Eski CHP’lilere... El insaf!

17 Haziran 2011

Bu lafım, üç gündür ortalığı tozu dumana katan “Eski CHP’lilere”...
Başta Baykal’a! İnsan, Kemal Kılıçdaroğlu’na laf söylerken biraz düşünür, taşınır, bir boy aynasına bakar ve sonra konuşur.
Deniz Baykal’ı şimdilik bir kenara koyalım.
İzmir’deki eski CHP’lilere gelelim.
Bu nasıl bir koltuk sevdasıdır ki insanın gözünü bu kadar kör eder.
50 günlük seçim süresince partin adına tek bir çalışmaya katılma, işin ucundan birazda olsun tutma, sonrada ortaya çık “Genel Başkan istifa” çığlıkları at.
Eski CHP’li beyler, hanımlar; bugün sizin iddia ettiğiniz gibi ortada bir başarısızlık varsa bu sizin de eserinizdir. Bu seçimlerde sizin icraatlarınız da oylandı!

Yazının Devamı

Yerel seçim startı verildi

14 Haziran 2011

Kim ne derse desin, İzmir’de kaybeden CHP; kazanan AKP’dir.
Şimdi herkes işine geldiği gibi rakamları eğip büküp, kendisini başarılı gösterecektir, özellikle de CHP.
İzmir’de dün itibariyle yerel seçimlerin startı verilmiştir. AKP’nin büyükşehir adayı bellidir. Kim olduğunu yazımın sonunda açıklayacağım.
CHP Genel Merkezi’nin, İzmir’le ilgili ilk yapacağı icraat il yönetimini görevden almak olmalıdır. İzmir’de 9+9 gibi hedef koyanların gördüğüm kadarıyla istifa etmek gibi bir duygu ve düşünceleri yoktur.
CHP’nin İzmir deki seçim çalışmalarından sorumlu görünen Genel Başkan Yardımcısı Alaattin Yüksel istifa etmeyeceğine göre “nerede yanlış yaptım” diyerek öz eleştiride bulunmalı, bundan böyle İzmir de ayrıştırıcı değil, birleştirici bir tutum izlemelidir.
CHP’nin kale olarak gördüğü İzmir’deki surlarının büyük oranda yara almasına sebep olan Aziz Kocaoğlu hataları ile yüzleşmeli ve ekiplerini yeniden gözden geçirmelidir.
Kocaoğlu’nun seçim gecesi bir açıklaması vardır ki; güler misiniz, ağlar mısınız bilemiyorum. Sonuçları soran gazetecilere “bu bir genel seçim, milletvekillerine sorun” yanıtını vermiştir. Yani, kendisi suçsuz! Türkçesi, sütten çıkmış ak kaşık.

Yazının Devamı

Kocaoğlu haksız

11 Haziran 2011

Ortalık toz duman. Hamdi Türkmen dün yazdı “AKP’li iki bakan CHP’nin kimyasını bozdu” diye. Doğru CHP’nin özellikle de Aziz Kocaoğlu’nun kimyası bozuldu.
Öyle veya böyle CHP seçim stratejisinde AKP’nin dümen suyuna girdi. AKP, İzmir’in yumuşak karnı olan belediye hizmetlerinden CHP’yi vurdu. Ne yazık ki CHP’de bu oyunun karşı tarafı olarak cevap vermede zayıf kaldı. İzmirliye bu genel seçim, yerel seçim değil diyemedi. Görünen o ki elmalar ve armutlar toplanacak ve CHP İzmir’de bir bedel ödeyecek.
Aziz Kocaoğlu ve Mehmet Ali Susam arasında dün yaşanan ama gerekçesi Çarşamba günü Kemal Kılıçdaroğlu nun İzmir’deki basın toplantısına dayanan olayın gördü tanığıyım. Olay Aziz Kocaoğlu‘nun dediği gibi Susam bir gazeteciye soru falan vermiş ya da sordurmuş değildir.
Olayın ortasında kalan gazeteci, Ege TV dönemimde haber müdürüm olan Kazım Erkmen.
Benim bildiğim Kazım, değil eline soru tutuşturmak ve yönlendirmek, inanmadığı konuda babası gelse habercilik adına tanımaz bir gazetecidir. Kazım’ın İzmir’in çöp sorunu ve Körfez’in kokusu ile ilgili soruları; İzmirlilerin merak ettiği konulardı.
Tarihe bir not düşme adına şahit olduğum olayları yazma gereği duydum.
Kılıçdaroğl

Yazının Devamı

Zeytin üreticileri uyumayın!

