İddialar yargıyı etkilemedi

24 Ağustos 2004

Yargıtaya olan güveni, yargıçlık ve savcılık mesleğinin ve yargı erkinin kurumsal itibarını her şeyin üzerinde tutan ve kutsal sayan tutumuyla tanınan Başsavcı Nuri Ok, son olaylara ve genel olarak yargının durumuna nasıl bakıyor?Ok, bu konulardaki görüşlerini detaylı biçimde uygun gördüğü zaman kamuoyuna açıklayacak. Hazırlık çalışmasını sürdürüyor.Ancak Başsavcı Ok, dünkü görüşmemizde, olayların detayına girmemekle birlikte, yargı kurumuna ve son olaylara bakışını ilkesel çerçevede yansıtmakla yetindi.Ok, Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya ile ilgili olarak ortaya atılan iddiaların kişisel nitelikli olduğuna, yargıyı etkileme çabalarının etkili olmadığının anlaşıldığına dikkat çekerek, şöyle diyor:"İstanbul Başsavcılığından dosya bir bütün olarak bize intikal ettirildi. Biz de Sayın Mater Kabana ve Adalet Bakanlığına gönderdik. Bizim görevimiz zaten bu kadar. Yargıtay açısından son olaya baktığımızda, Sayın Yargıtay Başkanıyla ilgili olarak ortaya atılan iddialar kişisel niteliktedir. Yargıyı etkileme çabalarının ise sonuç vermediği ortadadır. Gerek İstanbul Başsavcılığının işlemleri gerek Yargıtay 1. Ceza Dairesinin kararları da bunu kanıtlıyor. Sayın Yargıtay Başkanının söylediği

Yazının Devamı

Kamu vicdanı affetmez

22 Ağustos 2004

Adalet Bakanı Cemil Çiçek, suskunluğunu Milliyete bozdu Tabii bunun için öncelikle dosyanın yargı sürecine sokulması gerekecektir. Dosyanın önü kesilmez; birtakım mesleki koruma duvarları, devletin yüksek menfaatleri, devlet işi gibi bahanelere sığınılmazsa...Bu olayda hükümet neden seyirci durumunda? Neden ses vermiyor?Son günlerde gündeme gelen sorular bunlar...Örneğin Adalet Bakanı neden konuşmuyor?Adalet Bakanı Cemil Çiçeke dün bu soruyu yöneltince yanıtı şu oldu:"Konu hem yargıda, hem yargıyı ilgilendiriyor. Benim zorluğum burada. Yargıya güvenmek durumundayız. Başkaca bir yorum yapmam, hemen yargıya müdahale olarak değerlendirilecektir. Ben bu nedenle özenli davranıyorum. Yoksa bana ve bakanlığıma düşen görevler layıkıyla yerine getirilmiştir, getirilmektedir. Yargıya müdahale görüntüsü doğmaması bakımından belki bu görevler ve yapılan işlemler konusunda kamuoyuna bilgi vermekten bile kaçındık." Çakıcı skandalıyla ilgili dosya yargı sürecine ulaşabilirse, hangi kişilerin, hangi kurumların kusurlu davrandığı, mafya liderini, adaletin elinden kimin veya kimlerin kurtarmaya çalıştığı, yurtdışına kaçışının nasıl sağlandığı; kurumlarının itibarını da zedeleyen çürük elmaların

Yazının Devamı

İşini düzgün yapanlar

21 Ağustos 2004

Bu tartışmanın çıkardığı toz duman içinde gözden kaçırılan bir yön var: İşini düzgün yapanlar...Çakıcı olayında işini düzgün yapanlar yok muydu?Elbette vardı. Onlar olmasaydı, sonuç, Çakıcı lehine olurdu. Oysa öyle olmadı. İşin esasına bakıldığında, bütün bu yanlış girişimlere, işini düzgün yapmayan kişilere rağmen, Yargıtayın kararı Çakıcı aleyhine sonuçlanmıştır.Bu da gösteriyor ki, Çakıcı adına devreye girenler, mensup oldukları kurumun adını kullanarak, yargı sürecini etkilemeye çalışanlar başarılı olamamışlardır.Bu yönüyle Çakıcı dosyasına bakıldığında...Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Mücadele Dairesinin Çakıcıyı, adamlarını, kendisinin veya adamlarının ilişki kurduğu kişileri iyi izlediği ve edindiği bilgileri İstanbul Başsavcılığına zamanında ve düzenli olarak aktardığını görüyoruz. Bu durum, Çakıcının ve çevresinin izlenmesi konusunda Emniyetin işini düzgün yaptığını gösteriyor.Keza, aldığı bilgileri değerlendiren ve yine zaman yitirmeden harekete geçen İstanbul Savcılığı da görevini hakkıyla yerine getiriyor. İlgilileri soruşturuyor, ifadelerini alıyor ve Emniyetten aldığı bilgilerle davaya müdahale edilmeye çalışıldığı yönündeki kaygısını

