurlarından biri oldum. Üniversite yıllarımda babam hiç aksatmadan her pazartesi geçmiş haftanın 7 günlük Milliyet
Zafer İşeri / TBB İstanbul Delegesi ve Öğretim Görevlisi - Pandemi sürecinde gerek ekonomik faaliyetlerin yavaşlaması ile ortaya çıkan daralmalar gerekse Kovid-19 salgınının yaygınlaşmasını önlemeye yönelik sokağa çıkma yasakları kapsamında, kullananların menfaatine sonuç doğuracak türde belgelerin sağladığı avantaj, farklı şekillerde sahtecilik suçlarının işlenmesinde bir artış meydana getirmiştir. Kısıtlamalardan muaf tutulacak kimseler, yayımlanan genelge ile belirlenmiş olduğundan, bu nitelikte olunduğuna yarar evrak ibrazı ile polis ya da jandarma kontrol noktalarından geçiş sağlanabiliyor. Mali müşavir, doktor, avukat, savcı, hakim, güvenlik görevlisi, yerel hayvan görevlisi, sarı basın kartı sahibi kimseler kamu düzeninin sağlanmasına yönelik vazifeleri ile alakalı olma koşuluyla ve buna uygun güzergahta kısıtlamadan muaf tutulmaktalar. Pandemiye bağlı olarak temel hak ve özgürlüklerin en değerlilerinden seyahat hakkına getirilen sınırlamaya bir de mevsim şartlarındaki iyileşme eklendiği vakit, boş olduğu düşünülen sokaklarda