Yön 22 Temmuz seçimlerinde MHP değişik kesimlerden oy aldı. MHP'nin ulusal bütünlük, cumhuriyetin nitelikleri, PKK ile mücadele, Irak sorunu karşısındaki duruşu, klasik MHP tabanının dışında da destek almasını sağladı. CHP-MHP veya CHP-DYP-MHP ekseninde alternatif modelleri destekleyen solcu veya eski solculardan da oy aldığı değişik vesilelerle basına da yansımıştı.Şimdi bu kesimlerin MHP'ye yönelttikleri eleştiriler var: Bahçeli'nin Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesinin önünü açtığı, türban serbestisi için destek olduğu, sıkıştığı noktalarda AKP'nin imdadına yetişen can simidi gibi davrandığı gibi... MHP lideri Devlet Bahçeli'yle söyleşimize bugün de devam edelim. Bahçeli, bu eleştirileri haksız buluyor. Krize dönüşmüş konularda MHP'nin çözüm üretmeye gayret gösteren bir parti olduğunu vurguladıktan sonra şu yanıtı veriyor:"Cumhurbaşkanlığı seçimini kilitleseydik kriz büyüyecekti. Seçim öncesinde olduğu gibi. Ayrıca, halkın seçmesi için alternatif hazırlanmıştı.Başörtüsü konusunda da 1980'den beri var olan bu soruna çözüm üretmeye çalışıyoruz. Sorunları çözümsüzlüğe itmek toplumsal bir yarar sağlamaz. Çözümsüzlük, durgun suya atılan taş gibidir, dalga dalga bütün topluma yayılır ve
Yön DP'nin, demokratik bir olgunlukla seçtiği yeni genel başkan ve GİK, bugün Başkanlık Divanı'nı oluşturacak. Kongrede genel başkan adayı olan, ancak Soylu lehine çekilen Sevindi, büyük olasılıkla genel başkan yardımcısı görevini üstlenecek. DP'nin yeni Genel Başkanı Süleyman Soylu ve GİK üyesi Nevval Sevindi, dün Milliyet'in Ankara bürosunu ziyaret ettiler. Soylu'nun ilk taahhüdü "şeffaf" bir genel başkan olacağıydı. Hem akçeli konularda hem siyasette şeffaflığı esas alarak politika yapacağını özellikle vurguladı.Genel başkan seçilir seçilmez, DP'nin maddi durumunu internet sitesine koyarak ilk adımı attığını söyleyen Soylu, kişisel işleriyle ilgili olarak da aynı yöntemi kullanacağını belirtti.İstanbul İşletme Fakültesi mezunu olan Soylu, sigortacılık yapıyor. Oğlunun adını verdiği "Engi Sigortacılık" adıyla bir şirketi var. Yeni genel başkan, şirketiyle ilişkisini keseceğini, araya bir duvar öreceğini vurguladı. Soylu, şirketini bir kayyuma devrederek, siyasette bir ilke imza atmayı düşünüyor. Taahhüdü bu yönde. İlk taahhüt: Her konuda şeffaflık Soylu, DP'li bir aileden geliyor. DP-AP-DYP çizgisinde yetişmiş genç bir isim. Eski genel başkanların hepsi hakkında özenli, saygılı,
Yön Baykal, bu sözlerin Başbakan Erdoğan'ın laik-demokratik sistemi kavrayamadığının bir göstergesi olduğu gibi, laik rejime karşı gerçek niyetini de açığa vurduğunu söyledi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Madrid'de gazetecilerin sorusunu yanıtlarken, "Başörtüsü bir siyasal simge olarak takılsa bile, bunu suç sayabilir misiniz?" biçimindeki sözlerine CHP lideri Deniz Baykal sert bir tepki gösterdi. Baykal, Erdoğan'ın, dini simgelerin siyasi amaçla kullanılmasında sorun görmeyişiyle ilgili olarak şu değerlendirmeyi yaptı:"Başbakan ne var bunda, buna suç diyebilir misiniz, diyor. Elbette suçtur. Kamuda, siyasi alanda bunu kullanırsanız suçtur. Sayın Başbakan çok tehlikeli oynuyor. Simgelerin toplumsal baskı oluşturma özellikleri vardır.Dini simgelerin toplumsal ve siyasal yaşamın bir parçası haline getirilmesi çok tehlikeli sonuçlara yol açar. Başbakan'ın bu yaklaşımı karşısında kamuda, hizmet veren-hizmet alan ayrımının da bir anlamı kalmıyor.'Müslüman cumhurbaşkanı seçelim' demek de bu niteliktedir. Bu, Başbakan'ın ve partisinin zihniyetini gösteriyor. Bu söz, dini simgelerin çok ince biçimde siyasette kullanılması, istismar edilmesidir. Böyle yaklaşınca o zaman kim daha
