HÜKÜMETLE muhalefet arasında bir uzlaşma olabilir mi?
Zor...
HSYK’nın yeniden yapılanması için Anayasa değişikliği gerekiyor.
Kılıçdaroğlu “varız” demişti.
İlk temaslar da başladı.
Ancak...
Başbakan Erdoğan’ın dün grupta telaffuz ettiği formül “sadre şifa” mı?
FRANSA Cumhurbaşkanı Hollande’ın aktris Julie Gayet ile -bizim magazin basınının deyimiyle- “düzeyli birlikteliği” gazete manşetlerinde.
Cumhurbaşkanı Hollande Başkanlık Sarayı Elysee’den motosikletle çıkıp sevgilisine gitmiş.
Başındaki kask nedeniyle yüzü görünmüyormuş.
Gene de paparazzilere yakalanmış.
Fotoğrafları basılınca Başkanlık Sarayı’nda birlikte yaşadığı demirbaş sevgilisi gazeteci Valerie Trierweiler üzüntüsünden hastalanmış ve hastaneye kaldırılmış.
.......................
Fransız basını da artık değişti.
O, Kasımpaşa’da dolmuş şoförü bir baba ve sigara fabrikasında çalışan annenin kızı...
Çocukluğunda babasının yanında muavinlik yapıyor, müzikteki ilk hocam dediği müzik eğitimli annesiyle şarkılar söylüyor.
Futbol oynuyor, soba tutuşturmak için istediği tahta kasayı vermeyen bir erkek çocuğunu dövüyor.
“En güzel yıllarım, çocukluk yıllarım” diyor.
Genç kızlık döneminde tezgahtarlık yapıyor.
Sokak düğünlerinde şarkılar söylüyor...
Adı: Yıldız Levent...
AMERİKA kıtasını vurmuş olan “Katerina kasırgası” artçıları Türkiye’ye mi ulaştı ne?
Önce yürütmenin çatısı uçtu.
Ardından yargının çatısı.
Yargının üzerine yürütmenin çatısını taşımakta.
Toz bulutları arasında neler olduğunu görmek için HSYK’yı bir gazetenin manşetiyle “olağanüstü yetkili bakana” bağlayan, yeni yasa teklifinin iyi anlaşılması gerek.
Hukukçu Taha Akyol “Ayşe teyzenin” de anlayacağı bir analiz yaptı.
İşte o anlatım:
CNN’deki “Parametre” programını izliyordum.“Siyasi istikrar” skalasında 1 puan düşüşün “doğrudan” dış yatırımlarda 360 milyon dolar engel oluşturuyormuş.
Yani...
“360 milyon dolar daha az yabancı sermaye girişi” gibi yüksek maliyet.
“Gezi”den bu yana Türkiye siyasi türbülansta...
Kaç “siyasi istikrar puanı” kaybettiğini ve bunun faturasını -tam- bilemiyoruz.
Ancak...
HSYK‘yı yeniden düzenleyen yasa tasarısı yargı erki üzerine siyasetin (iktidarın) gölgesini daha da karartarak düşürüyor mu?
Adalet Bakanı’nın HSYK Başkanı ve Müsteşarı’nın da bu kurulda “dominant” ses olması zaten tartışılırken, kuşkular yeni tasarıyla daha da proteinleniyor.
HSYK, referanduma sunulduğunda zaten kaygılarımızı belirtmiştik.
Şimdi...
Bu kaygıların altı çizilmekte.
Oysa...
Üstü çizilmeliydi.
2 yıldır Silivri’de yatmakta olan eski Genelkurmay Başkanı em. Org. İlker Başbuğ 1962 yılında askerlik mesleğinde ilk görevine başlamıştı.
Kartal/Maltepe 2. Zırhlı Tugay’da 22. Mekanize Piyade Taburu’nda gencecik bir teğmendir.
21 Mayıs 1963 günü “tabur nöbetçi subayıdır.”
O gün Ankara’daki Harp Okulu komutanı Albay Talat Aydemir tarafından darbe girişimi başlatılır.
Teğmen Başbuğ sabah 5-7 nöbetini alacağından uyumaktadır.
Hiçbir şeyden haberi yoktur.
Komutanın telefonuyla uyanır.
Başbakanlık Başdanışmanı Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan’ın “milli orduyu kumpasa getirdiler” tweetinden sonra Balyoz, Ergenekon ve benzeri diğer davaların “adalet terazisine yeniden konulması” gündeme geldi.
TBB (Türkiye Barolar Birliği) Başkanı Metin Feyzioğlu “kompakt” bir formül demetiyle çözüm önerdi.
Bunun için Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül’le konuştu.
Her ikisinden de “turuncu” ışıklar yandı.
“Yeşile” dönüşmesi, önümüzdeki günlerde Adalet Bakanı Bozdağ ile yapacakları çalışmalar sonucu Erdoğan’ın vereceği karara bağlı.
Önce...
Feyzioğlu’nun “sağduyulu, diyaloğa dayalı, ötekileştirici olmayan, uzlaşıcı” tavrının altını çiziyorum.