Yazının Devamı

Kişiler ve kurumlar

20 Ağustos 2004

Siyasetçi veya bürokrat olsun, bu kişiler hakkında, Çakıcıyla ilişkileri ve skandallar karşısındaki tutumlarıyla bir fikir edinmek mümkün oluyor.Düşünün ki, bu ülkede, bir bakan Çakıcının telefonuna çıkabiliyor, onunla ilişkisini sürdürüyor ve hatta başbakanı bile töhmet altında bırakan, mesajlar alıp verebiliyor. Ve o başbakan da bakanını savunabiliyor.Devletin bir kurumu Çakıcıyı yakalamaya çalışırken, bakan düzeyinde, kendisine "Yer değiştir, geliyorlar" türünden mesajlar gönderildiği ifade edilebiliyor.Kişiler, yetkilerini, kamu gücünü, mafya lehine kullanınca, mensup oldukları kurumları da lekeliyorlar. İşin üzücü tarafı da bu...Kuşku yok ki, aynı kurumların dürüst mensupları çok daha fazla üzülüyorlar.Sıkıntı, kamu göreviyle, taşıdığı yetki ve sorumlulukla bağdaşmayan işler yapanların, o kurumlarda etkili yerlerde olmaları, hatta yönetici koltuğunda oturmaları. Bu durum, dürüst kişilerin görevlerini yapmalarına, kurumları adına harekete geçmelerine de engel oluşturuyor.Son Çakıcı skandalında da aynı durumun yaşandığı anlaşılıyor.Devletin bir kurumu Çakıcıyı yakalamaya çalışırken, bir başka devlet kurumu kaçmasını sağlamak için devrede görünüyor. Ona haber veriyor. Onun adına

Yazının Devamı

İki nokta

18 Ağustos 2004

Tarafların mahkemelerde hesaplaşmak üzere hukuki hazırlık içinde oldukları biliniyor.MİT Müşteşarı ve Yargıtay Başkanının karşılıklı açıklamaları çeşitli soru işaretlerine yol açarken, iki nokta arka planda kaldı.Tartışmalar, "Kim kimi davet etti?" ve "Çakıcıyla ilgili konuşuldu mu, konuşulmadı mı?" iddiaları etrafında alevlendi.MİT Müsteşarı Atasagun, Kaşif Kozinoğlunun, Yargıtay Başkanı Özkaya ile Çakıcı konusunu konuşmadıklarını ifade ettiğini söylemişti. Çakıcı işi konuşuldu mu, konuşulmadı mı sorusuna MİTin verdiği yanıt bu.Bu durumda arka planda kalan önemli sorular şunlar:"Kozinoğlu, Özkayayla Çakıcı konusunu konuşmadıysa, hangi konuyu konuştu? MİT Daire Başkanı, Yargıtay Başkanıyla ne konuşur, niye konuşur? Kozinoğlu, Atasaguna, (Çakıcıyı konuşmadık) dediğine göre, ne konuştuk dedi? Daire Başkanı olarak Müsteşara Özkaya görüşmesiyle ilgili olarak verdiği bilgi nedir?"Çakıcı dosyası konuşulmadıysa, yanıt aranması gereken sorular bunlardır.Aksi durumda ise yine arka planda kalan şu nokta üzerinde durulması gerekir:Kozinoğlunun, Çakıcının elinde çok önemli bilgi, belge veya kasetler olduğu iddiasıyla ve bunların ele geçirilmesinin devlet için çok önemli olduğu gerekçesiyle,

