‘Skandal çıksın da konuşalım’

26 Temmuz 2008

Futbol Federasyonu’na yeni bir başkan seçilmesine sayılı günler kala, çıkması kuvvetle muhtemel bir skandalı yazdım... Kimse oralı olmadı.
Ne futbolu yönetenler, ne futbol yazısıyla ekmek yiyenler.
Yoksa gazetenin uzanamadığı ıssız bir tatilde midirler?
Bakın, rahmetli Hasan Doğan’ın seçildiği Genel Kurul’u takip eden FIFA ve UEFA gözlemcileri bizi aşağıladılar...
“Futbolunuzun kanunla yönetildiğini yeni öğrendik” dediler.
Avrupa’daki merkezleri, yeryüzündeki bu “tek” uygulamanın derhal değiştirilmesini istediler.
Hatta emrettiler!..

Yazının Devamı

“Suçüstü” yakalandık!

24 Temmuz 2008

Siyaset ve bürokrat kadrolarının faydası budur işte... Kimse ilgilenmese bile “rutin” işleri yürütürler, gereken açıklamaları yaparlar, toplantılar, nutuklar, fotoğraflar... Modaya göre sinevizyon veya klipler, saat gibi işler.
Olimpiyat da bu “rutin”e dahildir!
Evet... Maalesef Türkiye için bir “rutin” haline gelmiştir olimpiyat.
Dört senedir, sekiz senedir, on iki senedir bir elin parmakları kadar artıp eksilmemiştir Türkiye’nin olimpiyata yolladığı sporcu. Madalyanın nereden geleceği de bilinir, nereden gelmeyeceği de...
Ve her dört senede bir olimpiyat başlamadan önce ve bittikten sonra söylenen hemen hemen aynıdır:
“Bundan sonraki olimpiyat için binlerce sporcu hazırlayacağız” !
Sporu yönetenler böyledir de bizler farklı mıyız sanki?

Yazının Devamı

Skandal ‘geliyorum’ derken

22 Temmuz 2008

FIFA ve UEFA bizden ne istiyordu? Futbolu “kanun”la yönetilen ülke olmaktan vazgeçmemizi ve işi “siyaset karışmayacak” hale getirmemizi.
Çünkü, 207 ülkenin futbolu “Ana Statü”ye, Türkiye’ninki “Kanun”a tabiydi. Başka benzeri yoktu.
Hâlâ da öyle!
Nasıl düzeltilecekti bu?
Federasyon, kulüplerin ve futbol içindeki akil adamların fikirlerini de alarak bir “Ana Statü” hazırlayacak. TBMM’e gönderecek. Yasama, eski kanunu iptal edip bunu onaylayacaktı.
Ana Statü hazır... Genel Kurul’dan geçti de... Bir türlü Meclis’e gidemiyor. 
*         *         *

Yazının Devamı

Ankara’daki Hakan Şükür

19 Temmuz 2008

Hakan Şükür’ün Ankara açıklamalarından yola çıkıp bir öykü yazsam, Başbakanlık ve Çankaya’daki diyalogları şöyle kurgulamam lazım:
- Sayın Cumhurbaşkanı’m, siz Dışişleri Bakanlığı da yaptınız. Dünya’yı tanırsınız. Beni Kanada’dan, Dubai’den falan istiyorlar. Hangisine gideyim?
- Valla Hakan, Kanada biraz serin ama mis gibi ülke. Dubai de sıcak ama para gani. Gelir vergisi yok gibi. İyi biriktirirsin.
-Sayın Başbakan’ım, çok baskı var bıraksam mı acaba futbolu?
-Çakı gibisin Hakan... Maçın ikinci yarısında kramp falan girmiyorsa devam. Bir de sabahları iki kaşık bala yarım limon sık, aç karnına iç. Ben iki tane doksan dakika oynardım bu limonlu balla.
-Yaaa sizlere minnettarım, çok yardımcı oldunuz valla!
 *               *              *