Yön Yeni uygulamanın amacı, hasta sahibini ilaç ve malzeme bulabilmek için kapı kapı dolaşmaktan, eline tutuşturulmuş firma adresinden ilaç ve malzeme alma zorunluluğundan, ameliyathane kapılarında çantayla bekleyen pazarlamacılardan ve nihayet doktorları firma ilişkileri nedeniyle töhmet altında kalmaktan kurtarmak biçiminde açıklanmıştı.Ayrıca, hastanelerin ihale yoluyla toplu alım yapmalarının yaratacağı rekabet ortamında ilaç ve malzeme fiyatlarının düşmesi de bir başka amaçtı.Sağlık gibi kutsal bir sektörde, etik değerleri hırpalayan; komisyonculuk, rant dağıtıcılığı, mafya tipi ilişkiler, hastayı müşteri, hasta sahibini veya bağlı olduğu sosyal güvenlik kurumunu yolunacak kaz gibi gören, hastanın sorduğu soruya verilen yanıtı bile fatura etmeye çalışan, bir bardak suyu, bir yara bandını hastanın yanına bırakmayan zihniyeti; bazen tek seçenek olmadığı halde hastayı operasyona, malzeme kullanımına zorlayan etik dışı yaklaşımları kıracak her uygulamayı desteklemek gerekir.İlaç ve malzeme temininin hastaneler tarafından yapılması, bu amaca hizmet ettiği ölçüde başarılı olacaktır. Yatan hastalarda kullanılacak ilaç ve tıbbi malzemelerin hastaneler tarafından karşılanması
Yön Baskının gerçekleştiği günden beri bu konuda bazı kuşkular kamuoyuna yansımıştı. PKK'nın birliğin içinden bilgi aldığı, askerler arasında köstebek bulunduğu gibi iddialar ortaya atılmıştı. PKK'nın yanında götürdüğü ve sonradan propaganda malzemesi olarak kullandığı erlerin bazıları hakkında bu kuşku daha da artmıştı.Erlerin serbest kalmasından sonra tutuklanmaları da dikkat çekti. Olay şu anda askeri yargıda. Askeri savcılığın, bu erlerden Ramazan Yüce hakkında ömür boyu hapis talebiyle dava açmış olması, dikkatleri bu isim üzerinde yoğunlaştırdı.Bu süreçte yine basına er Ramazan Yüce'nin 2002'de Nevruz gösterilerine katılmak ve PKK'ya üye olmaktan dava açıldığı, ancak beraat ettiği haberleri de yer aldı.Ramazan Yüce'nin, PKK'ya üye olmaktan yargılanan bir askerin, sınır boyunda, PKK ile çatışma olasılığı en yüksek olan bir bölgede görev yapacak birlikte neden görevlendirildiği sorusu ortaya atıldı. Bu soru PKK'lı olduğundan kuşkulanılan birini böyle bir birlikte görevlendirenler açısından da bir ihmal suçlamasını barındırıyor. Bu ne biçim istihbarat, sorusunu içeriyor. Dağlıca taburuna bağlı emniyet birliğinin PKK saldırısına uğraması olayıyla ilgili bazı soru işaretleri
