TÜSİAD Türkiye siyasetinde -ortalık karardığında, tehlikeli kayalıkları haber veren- “çakar” gibidir.
TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz’ın konuşması bu metaforla okunmalı.
Birkaç satır...
* Türkiye, kendini tüketen, şiddetli, yıkıcı ve kazananı olmayacak bir kavgayla enerjisini harcamakta.
Gözleri kör eden bu kavganın temelinde, hukuk devleti, güçler ayrımı, temiz siyaset gibi vazgeçilmez demokratik kavramlar konusundaki zaaflarımızın yattığı açıkken, bu meseleye sistemi, kurumları altüst ederek çözüm bulmaya çalışmanın doğru olmadığını düşünüyoruz.
* Kanun teklifi (HSYK), bağımsızlığı zaten tartışmalı olan HSYK yapısına, yeni sorunlar ilave etmektedir.
* Çözüm, yargı bağımsızlığı veya tarafsızlığını gerçekten sağlayacak ve Kopenhag kriterlerine uygun bir anayasal reformda yatmaktadır.
Mustafa Sarıgül önceki gün öğle yemeğinde Milliyet’in konuğuydu.
Elbette konu “özelde İstanbul seçimi ve genelde tüm yerel seçimler...”
Önce...
TMSF’den Sarıgül’e “banka borcu” nedeniyle “haciz” kararı...
Sarıgül “böyle bir borcunun kesinlikle olmadığını” söyledi.
Avukatları olayı yargıya götürüyorlar.
“Menfi tespit” hükmü almayı hedeflemişler.
GEZİ’den bu yana AK Parti’ye rüzgarlar sürekli ters esti.
Suriye politikası Amerika ve Avrupa ile Ankara’yı karşı karşıya getirdi.
Kürt politikası ise Bağdat’la ipleri gerdi.
AB’den demokrasi raporları Anakara’ya “kaş çatışıydı.”
4 Bakan’ın hükümetten ayrılmasına neden olan 17 Aralık süreci tam bir depremdi.
Ardından “ikinci operasyon” ve “bakan bacanağını da kapsayan İzmir operasyonu...”
Van’da “El-Kaide’ci avı...”
CHP neden 17 Aralık ve sonrasında, “düşük profilli muhalefet” yapıyor?
Bu tutumu eleştirenler hiç de az değil.
Hatta...
Erdoğan’a yakın köşelerden de aynı oklar fırlatılmakta.
Neredeyse “CHP iyi muhalefet yapamadığı için iktidar kontrolden çıktı” diyecekler.
......................
Doğru...
Portaxe’ın muhteşem manzarasında Haluk Levent, Derya Şensoy ve Ümit Erdim’le keyifli, müzikli sohbet...
90’lar... 90’lı yıllar deyince akla Haluk Levent geliyor... 93’te çıkarttığı “Yollarda” albümü...
Şeffaf Oda’ya, 90’lara damgasını vuran Yollarda Bulurum Seni’yle başlıyoruz...
90’lar dizisinin genç oyuncuları Derya Şensoy ve Ümit Erdim de eşlik ediyor.
Haluk Levent 90’lardan 2014’e; 14 albüm, 1000 konser, 2 kitap, yüzlerce ödül, yardım konserleri, iki tane rekor konser (on ikişer saatlik), onlarca çevre sosyal sorumluluğu sığdırdı...
“Yollarda Bulurum Seni”nin öyküsü şöyle:
Yazıya arkadaşım, değerli gazeteci Mehmet Ali Birand’ı onu kaybedişimizin 1’inci yıl dönümünde sevgiyle anarak başlayayım.
Televizyonlarda Mehmet Ali’yi ilk tanıdığım yıllardan başlayarak yaşam çizgisinden görüntülerini defalarca izledim.
O yaşam enerjisiyle dolu, neşeyi ışık ışık taşıyan ve yansıtan kardeşimizin vedasını kabullenmek çok zor.
Mehmet Ali Birand televizyonda “tek kişilik okuldu...”
Bugün televizyon gazeteciliğinin çoğu seçkin ismi onun sıralarından geçmiştir.
Kendi yükselirken beraberindeki çalışma arkadaşlarını da ekran yüzleri yapmış, basamakları onların omuzlarına basarak değil, ellerinden tutarak birlikte tırmanmıştır.
Üzerine ışık yağsın...
Beklenmedik bir gelişme olmazsa HSYK’yı “tarafsız ve bağımsız” yeni bir yapılanmaya dönüştürecek Anayasa değişikliği artık rafta.
AK Parti’nin üzerinde fırtınalar kopan “yeni HSYK kanun teklifini önümüzdeki hafta genel kurula indireceği” açıklandı bile.
Bu haliyle teklifin “Anayasa’daki kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırılığı, yargı üzerinde yürütme gölgesi, Adalet Bakanı’nın dominant olacağı dizayn” apaçık ortada.
Engellemeler yapılacaksa bile çoğunluktaki iktidar partisinin oylarıyla Meclis’te kabul edilir.
Saygın hukukçuların görüşü “böyle bir yasa Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilir.”
Ancak...
Pratikte “atı alan Üsküdar’ı geçmiş olacaktır...”
CHP’nin tavrı dört kelimelik bir formül: “Parti rozetli hakim olmaz...”
Burada hakim kelimesinin yerine “savcı” da koyulmalı.
“Parti rozetli savcı da olmaz.”
.........................
Hukuk inkılabı (devrimi) yapılırken dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’un sadece savcılar için “cumhuriyet savcısı” unvanını yasa tasarısına koyduğunu yazmıştım.
Hatırlatayım...
Atatürk’ün konuyu tartıştığı çalışma arkadaşları Bozkurt’un “cumhuriyet savcısı” ifadesine itiraz ederler.