Fikret Bila

       Üç cumhurbaşkanı dün Çankaya Köşkü'nde bir araya geldiler.
       Ev sahibi Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, konuklar ise 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ve 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'di.
       Sezer, düzenlenen törenle 9. Cumhurbaşkanı Demirel'e "Devlet Şeref Madalyası" verdi. Madalyanın verilmesini öneren Başbakan Bülent Ecevit de törendeydi.
       Evren'in hazır bulunduğu bir törende, Ecevit'in önerisiyle Demirel'e şeref madalyası verilmesi anlamlı bir tablo oluşturdu. Sezer'in, Demirel'in göğsüne taktığı madalya, bir anlamda demokrasinin taçlandırılması oldu.
       * * *
       CUMHURBAŞKANI Ahmet Necdet Sezer'in gazetecilerin sorularına verdiği yanıtlar önüne gelen her konuyu bir yargıç titizliğiyle incelediğini gösteriyor. Sezer, konuları, yasaları, Anayasa'ya uygunluğu bizzat inceliyor. Henüz danışman kadrosunu oluşturmuş değil.

       Mehmet Ali Ağca da Türkiye'ye iade edildi.
       Abdi İpekçi suikastı, 12 Eylül öncesinin en karanlık olaylarından biridir. 12 Eylül öncesinde terörün nicelik olarak artmasının yanı sıra, İpekçi cinayetiyle niteliği de değişmiştir. 12 Eylül'e uzanan süreçte İpekçi cinayeti önemli bir dönüm noktasıdır. Kamuoyunda sorunların sivillerce çözülemeyeceği yargısının pekişmesinde İpekçi ve benzeri cinayetlerin rolü büyüktür.
       Mehmet Ali Ağca yakalandığından bu yana verdiği "çelişkili" ifadelerle birçok gerçeği gizlemeyi başarmıştır. Daha sonra sergilediği ve kendini "mesih" ilan etmeye kadar varan "garip" çıkışlarıyla akli dengesinin yerinden oynadığı imajı da vermeye çalışmıştır.
       Ancak bugün doktor raporlarıyla da biliyoruz ki, Ağca'nın fizik olarak, ruh olarak bir sağlık problemi yoktur. Kişilik yapısı itibariyle mahkeme önüne çıktığında gösteri yapması, kafaları karıştırmaya kalkışması büyük olasılıktır. Hele "Fatima'nın üç sırrı" hikayesinden sonra kamuoyu önünde nasıl bir role soyunacağı hiç belli değildir.
   &nb

       Koalisyon ortaklarının arasına Yüce Divan girdi.
       MHP'nin katkılarıyla ANAP lideri Yılmaz hakkında iki soruşturma komisyonu Yüce Divan'a gitmesi yönünde karar aldı.
       Buna karşılık DYP lideri Çiller hakkında da bir soruşturma komisyonu aynı kararı verdi.
       Böylece merkez sağda, MHP açısından, iki rakip lider, Yüce Divan kıskacına alınmış oldu.
       MHP'nin yürüttüğü politikanın son durağı, Meclis Genel Kurul'u. Eğer MHP bu durakta durmazsa o zaman Yılmaz ve Çiller için Yüce Divan yolu açılabilir. Bunun koşulu bu yönde verilecek oyların Genel Kurul'da 276'yı bulması.
       Bu sayıyı bulmak çok kolay gözükmüyor. Ancak yine de MHP'nin Genel Kurul'da alacağı tavır hükümetin kaderi bakımından önemli.

       Bir ordu, bir istihbarat örgütü ve ulusal bir "dava".
       İşte Ortadoğu diktatörlerinin üzerine oturdukları üçgen.
       Tıpkı 30 yıldır Suriye'nin üstünde oturan Hafız Esad gibi.
       Hafız Esad iktidardan ölerek ayrıldı.
       Ölmeden önce de hanedanını sürdürebilecek önlemleri alarak. Yerine oğlunu bıraktı.
       Tıpkı ölmek üzereyken, tedavi gördüğü ABD'den birkaç saatliğine ülkesine gelip, kardeşi yerine oğlu Abdullah'ı kral ilan eden Ürdün Kralı Hüseyin gibi.