Yazının Devamı

Çakıcı ve devlet

17 Ağustos 2004

Farklı açıklamalara karşın, şimdiden açığa çıkan bir gerçek, MİT üst düzey görevlisi Kaşif Kozinoğlunun, Yargıtay Başkanından Çakıcı dosyasıyla ilgili talepte bulunduğudur. Kozinoğlunun, Yargıtay Başkanı Özkaya ile yaptığı bütün temasların asıl konusunun Çakıcı dosyası olduğu, Başkanın da ifade ettiği bir husustur.Bu durumda sorun, Kozinoğlunun bu girişimi kişisel olarak mı yaptığı, yoksa MİT adına ve MİT Müsteşarı Atasagunun bilgisi ve talimatı doğrultusunda mı yaptığı noktasında düğümleniyor.Atasagunun açıklamalarına bakıldığında, görünen, MİT Müsteşarının, Kozinoğlunun Özkayayı ziyaretinden bilgi sahibi olduğu, ancak "Çakıcı dosyası"nı görüştüğünden haberdar olmadığı biçimindedir. Atasagun, Kozinoğlunun kendisine, Özkaya ile Çakıcı dosyasıyla ilgili görüşmediklerini söylediğini ifade etmiştir. Oysa, Özkaya, bunun tam tersini söylemektedir. Bu durumda ortaya şu soru çıkıyor: Kozinoğlu, Müsteşarına, temaslarıyla ilgili bütün bilgileri aktarmadı mı?Atasagun, Çakıcı dosyasını kapattıklarını, bu konuda MİTin adını kullanan personeli varsa onun işini bitireceğini söylediğine göre akla bu olasılık geliyor.Yargıtay Başkanının, görüşmediği bir konuyu görüştük demesi mümkün olmadığına

Yazının Devamı

Baykaldan Erdoğana...

14 Ağustos 2004

Antalya temsilcimiz Oktay Pirimle birlikte Antalyada görüştüğümüz Baykal, Başbakan Erdoğanın bu tutumuyla, başta terör olmak üzere yasadışı güç örgütleri ve odaklarına cesaret verdiği kanısında.Baykal, Başbakanın sorumluğunun olaylar karşısında net ve kararlı tavır almayı gerektirdiğini, kaçak ve tereddütlü bir duruş sergilemenin bu ülkeye zarar verdiğini vurguluyor.Ana muhalefet lideri, Başbakanın bu tutumuna örnekler verirken, şu olayları anımsatıyor: Baykalın verdiği ilk örnek İstanbulda sinagoglara düzenlenen saldırılar. Bu terör eylemi karşısında Başbakanın eylemi yapanların beslendiği, yetiştiği ve savunduğu akımları suçlamamak için net tavır koyamadığını; eylemi kimlerin, hangi kaynaktan beslenerek yaptıklarını söylemekten kaçındığını; saldırıları kimlerin yaptığını değil, kimlerin neden yapmamış olabileceğini savunduğunu kaydetti.Baykalın ikinci örneği Vandaki olaylar. Baykal Vanda bir polis merkezinin basılması, gözaltındakilerin kaçırılması, polise tekme tokat atılması, devletin adeta ihtar edilmesi karşısında da Başbakan Erdoğanın sorumluluğu ve konumuna uygun bir tepki vermediğini belirtti. İçişleri Bakanının istifasını gerektiren böyle bir olayda, istifa bir yana,

Yazının Devamı

Terör tırmanırken...

12 Ağustos 2004

Türkiye, terörle mücadeleyi PKKyı cephede etkisiz kılarak büyük ölçüde başarıyla sonuçlandırmış durumdaydı. Son dört beş yıldır terör eylemlerinden ziyade bu sürecin yarattığı siyasal sonuçlar ve sorunlarla uğraşıyordu. Avrupa Birliğinden tarih alma süreci ise Ankaradan çok PKKnın siyasallaşma ve meşrulaşma çabalarına yakın bir seyir izledi. ABnin ağırlığı ve Ankaraya baskısı bu yönde oldu.AB faktörünün Türkiyeyi tarih almak uğruna en azından Aralık 2004e kadar elini, kolunu ve ağzını bağlı bir konuma getirdiğini söyleyebiliriz. Aynı zaman diliminde ABDnin Irakı işgaliyle ortaya çıkan yeni siyasal koşullarda, bu kez Washingtonun Ankaranın beklentilerinden çok Kuzey Iraktaki Kürt gruplar ve PKKya yakın duruşu dikkat çekti. Ankara, Kuzey Irakta KDP ve KYByi ABD koruması altında görmeye başladı. ABDnin KDP ve KYBye, genel olarak Kürtlere yönelik politikası, PKK için bir farklılık göstermiyor. Ankara ile PKKya karşı ortak eylem planı yapmış olmasına karşın PKK aleyhine herhangi bir hareketi yok. Ankarayı oyalayan eve dönüş yasası dahil birtakım taleplerini kabul ettiren Washington, Ankaranın talepleri karşısında oralı olmuyor.ABDnin bu politikası, terörün tırmanışa geçtiği bu dönemde,

Yazının Devamı