HSYK ikidir toplanamıyor. AK Parti tepkili.
“Engelleme var” diye algılamış.
CHP’ye çağrı yapıyor:
“Ya oturalım birlikte yeni HSYK yasası yapalım ya da biz kendi taslağımızı raftan indirir yasalaştırırız. Meclis çoğunluğumuz buna yeter...”
......................
Raftaki HSYK yasa taslağının içe siner tarafı yok.
Anayasa Mahkemesi’nden dönmesi gerekir.
CHP yerel seçim adaylarıyla “Baykal’cıları tasfiye ediyor” mu?
Ne gerek var?
Deniz Baykal dönüp yeniden partinin başına mı geçecek?
Bu tür yorumlar “abartılı yakıştırma...”
Aday saptamaları farklı nedenlerden kaynaklanıyor.
.........................
Ankara’yla başlayalım.
Sevgililer Günü yaklaşıyor. Şeffaf Oda’da bu hafta Sevgililer Günü’nü kutluyoruz.
Kalbe Kiralık Aşklar ve Aşk Yolcusu’yla...
Ferhat Göçer’in albümü ve Bahar Feyzan’ın kitabı.
Ferhat Göçer’den Güller ve Dudaklar şarkısıyla başlıyoruz programa...
Güller ve mumlardan oluşan dekorumuzla...
Ferhat Göçer’den mini bir konser.
16 soruda fırtınalar koparan “torba yasadaki” internet...
1- Türkiye’de internet kullanım oranı nedir?
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre her iki evden birinde internete erişim var.
Dört kullanıcıdan üçünün de internette “haber, gazete veya dergi” okuduğunu gösteriyor.
2- İnternetle ilgili yasa düzenlemesi neden tartışma yarattı?
Haber sitelerinin, bilişim ve ceza hukukçularının, STK’ların düşüncelerinin alınması beklenirdi.
Alınamadı.
Hiç sevmedim ve irkiltici buldum, ama madem gündeme düştü, yazıya “Drakon Yasaları” ile başlayayım.
“Kanla yazılmıştır” diye yakıştırmalar yapılan bu yasalar için “Ekşi Sözlük” internet sitesinde şöyle bir açıklama yapılmış:
..........................
İ.Ö. 600’lerde Attika toprakları az sayıda zengin aristokratın elinde toplanmıştı. Karşılarında çok kalabalık bir fakir halk belirmişti.
Zaruret içerisindeki fakir kitlelere önder olan birinin “tiran” olabilme ihtimalinden dolayı durum tehlike arz etmeye başlamıştı.
Atinalı aristokratlar bu tehlikeli gelişmelerin karşısına İ.Ö. 624’te de Drakon’a çok ağır bir ceza kanunu hazırlatmışlardır.
Bu kanunlarla aristokratları şiddetli cezalarla korumak amaçlanmıştı.
Yabancı sermayenin Türkiye’ye “son tavrını” ciddi yatırımlar yapan bir CEO’ya sordum.
Cevabı şöyle oldu:
“Genelde yerel seçim sonuçları bekleniyor.
Türkiye’nin ekonomik temelleri sağlam görünmekte.
Ancak...
Siyasi istikrar da önemli.”
............................
Meşhur hikâyedir... Adamın biri evine gelmiş.
Ayakkabısını çıkarıp yere atmış.
Sonra...
“Acaba alt kattakini rahatsız mı ettim?” diye düşünmüş.
Diğer tekini de çıkarıp yere usulca koymuş.
Aradan birkaç saat geçmiş.
Kapı çalınmış.
MECLİS’teki “internet yayınlarına yasak” uygulamasını yargı yerine “yürütmeye bağlı bürokrasinin iki dudağı arasına bırakan” yasa tasarısı “sansür mü” soru işaretini “kara mürekkeple” çizmekte.
Osmanlı’nın son yıllarında ve özellikle “Abdülhamit döneminde” sansür basının tepesinde sallanan “Demokles Kılıcı” gibiydi.
Acı ama mizah gibi güldürücü yasaklar vardı.
Birkaç örnek...
Bazı kelimelerin yazılması yasaktı.
Onlardan birkaçı şöyleydi:
“Suikast, anarşi, dinamo, infilak, kargaşalık, Kanun-u Esasi (Anayasa), müsavat (eşitlik), istimdat, beynelmilel (uluslararası), veliaht, cumhuriyet, mebus ve yıldız...”