Yön Beyaz Saray'da Cumhurbaşkanı Gül'le ABD Başkanı'nın "kapsamlı siyasal çözüm"ü konuştukları da -kaynak gösterilmeden- öne sürüldü, ancak Gül, bu iddiayı doğrulamadı.Cumhurbaşkanı Gül, "Dışarıdan gelen terör devam ederken politik çözümden söz edilebilir mi?" diyerek itirazını dile getirdi. Ancak, Gül, Türkiye'nin kendi sorununu çözmeye yönelik düzenlemeler yapabileceğini, onun ayrı bir konu olduğunu da belirtti.İhtimal ki Gül, bu ifadesiyle, hükümetin de gündeminde olan yeni anayasa, örgüte katılımı engelleyecek veya dağdakileri çözecek önlemleri kastetti."Siyasi çözüm"den anlaşılması gereken nedir? Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ABD ziyaretiyle birlikte "terör-PKK-Kürt sorunu" bağlamında "siyasal çözüm" tartışması gündeme geldi. "Siyasal çözüm"den PKK-DTP çizgisinin ne anladığından başlayalım. Bu çizginin Türkiye'nin gündeminde tutmaya çalıştığı siyasal talepler, "demokratik cumhuriyet" adı altında Türkiye Cumhuriyeti'nin yeniden yapılanmasını istiyor.Türkiye'nin bu yeni yapısını yeni anayasaya geçirilmesini istiyor.Nedir bunlar?Başlangıçta Türkiye Cumhuriyeti'nin iki uluslu (Türk ve Kürt) olduğunun anayasaya geçirilmesi biçiminde olan talep, bugünlerde, Kürt kimliğinin anayasa
Yön ABD'nin TSK'nın operasyonları için Irak hava sahasını açmasıyla somutlaşan tutum değişikliği, Türkiye'yi belli ölçüde rahatlattığı gibi, Türk kamuoyu nezdinde ABD'ye duyulan tepkiyi de belli ölçüde yumuşatacak bir girişim olarak algılandı.Bu gelişmelere ilişkin bir kuşku, Türkiye'nin ABD'nin tutum değişikliği karşısında, "PKK sorununu siyasal alanda kabul etme, siyasal çözüme dolaylı da olsa kapı aralamayı" ve "Kuzey Irak'taki Kürt oluşumuna ve geleceğine dönük engel çıkarmamayı" kabul ettiği yolundaydı. ABD Başkanı Bush'un, Cumhurbaşkanı Gül'le görüştükten sonra yaptığı açıklamalar, PKK konusunda Washington'un Türkiye'den yana tutum değişikliğini teyit etti. Bush, PKK'yı, ABD, Türkiye ve Irak'ın düşmanı olarak nitelemekle kalmadı, "barış isteyen herkesin düşmanı" diye ilan etti. Bu benzeri yorum ve tahminlerle ilgili ilk tepki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dan geldi.Erdoğan, çok ağır ve çok sert bir tepki gösterdi. "Türkiye Başbakanı şerefsiz değildir" dedi.Başbakan'ın bu sözden sonraki söylemi de aynı yönde oldu. PKK ve DTP'yle ilgili değerlendirmeleri, "politik ödün veya taahhüt" çizgisinden uzaktı. Son olarak partisinin grup toplantısında da DTP'ya ağır biçimde yüklendi;
Yön Sabahın köründe hastanede kuyruğa girmek, hastanelerde elinize tutuşturulan reçete veya kâğıtlardaki ilaçları veya tıbbi malzemeleri bulabilmek, onları alacak parayı denkleştirmek, sevk alabilmek; yıllarca, değiştirilemez, yenilemez kabul edilen bir kader olarak görülmüştür.Anayasa'sında "sosyal devlet" yazan Türkiye, maalesef bu niteliğe ulaşamamış; sağlık gibi hayati önem taşıyan bir alan bile rant paylaşımı, vurgun ve suiistimallerin en fazla görüldüğü sektörlerden biri haline gelmiştir.Hasta ve hasta sahipleri gibi bu sektörde faaliyet gösteren kamu veya özel sektör mensuplarının da bildiği bir gerçektir bu... Türkiye'nin yapısal sorunlarından birinin sağlık olduğu kuşkusuzdur. Özellikle dar ve sabit gelirliler, sosyal güvenlikten yoksun yoksul insanlarımız için hasta ve hasta sahibi olmanın bir çile olduğunu söylemek de abartı sayılamaz. Bütün siyasi partilerin programlarında, seçim bildirgelerinde bir "sağlık reformu" mutlaka vardır. Hal böyle olduğu halde, bu alanda yapılan düzenlemelere de maalesef ciddi bir direnç gelir. Bu direncin temel nedeni ise bu sistemsizlikten beslenen çıkar gruplarıdır.Bu çıkar çarkının kırılması, sağlığın hizmetsiz ve emeksiz rant kapısı