10 Haziran 2011

Bilerek büyük harfle yazıyorum ki, iyi görülsün ve okunsun...
“ZEYTİN YAĞI İTHAL LOBİSİ” yine yaptı yapacağını ve ithal yağlar İzmir kapılarına dayandı. İzmir Gümrüğün deki yaklaşık 300 tonluk ilk parti zeytinyağı raflardaki yerini almak için gün sayıyordu ki; ithalcilerin beklemedikleri bir olay başlarına geldi ve Tarım İl Müdürlüğü ithal yağlar için kalitesiz raporu verdi.
Lobi şimdi ikinci bir tahlil ve analiz için çalışmalar yapıyor. Olumsuz çıkan ilk tahlillerin bir başka anlamı da bu yağlar kalitesiz. Yani ithal lobisi İspanyol’un yemediği kalitesiz yağları Türk tüketicisine reva görmüş.
Sektörün gerçek temsilcileri bu ithalata iyi niyetli olarak bakmıyorlar. Amaç, zeytin üreticisinin üzerinde tedirginlik yaratarak, piyasaları kırmak! Yoksa ortada ithalatı gerektirecek hiçbir mücbir sebep yok. Yağ-murlar iyi gitti ve ağaçlar çok güzel çiçek-lendi. Tahmin-ler bu yılki re-koltenin hem iç, hem de dış pazarın ihtiya-cını çok rahat kar-şılayacağı yönünde.
Zeytin üretimi Türkiye’nin doğru düzgün ayakta kalmış tek tarım ürünü. Geleceğin altını hatta ondan da değerli... Bu ithalat söylemleri ve eylemleri üreticinin hem yeni fidanlar dikmesini önlerken, hem de gelecekte

Yazının Devamı

Balık avı, sözüm ona yasak!

3 Haziran 2011

Kim kimi kandırıyor. Bu yasak kime merak ediyorum.
15 Nisan 2011’de tüm Türkiye’nin denizlerinde ve iç sularında balık avı yasağı başladı. Bu yasağa göre kültür balıkları hariç deniz balığının satılmaması lazım. Satıcıya av yasağı yok mu diye sorduğunuzda alacağınız cevap belli: Bunlar olta balığı. İnanırsanız, Türkçesiyle yerseniz...
Tezgâhlar deniz balığı ile dolu. Bu kadar balığın olta ile yakalanması mümkün değil. Başta barbunya olmak üzere her türlü deniz balığını bu günlerde balıkçı tezgâhlarında ve restoranlarda bulmak mümkün...
Lütfen Sahil Güvenlik ve Tarım İl Müdürlüğü göreve!
Denizlerin, gözü dönmüş, adına balıkçı denen ama balıkçılıktan ve insanlıktan nasibini almamış adamlar tarafından kurutulmasına göz yummayın.
Benim Tarım Bakanı’na kaçak av konusunda bir önerim olacak. Ne yaparsanız yapın, kaçak avı ve belli boya gelmemiş balığın yakalanmasını önleyemiyorsunuz. Usulüne uygun av yapmayanla birlikte bunu tezgâhta satana da çok büyük ceza uygulayın. Cezalar o kadar yüksek olsun ki caydırılıcılıktan kimse bu balık katillerinin kaçak tuttuğu balıkları satmaya cesaret edemesin.
Tarımdaki yanlış politikalar yüzünden nasıl kırmızı eti şu anda çok pahalıya

Yazının Devamı

Casıno’lar açılmalı!

