Yargıya bütün saygımla bazı notlar:
HSYK seçimleri yapıldı.
“Bağımsız yargının çatısı” çatılabildi mi?
Önyargılı olmak istemiyorum.
“Keşke beyaz bir sayfa açılsa” gibi belki de “naif” dileğim var.
.....................
Öte yandan...
Portaxe’ın Boğaz manzarasında Burcu Kıratlı ve Berkay ile keyifli, müzikli sohbet...
Aşk Melekleri albümüyle Berkay ve Peri Masalı filmiyle tanıdığımız Burcu Kıratlı’nın konuk olduğu Şeffaf Oda keyifli...
Berkay’ın tüm şarkıları gibi “Aşk Melekleri” albümündeki şarkılar da en çok dinlenenler arasında.
Berkay; “Aşk Melekleri’nde hissedilmeden söylenmemiş, yazılmamış tek bir satır yok. Aşk vardı ki söyledik. Aşk hastalıklı bir duygudur. Aşk, yağmurlu havaya bir anda güneş açtırır” diyor.
Programa “İnanırım”la başlıyoruz...
“Gel Gel”le devam ediyoruz.
Bakü... Cuma... Bakü için “Neft kokulu gül” demiş şair.
“Neft” Azeri dilinde “petrol” karşılığı kullanılıyor.
Çocuklu-ğumdan kalma anılarımdan anneannemin “Neft yağı” söylemi, sepya fotoğraf gibi geliverdi aklıma.
Bakü gerçekten de “gül” gibi bir kent.
Mimarisi özgün.
Yeni binaların bile çoğu eski stilde yapılmış.
Sokaklarında, caddelerinde dolaşırken kendini yerkürenin, her kentinin ortak manzarası cam kuleler arasında hissetmiyorsunuz.
2013 yılında Suudi hapishaneleri “ölüm hücrelerinde” yatan ve infaz bekleyen mahkumlara bir seçenek sunuluyor.
“Ya boyunlarınız vurulacak ya da cihada katılacaksınız.”
Ölüm hücrelerinden “Cihada katılacağım” diyenlere “anlaşma” kapsamında “af” çıkarılıyor.
Ailelerine de Suudi topraklarında ikamet izni veriliyor.
Maaş da bağlanıyor.
O ölüm hücrelerinden çıkarak Suriye’ye “Esad’a karşı cihada gidenlerin“ çoğu şimdi IŞİD’de çarpışıyor olabilir.
Olay, gizli bir “iç yazışma metni” teşhir edilince ortaya çıkmış.
Abdullah Öcalan’la röportaj için haberleşme noktası Beyrut’tu.
Beni otelimde bulup gidiş gününü bildireceklerdi.
Aradaki zamanı büyükelçiyle konuşarak, bilgi alarak değerlendirdim.
“Şehri de gezmek istediğimi” söyledim.
“Güzel yerler hâlâ var ama bir bölümü harap halde” dediler.
Gerçekten kentin Hıristiyan bölgesine giderken, Beyrut’un kordonu diyebileceğimiz caddeler, sokaklar bomboştu.
Kediler köpekler dolaşıyordu.
İktidara göre “Kobani, çözüm süreci için şantaj olarak kullanılıyor...”
Gerçekten masanın öbür tarafından “Kobani düşerse çözüm süreci biter” söylemleri uçuşuyor havada.
Durum karışık...
PYD’nin Suriye sınırındaki 3 yönetim bölgesinin (kantonun) ortasındaki “Kobani” IŞİD’in eline geçerse zincir kopmuş olacak.
Aralarında iletişim kırılacak.
Sıra diğer ikiye gelecek.
Türkiye’den “ağır silah yardımı” ve “batıdan geleceklere geçiş sağlaması” isteniyor.
ABD‘nin Başkan Obama’dan sonraki ikinci adamı Joe Biden Harvard Üniversitesi’nde çamları devirdi.
“Türkiye’nin ve Körfez ülkelerinin IŞİD’i proteinlediği” iddiasını ortaya attı.
Ortalık birbirine girdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan sert çıktı.
Beyaz Saray’dan anında açıklama geldi.
“Bir tür düzeltme...”
Ardından da Biden’ın bizzat Erdoğan’dan özür dileyişi...
LONDRA’YA BJK’lılarla uçtum. Başkan, 2’inci Başkan, yöneticiler, teknik ekip, futbolcularla...
Topçular genellikle uyudular. Haklılar. Sabah 7:30’da Sabiha Gökçen’de olmak için sabah erkenden “Karga kahvaltısını etmeden” 06’da falan kalkmak gerekiyordu.
Teknik direktör Sloven Bilic bilgisayar ekranından bir gün sonra oynayacakları rakip Tottenham’ın maçlarını izledi.
Yarım saat falan ancak kestirmiştir.
Başkan Fikret Orman için “gözünü hiç kapatmadı” diyebilirim.
Konuklarıyla ilgilendi. Arkadaşlarıyla lafladı. İki kızıyla sık sık konuştu, onlara sarıldı, birlikte fotoğraf çektirdi.
Maç öncesinin gerginliği vardı belki. Ama hissettirmedi. Neşeliydi.