Yazının Devamı

Benim kulübüm işini bilir

17 Temmuz 2008

Kulüpler, yöneticiler, transferler, listeler... Kısaca “isimler” önemli değil... Ben size “sistem”den bahsedeceğim.
Futbolumuzdaki “müflis mirasyedi” sisteminden.
Bu kulüpler değil mi, her Mali Genel Kurul öncesi ödeyemeyeceği borçlara girdiği belgelenenler?
Bu kulüpler değil mi, taşınmaz mallarını satmaya çalışan, gayrı menkullerinin çeyrek yüzyıllık kiralarını peşin alıp borçlarını kapatmaya uğraşanlar?
El ele Devlet’in kapısına gidip ödeyemediği vergileri affettirmeye, birkaç dönüm arsa koparmaya çabalayanlar?
İflas bayrağını çekmemek için son çare taraftara başvuranlar?
Listenin sonlarında, “otoparkçılık” yapıp “umumi tuvalet” ücretlerinden payla hayata tutunanlar bile var!..

Yazının Devamı

Atatürk’ten Mevlana’ya Ertuğrul Hoca

15 Temmuz 2008

Çok şükür futbolumuzdaki “altyapı” ve “eğitim” sorununu aştık...     Baksanıza; elit hocalarımız Atatürk’ün özlü sözlerini ezberliyor, koltuk altlarında Mevlana ciltleriyle dolaşıyor!..
Hatta bir rekabet var ortada.
Biri düşünüyor, diğeri atik davranıp kullanıyor.
Fatih Terim’in gruptan çıkınca medya mensuplarına ağzının payını vermek için hazırladığı, ancak son anda vazgeçtiği Mevlana cümleleri, Ertuğrul Sağlam’ın dile getirdiği olmalı...
Değilse, günahı boynuna... Saklamasaydı.
İşte kapış kapış giden ve Ertuğrul Sağlam’a zimmetlenen dört dize:
“Cehalet insanı çirkinleştirir.

Yazının Devamı

Kartal ‘şaşkın ördeğe’ benzediğinde

10 Temmuz 2008

Allah insanları da kulüpleri de şaşırtmasın!.. Çünkü bu “şaşkın ördek sendromu” bir kere başladı mı, arkası geliyor; soldaki düşük banketten kaçarken sağdaki göle yuvarlanıyor dev gibi kulüpler.
Hem de kıçın kıçın!
Örnek mi lazım?.. Beşiktaş.
Bakın Toraman’la Üzülmez arasındaki kavgayı gizlemeye çalışan Sinan Engin ikisinin de biletinin kesilmesi için elinden geleni yapıyor şimdi.
Madem en ağır cezayı önerecekti, niye gizlemek istemişti?.. Dillenmese örtbas mı edecekti?
Gelelim cezaya...
Bunun adı ceza değil, “sıra dayağı”...

Yazının Devamı

Gündemin gözü kör olsun

8 Temmuz 2008

Ben istemez miyim Akdeniz sahillerinin güneşinden, denizinden, kumundan dem vurup “leyli-meccani” gezileri örtülü reklamlarla ödemek?.. Ben istemez miyim incir çekirdeğini doldurmayacak gündelik rastlantılardan derin felsefi analizler üretmek?
Hazır bizim meslek “fiili” ama “örtülü” tatilini doyasıya yaşarken... Ben bile Antalya’da göbeğimi kaşırken...
Olmuyor... Şu çöl sıcağında bile gündem yakamı bırakmıyor.
Örneğin, Vatan Gazetesi’nin spor müdürü sevgili İbrahim Seten’in Pazar günkü köşesi...
Başlık “gelgel”li; “Kime güven”...
Makalenin hedefi, Türkiye Spor Yazarları Derneği ama Milliyet’i/bizi/beni de dekor yapıyor kavgasına.
Eksik olmasın, bana saygı duyduğunu söyleyip ki, karşılıklı- bir de adımın önüne “paye” eklemiş:

Yazının Devamı