27 Mayıs 2011

CASİNO, halk deyimiyle kumarhane konusuna girip girmemeyi çok düşündüm.
Yaklaşık 13 yıl önce ; kollu canavar olarak adlandırılan makineler ve canlı oyunlar Türkiye’de yasaklanmıştı. Bana göre de iyi olmuştu. Neredeyse her köşe başına açılan casino’lar ocakları söndürüyordu.
Maaşını, haftalığını alanlar akşam soluğu buralarda alıp üç beş saat sonra solukları kesilmiş bir şekilde evlerine dönüyorlardı.
Kollu canavarların sebep olduğu aile dramları , her gün gazetelere manşet oluyordu. İş çığırından çıkmıştı ve tüm Türkiye’nin ortak sesi bu yuva yıkan, insanları intihara sürükleyen kumarhanelerin kapatılması yönündeydi. Sonunda da kapatıldı .
Fakat bugüne bakıyorum ve geçenlerde şahit olduğum bir olay; beni “Türkiye’de casinolar yeniden açılmalı” noktasına getiriyor.
Bugün kimse inkar edemez ki; büyük şehirlerde başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere onlarca kaçak kumarhane bu yaşama meraklı insanlara hizmet vermektedir. Kaçak kumar oynatan bu yerler polis tarafından sık sık basılsa da , cezası çok hafif olduğu için hem oynatanlar, hem de oynayanlar açısından caydırıcı olmamaktadır.
Beni bu noktaya getiren bir başka olay ise şu oldu: Geçenler de Marsilya’ya

Yazının Devamı

Utanmaz spor yorumcuları

20 Mayıs 2011

PAZAR akşamından beri, futbolcu eskileri ile diğer spor yorumcularını izliyorum, dinliyorum, duyduklarıma inanamıyorum.
Ellerine Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener’i geçirseler bir kaşık suda boğacaklar.
Hemen hemen tüm yorumcular (Şansal Büyüka ve Mustafa Denizli hariç) hakem hatalarından yola çıkarak Özgener’i çarmıha geriyorlar. Türkiye’nin son yıllarda gördüğü en dürüst Federasyon Başkanını, Aziz Yıldırım’ın adamı olmakla suçlayıp, kişiliğini yok etmeye çalışıyorlar.
Ey kendini bilmezler! Adamlık ve kişilik yarışına Mahmut Özgener’le çıksanız; değil dereceye girmek, çukura saplanıp kendi pisliğinizde boğulursunuz.
Art niyetli komplocular hiç mi düşünmüyorsunuz?
Kafanız hiç mi çalışmıyor? Yoksa kafanızın içinde beyin yerine et mi var.
Özgener’in canı gibi sevdiği Altay’ı küme düşerken yine doğup büyüdüğü şehrin tek süper lig takımı Buca 1. Lige yuvarlanırken bu adam gibi adam, tarafsızlığını nasıl koruduğunu sizlere göstermedi mi? Kör gözlerinizi bunu görmedi diyelim, ya taş kalbiniz, bunları anlamaya yorumla-maya yetmedi mi?

Yazının Devamı

Denizler kuruyor balıklar zehirleniyor!

13 Mayıs 2011

KURUYOR başlığı az bile... Bazı insanlıktan nasibini almamış olan, ama insan tanımına giren zombi kılıklılar; balık neslini resmen yok ediyorlar!
Ben ve arkadaşlarım amatör balıkçılığa meraklıyız. Yıllardır Çeşme’den denize açılarak, olta balıkçılığı ile kendimizi avutmaya, günlük stresleri açık havada, temiz bir deniz suyuna bırakmaya çalışırız.
Yıllar önce kişi başı 15-20 balık yakalayarak döndüğümüz sulardan, şimdi kişi başı bir (rakam ile 1) o da; el kadar balık yakaladığımız zaman kendimizi başarılı görüyoruz.
Yukarıda zombi olarak tanımladığım 2 ayaklı hayvanların yasa dışı geliştirdikleri avlanma yöntemlerini dürüst balıkçılardan dinledikçe ben insanlığımdan utanır oldum.
“Trolcüleri” yıllardır biliyoruz. Denizlerin anasını ağlatan balık yuvalarını ve yavrularını yıllardır talan eden, yok eden yöntemi ne yazık ki yıllardır Sahil Güvenlik önleyemedi.
Fakat son duyduğum kaçak avlanma yöntemleri tüylerimi diken diken etti!
Siz hiç zehirle daha doğrusu zehirli tarım ilacıyla balık avlandığını duydunuz mu? Bazı insan müsveddeleri zehirli tarım ilacını un ve sardalya balığının ezilmiş haliyle karıştırıp; hamur haline getiriyorlar. Sonra, bunu leblebi

Yazının Devamı