Başlığı abartmıyorum, kendim yaşadım ve sinir oldum. Yaşadığım en kötü duygu da çaresizliğin yarattığı çözümsüzlüktü.
İzmir-Ankara havayolu hattında fazla seçeneğiniz yok.
Ya sabah erken saatlerde Pegasus’la veya Anadolu Jet’le uçacaksınız.
Bu gerçeği de Türk Hava Yolları çok güzel biliyor.
İzmirliler’i Başkent’e uçurmak için sizi Anadolu Jet’e mahkum ediyor.
Pazartesi günü Ege TV olarak ödül almak üzere saat 14.00’te Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde olmamız gerekiyordu.
Bu yıl RTÜK tarafından verilen “RTÜK
Klasik sözlerimizdendir: “Üç tarafımız denizlerle çevrili ama biz denizlerimizden yeterince faydalanamıyoruz.”
Nasıl faydalanalım? Denizle haşır neşir olmak isteyen amatörlere veya geçimini denizden sağlayanlarla ilgili öyle engelleyici yasalar var ki.
İnsanı denizle ilgilendiğine bin pişman ediyorlar.
Yasa koyucu, bir tek yüzenleri cezalandırmayı unutmuş.
Yoksa üç tarafı denizlerle çevrili bir toplumun fertleri olarak denize girmekten bile korkar olurduk.
Kayık, yat ve yelkenlerden alınan vergiler ve denizcilikle ilgili cezalardan bahsediyorum...
Maliye Bakanı, “kümesteki kazlar”ı nasıl vergilendireceğini düşünürken aynı zamanda
İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş ne yapsa yeridir. Kendisi sınır falan tanımaz. O kentin en bilmiş, en akıllı, en zeki ve yetkin kişisidir.
Ben yaptım oldu, mantığının İzmir’deki en iyi temsilcisidir.
İnanıyorum ki önümüzdeki günlerde İzmir’i ziyaret edecek olan bakan, büyükelçi ve diğer üst düzey misafirler Ekrem Bey’le İzmir’in geleceğini konuşup, tartışıp, bilgi alacaklardır.
En bilmiş “o” ya!!!
Alan boş.
İzmir sahipsiz.
Bu benim yorumum değil.
İzmir yeni bir gerginlik ve tartışma ortamına doğru hızla ilerliyor. Baş aktör yine Sayın Ekrem Demirtaş. Son gündem konusu ise “İzmir’e yeni logo” arayışı.
“Marka Kent: Güzel İzmir” sloganıyla yola çıkan Demirtaş, her zaman olduğu gibi “ben yaptım oldu, hadi siz de kabul edin” mantığıyla şehrin dinamiklerini yeniden zorluyor.
Ben artık Demirtaş’ın gündem yaratmaya ve bu gerginlikleri bilerek çıkardığına inanmaya başladım.
İzmir Ticaret Odası Başkanı Demirtaş, kavga ve gerilimlerden hoşlanıyor.
Gerilim, adeta hobisi!!!
EXPO sürecindeki gerginlikler henüz hafızalardan silinmeden; yeni tartışma ortamı yaratmakta Ekrem Bey’in eline kimse su dökemez.
Sayın Demirtaş bunun aksini savunacaksa benim ona bir başka sorum olacak:
“EXPO 2020 lobisi” faaliyete geçti. Bayrağını da Uluslararası Sergiler Bürosu Genel Sekreteri Vicente Loscertales taşıyor. Adını siz koyun.
İster yüzsüzlük, arsızlık, doymazlık veya aymazlık, deyin.
Daha 2015 EXPO’sunun hesapları verilmeden birlileri hemen yola çıkmaya hazır.
Sanırsınız ki sütten çıkmış ak kaşıklar!!!
Yol göstericileri Noel Baba’nın arkasına saklanmışlar.
“Aman ara vermeyin, 2011 oylamasına hazırlanın, 2020’nin en iyi adayı siz olursunuz” demeçleri gazeteleri süslemeye başladı.
Bakınız bir de Loscertales, çok başarılı olan ekibin (!!!) bir üyesiyle, İzmir kamuoyuna ne mesaj göndermiş:
“İzmir talihsiz ve şanssız bir şehir” dediğimde bazı dostlar, “İzmir’e haksızlık etme” diyerek düşünceme katılmadıklarını, “İzmir’in önünün çok açık olduğunu” söylüyorlar.
Karamsar bir insan değilim ama gelişmeler beni böyle düşünmeye itiyor.
İşte son örnek: Bir hafta araylayla kentimiz turizmle ilgili iki kaygı verici olay yaşadı.
Birincisi, Almanya’nın en büyük turizm medya grubu FVW, Sun Express’in sponsorluğunda İzmir’de bir workshop düzenledi. FVW medya grubu, Alman turizm pazarının neredeyse yüzde 80’ini yönlendiren bir yapıya sahip.
Turizm Bakanı Sn. Ertuğrul Günay davetli olmasına rağmen toplantıya katılmadı.
Ve yine geçtiğimiz hafta İzmir’de “Turizm Haftası” başladı.
Yine İzmirliler turizm bakanını boşuna beklediler.
EXPO’yu sonlandırmaya ve konuşmamaya çalışıyorum ama son noktayı koydurtmuyorlar.
Yeni yeni vaatler havada uçuşuyor.
Koşudan yeni geldik, terliyiz.
Bir tabir var “.....terli, su içmez” diye.
Biz değil su, nefes alacak halde değiliz.
Tık nefes olmuşuz.
Fakat ne yazık ki hemen önümüze nefis pastalar koyuyorlar.
Bu son EXPO yazım. “Neden?” diye sormayın, rüya bitti... Bazıları yenilen pehlivan güreşe doymazmış misali “2018’deki küçük EXPO’ya aday olalım” diye ortaya çıktılar bile.
Benim onlara tek bir sözüm olacak:
“Galiba görmediğiniz ülkeler kaldı! Onları 2018 için turlayarak turistik seyahatlerinizi mi tamamlamak istiyorsunuz? Yoksa, yakınlarınızın işsiz kalacağından mı korkuyorsunuz?!?!”
Hemen bir oldu bitti ile kurulan, yürütme ve yönlendirme kurullarıyla birlikte EXPO Paris Bürosu, genel sekreterlik dahil, tüm EXPO ile