       Başbakan Ecevit'in Diyarbakır'da verdiği en önemli mesajlardan biri de "ırk esasına" dayalı partilerin sakıncalarıydı. Başbakan, ırk esaslı partilerin halkı bölünmeye götüreceğini vurguladı ve ekledi:
       - Türk, Türkiye'de bir ırk adı değil, değişik ırklardan ve ülkelerden gelip bu topraklarda kaynaşmış olanların adıdır. Türk ve Kürt, et ve tırnak gibidir.
       Ecevit, açıkça ifade etmese de, mesajlarında HADEP'in "ırk esasına dayalı bir parti" olduğu imasında bulundu.
       Başbakan'ın bu nitelemesi, "bölücülüğün siyasal boyutu ağırlık kazandı" değerlendirmesiyle birlikte ele alındığında, HADEP'e bakışı daha da netlik kazanıyor.
       Diyarbakır'dan dönerken Başbakan'la bu konunun üzerinde durduk ve sorduk:
       - Irk esaslı partileri eleştirdiniz. HADEP sadece Diyarbakır'da değil, bölgedeki birçok ilde diğer partilere göre çok önde. Seçmenin bu bölgede siyasi tercihi bu yönde. Diğer partilerin HADEP'e karşı bölgede başarı şansı var mı?

DİYARBAKIR
       Başbakan Bülent Ecevit, Diyarbakır'a giderken uçakta gazetecilerle yaptığı sohbette önemli bir saptama yapıyor:
       - Bölücülüğün siyasal boyutu ağırlık kazandı. O da silahlı boyutu kadar önemli ve tehlikelidir.
       Ecevit, sorumuz üzerine bu saptamanın hem hükümette, hem de Milli Güvenlik Kurulu'nda yapıldığını söylüyor.
       Başbakan, bölücülüğün siyasi boyut kazanmasına karşı ne yapacakları sorusunu ise şöyle yanıtlıyor:
       - Bizim de siyasi önlemlerimiz olacaktır.

       9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Güniz Sokak'taki evinin giriş katındaki salonu Türk siyasi yaşamında özel bir yere sahiptir.
       O salon, Demirel'in siyasi mücadele karargahıdır.
       Demirel, o salonda, sırtını duvara dayamış durumda, siyah bir çalışma koltuğunda oturur, önündeki alçak ve uzun sehpanın üzerine yığılmış kitaplar, dosyalar arasından konuklarıyla konuşur, sürekli çalan telefona da doğrudan yanıtlar vererek siyaset yürütürdü.
       O koltuk Demirel'in 12 Eylül'den geri aldığı koltuktu.
       12 Eylül'den sonra partiler kapatılıp mallarına el konulunca, Demirel'in Adalet Partisi Genel Merkezi'ndeki Genel Başkanlık koltuğu da götürülmüştü.
       Ancak, Demirel, o koltuğun şahsi malı olduğunu, faturasını ibraz ederek kanıtlamış ve 12 Eylül yönetiminden geri alıp, Güniz Sokak'taki ünlü salonun orta yerine yerleştirmişti.

       Faili meçhul cinayetler konusunda "umut operasyonu"yla alınan mesafe, kamuoyunda önemli beklentiler oluşturdu.
       Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok cinayetlerinin aydınlatılacağı yolunda oluşan umut doruğa çıktı.
       Kısa sürede yakalanan zanlıların ifadeleri, yaptırılan tatbikatlar, katil zanlılarının yakalandığı kanısını yaygınlaştırdı.
       Bu cinayetlerle ilgili olarak iki grup zanlı ele geçti:
       1- Yusuf Karakuş ve arkadaşları,
       2- Ferhan Özmen ve arkadaşları.